Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1136 E. 2020/1762 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1136 Esas
KARAR NO: 2020/1762
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/01/2020
NUMARASI: 2019/491 Esas, 2020/4 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ve şirketin ortağı/yöneticisi/kefili gerçek kişiler için İİK’nun 285. ve devamı hükümleri gereği konkordato geçici mühlet kararı verilmesini ve konkordatonunun tasdikini talep ve dava etmiştir. Alacaklılardan bir kısmı, davaya katılarak yazılı ve/veya sözlü beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, komiser heyeti raporları ve tüm dosya kapsamına nazaran; şirketin sunduğu ödeme planında çelişkiler bulunduğu, borç ödeme kaynaklarının somut olarak ortaya konulmadığı, tahsilat ve ödemeler dengesinin ne şekilde sağlanacağının açıklanmadığı, sermaye artırımına ilişkin kaynakların gösterilmediği, şirket hisselerinin yada bir kısım ilaç ruhsatlarının satışı yada yabancı firmalarla yapılacağı belirtilen pazarlama ve diğer faaliyetlere ilişkin sunulan niyet mektuplarının somut içerik taşımadığı gibi niyet mektuplarında mektubu davacı şirkete gönderen firma yönünden herhangi bir hukuk bağlayıcılığı olmadığına ilişkin şerh bulunduğu, bu durumda davacı şirketin ve şahısların mevcut borçları, mevcut kaynaklarla sundukları proje kapsamında tasfiye edebileceklerine ilişkin mahkememizce olumlu ve yeterli kanaat oluşmadığı, mali verilere göre şirketin faaliyet giderlerini bile karşılamayacak durumda olduğu, davacı şahıslar yönünden somut bir proje ve ödeme planı ön görülmediği, davacı şirketin projesine dayandıkları anlaşılmakla, davacı şirket ve şahısların kesin mühlet taleplerinin reddine, davacılardan …’nin borca batık olmadığı anlaşıldığından iflas kararı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin dosya kapsamında sunulan delilleri incelemeden, beyan ve eklerinde sunulan sözleşmeleri, mali bilançoları ve bilirkişi raporlarını değelendirmeden eksik inceleme ile usul ve yasaya aykırı karar tesis ettiğini, komiser heyeti tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan raporun yanlış ve eksik doneler üzerine kurulu olduğunu, sermaye arttırımı ile ilgili kararların alındığını, tüm evrakların heyete sunulduğunu, buna rağmen bu konuda hiç bir işlem yapılmamış gibi görüş bildirildiğini, iyileştirme ve revize projede yer alan şirkete ortak alma, ruhsat satışı, iş gelişimi ile ilgili sözleşmeler, alacaklıların müvekkili şirkete destek mektupları gibi en ciddi teklifin dosyaya sunulmasına ragmen hiç araştırma ve inceleme yapılmadan bu tekliflerin ciddi olmadığına kanaat getirildiğini, şirketin yıllık karına göre süre verilmesi durumunda projeye uygun ödeme yapabilecek gücünün bulunduğunu, müvekkili Şirketin borçlularına ayni ve şahsi teminat verildiğini, taşınmazların tamamının şirket adına kayıtlı olduğunu, şirketin borçlarının müteselsil kefaleti ve taşınmazlar üzerinde kurulan ipoteklerden kaynaklandığını, mahkemece, yasanın 289. Maddesinde belirtilen hususlara riayet edilmediğini, şirketin kullandığı kredilerin tamamında, davacıların şahsi kefaletlerinin bulunduğu, bu şahsi kefaletlerinden dolayı şirket alacaklılarının kefalet verenler hakkında cebri icra yöntemlerine başvurmamaları için kefaletlerinden dolayı konkordato kararı verilmesi gerektiğini, subjektif değerlendirme ile