Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1382 E. 2020/1996 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1382 Esas
KARAR NO : 2020/1996
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/01/2020
NUMARASI : 2016/287 Esas, 2020/69 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 12/11/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin her türlü bant zımpara imalat ticareti ile iştigal ettiğini, şirketin sermayesinin 3.250.000,00 TL olup, tamamının ödendiğini, kurların ve faiz oranlarının ani yükselmesi, alacaklar ve borçlar arasındaki vade uyumsuzluğu, finansman planlamasında yapılan hatalar, yeni müşterilere maliyetine ya da zarar edilerek satış yapılması gibi nedenlerle borca batık duruma geldiklerini, sunulan iyileştirme projesi kapsamında iyileşme ümitleri bulunduğunu belirterek bir yıl süre ile iflasının ertelenmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı şirketin 30/09/2019 tarihli rayiç değerler bilançosuna göre – 3.271.469,75 TL borca batık olduğu, süreç içerisinde borca batıklığın arttığı, iflas erteleme tedbirlerine rağmen şirketin vergi ve SGK borçlarının arttığı, bir kısım alacaklılarla anlaşma protokolleri yapılmışsa da, alacaklı sayısına nazaran protokollerin sembolik kaldığı, protokol yapılan Ziraat Bankası’nın alacağının ödenmediği, iyileştirme projesinin uygulanabilirliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili istinaf talebinde; iflasın ertelenmesi davalarında iyileşme ümidi yönünden yaklaşık ispat ölçüsünün arandığını, mali durumun kesin olarak iyileştirilmesi koşulu bulunmayıp, iyileştirme imkanının mümkün görülmesinin yeterli olduğunu, iyileşme imkanının mevcut olduğuna dair bilgi ve belgelerin sunulduğunu, proje kapsamında sermaye artırımının gerçekleştirildiğini, borçların yapılandırılıp ödendiğini, … Bankası alacağı ile ilgili şirket ortaklarının şahsı taşınmazlarında ipotek tesis edildiğini, kayyım ve bilirkişi raporlarında görüldüğü üzere şirketin ticari ve mali borçlarının azaldığını, proje kapsamında birçok hedefin gerçekleştiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.Müdahil … Bankası vekili, şirketin tedbirlere rağmen boca batıklığının arttığını, müvekkili ile yapılan protokole rağmen hiçbir ödeme yapılmadığını, alacaklıların zarara uğratıldığını belirterek istinaf talebinin reddini istemiştir. Müdahil … AŞ vekili, istinaf başvurusunun süresinde yapılmadığını, davacının projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığını, şirketin borcunun arttığını, müvekkili şirketin borcunun ödenmediğini ve herhangi bir borç yapılandırılması yapılmadığını belirterek istinaf talebinin reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan İİK’nın 179/c maddesi uyarınca, iflasın ertelenmesi talebi üzerine mahkemece verilen nihai kararlara karşı, borçlu şirket tarafından, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak mahkemece istinaf süresi karara iki hafta olarak yazılmıştır. Anayasa Mahkemesi 26.02.2015 tarihli kararında, tarafların kararda bu şekilde yanıltılmaları sonucu hukuki bir hakkın kullanılamamasını “hak ihlâli” olarak nitelemiştir. Bu nedenle Dairemizce mahkemenin temyiz süresini iki hafta olarak belirtmesi ve davacı vekilinin de kararı 10 günlük süre geçtikten sonra ve fakat mahkemece belirtilen iki haftalık süre içinde istinaf ettiği nazara alınarak istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, aynı yasanın 179/b. maddesinde ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, davada uygulanacak olan, 160. maddesinde, iflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekaletnamesinde iflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket yönetim kurulunca davacı şirket hakkında iflas erteleme talebinde bulunulmaya karar verildiği, mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu mutlak yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketlerin mal varlığının tespiti amacı ile keşfen mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Ayrıca davacı şirketlerin borca batık olup olmadığı, borca batık ise iyileştirme projesine göre davacı şirketin iflas erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda üçlü bilirkişi kurulundan rapor ve ek raporlar alınmış, kayyım tarafından düzenli ve belirli aralıklarla dosyaya kayyım raporu ibraz edilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, iflas erteleme kararının alacaklıların haklarını iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, iflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. Kısacası, iflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında iflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın m. 377, İİK’nın m.179 vd.).28/02/2019 ve 18/06/2019 tarihli kayyım raporlarında, şirketin 2018 yılı ve 2019 Mart sonu itibarıyla zarar ettiği, bir kısım alacaklılarla protokol yapılmışsa da, tedbir kararından yararlanılan süreç gözönünde bulunduğunda, yapılan protokollerin sembolik kaldığı, vergi ve SGK borçlarının arttığı, artışın 2018 yılı ve 2019 Mart sonu itibarıyla bu kamu borçlarının ödenmemesinden kaynaklandığı belirtilmiştir.14/10/2019 tarihli kayyım raporunda; revize projede 2017 yılı sonu itibarıyla şirketin borca batıklıktan çıkarılacağı öngörülmesine rağmen 30/09/2018 tarihli rayiç bilançoya göre şirketin – 3.265.195,45 TL borca batık durumda olduğu, 30/01/2016 tarihi itibarıyla borca batıklığın -1.914.888,12 TL olmasına rağmen borca batıklığın arttığı, yine vergi ve SGK borçlarının arttığı belirtilmiştir.06/06/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; şirketin 31/01/2016 tarihi itibarıyla rayiç değerler yönünden -1.914.888,12 TL borca batık bulunduğu tespit edilmiştir.25/11/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; şirketin 30/09/2019 tarihi itibarıyla, rayiç değerler yönünden -3.271.469,75 TL borca batık bulunduğu, şirketin yargılama sürecinde vergi ve SGK borçlarının arttığı, kamu borçlarının ödenmediği, şirketin borçluluğunun kronik hal aldığı, kar elde etmesinin yetersiz ve kısıtlı olduğu, çalışma sermayesi sağlamak için sermaye artırımı gerektiği, iyileştirme projesinin maliyet yönetimi konusunda yetersiz olduğu ve projenin inandırıcı ve gerçekleştirilebilir bir porje olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.Tüm bunlardan davacı şirketin 14/03/2016 tarihinde verilen tedbir kararları ile iflas erteleme müessesinin faydalarından yararlanmaya başladığı, ancak tedbir kararlarına rağmen borca batıklığın arttığı, şirketin rayiç değerler yönünden 31/01/2016 tarihi itibarıyla -1.914.888,12 TL borca batık iken, 30/09/2019 tarihi itibarıyla -3.271.469,75 TL borca batık bulunduğu, şirketin gerekli iyileşmeyi göstermeyip borca batıklıktan kurtulamadığı görülmektedir. Şirketin projesinde 2017 yılı sonu itibarıyla şirketin borca batıklıktan çıkarılacağı öngörülmesine rağmen 30/09/2018 tarihli rayiç bilançoya göre şirketin -3.265.195,45 TL borca batık durumda olduğu, 30/09/2019 tarihi itibarıyla -3.271.469,75 TL borca batık bulunduğu, ayrıca şirketin vergi ve SGK borçlarının ödenmemesi nedeniyle arttığı anlaşılmaktadır. Tüm bunlardan borçlu şirketin projesinin ciddi ve inandırıcı olduğundan sözedilemeyeceği, ayrıca şirketin borca batık olduğu anlaşıldığından mahkemece davacının iflas erteleme talebinin reddi ile iflasa karar verilmesi yerindedir.Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, Davacı tarafından peşin yatırılan 203,00 harçtan mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK’nun 179/c. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/11/2020