Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2020/1035 E. 2023/1337 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2020/1035 Esas
KARAR NO : 2023/1337
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/10/2019
NUMARASI : 2017/881 Esas, 2019/926 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/12/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; …. AŞ’nin, İşyeri Paket Abonman Sigorta Poliçesi ile müvekkili şirkete 29/04/2015-29/04/2016 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, … Mah. … Bölgesi … nolu Sok. No: 11 Selçuklu/Konya adresindeki 10.000 m² arsa alanına sahip arsa üzerinde yaklaşık 2500 m² kapalı depo alanı bulunan işyerinin sigortalısı şirket tarafından 01/02/2013 tarihinde 3 yıllığına kiralandığını, sigortalısı şirketin söz konusu işyerini depo olarak kullandığını, satın alınan iletken, trafo ve diğer enerji iletim muhteviyatlarını depoda muhafaza ederek ihtiyaç halinde sahada montajı yapılmak üzere depodan sevkettiğini, 11/01/2016 tarihinde güvenlik görevlisinin gece vardiyasında görev yapmakta iken sahada yaptığı kontroller sırasında güney cephesindeki tel çitlerin yıkıldığını görmesi üzerine açık depo sahasında yapılan detaylı incelemede tel örgülerin kesildiğinin ve kablo sürüklenme izleri olduğunun tespit edildiğini, yapılan detaylı sayımda 31.111,26 kg farklı ebat ve türlerdeki kablonun çalındığının anlaşıldığını, sigortalısının zarar tazmini üzerine …. Ltd. Şti. tarafından düzenlenen eksper raporu ile tespit edilen 336.969,18 TL zararın 10/01/2017 tarihinde ödendiğini, sigortalı şirket ile davalı şirket arasında imzalanan 15/03/2013 tarihli sözleşme uyarınca riziko adresindeki özel güvenlik işlerinin sorumluluğunun davalı şirkete ait olduğunu, ancak meydana gelen hırsızlık hadisesinin, söz konusu güvenlik önlemlerinin yeterli olmadığını ve davalı şirketin, sözleşmenin ilgili maddeleri gereğince sorumluluğunun olduğunu ortaya koyduğunu, davalı şirketin, söz konusu iş sahası için gerekli olan güvenlik ekipmanlarını doğru ve yeterli düzeyde belirleyemediğinden dava konusu hasarın meydana gelmesine sebebiyet verdiğini, bu sebeple meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, eksper raporu ile belirlendiği üzere 31 tonluk malzemenin çalındığını, bu malzemenin tek seferde çalınmasının mümkün olmadığı dikkate alındığında bunun, görevli olan güvenlik görevlileri tarafından belki saatlerce, belki de günlerce fark edilememiş olmasının açıkça bir güvenlik zafiyeti olduğunu belirterek fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları aklı kalmak kaydıyla 336.969,18 TL’nin 10/01/2017 olan ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin, yüklendiği tüm edimlerini özenle ifa ettiğini, meydana gelen hırsızlıkta hiçbir kusuru olmadığından sorumluluğunun da bulunmadığını, müvekkili şirketin olay tarihi itibariyle hizmet bölgesi için güvenlik personeli olma yeterliliğine sahip, temel güvenlik eğitimi almış, yönetmelikte belirtilen sınavlardan geçer not almış, İç İşleri Bakanlığınca verilen Özel Güvenlik kimlik kartına sahip sözleşme eki şartname hükümlerine uygun olarak alanında uzman personelin istihdam edildiğini, ayrıca müvekkil şirketin, güvenliğin tesisi için her türlü teknolojik imkandan faydalandığını ve mekanın güvenliğini sağlamaya muktedir kameralar ve gerekli tüm teçhizat ile güvenlik hizmetini sunduğunu, somut delillerle ispat edilmiş bir kusur durumunun söz konusu olmadığını, eksper raporunun, bir iddia olmaktan öte bir değeri bulunmadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin ortaya çıkan zararda kusurunun bulunduğu varsayılsa dahi, davacının, üzerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden dolayı meydana gelen zararda müterafik kusuru bulunduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini, resmi delil niteliğinde olan 20/01/2016 tarihli CD çözüm tutanağında, müvekkili şirket tarafından hırsızlık olayının meydana geldiğinin iddia edildiği noktaya güvenlik kamerasının konumlandırıldığı, güvenlik görevlisinin görevini eksiksiz bir şekilde ifa ettiği, güvenlik kamerasının görüntüyü alma konusunda herhangi bir sorununun veya