karar verildiğini, gerekçenin eksik ve hatalı olduğunu, sermaya artışına ilişkin alınmış karar, yeni yatırımcılar ile yapılmış sözleşmeler, ruhsat satış ve devirleri için atılmış somut adımlar, borçlular ile yapılmış yapılandırma sözleşmeleri, bilançodaki iyileşmeler mahkemeye sunulduğu halde değerlendirilmediğini, 2018 yılı içinde yabancı bir firmaya satilan 4 adet ilaç karşılığında şirketin 8.000.000 TL + KDV gibi olağanüstü ve beklenmedik bir gelir elde ettiğini, aynı yabancı firmanın müvekkile ait 4 adet ruhsatlı ilacını daha satın almak istediğini, şirketin kasasına 10.000.000 TL + KDV gibi bir rakam girmesinin hedeflendiğini, bu satişın 2020 yılı sonuna kadar tamamlanacağının öngörüldüğünü, şirketin yeni ortak arayışı içerisinde olduğunu, dünyanın en büyük ilaç firmalarında biri olan Novartis ile yapılan sözleşme gereğince Türkiye de çok bilinen iki ilacının pazarlamasını müvekkili şirkete vermek istediğini, bu ürünlerin pazarlamasından sadece aylık net 250.000,00 TL civarında net gelir öngörüldüğünü, sözleşmenin mahkemeye sunulduğunu, müvekkili şirket tarafından yeni bir ilacın piyasaya sunulacağını, 2019 yılının son dört ayında bu üründen asgari 4.680.000 civarında net TL ciro planlandığını, 2020 Yılında …den 17.000.000 Net TL ciro ve pazardan %11 pay almanın hedeflendiğini, ayrıca 12 adet marka ve ürünün, ruhsat aşamasında olduğunu, şirkete ait olan ilaçların yurt dışına ihracı konusunda çalışmaların hala devam ettiğini, şirketin içinde bulunduğu nakit sıkıntısının çözülebilmesi adına özellikle alacaklı bankalar ile borcun yapılandırılması hususunda görüşmeler yapılmaya başlandığını, bankaların tamamına yakınının borcun yeniden yapılandırılması hususunda mutabık kaldıklarını, diğer alacaklılarında müvekkili şirketin kriz ortamından kurtulması adına destek vereceklerini belirttiklerini, mali verilerin tutarlı olduğunu, revize projenin uygulanabilir ve somut bilgiler içerdiğini, tedbirlerin kaldırılması ile şirketin faaliyetinin durma noktasina geldiğini, kesin mühlet talebinin reddi ile yalnızca ipotek alacaklısı … A.Ş.’nin alacağına kavuşma imkanı bulunduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak müvekkil hakkında kesin mühlet kararı verilmesine, tedbir taleplerinin değerlendirilerek istinaf incelemesi sonuna kadar müvekkili şirket hakkında uygulanmış hacizlerin fekki ile yeni icra takibi yapılmaması hakkında tedbir kararı verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. 2004 sayılı İİK’nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK ‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde ve ayrıca davacı gerçek kişilerin ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, davacıların vermiş olduğu vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacıların, konkordato taleplerinin yerinde olup olmadığı, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı, diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarında toplanmıştır. Davacılar tarafından, 23/07/2019 tarihli İhtiyati tedbir istemli dava dilekçesi ile iş bu dava açılmıştır. Mahkemece, 25/07/2019 tarihli tensip zabtı ile eksikliklerin ikmali istenmiş, 08/08/2019 tarihli ara kararı ile de davacılar hakkında, 08/08/2019 tarihinden başlamak üzere 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş, bir kısım ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile geçici konkordato komiseri atanmasına ( Mali Müşavir … ve Hukukçu …) ve geçici komiser heyetinin yapacağı işlemler ve sunacağı raporlar, verilen yetkiler belirlenmiş ve diğer usulü işlemlere ilişkin karar oluşturulmuştur. Geçici mühlet süresinin sona ereceği tarihte göz önünde bulundurularak, 08/11/2019 tarihi, duruşma tarihi olarak belirlenmiştir. 