Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1155 E. 2020/2052 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1155 Esas
KARAR NO : 2020/2052
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/01/2020
NUMARASI : 2019/353 Esas, 2020/25 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili 13.06.2019 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin optik alanında faaliyet gösteren bir işletmeye sahip olduğunu, Kağıthane / İstanbul adresinde bulunan optik / gözlük alanında faaliyet gösteren dükkanı işlettiğini, davalı şirketin müvekkili dükkanında birçok kaliteli gözlüğün bulunduğunu ve bu ürünlerin yangın olsun, hırsızlık olsun, bu tarz riskli işlere karşı sigortalatması gerektiği belirtilip müvekkiline teklifte bulunulduğunu, davalı şirketin müvekkili dükkanına geldiğini ve dükkanın bir eksikliğinin bulunmadığını ve sigorta kapsamında yer alacağını belirttiğini, bu kapsamda 05.01.2016 başlangıç, 05.01.2017 bitiş tarihli sigorta sözleşmesi imzalandığını, müvekkili dükkanına 30.05.2016 tarihinde hırsız girdiğinin anlaşıldığını, müvekkiline 24.168,72 TL tutarında zarar verildiğini, hırsızlık olayının davalıya haber verildiğini herhangi bir ödeme yapılmadığını, red gerekçesinin söylenmediğini, arabuluculuğa başvurulup zararın ödenmesinin talep edildiğini ancak yine sonuç alınamadığını, müvekkilinin uğramış olduğu zararın tazminini talep ettiklerini belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 24.168,72 TL ‘nin zarar tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, 28.06.2019 tarihli cevap dilekçesinde, dava konusu hasarın 28.05.2016 tarihinde meydana geldiğini, hasar tazminat talebinin 24.11.2016 tarihinde reddedildiğini, davacının iş bu davayı 13.06.2019 tarihinde açtığını, zamanaşımı tarihi olarak ister hasar tarihi ister hasar talebinin red tarihinin başlangıç tarihi olarak kabul edilse dahi 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından davacıya ait işyerinin Kobi Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, özel şartlar başlığı altında 15.sayfasında hırsızlık teminatı alt başlığı altında, hırsızlık teminatının, güvenlik birimleri ile doğrudan bağlantılı alarm sistemi veya demir parmaklık, kepenk, gece bekçisi, güvenlik kamerası tedbirlerinden en az birinin alınmış olması kaydıyla geçerli olduğunun yer aldığını, bu özel şartta belirtilen güvenlik tedbirlerinden herhangi birinin bulunmadığı, olaydan önce arızalı olduğu tespit edilen kameranın da güvenlik için caydırıcı özelliği bulunmadığı gibi güvenlik birimleri ile de bağlantısı bulunmadığının tespit edildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile talebin fahiş olduğunu savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, hırsızlık olayının gerçekleştiği tarih olan 30.05.2016 tarihinde davalı … şirketine ihbarda bulunulduğundan TTK ‘nın 1427/2 fıkrası gereğince ihbardan 45 gün sonra istem muaccel olacağından dava konusu tazminat talebinin 15.07.2016 tarihinde muaccel olduğu ve davanın en geç 15.07.2018 tarihinde açılması gerektiği, davalı … şirketinin ödeme talebini reddettiği, davalı şirketin ödeme talebini reddettiği 24.11.2016 tarihi dikkate alınsa bile davanın en geç 24.11.2018 tarihinde açılması gerektiği, ancak davacının 2 yıllık zamanaşımın bitiminden sonra 09.05.2019 tarihinde arabuluculuk yoluna başvurulduğu ve davanın 13.06.2019 tarihinde açıldığı tazminat isteminin TTK ‘nın 1420. maddesi gereğince davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak, iddialarını tekrar ederek, TTK 1420. maddede sürelerin 2 yıllık ve 6 yıllık süreler olarak belirlendiğini, TTK 1423. maddesinde ise, davalının aydınlatma yükümlülüğü gereğince müvekkiline yazılı bildirim yükümlülüğü bulunduğunu, şikayette bulunulduğunu, ceza soruşturması açısından müvekkilinin başkaca bilgisinin de bulunmadığını, bu kapsamda zamanaşımın uzadığının açıkça ortada olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, “ Kobi Paket Sigorta Poliçesi “ kapsamında hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, davacı sigortalı ile davalı … şirketi