kusurunun mevcut olmadığı ve dolayısıyla müvekkili şirketin sözleşme ve ilgili yasa hükümleri gereğince üstlendiği tüm edimlerini eksiksiz olarak ifa ettiği hususunun açıkça tespit edildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile müvekkili şirketin, belirtilen alanın güvenlik tedbirlerinin alınmasını edim olarak üstlendiğini, alınan tüm tedbirlere rağmen sözleşmeye konu alanda güvenlik ihlalinin olmasının pek olağan ve hayatın akışına uygun olduğunu, söz konusu hırsızlıkla ilgili yapılan soruşturma ve kovuşturmanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davanın, müvekkili şirketin sigorta şirketi olan … AŞ’ye ihbar edilmesini talep ettiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; tüm dosya kapsamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen 336.969,18 TL’lik sigorta tazminatının kadri maruf olduğu, davalı güvenlik şirketinin dava dışı sigortalı ile akdetmiş olduğu hizmet sözleşmesi ve eki teknik şartnamede yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediği, gerçekleşen hırsızlık olayından dolayı dava dışı sigortalıya karşı sorumlu olduğu, davacı sigorta şirketi tarafından tazminatın sigortalısına ödenmesi ile birlikte TTK’nun 1472. maddesi uyarınca sigortalısının haklarına halef olunduğu, sigorta bedelinin 10/01/2017 tarihinde ödendiği, davacı sigorta şirketinin bu tarihten itibaren avans faizi talep edebileceği gerekçelerine istinaden davanın kabulü ile, 336.969,18 TL’nin ödeme tarihi olan 10/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; talimat yoluyla aldırılan 02.07.2019 tarihli ek raporda, kamera sisteminin temini ve kurulması yükümlülüğünün davalı üzerinde olmadığı, yükümlülüğün dava dışı sigortalı şirkete ait olduğu kanaatine varılmasına rağmen tam kusurun müvekkiline atfedildiğini, raporu tanzim eden bilirkişi … ile sigortalı şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğundan bilirkişinin tarafsız ve objektif olmayacağının aşikar olduğunu, bilirkişinin, sahibi ve yetkilisi olduğu … isimli şahıs şirketi ile sigortalı şirket arasında halihazırda devam eden bir ticari ilişkinin olduğunu, yerel Mahkeme tarafından ticari ilişkinin var olup olmadığı konusunda hiçbir işlem yapılmadığını, sigortalı şirketin belli dönemlerde düzenli olarak Antalya’da düzenlediği toplantı ve seminerlere bilirkişinin sahibi olduğu firmanın da davet edildiğini ve bilirkişinin toplantılara bizzat kendisinin katıldığını, bilirkişinin şahıs şirketinin internet sitesinde referans olarak gösterilen … AŞ’nin (…) 496.032.900,66 TL’lik sermayesinin sigortalı şirkete ait olduğunu, …’ın sigortalı şirkete devredildiğini ve iki şirketin … Holding ve… Holding’in grup şirketleri olduğu hususunun dosyada mevcut … AŞ’nin 2018 yılı faaliyet raporunda açıkça belirtildiğini, bilirkişi heyetinde yer alan … bilirkişi listesinde “fiziki güvenlik bilirkişisi” unvanının bulunmadığını, alanında uzman olmayan bilirkişinin reddi gerekmekte iken Mahkemece, talepleri reddedilerek davanın kabulüne karar verilmiş olmasının açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, hırsızlığın vukubulduğuna dair bir delil bulunmamakta olup kanıtlanmış bir hırsızlık vakıasının söz konusu olmadığını, güvenlik hizmetinin, müvekkili şirket tarafından sözleşmeye uygun olarak verildiğini, polis memurları tarafından tutulan ve müvekkili şirket lehine olan tespit tutanağının bilirkişi incelemesinde gözardı edildiğini, kamera görüntüsü CD çözümüne ilişkin bu tutanağın resmi delil niteliğinde olduğunu ve tutanağa göre müvekkilinin kusurunun mevcut olmadığının belli olduğunu, 31 ton kablonun bir gecede çalındığı ve üstelik açık depo alanındaki tel örgüde açılan küçük bir delikten bu hırsızlığın gerçekleştiği iddialarının abesle iştigal olduğunu, bu büyüklükte bir sevkiyatla gerçekleştirilecek hırsızlığın, Konya’daki coğrafi şartlar, sigortalı firmaya ait deponun konumu dikkate alındığında fark edilmemesinin mümkün olmadığını, kaldı ki 31 ton kablonun eksilmesinin, sigortalı firma tarafından, iddia edilen hırsızlık tarihinden en az 3 ay sonra fark edildiğini, oysa iddia edilen bu hırsızlığın, 3 ay sonra farkına varılacak kadar küçük