08/11/2019 tarihli celsede, geçici mühlet süresinin iki ay uzatılmasına karar verilmiştir. Davacı şirketin iki ortaklı olduğu, …’in şirkette %67, …’in ise %33 paya sahip oldukları, şirketin ilaç pazarında özellikle beşeri ilaç, takviye edici gıda, kozmetik, biosidal ve tıbbi cihaz sınıfı … (eczanede elden satılan ürünler) ürünler grubunda faaliyet gösteren bir ilaç firması olduğu, bu ürünlerin AR-GE çalışmalarını kendi laboratuarında yaptığı, ruhsatlı ilaçlarının bulunduğu anlaşılmıştır. Konkordato geçici komiser heyeti 27/08/2019 tarihli ön raporlarında; davacı şirket tarafından dosyaya sunulan belgeler özerinde yapılan incelemede 7101 sayılı Kanunla değişik İİK 287 md uyarınca 286. maddede yazılı belgelerin eksiksiz olarak yer aldığını ön projede eksiklik bulunmadığını, şirketin 30.04.2019 tarihli kaydi bilançosuna göre Öz Varlığının (+)3.137.680,00 TL rayiç değerlere göre ise (+) 23.835.148,00 TL olduğunun görüldüğünü, her iki halde de şirketin borca batık olmadığını, ancak şirketin 30/04/2019 tarihli rayiç değer bilançolarının belirlenmesi için 30/04/2019 tarihli maddi duran varlıklar üzerinde inceleme yapan teknik bilirkişilerin raporlarının beklenmesi gerektiği bildirilmiştir. 12/09/2019 tarihli geçici konkordato komiser heyet raporunda, komiser heyeti tarafından görevlendirilen makine yüksek mühendisi …’ın rayiç değer teknik raporunu 29/08/2019 tarihinde, gayrimenkul değerleme uzmanı …’ın gayrimenkul rayiç raporunu 28/08/2019 tarihinde sunduklarını, teknik raporlarda yer alan rayiç değerlere göre şirketin 30/04/2019 tarihi itibariyle bilançosunun hazırlandığını, bu verilere göre şirket öz varlığının Eksi (-) 5.674.230,09 TL olarak hesaplandığını, davacı şirket İlaç üretimi yaptığından 260 Kodlu Haklar hesabında kaydi olarak 4.301.067,00 TL ilaç ruhsatlarının değeri bulunduğunu, ancak dosyaya davacı şirket tarafından 23/05/2019 tarihli “Marka Değerleme raporu” sunulduğu, bu değerleme raporundaki değer ile davacı şirketin kendi düzenlediği rayiç değer bilançosunda gösterdiği değer arasında fark bulunduğunu, ilaç marka değerleme uzmanı tarafından düzenlenecek rayiç değer raporu sonrası şirketin nihai rayiç değer bilançosunun düzenlenebileceğini, şirketin 30/04/2019 tarihli kaydi bilançosunda Öz Varlığının +3.137.680,67 TL iken 30/06/2019 tarihli kaydi bilançosunda Öz Varlığının 708.167,33 TL azalış ile + 2.429.513,34 TL’ye düştüğünü, davacıların faaliyete devam etmek ve alacaklılara ödeme yapabilmek için mali kaynak ve krediye ihtiyaç duyulmadığı yönünde ifadede bulunulduğunu, finansal krizin aşılabilmesi konusundaki değerlendirmenin revize projenin ibrazından sonra yapılabileceğini belirtmişlerdir. Davacı vekili 07/10/2019 tarihinde revize projesini sunmuştur. Revize projede; şirketin satmış olduğu ürünlere ek olarak piyasaya yeni ürünler sunma ve geliştirme ar-ge çalışmaları yaptığı, şirkete yerli ve yabancı ortak almak için görüşmeler ve yazışmaların devam ettiği, borç ödeyebilmek için 2018 yılı içerisinde şirketin 4 adet ruhsatlı ilacını satın