Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1438 E. 2023/1346 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1438 Esas
KARAR NO: 2023/1346
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/01/2020
NUMARASI: 2019/904 Esas, 2020/62 Karar
DAVANIN KONUSU: Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 07/12/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müflis şirketten mal ve hizmet içerikli faturalar toplamı 699.841,76 TL alacaklı olduklarını, alacağın masaya kaydını talep etmişlerse de, alacağın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle taleplerinin reddedildiğini, alacaklarının gerçek olup, her iki tarafın defterlerine kayıtlı faturalara dayandığını, dava şartı olarak arabulucuya müracaat edilmişse de 13/11/2019 tarihli anlaşamama son tutanağı düzenlendiğini ileri sürerek 699.841,76 TL alacaklarının ticari faizi ile iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı iflas masası vekili cevabında; dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı olduğundan, arabulucuya müracaat edilmemişse davanın usulden reddi gerektiğini, yine davanın 15 günlük hak düşürücü sürede açılmamış ise reddi gerektiğini, davacının alacağın varlığını ve miktarını tevsik edici belge sunmadığını, müflis şirket kayıtlarının davacı şirket kayıtlarıyla da örtüşmediğini, davanın kabulüne karar verilirse davacının eksik belge sunması nedeniyle dava açılmasına davacı neden olduğundan müvekkili aleyhine yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece; davacının sıra cetvelinin tebliği için masraf yatırmadığı, sıra cetvelinin 28/09/2019 tarihinde gazetede, 03/10/2019 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, davanın 15 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 18/11/2019 tarihinde açıldığı gerekçesiyle süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; iflas idaresi kararının tebliği için posta pulu verdiklerini, iflas idaresinin red kararını 10/10/2019 tarihinde kendilerine tebliğ ettiğini ve on beş günlük hak düşürücü sürenin işlemeye başladığını, arabulucuya başvurma zorunluluğu nedeniyle 17/10/2019 tarihinde arabulucuya başvurduklarını, 13/11/2019 tarihinde anlaşamama son tutanağı düzenlendiğini, arabuluculukta geçen süreden sonra kalan 8 günlük hak düşürücü sürenin 14/11/2019 tarihinde tekrar işlemeye başladığını, davanın süresi içinde 18/11/2019 tarihinde açıldığını belirterek kararın kaldırılmasını ve esastan karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223. maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabule elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, iflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü 235. maddede açıkça 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında iflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar. İİK 223/3. fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere, sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar. Somut olayda, İflas Dairesinin 25.11.2019 tarihli cevabı yazılarında, davacının tebliğ için masraf yatırmadığı, sıra cetvelinin 03.10.2019 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde, 28.08.2019 tarihinde Korkusuz Gazetesi’nde yayınlandığı belirtilmiştir. Davacı vekili, iflas idaresinin kararı için tebligat masrafı yatırdıklarını beyan etmişse de, iflas dairesinin tebligat için masraf yatırılmadığını belirtmesi ve dosyada da masraf yatırıldığına dair bilgi ve belge bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiş ve davacıya yapılan tebligat İİK’nın 234/2. madde hükmü uyarınca bilgi verme mahiyetinde kabul edilmiştir. Buna göre kayıt kabul davası 18.11.2019 tarihinde açılmış olup, son ilan tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde açılmamıştır. Ancak dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının hak düşürücü sürenin hesabında dikkate alınıp alınmayacağı değerlendirilmelidir. Dairemizin 2019/3348 Esas sayılı kararında da açıklandığı üzere, kayıt kabul davasında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilemeyeceği açıklanmıştır. Ne var ki, bir çok mahkeme tarafından yasanın farklı yorumlanması neticesinde bu konuda farklı kararlar çıktığı ve buna dair çelişkilerin giderilmediği de bir gerçektir. 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesinde düzenlenen dava şartı olarak arabuluculuk, 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanunun 20. maddesi ile düzenlenmiş ve aynı yasanın 26/1-a bendi gereğince 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava ise, yaklaşık on ay sonra yani uygulamanın henüz yeni başladığı bir dönemde açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde hak arama hürriyetine yer verilmiştir. Maddede, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin birçok emsal kararında, 36. maddenin ihlali, mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere, farklı uygulamalar neticesinde, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuranlar yönünden, mahkemeye erişim hakkının ihlali gibi bir sonuçla karşılaşmamak ve hak kaybının önüne geçilmesi açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında sürelerin değerlendirilmesi isabetli ve hakkaniyetli olacaktır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun, dördüncü bölümünde, “Arabuluculuk Faaliyeti” üst başlığı ile 13. maddede, arabuluculuğa başvurma vd maddelere yer verilmiştir. 