bir hırsızlık olmadığını, tüm delillerin, hırsızlığın aslında gerçekleşmemiş olduğunu güçlü bir karine olarak ortaya koyduğunu, depo alanını gören sadece bir kameranın olduğu ve ikinci kameranın görüntü alamadığı hususlarının resmi polis tutanağında geçmediğini, bilirkişi tarafından, resmi tutanağın yorum yolu ile genişletildiği ve bunun da bilirkişinin yetkilerini aştığını ve raporda eksik ve yanlış değerlendirme yaptığını gösterdiğini, bilirkişi ek raporu için yazılan talimatta “davalının itirazlarını teknik şartname, faaliyet izin belgesi değerlendirilerek davacının alacaklı olup olmadığı ve varsa miktarı” hususunda inceleme talep edilmesine rağmen kök rapor gibi inceleme yapılarak verilen yetkinin aşıldığını, kök raporda, kameraların kurulumu ile ilgili sorumluluğa dayanarak müvekkiline kusur yüklenmiş iken, ek raporda, incelenen teknik şartname ile kameraların kurulumunun müvekkilinin sorumluluğunda olmadığı ve sigortalı şirkete ait olduğu belirtilmesine rağmen yine de başka ve yeni sebeplerle müvekkiline kusur atfedildiğini, kaldı ki kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin kusurlu olduğu kabul edilse bile söz konusu kameraların kurulum ve montajının sigortalı firmada olduğu, stoktaki eksilmenin aylar sonra fark edilmiş olduğu hususları dikkate alınarak sigortalı firmaya müterafik kusur atfedilmesi gerektiğini, kameraların amacına uygun olarak kullanılmasının değerlendirmesi uzmanlık içeren bir husus olduğundan müvekkiline sözleşmede bu yönde bir yetki verilmediğinin görüldüğünü, kusurun taraflarına verilmesindeki temel noktanın “kamera sayısının yeterli olmaması” olarak açıklandığını, dosyaya sonradan sunulmuş olan teknik şartnameye göre, kamera sisteminin temini ve kurulması sigortalı şirkete ait iken kamera sayısının yeterli olmamasından dolayı kusurun müvekkiline yüklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu ve bilirkişi raporundaki değerlendirmelerin kendi içerisinde çeliştiğini gösterdiğini, müvekkili şirketin güvenlik kamerası temini, kurulumu ve montajı vasıtasıyla güvenlik hizmeti ifa etmediğinin ve sadece güvenlik görevlileri vasıtasıyla güvenlik hizmeti sağladığının, açıkça ve resmi delillerle ispat edildiğini, müvekkili şirketin iştigal konularında hiçbir zaman bu hususların yer almadığını, eğer yer almış olsaydı 25.03.2019 tarihli dilekçelerinde sunmuş oldukları izin belgelerinde 5188 Sayılı Kanun ve ilgili yasal mevzuat uyarınca bu izinlerin de yer alacağını, müvekkilinin görevinin, güvenlik personeli sağlamak olduğundan ve kamera temini ile kurulması süreçlerinde yer almadığından bilirkişi raporundaki kusur değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İşyeri Paket Abonman Sigorta Poliçesi kapsamında ödenen tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı sigorta şirketi ile, dava dışı sigortalısı … Hiz. AŞ arasında 29/04/2015 başlangıç 29/04/2016 bitiş tarihli İşyeri Paket Abonman Sigorta Poliçesi akdedilmiş olup riziko adresi olarak … Mah. … Bölgesi 6 nolu Sok. No: 11 Selçuklu/Konya gösterildiği, poliçede hırsızlık teminatının bulunduğu, davacı tarafından, sigortalısına 10/01/2017 tarihinde 336.969,18 TL ödeme yapıldığı ve davalının meydana gelen hasardan sorumlu olduğundan bahisle rücuen tahsile yönelik işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemenin 08/02/2018 tarihli celsesinde, Konya Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak dava dışı … AŞ’nin 2015 ve 2016 yılı ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle 11/01/2016 tarihi itibariyle stok durumunun ne olduğunun tespiti ile mahallinde keşfen inceleme yapılarak olayın meydana gelmesinde güvenlik zaafiyeti olup olmadığının; varsa kusur durumlarının ve davacının talep etmiş olduğu tazminat miktarının kadrimaruf olup olmadığının tespit edilmesine yönelik elektrik mühendisi, mali müşavir ve güvenlik uzmanından oluşan bilirkişilerden rapor alınmasına karar verilmiş olup bilirkişi heyeti tarafından sunulan 03/04/2018 tarihli raporda; dosya içindeki bilgi ve belgelere göre hırsızlık olayının meydana geldiği açık depo alanının yaklaşık 4.500 m² olduğu ve bu alan için tek bir güvenlik