almış firma ile yeni ruhsat satışları hususunda yeni görüşmeler başladığı, pazarlıkların devam ettiği, 2018 yılı içinde yabancı bir firmaya 4 adet ilacın 8.000.000,00 TL + KDV fiyata satıldığı, söz konusu yabancı şirketin 4 adet ruhsatlı ilacı daha almak istediği, söz konusu ürünlerin satışı halinde şirketin kasasına 10.000.000,00 TL + KDV gibi bir rakam girmesinin hedeflendiği, bu satışın 2020 yıl sonuna kadar tamamlanacağının öngörüldüğü, şirketin üretmiş olduğu ve kendi markası olan ürünlerin ihracatını yapabilmek için satış modelleri geliştirme ve şirket içinde dış ticaret birimi oluşturma, dış ticaret firmalarından danışmanlık hizmeti alma anlaşması yaptığı, şirketin sermayesinin 4 milyondan 2 yıl içinde 6 milyon TL’ye çıkarılması için karar alındığı, satıcılar hesabında 5.666.984,46 TL çek ve senede bağlanmamış açık hesap borcu, diğer mali borçlar hesabında 4.465.904,24 TL, senetli borçları 6.299.517,03 TL tutarındaki borçların 1 yılı ödemesiz olmak üzere 4 yıllık dönemde ödenmesinin öngörüldüğü, şirketin toplam borcunun alacaklar düşüldükten sonra 23.937.626,74 TL olduğu, şirketin yeni ortak arayışı içerisinde olduğu, dünyanın en büyük ilaç firmalarında biri olan … ile yapılan sözleşme gereğince Türkiye de çok bilinen iki ilacının pazarlamasını şirkete verilmek istediği, şirket tarafından yeni bir ilacın piyasaya sunulacağı, buradan yüksek miktarda ciro elde edileceği belirtilmiştir, Komiser heyeti 30/10/2019 tarihli raporlarında; davacı şirketin ilaç ruhsatlarının rayiç değerlerinin 31.800.000,00 TL olduğunu, şirketin 30/04/2019 tarihi itibari ile rayiç değerlere göre öz varlığının + 21.824.702,16 TL olduğunu, şirketin 30/04/2019 tarihindeki net satışlarının 7.293.520,00 TL iken dönem zararının 1.072.667,00 TL olduğunu, 31/08/2019 tarihi itibari ile net satışlarının 11.819.795,00 TL, dönem zararının 1.749.881,00 TL artışla 2.822.548,00 TL’ye yükseldiğini, şirket ortaklarının alacaklar hesabını kapattıkları, şirketin personel ve vergi borçlarının arttığını, sermaye arttırımının somutlaştırılamadığını ifade etmişlerdir. Komiser heyeti 02/01/2020 tarihli raporlarında; Şirketin 31/08/2019 tarihli kaydi bilançosunda öz kaynakları + 1.387.799,66 TL iken 30/09/2019 tarihli kaydi bilançosunda 488.799,58 TL azalma ile 899.000,08 TL’ sına düştüğünü, şirketin 31/08/2019 tarihli bilançosuna göre net işletme sermayesinin +171.763,00 TL olmasına karşın bir aylık süreçte bu net işletme sermayesini tamamen yitirerek net işletme sermayesinin (-) eksi 272.885,00 TL olarak gerçekleştiğini, nakit sıkıntısının fazlasıyla devam ettiğini, 30/09/2019 tarihli bilançoda 131 kodlu Ortaklardan Alacaklar Hesabında herhangi bir bakiyenin bulunmadığını, 31/08/2019 tarihli bilançoda 335 Kodlu personele borçlar hesap bakiyesinin 1.383.109,94 TL iken 30/09/2019 tarihli bilançoda 33.410,01 TL artış ile 1.416.519,95 TL’ye yükseldiğini, Ödenecek Vergi ve Diğer Yükümlülükler (SGK primleri) borcunun 31.08.2019 tarihli bilançoda 2.469.467,83 TL iken 30/09/2019 tarihli bilançoda 51.908,18 TL artış ile 2.521.376,01 TL’ ye yükseldiğini, Şirketin 31/08/2019 tarihinde dönem zararının 2.822.548,08 TL iken 30/09/2019 tarihi itibariyle 488.799,58 TL artışla 3.311.347,66 TL’ye yükseldiğini, 30/04/2019 tarihinden 30/09/2018 tarihine kadar zarar toplamının (3.311.347,66-1.072.667,07 TL=) 2.238.680,59 TL olduğunu, yine 31/08/2019 