arasında başlangıç tarihi 05.01.2016 bitiş tarihi 05.01.2017 olan, Kobi Paket Sigorta Poliçesi düzenlendiği, faaliyet konusunun gözlükçü, tesis adının “ …“ olduğu, 28.05.2016 tarihi ve 30.05.2016 tarihleri arasında işyeri kapalı iken kimliği belirsiz kişilerce raflarda ve çekmecelerde bulunan duran çok miktarda ki gözlüğün ve 1 adet notebook bilgisayar ile 1 adet Kappa marka gömleğin çalındığı, riziko mahallinin bodrum, giriş üzeri 5 katlı apartmanın giriş ve bodrum katındaki … ünvanlı işyeri olduğu, davacı talebinin davalı … şirketi tarafından 24.11.2016 tarihinde, poliçe incelendiğinde hırsızlık teminatının, güvenlik birimleri ile doğrudan bağlantılı alarm sistemi, demir parmaklık, kepenk, gece bekçisi, güvenlik tedbirlerinden en az birinin alınmış olması kaydı ile geçerli olduğu, poliçe özel şartları yönünden belirtilen güvenlik tedbirlerinden herhangi birinin bulunmadığı, olaydan önce arızalı olduğu tespit edilen kameranında güvenlik için caydırıcı özelliği bulunmadığı gerekçesiyle tazminat talebinin reddedildiği, davacının 09.05.2019 tarihinde arabuluculuğa başvurduğu, 27.05.2019 tarihli uzlaşamama tutanağı düzenlendiği ve 13.06.2019 tarihinde iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.Uyuşmazlık, davada uygulanması gereken zamanaşımı süresinin ne olacağı ve ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanamayacağıdır.Sigorta poliçesinin düzenlenme tarihi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK nun 1420. maddesinde zamanaşımı düzenlenmiştir. Düzenlemede “ Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482’nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten altı yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır “ ifadelerine yer verilmiştir. Bu alacağın muacceliyet tarihi ise, TTK nun 1427/1. madde hükmü yollaması İle 1446. maddesi hükmü uyarınca yapılacak ihbar borcunun doğduğu tarihten itibaren olacaktır. 1446. maddede, sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildireceği, 1427/2.fıkrada ise, sigorta tazminatı ve bedelinin, rizikonun gerçekleşmesine müteakip ve riziko İle ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmalar bitince ve herhalde 1446 ‘ncı maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı belirtilmiştir. Bu durumda, davacı sigortalının, davalı … şirketine ihbarı en geç 30.05.2016 tarihinde yaptığı kabul edilse dahi, yasa gereğince 45 gün sonra yani 15.07.2016 tarihinde muaccel olan tazminat talebinin iki yıl sonra olan 15.07.2018 tarihinde zamanaşımına uğramasına rağmen davacı arabuluculuğa iki yıl süreden sonra başvurmuş ve davada 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 13.06.2019 tarihinde açılmıştır. Davacı tarafça, müvekkilinin talebinin davalı tarafça önce kabul edildiği iddia etmiş ise de, davacı, sigorta şirketinin tazminat talebini red tarihi olan 24.11.2016 tarihinden itibaren dahi iki yılık süre içinde dava açılmamıştır. Uzamış ceza zamanaşımı hükümlerinin iş bu davada sigorta şirketine karşı uygulanması da mümkün değildir. Yukarıda ifade edildiği üzere, sigorta ilişkisinden doğan her türlü talep hakkı iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresini değiştiren sözleşme hükümleri geçersizdir. Zamanaşımın başlangıç tarihi alacağın muaccel olduğu tarihtir.TTK 1420/2’de, diğer kanunlardaki hükümler saklı tutularak, zamanaşımı süresi ile ilgili olarak başka kanunlarda farklı bir düzenleme yapılabileceği öngörülmüştür. Nitekim, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 109. maddesinde TTK 1420 ‘den daha değişik bir düzenleme mevcuttur. Ancak söz konusu düzenleme somut uyuşmazlığa ilişkin değildir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6102 sayılı TTK ‘nın zamanaşımı ile ilgili hükümleri kapsamında, davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/353 Esas, 2020/25 Karar ve 13.01.2020 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 203,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,10 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,4- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.
19/11/2020