Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/112 E. 2023/966 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/112 Esas
KARAR NO: 2023/966
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/11/2019
NUMARASI: 2015/832 Esas, 2019/1069 Karar
DAVANIN KONUSU: Kayıt Kabul
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Alacaklı bulunulan müflis şirket hakkında istanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/580 esas sayılı dosyasından 16/10/2014 tarihi itibariyle iflas kararı verildiğini, müflisten iflas tarihi itibariyle 9.020.395,11 TL alacağın mevcut olduğunu, alacağın müflis tarafından keşide edilmiş ve lehtar … tarafından ciro edilerek müvekkile verilen … Bankası Sahrayıcedit Şubesinin 10/07/2013 tarihli ve 6.947.000,00 TL tutarındaki çekten kaynaklandığını, çek bankaya ibraz edildiğinde karşılıksız çıktığını, keşideci ve ciranta aleyhine istanbul … icra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, iflasın açılmasından itibaren yasal süresi içinde alacağın masaya 6 kayıt numarası ile kaydedildiğini, müflis şirket yetkilisinin vermiş olduğu beyanda, söz konusu takibe esas senedin … üzerinde görünen arsaların taraflarına iade edilmesi talebi ile verilen teminat senedi olduğunu beyan ettiğini, alacağın reddine karar verildiğini ileri sürerek alacağın masaya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın kanunun öngörmüş olduğu üzere heyet mahkemesince görülmesi gerektiğini, davacının sözde alacağının ve alacağına dair kayıt talebinin iflas idaresince reddedildiğini, davacının kararın kendisine tebliği için tebliğ giderinin depo ettiğinden iflas idaresince tanzim olunan sıra cetveli ilamı ve alacak hakkındaki kararın davacıya 29/07/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, tanzim edilen sıra cetvelinin 28/07/2015 tarihinde ticaret sicil gazetesinde ve 23/07/2015 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde yayımlandığını, davacının ise davasını 20/08/2015 tarihinde açtığını ileri sürerek davacının davasının hak düşürücü süre geçtikten sonra açtığı, davacının müvekkilin ortağı olduğu şirketten bir alacağının olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; Düzenlenen bilirkişi raporu ile; davacı vekili tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasıyla 08.11.2013 tarihinde 10.07.2013 tanzim tarihli 6.947.000,00 TL tutarlı çeke dayanarak müflis şirket ve … aleyhine başlatılan icra takibinde borçlulara gönderilen ödeme emri ile, 6.947.000,00 TL Asıl alacak, 316.659,49 TL İşlemiş faiz (10/07/2013-08/11/2013 arası yıllık %13,75) 694.700,00 TL %10 Tazminat, 20.841,00 TL %0,30 Komisyon olmak üzere 7.979.200,49 TL tutarındaki toplam alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek % 13,75 avans faizi ile birlikte ödenmesi talep edildiği ve icra takibi kesinleştiği, iflas takribi itibariyle davacının 9.018.713,52 TL talep edebileceğinin belirlendiği, toplanan deliller, Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu, tarafların iddia ve savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacının benimsenen bilirkişi raporuyla belirlenen alacağının müflisin iflas masasına İİK’nun 235. maddesi gereğince kayıt ve kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davalı iflas idaresi vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalı iflas idaresi vekili istinaf nedenleri olarak; davacı tarafın dosyada delil olarak olarak sunduğu hususları ispatlayamadığını, dava dosyasına sunulan 14.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda da takip konusu yapılan çek ile ilgili olarak davalı şirketin ticari defter kayıtlarında uyuşmazlık konusu yapılan ve takibe konulan çekin … adına keşide edildiğine ilişkin herhangi bir muhasebe kaydına rastlanılmadığını, taraflarınca dosyaya sunulan ticari defterlerden de anlaşılacağı üzere davacı ile davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmdığını, buna rağmen sanki borç varmış gibi davanın kabul edildiğini, davacı taraf uyuşmazlık konusu yapılan çekin davalı şirket tarafından keşide edildiğini iddia etse de incelenen defter kayıtlarında böyle bir ibareye rastlanılmadığını, söz konusu çekin gerçek bir çek olması durumunda, ticari kayıtlarda bulunmaması gibi bir durumun söz konusu olamayacağı, resmi delil olarak incelenecek hususun tarafların ticari defterleri olduğunu, bu sebeple işbu dosyada görevlendirilmiş bilirkişinin görevinin resmi delil olan ticari defterleri inceleyerek bir sonuca varmak olduğunu, ancak dosya kapsamındaki bilirkişi raporunun gerçek olan hususlar