tarihinde brüt satış tutarının 18.602.694,68 TL iken 30.09.2019 tarihinde 441.518,02 TL artışla 19.044.212,70 TL olduğunu, net satışlardaki artışın ise 244.747,00 TL olarak gerçekleştiğini, buna karşılık faaliyet giderlerindeki 1 aylık artışın ise 655.813,97 TL olduğunu, Şirketin 2018 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısını 20/12/2019 günü yaptığını, söz konusu toplantıda şirketin amaç ve konusu ile ilgili bazı maddelerinin tadili ile şirket sermayesinin 2.000.000,00 TL artış ile 4.000.000,00 TL dan 6.000.000,00 TL çıkarılmasına karar verildiğini, artırılan 2.000.000,00 TL sermayenin 1.000.000,00 TL sının Ortaklardan Alacaklar Hesabından karşılanmasına, 1.000.000,00 TL sinin ise nakden taahhüt edildiğini, artırılan nakdi sermayenin 1/4 ünün tescilden önce kalanının ise 24 ay içinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, rapor içerisinde Şirket yetkilileri tarafından verilen bilgiler ve rapor ekinde sunulan belgeler, tedarikçi ve yabancı yatırımcılar tarafından sunulan niyet mektupları, yapılan sermaye artırımı, ilaç satımı sözleşmelerinin ve borç tasfiyesini hedef tutan alacak devri sözleşmelerinin uyarınca bu yatırımların, ortaklıkların ve anlaşma hükümlerinin gerçekleşmesi ve şirketin finansal durumunda olumlu sonuç doğurmasının ilaç sektörünün teknik ve finansal özellikleri, alınması gereken bürokratik izinler ve ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum dikkate alındığında zamana ihtiyaç duyulması; şirketin ilaç sektöründe faaliyet gösteren az sayıda tamamı yerli sermayeli şirketten biri olması ve doktrin ve yargı kararlarında sıklıkla atıfta bulunulan “şirketin devamlılığı” ilkesi göz önünde tutulduğunda takdiri Sayın Mahkemenize ait olmak üzere, kesin süre verilmesi halinde yapılması planlanan anlaşma ve AR-GE çalışmalannın yine bu süre içerisinde sonuçlarının ortaya çıkabileceği belirtilmiştir. İİK’nun 287. maddesinde borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “konkordatonun başarı şansı“ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İsv. İİK‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi“ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187) İİK’nun 286/1-a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1-a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Taşınmazların nakte çevirilerek kaynak sağlanabilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacıların İİK’nun 286/1-a maddesi gereğince borçlu gerçek kişi ve şirketlerin faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren somut kaynak gösteremedikleri, sermaye attırımı taahhüdünde dahi şirkete nakit girişinin sağlanamadığı, gerçek kişi davacılar yönünden projenin başarısının şirketlerin başarısına bağlandığı, davacılar tarafından sunulan ön projenin başarıya ulaşmasının mümkün görülmediği, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/491 Esas, 2020/4 Karar ve 08/01/2020 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b/1 bendi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı her bir davacıdan alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere olmak üzere toplam 696,30 TL harçtan her bir davacının ayrı ayrı yatırmış olduğu 203,00 TL’den toplam 609,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 87,30 TL harcın her bir davacıdan eşit olarak tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/09/2020