16. maddesi “Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi” dir. 16/2. Fıkrası; “Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz” hükmünü düzenlemektedir. Arabuluculuk sürecinin başlaması da 16/1. fıkrada düzenlenmiş ve arabuluculuk sürecinin, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, devamında ise dava açılmasından sonraki süreç belirtilmiştir. 6325 sayılı yasanın beşinci bölümünde ise “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı ile 18/A maddesinde, 1 .fıkrada ifade edildiği üzere, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise sürecinde hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde ifade edilmiştir. 18/A -15. fıkrada, 16/2. fıkraya benzer şekilde “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez” düzenlemesine yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK ‘nın 158. maddesinde ise, davanın reddinde ek süre düzenlenmiştir. Maddede, dava veya def’i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa alacaklının altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabileceği belirtilmiştir.Adalet Komisyonu değişiklik gerekçesinde, düzeltilmesi mümkün bir hata sebebiyle davanın usülden reddinde zamanaşımı için tanınan fırsatın hak düşürücü süre için dahi tanınmasının hem hakkın doğası ve hemde adil yargılama hakkının doğal gereği olması, ayrıca maddedeki ifade bütünlüğünün sağlanması amacıyla 158. maddenin kabul edildiği belirtilmiştir. Somut olayın niteliği gereği 6325 sayılı yasanın öncelikle uygulanması uygun görülmüştür. Dava dilekçesine ekli Arabuluculuk Son Tutanağının incelenmesinde, davacının faturadan kaynaklı alacağı ile ilgili, müflis şirkete karşı arabuluculuğa başvurduğu, arabuluculuk sürecinin başlama tarihinin 17.10.2019, arabuluculuk sürecinin bittiği tarihin 13.11.2019 olduğu anlaşılmıştır. Sıra cetvelinin ilan tarihi, 03.10.2019 tarihidir. Davacının 18/A -15 .fıkra uyarınca, arabuluculuğa başvuru tarihi belirli olmamakla birlikte, 17.10.2019 tarihinde arabulucuk süreci başlamıştır. Yasa gereğince son tutanağın düzenlendiği 13.11.2019 tarihine kadar hak düşürücü süre işlemeyecektir. Buna göre sıra cetvelinin ilanından itibaren on beş günlük hak düşürücü sürenin son gününde, 17.10.2019 tarihinde arabulucuk süreci başlamıştır. Arabulucuk süresinin 13.11.2019 tarihinde sona erdiği gözetildiğinde, kayıt kabul davasının kalan bir günlük hak düşürücü süre içinde, 14.11.2019 tarihinde açılması gerekirken, 18.11.2019 tarihinde açıldığından, dava hak düşürücü süre içerisinde açılmamıştır. Buna göre mahkemece hak düşürücü sürede davanın açılmadığının kabul edilmesi sonucu itibarıyla doğru olmakla birlikte, arabulucukta geçen süre tartışılmadan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddinde isabet görülmemiştir. Ayrıca Yargıtay 23. HD’nin 06.03.2017 tarih, 2016/8334; 687 ve 19.06.2014 tarih, 2014/1525; 4704 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, davanın hak düşürücü süre içinde açılmış olmasına ilişkin özel dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanın HMK’nın 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle kararın gerekçesinde hata edildiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve özel dava şartı noksanlığı gerekçesiyle davanın HMK’nın 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/904 Esas 2020/62 Karar ve 15/01/2020 tarihli kararının HMK 353/1b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden esas hakkında HÜKÜM TESİSİNE,2-a) 6100 sayılı HMK’nun 114/1-h ve 115/2 maddeleri gereği hak düşürücü sürede açılmayan davanın, özel dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,b)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından karar verilmesine YER OLMADIĞINA, e)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ve ilk derece mahkemesi hükmünün davacı tarafından istinaf edildiği gözetilerek 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE İstinaf Başvurusu Yönünden; 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45 TL harcın kaldırma gerekçesine göre davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kaldırma gerekçesine göre kendi üzerinde bırakılmasına, 5-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra artan kısmının davacı tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/12/2023