Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/127 E. 2020/1114 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/127 Esas
KARAR NO: 2020/1114
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2019/236 Esas, 2019/676 Karar
DAVA: Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ: 02/04/2019
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2019/316 ESAS 2019/543 ESAS SAYILI DOSYADA;
DAVA: KAYIT – KABUL
DAVA TARİHİ:06/05/2019
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2019/317 ESAS 2019/542 ESAS SAYILI DOSYADA;
DAVA: KAYIT – KABUL
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili asıl ve birleşen dava dosyalarında özetle; müflis … Tic. Ltd. Şti.’nin, Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/964 Esas sayılı dosyası ile iflasına karar verildiğini ve iflasının 2017/26 iflas sayılı dosyadan yürütüldüğünü, müflis şirketten alacaklı olduklarını, kayıt için masaya müracaat ettiklerini, alacakların iflas idaresi tarafından kabul edilmediğini belirterek alacakların masaya kayıt ve kabulünü talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi, TTK’nun 5/A maddesi uyarınca dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının dava şartı olduğu ve bu gereklilik yerine getirilmeden dava açıldığı gerekçesiyle davaların usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; arabuluculuğun dava şartı olabilmesi için, ticari bir dava ve para tahsiline ilişkin bir dava olması gerektiğini, sıra cetveline itiraz davalarının sonucunda verilen karar ile alacağın kesinleşmeyeceğini, sıra cetvelindeki amacın müflise ait malvarlığından hangi sırada ve miktarda alacak hakkı kazanılacağına ilişkin olduğunu, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/1778 E., 2018/4514 K. sayılı, 04/10/2018 tarihli kararının istinaf gerekçelerini destekler nitelikte olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İcra ve İflas Kanunun 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul ) davasıdır. Uyuşmazlık, iş bu davada, dava şartı olarak arabuluculuk şartının aranıp aranmayacağıdır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, 07/06/2012 tarihinde kabul edilerek, 22/06/2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Kanunun amacı ve kapsamı 1. maddede, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise, bu kanunun yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacağı, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıkların arabuluculuğa elverişli olmadığı belirtilmiştir. Yasanın, ikinci bölümünde “ Arabuluculuğa ilişkin Temel İlkeler “ üst başlığı altında, “3”. maddede “İradi olma ve eşitlik“ başlığı ile, tarafların, arabuluculuğa başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbest oldukları, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A madde hükmünün saklı olduğu ifade edilmiştir.
Yasanın 18/A bendinin başlığı, “Dava şartı olarak arabuluculuk” tur. İlk fıkrada, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine uygulanması gereken hükümlerin devam eden fıkralarda düzenlendiği vurgulanmış, 2. fıkranın son cümlesinde ise, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın, davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usülden red kararı verileceğine yer verilmiştir. Söz konusu yasal düzenleme, 06/12/2018 tarihinde kabul edilerek, 19 Aralık 2018 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Yasal düzenleme, 7155 sayılı “Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına ilişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun“ un 23. maddesi ile getirilmiştir. Aynı yasanın 20. maddesinde ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinden sonra gelmek üzere “3.Dava şartı olarak arabuluculuk“ maddesinin eklendiği belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK‘nun 5/A maddesinde, bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6102 sayılı TTK‘nun “4”. maddesinin üst başlığı, “ Ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri“ dir. Yasanın 4/1. fıkrasında “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu kanunda, b)Türk Medeni Kanunun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 952 ila 969. maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ila 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ila 