Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1297 E. 2020/2053 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1297 Esas
KARAR NO : 2020/2053
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI : 2017/502 Esas, 2018/921 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 02.05.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin, davalı borçlu şirket hakkında Kartal …. İcra Müdürlüğünün ( İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü ) … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlattığını, davalının takibe karşı yetki ve borca itiraz ettiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 18.04.2010 başlangıç tarihli, 18.04.2011 bitiş tarihli Yangın sigorta poliçesi düzenlendiğini, poliçede hırsızlık klozunun mevcut olduğunu, müvekkili şirketin, Pendik / İstanbul adresindeki yaklaşık 5800 metre kare alana sahip fabrikasından, 18.05.2010 tarihinde meydana gelen hırsızlık olayı neticesinde, ambar kayıtlarına göre tespit edilen 3221 kg bakır levha ve 1000 kg talaş, yarı mamul parça ve hurda malzeme çalındığını, ayrıca 150 kg bakır levhanın hırsızlar tarafından katlanıp bükülmek suretiyle deforma edildiğini, müvekkili şirketin 83.000,00 zarara uğradığını, zararın karşılanması için davalı sigortaya başvurulmasına rağmen davalı şirketin 13.12.2010 tarihli yazı ile gerçekleşen zararın sigorta poliçesi kapsamında teminat dışında olduğu bahisle herhangi bir ödeme yapılmayacağını bildirdiğini, davalı şirketin takibe yapmış olduğu İtirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu iddia ederek, icra takibine karşı yapılan İtirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere İcra ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı tarafın 18.05.2010 tarihinde meydana gelen hırsızlık olayı nedeni ile zararının oluştuğu iddiası ile 04.02.2011 tarihinde açmış olduğu Kartal ( İstanbul Anadolu ….) … Esas sayılı takibe itirazları sonucunda 09.02.2011 tarihinde Şişli ….İcra Müdürlüğü tarafından muhabere yoluyla ilgili daireye gönderildiğini, İcra dosyasının takipsizlikle düştüğünü, davacı tarafın olaydan 7 yıl, takipten 6 yıl sonra İtirazın iptali davası açtığını, Yangın Poliçesi ve poliçeye dahil edilmiş Hırsızlık Sigortası Genel Şartları ve TTK gereğince iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davanın öncelikle zamanaşımından reddini talep ettiklerini, Yangın Sigortası Genel Şartları C.10 zamanaşımı maddesi hükmünce, sigorta sözleşmesinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağını, takiple zamanaşımı kesilmiş olmakla birlikte zamanaşımı süresini kesen başka usuli bir işlem olmadığından davanın emsal ilamlarda gözetilerek zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, İtirazın iptali davasının ise 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, 6 yıl sonra İtirazın iptali davası açıldığını, hasar dosyasında bulunan soruşturma evrakından çalındığı iddia edilen ağırlıkları birkaç tonu bulan malzemenin çalındığını kanıtlayacak hiçbir bulgu tespit edilemediğinin anlaşıldığını savunarak, davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan maddi tazminat talebinin 6762 sayılı TTK ‘nın 1268. madde gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, İşyeri / Yangın Sigortası Genel Şartlarının C.10. maddesinde de açıkça ve aynen yer aldığı, davacı sigortalının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 03.02.2011 tarihinde takip başlattığı ve 818 sayılı mülga BK ‘nın 133.maddesine göre zamanaşımı süresinin başladığı, davacı şirket hakkındaki İflasın açıldığına dair ilanların 14.05.2012 tarihli olduğu, bu durumda zamanaşımın kesildiği takip tarihi olan 03.02.2011 tarihinden 1 yıl 3 ay 11 gün sonra İİK 194. maddesine göre 14.05.2012 tarihinde zamanaşımın durduğu ve geriye 9 ay 19 gün zamanaşımı süresinin kaldığı, ikinci alacaklılar toplantısının 13.06.2013 tarihinde yapıldığı, İİK 194. maddesi gereğince ikinci alacaklılar toplantısını takip eden 10 gün sonra 23.06.2013 günü zamanaşımı süresinin kaldığı yerden devam etttiği, geriye kalmış olan 9 ay 19 günlük zamanaşımı süresinin ise 10.04.2014 günü sona erdiği, davacı sigortalının ise davasını iki yıllık zamanaşımı süresi dolduktan 3 yıl 22 gün sonra ikame ettiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/10016 Esas nolu dosyasında verilen 12.10.2015 gün 2015/10298 Karar nolu kararına göre, İİK 67.maddesi anlamında dava açma süresi için aranan İtirazın tebliğ şartının zamanaşımı süresinin işlemesini durdurmadığını, bu nedenle takip ile dava arasındaki dönemde zamanaşımın oluştuğu, davalı vekilinin cevap dilekçesinde ileri sürdüğü zamanaşımı definin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, dava dilekçesinde