dikkate alınmadan hazırlandığını, aynı rapora istinaden de davada haksız ve hukuka aykırı karar verildiğini, taraflarınca dosyaya sunulan ticari defterlerden, dava ve takip konusu yapılan çekin taraflarınca keşide edilmediğinin anlaşılacağı, ayrıca karşı tarafın da uyuşmazlık konusu yapılan bu hususa ilişkin olarak resmi delil olan ticari defter kayıtlarını da göstermesi ve dava dosyasına ibraz etmesi ile gerçeklerin ortaya çıkacağı, istinaf mahkemesinde bu hususların özellikle incelenmesi gerektiği, uyuşmazlık konusu yapılan çek miktarı değerlendirilecek olduğunda, şahıs tarafından bu kadar büyük bir rakamın müvekkili şirkete verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, belirtilen alacak meblağının fahiş miktarda olması ve bir şahsın bunu elden bir şirkete vermesinin meblağın fahiş miktarda oluşu göz önünde tutulduğunda mantık dışı olduğunu, bir şahısın bu kadar büyük bir meblağı bir şirkete vermesi ve akabinde ilgili para miktarını verdiğine dair yalnızca protokol hazırlayarak ve protokolde de net bir tarih, zaman ibaresi belirtmeden dosyaya herhangi bir kayıt sunamamasının düşündürücü olduğunu, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, dosyaya sunulan ticari defterlerden de davacı ile davalı arasında uyuşmazlık konusu yapılan çeke ilişkin herhangi bir muhasebe kaydına da rastlanılmadığını, uyuşmazlık konusu yapılan 9.020.395,11 TL alacak hususuna ilişkin olarak ticari defterlerde de kayıt olmadığı gibi tarafların böyle bir para ilişkisi de bulunmadığını, işbu sebeple davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı yanın kayıt kabul talebinde bulunmak ve haksız takibini masaya kaydettirmek için yasal süresinden çokça zaman sonra talepte bulunduğunu, süre yönünden dahi davanın reddi gerektiğini belirterek kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf başvurusuna cevap dilekçesinde özetle; Müflis şirket hakkında ise iflas kararı verilmiş olması nedeniyle yasal süresi içinde alacaklarının masaya kaydettirildiğini, ancak, alacaklarının İflas İdaresi tarafından müflis şirket yetkilisinin “… söz konusu çekin … üzerinde görünen arsaların taraflarına iade edilmesi talebi ile verilen teminat senedi olduğu, ancak borca esas arsaların iade edilmediğini ve dolaysıyla borç doğmadığını ve kötü niyetli takip yapıldığı …” şeklindeki beyanları üzerine bu gerekçe ile alacağın reddederek düzenlenen sıra cetveline alacağın yazılmadığını, bunun üzerine Sayın Yerel Mahkemede açtıkları Sıra Cetveline İtiraz (Kayıt Kabul) davasında Sayın Mahkemece davanın kabulüne ve alacağın masaya kayıt ve kabulune karar verildiğini, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek istinaf başvurusunun esastan reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, alacağın masaya kayıt ve kabulü istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalı iflas idaresi vekili hükmü istinaf etmiştir.Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma ( hukuki dinlenilme hakkının ), ihlalidir. HMK 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır.Somut davada mahkemece, bilirkişi raporunda, davacının iflas tarihi itibariyle 9.018.713,52 TL alacağı olduğunun tespit edildiği ve benimsenen bilirkişi raporuyla belirlenen alacağının müflisin iflas masasına İİK 235.maddesi gereğince kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varıldığı belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemece verilen kararın bir gerekçe ihtiva ettiğinden söz edilemez. Mahkemenin gerekçeli kararında, bilirkişi tarafından sunulan raporda tespit edilen miktar bakımından gerekçesi açıklanmadan davanın kısmen kabulüne karar verilerek rapora atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2016/16428 Esas 2016/12347 Karar sayılı ilamı). Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile davanın kısmen kabulüne dair kanaate nasıl ve hangi delile dayanılarak varıldığı kararda tartışılmamıştır. Oysa kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Mahkemenin, belirtilen yasal düzenlemelerin aksine, gerekçesiz şekilde oluşturduğu karar usul ve yasaya uygun değildir.Açıklanan nedenlerle, davalı iflas idaresi vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin, kararın gerekçesiz olması nedeniyle kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2- İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/832 Esas, 2019/1069 Karar sayılı ve 06/11/2019 tarihli kararının HMK’nın 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davalı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.05/10/2023