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ila 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ila 554, havale hakkındaki 555 ila 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ila 580. maddelerinde, d) Fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, Öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır…” düzenlemesine yer verilmiştir. TTK‘nun 4/1-(a)-(f) ‘de sayılan davalar mutlak ticari dava niteliğindedir. Bunların mutlak ticari dava niteliği, tarafların sıfatına, uyuşmazlığın konusuna, ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari uyuşmazlık sayılmalarından kaynaklanmaktadır. Mutlak ticari davalar, TTK 4/1-(a) -(f) ‘de sayılan hallerle sınırlı değildir. TTK 5/A maddesinde de, diğer kanunlarda belirtilen ticari davalara da açıkça yer verilmiştir. Bazı kanunlarda özel hükümlerle söz konusu kanunlardan doğan tüm uyuşmazlıklar ya da muayyen bazı hususlar ticari uyuşmazlık olarak kabul edilmiştir. Örneğin İflas davasında, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesi yetkilidir ( İİK 154). İİK’nun 235. Maddesinde, açıkça, sıra cetveline itiraz edenlerin, iflasa karar verilen yerdeki asliye ticaret mahkemesinde dava açmaya mecbur oldukları düzenlenmiştir. Aynı şekilde TİRK 22’de (Ticari İşletme Rehni Kanunu) bu kanunun uygulanmasından çıkan uyuşmazlıklarda ticaret sicilinin bulunduğu mahallin ticaret mahkemesinin görevli olduğu açıkça belirtilmiştir. Buna karşın diğer bazı yasalarda ayrıca ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmeksizin davanın ticari dava olduğu ifade edilmiştir. Örneğin Kooperatif Kanunun 99 hükmü uyarınca, kanundan doğan hukuk davaları tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılır. Nisbi ticari davalarda ise, her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması icap eder. Ticari dava sayılma konusundaki bu prensip, yani iki tarafın da tacir olması ve ihtilafın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olma kuralı sadece sözleşme ilişkisinden doğan davalara özgü değildir. Haksız fiilden kaynaklanan uyuşmazlıklarda da iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın işletmesi ile ilgili olması kaydı ile ticari dava sayılır. Hemen belirtmek gerekir ki, TTK‘da düzenlenen haksız fiil temelli bazı hususlardan ( haksız rekabet, çatma…) doğan uyuşmazlıklar kanun gereği mutlak ticari dava niteliğindedir. ( Prof.Dr.Hüseyin Ülgen ,Prof.Dr.Mehmet Helvacı, Prof.Dr.Abuzer Kendigelen, Prof.Dr.Arslan Kaya, Doç.Dr.N.Füsun Nomer Ertan – “ Ticari İşletme Hukuku “ 2015 ,sayfa 116 vd ). Somut olayda tartışılması gereken konu, kayıt kabul davasının ticari dava olması karşısında, dava şartı olarak arabuluculuk şartının aranıp aranmayacağıdır. Yukarıda ifade edildiği üzere, 6102 sayılı TTK‘nun 5/ A maddesinde, bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Yasanın düzenlemesi kapsamında, kayıt kabul davası, diğer kanunlar olarak ifade edilen İcra ve İflas Kanununda yer alan ticari davalardandır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun, sekizinci babında, “İflasın Tasfiyesi“ düzenlenmiştir. Düzenleme , “Masanın Teşkili “ üst başlığı ile defter tanzimi olarak, 208 vd maddelerde yer almaktadır. İflas idaresi ve İflas Dairesinin vazifelerine, 223. maddede yer verilmiş, İflas idaresinin kararlarını çoğunlukla alacağı, ancak toplantıya her üç İflas idare memurununda katılmaması halinde İflas daire müdürünün İflas idaresinin görevini yükleneceği, İflas idaresi adına tek başına karar alacağı, İflas idaresinin İflas Dairesinin murakabesi altında olduğu ifade edilmiştir. 225. maddede, alacaklılar toplanmasının kararlarından dolayı her alacaklı tarafından yedi gün içinde İcra mahkemesine şikayet olunanabileceği, 226. maddede ise, masanın kanuni mümessilinin İflas idaresi olduğu, idarenin masanın menfaatlerini gözetmek ve tasfiyeyi yapmakla mükellef olduğu, idarenin, ikimilyar liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, daha ziyade alacaklardan alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceği ve tahkim yapabileceğine yer verilmiştir. 