ileri sürülen iddiarını tekrar edilerek, hükme gerekçe gösterilen İİK 194. maddesinin yanlış yorumlandığını, müvekkili şirketin iflasından önce davalı aleyhine ikame edilmiş derdest bir dava olmadığını, İİK 194.maddenin uygulanamayacağını, taleplerinin değerlendirilmediğini, rapora beyanlarının zamanaşımı nedeniyle değerlendirilmediğini, gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, tüm bu hususların zamanaşımı nedeniyle değerlendirilmediğini, açıklığa kavuşturulmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, “ Yangın ( Sınai + Ticari ) Sigorta Poliçesi “ kapsamında hasar bedelinin tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.Dosya kapsamından, davacı sigortalı ile davalı … arasında, başlangıç tarihi 18.04.2010, bitiş tarihi 18.04.2011 olan sigorta poliçesi düzenlendiği, davacı işyerinde 18.05.2010 tarihinde hırsızlık olayının meydana geldiği, davacı sigortalı şirket tarafından, Kartal …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 03.02.2011 tarihinde, 83.000,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 84.064,22 TL alacağın tahsili amacı ile ilamsız icra takibi başlattığı, davalının borca ve yetkiye itiraz ettiği, itiraz tarihinin 09.02.2011 olduğu, davacı şirket hakkında dava dışı … tarafından 17.06.2009 tarihli dilekçe ile Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/680 Esas sayılı dosyasında İflas talep edildiği, Mahkemenin 2009/680 Esas, 2009/986 Karar ve 25.12.2009 tarihli kararı ile İİK 177/4 fıkrası gereğince İflas kararı verildiği, kararın temyiz edilmeyerek, 15/11/2011 tarihinde kesinleştiği, davacı şirketin İflasın kaldırılması talebinde bulunduğu, davacı şirket tarafından, davalı … şirketine karşı, 13.12.2010 tarihinde gerçekleşen zararın poliçe kapsamı dışında, teminat dışında olduğu cevabı yazısına istinaden, İcra takibi başlattığı ve takibe itiraz üzerinden 6 yıl sonra İtirazın iptali davası açtığı anlaşılmıştır.Taraflar arasında, poliçe, olay tarihi, takip ve İflas dosyası ve diğer işlemler konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, dava konusu alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, mahkeme gerekçesinin somut olaya uygun bulunup bulunmadığı ile zamanaşımına dair verilen kararda esasa dair inceleme yapılmasının gerekip gerekmediğidir. Somut olayda, sigorta hukukuna ilişkin düzenlemelerin yer aldığı TTK nun ilgili hükümleri ile zamanaşımı ile ilgili BK nun ilgili maddelerinin değerlendirilmesi sonucu tarafların iddia ve savunmalarının ele alınması yerinde olacaktır. Dava konusu olay, 18.05.2010 tarihinde meydana gelmiştir. Olay tarihinde 6762 sayılı TTK ve 818 sayılı BK yürürlüktedir. 6102 sayılı TTK’nun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 6103 sayılı kanunun eski hukukun ve TTK ‘nun uygulanacağı haller başlığı ile 2/1-a bendinde ” Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir. Söz konusu yasanın 6. maddesinde de, TTK’nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü sürelerin eski hukuka tabi olduğu vurgulanmıştır. Düzenleme kapsamında olay tarihinde geçerli olan 6762 sayılı mülga TTK hükümleri uygulanacaktır. Yine 6098 sayılı TBK’nun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 6101 sayılı kanunun 1. maddesinde, TBK’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümlerinin uygulanacağı, 5. maddesinde ise, TBK nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı sürelerinin eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edeceği belirtilmiştir. Bu düzenlemeler kapsamında yasal düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekmiştir. 6762 sayılı 1268. maddesi gereğince, sigorta sözleşmesinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir. Aynı düzenlemeye Yangın Sigortası Genel Şartlarında da yer verilmiş ve sigorta sözleşmesinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı belirtilmiştir. Somut olayda, hırsızlığın gerçekleştiği iddia edilen tarih olan 18.05.2010 tarihinden itibaren 5 günlük ihbar süresi de eklendiğinde iki yıllık zamanaşımın dolduğu tarih, 23.05.2012 olacaktır, takip 03.02.2011 tarihinde başlatılmış olmakla birlikte, dava 02.05.2017 tarihinde yani iki yıllık zamanaşımı süresinden çok sonra açılmıştır. Bu konularda farklı bir düzenlemenin olmadığıda gözetilerek iddia ve somut olayın özelliğide gözetilerek, BK daki zamanaşımı konusunun değerlendirilmesi gerekecektir. Mülga 818 sayılı BKnun 125 vd maddelerinde, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK nun 146 vd maddelerinde zamanaşımı düzenlenmiştir.BK 133. maddede zamanaşımının kat’ı sebepleri arasında 6098 sayılı yasanın 154. maddesindeki ifadesi ile kesilme sebepleri arasında, alacaklının dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurması icra takibinde bulunması ya da İflas masasına başvurmasına yer verilmiştir. Somut olayda, davacı İcra takibine başvurmuştur. Ancak, İcra takip talebinden sonra her ne kadar itiraz dilekçesi tebliğ edilmemişse de emsal Yargıtay ilamları gereğince tebliğ edilmemiş olması zamanaşımı süresini kesmeyecektir. Takip tarihi olan 03.02.2011 tarihinde zamanaşımı süresi kesilmiş olsa dahi bu tarihten itibaren yeniden işemeye başlayan zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmamıştır. Davacının İcra takip tarihi olan 03.02.2011 tarihinden daha önce 17.06.2009 tarihli dava dilekçesi ile İİK 177/4. fıkrası gereğince dava dışı alacaklının talebi üzerine doğrudan doğruya İflas davası açılmıştır. 2004 sayılı İİK ‘nın 181. maddesinde, 159,160, 164,165 ve 166. maddelerin uygulanacağı düzenlenmiştir. İflas karar tarihi 25.12.2009, kararın kesinleşme tarihi 15.11.2011 tarihidir. Davacı şirket tarafından İflas kararının kesinleşmesi tarihinden önce İcra takibinin başlatıldığı sabittir. İİK 208. maddesi gereğince, İflasın açılması İle birlikte İflas dairesi müflisin mallarının defterini tutmaya mecburdur. Ancak somut olayda, henüz İflas tarihi itibariyle hırsızlık olayı veya davacı şirkettin hasar alacak talebi mevcut değildir. Bu durumda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 194. maddesinde yer verilen, acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu davaların duracağı ve ancak ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam olunacağına dair hükmün uygulanması gerekeceğine dair mahkemenin kabul şekli ve değerlendirmesi doğru değildir. Yukarıda açıklandığı üzere, İflas tarihinde davacının açmış olduğu herhangi bir dava, hatta İcra takip talebi dahi mevcut değildir. Dosya kapsamından, davacı şirketin İflasın kaldırılması sonrasında iş bu davayı açtığı, takibi ise, henüz İflas kararı verilmeden başlatmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, somut olayda uygulama yeri bulunmayan yasal düzenlemenin değerlendirmiş olması isabetli olmamıştır. TBK nun 156. maddesinde mülga 818 sayılı BK nun 135. maddesinde, yeni sürenin başlaması üst başlığı altında, zamanaşımının kesilmesi ile borcun ikrar edilmesi veya karara bağlanması halinde yeni bir sürenin işlemeye başlayacağı, borcun bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya da hakem kararına bağlanmış sa yeni sürenin her zaman on yıl olacağı belirtmiştir. Somut olayda, iş bu hususların hiçbiri mevcut değildir. Yasada, borçlunun borcu ikrar etmesi, özellikle faiz ödeme veya kısmen ifada bulunmuşsa zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir. TBK 154. maddeye göre zamanaşımının kesilmesiyle yeni bir süre işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımın kesildiği kabul edilen İcra takip tarihinden dava tarihine kadar ise iki yıllık zamanaşımı süresi geçmiştir. Ayrıca, dava tarihinde yürürlükte bulunan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 142. maddesi gereğince, ön inceleme duruşması tamamlandıktan ve tahkikata başlanmadan önce, hak düşürücü süreler ve zamanaşımı hakkındaki defiler hakkında karar verilmesi gerekeceği düzenlemesi kapsamında, tahkikat konusu olan ve işin esasına dair bilirkişi incelemesi ve rapor hakkında inceleme değerlendirme yapılması mümkün olmadığından davacı vekilinin aksine iddialarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemi ile ilgili olarak zamanaşımının düzenlendiği mülga 818 sayılı BK ve 6098 sayılı TBK nun 72. maddesinde, tazminatın ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zamanaşımının uygulanacağı belirtilmiştir. Somut olayda öncelikle, davacı haksız fiile dayanarak davalıdan tazminat istememektedir. Tazminata esas olan sigorta sözleşmesidir. Ayrıca uzamış ceza zamanaşımını ancak gerçek kişiler, haksız eylemin faili aleyhine uygulanır. Davalı … aleyhine uzamış ceza zamanaşımının uygulanması da mümkün değildir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 142. maddesi gereğince, ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra tahkikata başlanmadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’iler hakkında karar verilmesi gerekeceği, davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığı, davalının yapmış olduğu zamanaşımı def’inin yerinde olduğu anlaşıldığından, her ne kadar mahkeme gerekçesinde İİK 194. madde hükmünün değerlendirilmiş olması isabetli olmasa dahi sonuca etkili görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/502 Esas, 2018/921 Karar ve 11.12.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 203,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,4- Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.19/11/2020