Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/170 E. 2020/429 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/170 Esas
KARAR NO: 2020/429
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/01/2019
NUMARASI: 2018/937 Esas, 2019/4 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin tek ortaklı 1.000.000,00 TL sermayeli, kimyevi maddelerin imalatı, ithalatı, alım ve satımı ile iştigal eden bir şirket olduğunu, şirketin borca batık olmadığını, diğer müvekkilinin de şirketin ortağı olup, şirketin bir kısım borçlarına kefil olması nedeniyle borçlarının bulunduğunu, şirket ile ortağı olan gerçek kişinin ön projesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, ortak proje sunulduğunu, konkordatoya tabi alacaklılarla 5 yıllık vade ve %30 tenzilat konusunda anlaşma suretiyle konkordatonun tasdik tarihinden başlayarak 3’er ay taksitlerle borcun ödeneceğini, hem vade hem de tenzilat konkordatosu isteminde bulunduklarını belirterek İİK. 285. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca 3 aylık geçici mühlet verilmesini, gerekirse 2 ay daha uzatılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, şirketin gerçekleşen zararının öngörülenden çok fazla olduğu, ayrıca 2018 yılında ön projede belirtilen nakit girişinin ve alacak tahsilinin sağlanamadığı, 2018 yılındaki faaliyetleri dikkate alındığından 2019 yılı için hedeflenen karlılığın yada gelir elde etme imkanının olmadığı, şirketin 31/12/2018 tarihi itibariyle borca batık durumda olduğu, davacı tarafça bildirilen marka değeri aktifte yer alsa dahi borca batıklıktan çıkamayacağı, şirketin davadan önce taşıtlarını satmasına rağmen dava dilekçesinde bu hususun belirtilmediği, ayrıca dava dilekçesine ekli bilançoda yer alan stoklarında dava sırasında satıldığının anlaşıldığı, bu durumun dürüstlük kuralına aykırı olduğu, şirketin konkordato teklifinin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı, davacı gerçek kişinin ise kendine özgü proje sunmadığı, şirketin projesinin başarıya ulaşması durumunda borçlarını ödeyebileceğini beyan ettiği, şirketin projesinin başarıya ulaşmasının imkanı da bulunmadığı gerekçesi ile davacıların konkordato talebinin reddine ve davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacılar vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; davacı şirketin borçlarını mevcut faaliyetleri ve ileri tarih çekleri ile ön projede belirtildiği şekilde ödeyeceğini, 31/08/2018 tarihli bilançoya göre borca batık olmadığından iflas kararı verilemeyeceğini, geçici mühlet içerisinde satışlarını %32 oranında artırdığını, ancak stok satışlarının yok sayıldığını, marka değerine ilişkin belgelerin dikkate alınmadığını, 16/10/2018 – 31/12/2018 tarihleri arasında komiser raporunda belirtilen zararın konkordato başvuru masraflarından kaynaklandığından gerçekte şirketin anılan dönemde kar elde ettiğini, komiser raporunda alacak tahsili yapılamadığı belirtilmiş ise de, 7.082,00 TL tahsilatın göz önüne alınmadığını, toplam borç miktarının gerçeği yansıtmadığını, şirketin aktiflerinde yer alan alacakların yok sayıldığını, birden fazla borçlunun konkordato talep edebileceğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davacılar lehine 2 ay daha geçici mühlet verilmesini ve sonrasında kesin mühlet verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. Mahkemece davacı gerçek kişi ile tek ortağı olduğu davacı şirketin kesin mühlet ve konkordato talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Dairemizin 2019/916 Esas, 2019/2263 Karar sayılı kararı ile, istinaf maktu harcı ile istinaf yoluna başvurma harcını yatırmayan davacı şirketten gerekli harçların ikmali için dosyanın mahalline geri çevrilmesine karar verilmiş, mahkemece davacı şirketten harç ikmali sağlanmıştır. Konkordato talepleri ile ilgili 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yeri mahkemesinin yetkili olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezi ile davacı gerçek kişinin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, mahkemece İİK’nın 286 maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirtilerek davacı gerçek kişi ve şirket lehine 16/10/2018 tarihinden geçerli olmak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği ve geçici komiser atandığı, geçici komiserin geçici mühlet içerisinde ara ve nihai raporlarını sunduğu görülmektedir. Geçici komiser 08/01/2019 tarihli nihai raporunda; 31/08/2018 tarihi itibariyle zarar 664.388,91 TL iken bu zararın artarak devam ettiği ve 31/12/2018 tarihi itibariyle toplam zararının 739.356,93 TL’ye ulaştığı, başvuru bilançosunda aktifinde 1.903.958,35 TL’lik ürünün bulunmasına rağmen mühlet tarihinden sonra düzenlenen 24/10/2018 tarihli tutanakla stokların yerinin bildirilmesinin istendiği, ancak bu stokların hali hazırda olmadığının ve satışının yapıldığının belirtildiği, ödemesinin ise 2018 yılı sonundan başlayacak şekilde 2024 yıllarının değişik aylarına çekler verilmek suretiyle ödendiğinin ifade edildiği, ortağın şirkete borcunun mühlet tarihinden sonra artış gösterdiği, projede öngörülen nakit girişinin sağlayamadığı, ayrıca alacaklarından tahsilat yapılacağını öngörmüş ise de bunu da gerçekleştiremediği, konkordato