227/2. fıkrada, icra mahkemesinin, iflas idaresi üzerinde denetim yetkisine sahip olduğu, gerektiğinde İflas idaresinin görevine son verebileceği, İflas idaresini teşkil edenlerin kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumlu oldukları belirtilmiştir. Masa alacaklarının tahsili, müstacel satış 229. maddede düzenlenmiş, maddede, iflas idaresinin masanın vadesi gelmiş alacaklarını tahsili ve lüzumunda takip veya dava edeceği, kıymeti düşecek veya muhafazası masraflı olanaklı şeylerin geciktirilmeksizin satılacağı belirtilmiştir. 230. maddede, “ Alacaklıların Tahkiki ve Sıraların Tayini “ üst başlığı ile iddia edilen alacakların tetkiki düzenlenmiş, düzenlemede, idarenin, alacak ve istihkak iddialarının kaydı için tayin olunan müddet bittikten sonra iddiaları tahkik ve tetkik edeceği, müflisi bulundurmak mümkünse, her iddia hakkında ne diyeceğini soracağı ve icabına göre kabul veya red kararı verileceği belirtilmiştir. 232. maddenin ilk fıkrasında, alacakların kaydı için muayyen müracaat müddeti geçtikten sonra ve İflas idaresinin seçilmesinden itibaren en geç iki ay içinde alacaklıların sırasını gösteren sıra cetveli yapılacağı, İflas dairesine bırakılacağı, 234. maddede, alacaklıların 166. maddenin 2. fıkrasındaki usule göre ilan yoluyla haberdar edileceğine yer verilmiştir. Dava konusu sıra cetveline itiraz ve neticeleri ise 235. maddede ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında, kayıt kabul davasının, 6325 sayılı “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu “nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1/2. fıkrasında ki tanıma uyduğunu kabul etmek mümkün görülmemektedir. İlgili yasada, Kanunun, yabancılık unsuru taşıyanlarda dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, özellikle, İİK‘nun 226. maddesi gereğince, masanın kanuni temsilcisi olan İflas idaresinin, ikimilyar liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, daha ziyade alacaklardan alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceği düzenlemesi kapsamında, masaya kayıt işleminin, iflas idaresinin serbestçe tasarruf edebileceği iş ve işlemlerden olduğunun kabulü olanaklı değildir. Şu halde, kayıt kabul talebinin, 5325 sayılı Kanunun 1/2. fıkrası gereğince, arabuluculuk kanunu hükümleri uyarınca çözümlenmesi de düşünülemeyecektir. Bu durumda, kayıt kabul davasının, özü itibariyle, TTK 5/A maddesinde ifade edildiği üzere, alacak ve/veya tazminat talebi olduğuna dair tartışmaya da gerek olmayacaktır. Arabuluculuk Kanunun uygulanmasının, yasa gereğince öngörülmediği kayıt kabul davasının, sırf ticari dava olması gerekçesi ve alacak niteliğine benzer niteliği taşıdığı gerekçesiyle, davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usülden red kararında isabet görülmemiştir. Bir uyuşmazlığın ticari dava olması yanında, davanın niteliği gereğince, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 1/2. fıkrasında ki düzenleme kapsamında, arabuluculuk kanunun uygulanabileceği davalar arasında yer alıp almadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi isabetli olacaktır. ( Dairemiz 2019/3348 Esas, 2020/464 K. Sayalı kararı) Açıklanan nedenlerle, dava tarihinde yürürlükte bulunan, İİK‘nun 226. ve ilgili maddeleri uyarınca, masayı temsil eden iflas idaresinin, masa alacakları konusunda, belirli miktar alacak dışında serbestçe tasarruf hakkına sahip olmadığı, bu anlamda, ticari dava olmakla birlikte, 6102 sayılı TTK‘nun 5/A maddesi gereğince, ticari davalarda, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasına dair dava şartının, iş bu uyuşmazlıkta uygulanamayacağı, mahkemece asıl ve birleşen dosyalar yönünden işin esasına dair bir karar verilmesi gerekirken, yasanın hatalı ve eksik değerlendirilmesi neticesinde, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usülden red kararında isabet görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/236 Esas, 2019/676 Karar ve 26/06/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince asıl ve birleşen dosyalardan alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan asıl ve birleşen dosyalar yönünden peşin olarak yatırılan 165,70 TL‘nin mahsubu ile asıl ve birleşen dosyalardan bakiye 199,20 TL‘nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek hükümle birlikte değerlendirilmesine, 6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/4. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.23/06/2020