ön projesinde 2019 yılında 310.250,00 kar 500.000,00 TL nakit girişinin, gelir tablosunda da 624.195,00 TL kar öngörüldüğü, ancak şirketin geçmiş yıllar performansı ile 2018 yılındaki performansı ve geçici mühletteki faaliyeti değerlendirildiğinde bu öngörünün gerçekleşmesinin olanaklı olmadığı, şirketin 5 yıla yayılan çekleri ve bankadaki 72.510,36 TL dışında varlığına karşılık borçlarının toplam 4.960.192,21 TL olduğu ve 31/12/2108 tarihli rayiç değer bilançosuna göre şirketin borca batık olduğu, davacı gerçek kişinin şirketin borçlarına kefil olup ayrı bir proje sunmadığı, şirketle ortak projelerinin olduğunu belirttiği ve bu borçlunun borcu nasıl ödeyeceği yönünde bir kaynağı bildirmediği, sadece şirketin elde edeceği gelirle veya performansla borcun ödeneceğini beyan ettiği, dolayısıyla davacı şirketin konkordato projesinin başarıya ulaşma imkanının olmadığı, şirketin projesine dayandığı açıklanmıştır. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). Diğer taraftan iyileşme kavramı, borçlunun alacaklılara tam ve zamanında ödeme yapabilecek şekilde ödeme gücünü kazanması şeklinde anlaşılabilir ise de, İİK’nın 291. madde çerçevesinde özellikle açıklanmamış ve konu kazai ictihatlara bırakılmıştır. Somut olayda, davacı şirketin borçlarını, ticari faaliyetleri ile elde edeceği gelir ve nakit girişi ile sağlayacağını öngörmesine rağmen, şirketin geçici mühlet tarihinden sonra zararının arttığı gibi 2018 yılında öngörülen 450.000,00 TL nakit girişi ve 225.850,000 alacak tahsilinin sağlanmadığı görülmektedir. Buna göre komiser raporunda belirtildiği üzere, şirketin 2018 yılı ve geçici mühlet performansı dikkate alındığında, 2019 yılında öngörülen nakit girişi ve kar meblağı olanaklı görülmemiştir. Yine komiser raporuna göre şirketin 31/12/2018 tarihi itibarıyla rayiç değere göre 2.157.010,49 TL borca batık olduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf, şirketin marka değerinin ve 69.952,49 TL ile 119.113,47 TL alacaklarının bilanço hesabında yok sayıldığını ileri sürmüştür. Ancak şirketin tescilli markası bulunup bulunmadığı gibi, şirketin geçici mühlet talebine esas bilançosundan önceki bilançolarında, aktifler içerisinde marka değerine yer verilmediği de görülmektedir. Yine iddia olunan marka değeri ile komiser raporunda tahsil kabiliyeti olmadığından bilançoda yer verilmeyen alacakların miktarı gözetildiğinde, şirketin borca batıklıktan çıkaracak meblağda olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre dosya kapsamı ve komiser raporundan, davacı şirketin mevcut durumu ile mali ve finansal verilerinden, iyileşmenin sağlanamayacağı ve şirketin konkordato teklifinin başarıya ulaşılamayacağı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan konkodato, dürüst bir borçlunun, imtiyazsız alacaklılar ile yaptığı ve Ticaret Mahkemesinin tasdiki ile hüküm ifade eden bir cebri anlaşmadır. Somut olayda, davacı şirketin geçici mühlet talebi öncesinde taşıtlarını elden çıkarmasına rağmen, dava dilekçesinde ve ekli evraklarda bu hususun belirtilmediği, yine aktiflerde yer verilen stokların da komiserin nezaret görevine rağmen herhangi bir bilgi verilmeden elden çıkarıldığı görülmektedir. Bu iş ve eylemlerde dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağından, mahkemece davacı şirket yönünden geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ve borca batık olduğu anlaşılan şirketin iflasına karar verilmesi yerindedir. Davacı gerçek kişi yönünden yapılan istinaf incelemesinde ise, Tüzel kişi ve kefillerinin konkordato taleplerini aynı dilekçede birleştirilmesi mümkün olmakla birlikte, konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir. Davacının sunduğu konkordato projesine göre, davacının konkordato teklifi, şirketin borçlarına kefil olmasından kaynaklanmaktadır. Kefil mahkemeye sunacağı konkordato ön projesinde kefalet borcunu hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, ödemelerin yapılması için mevcut mallarını satıp satmayacağını, kefalet borcu ödemesini yapabilmek için gerekli mali kaynağı nasıl sağlayacağını açıkça belirtmelidir. (Yeni Konkordato Hukuku, Editör Selçuk Öztek, 2. Baskı, sh. 148) Ne var ki somut olayda, komiser heyetinin 08/01/2019 tarihli raporunda belirtildiği üzere, davacının borçlu şirketten bağımsız bir konkordato projelerinin bulunmadığı, projenin kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, tamamen borçlu şirketin ön projesi üzerine temellendirildiği, alacaklılara sunulan bir proje bulunmadığı görülmektedir. Sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep edilmesi de müessesenin amacına uygun düşmeyecektir. Buna göre ilk derece mahkemesince davacı gerçek kişi yönünden geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair verilen karar yerindedir. Açıklanan nedenlerle geçici mühlet kararının kaldırılarak, konkordato talebinin reddine ve davacı şirketin iflasına dair verilen karar yerinde olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacı için alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak her bir davacı için alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL harcın davacılardan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 13/02/2020