kamerası kullanıldığı, açık depo alanın geniş olması nedeniyle 1 adet güvenlik kamerasının burayı tam olarak görmesinin mümkün olmadığı, tüm dosya kapsamının incelenmesi ve keşif yerinde yapılan tespitler neticesinde, davaya konu depoda meydana gelen hırsızlık olayında, yaklaşık 31,000 kg malzemenin çalındığı, hırsızlık olayının, depo sayımının yapılmasından hemen sonrasında başladığı ve yaklaşık bir hafta sürdüğü, kameraların gece görüşlü olmaması ve aydınlatmanın yetersiz oluşu nedeniyle geç fark edildiğinin anlaşıldığı, sigortalı şirket ile davalı şirket arasında yapılan sözleşmenin 5.3 maddesine istinaden davalının kusurlu olduğu görülmekle birlikte kamera ve gece aydınlatmalarının malzeme seçimi, evsafı, montajı, kontrolü ve yerleştirilmesinin hangi şirketin sorumluluğunda olduğunun anlaşılamadığı, zira aynı sözleşme eki Teknik Şartname ve Birim Fiyat Cetveline, nelerin dahil olduğunu gösteren açıklayıcı bilginin dosyada görülemediği, işin nasıl yapılacağını tarifleyen detaylı açıklamalar Teknik Şartnamede yer aldığından ve Teknik Şartname dava dosyasında bulunmadığından kusurun hangi firmada olduğunun net olarak anlaşılamadığı, davalının, cevap dilekçesinde, 5188 sayılı Kanun ve buna bağlı olarak hazırlanan yönetmelikte alınması gereken izni aldığını belirtilmesine rağmen bu izin belgesinin dava dosyası kapsamında görülemediği, bu belgenin, davalının kusurlu olup olmadığı hususunda yapılacak değerlendirmeler için önem arz ettiğini, zira bu belgede, kanun gereği alınması gereken önlemlerin nasıl alındığının, hangi güvenlik sisteminin kullanıldığının görüleceği ve sistemin yeterli veya yetersiz olup olmadığına karar verilebileceği, davalının, cevap dilekçesi ile, güvenliğin tesisi için her türlü teknolojik imkandan faydalandığını ve güvenliği sağlamaya muktedir kamera ve diğer teçhizatın kurulum ve kontrolünün kendisi tarafından yapılacağını kabul ettiği, bu itibarla yetersiz sistemin yol açtığı hırsızlığın, davalının kusurundan kaynaklandığını, 5188 sayılı Kanunun, 8. maddesi uyarınca, davalının, gerekli teçhizatı tam ve eksiksiz olarak kurması gerektiğini, Teknik Şartname dosya kapsamında olmadığından kameraların ve çevre aydınlatmasının kurulması zorunluluğunun hangi firmada olduğu anlaşılamamış olsa da basiretli bir tacir olarak davranmak suretiyle bu eksiklikleri sigortalı şirkete bildirerek güvenlik açıklarının giderilmesini sağlayabileceği, sonuç olarak davalı şirketin kusurlu olduğu anlaşılmasına rağmen kusur oranının tespit edilemediği, talep edilen tazminat miktarının kadri maruf olup olmadığının, tazminat miktarının hesabında esas alınan malzeme birim fiyatları ile olay tarihinde cari olan malzeme birim fiyatları karşılaştırılarak yapılacağı, karşılaştırma için 2 farklı yöntemle elde edilmiş 2 ayrı birim fiyat tespit edileceği, her iki şekilde de hesaplanan zarar tutarlarının, davacı tarafından sigortalısına ödenen 336.969,18 TL’lik zarar miktarlarından daha fazla olduğu, buna göre davacı tarafından sigortalısına ödenen tutarın kadri maruf olduğu kanaatine varıldığı, ödeme tarihi olan 10.01.2017 ile dava tarihi olan 04.10.2017 tarihleri arasındaki dönemde 336.969,18 TL’ye işleyecek ticari faizin 24.033,29 TL olarak hesaplandığı bildirilmiştir. Mahkemenin 04/04/2019 tarihli celsesinde, Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, davalının itirazlarının, teknik şartname, faaliyet izin belgesi değerlendirilerek davacının alacaklı olup olmadığı, varsa miktarının ne olduğu konusunda önceki bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş olup bilirkişi heyeti tarafından sunulan 02/07/2019 tarihli ek raporda; hırsızlığın meydana geldiği mahalde yapılan keşifte, davaya konu deponun başka bir yere taşınmış olduğu ve boş olduğunun tespit edilmesi sebebiyle depo ve depo açık alanının hırsızlık esnasındaki durumu hakkında, yapılan keşif nazara alınarak herhangi bir değerlendirme yapılamadığı, kök rapor dosyaya sunulduktan sonra Teknik Şartnamenin dosyaya sunulduğu, ancak teklif fiyatına nelerin dahil olduğu hususunu açıklayan Teklif Cetvelinin dosyaya halen sunulmadığı, güvenliğin nasıl sağlandığına dair açıklayıcı bilgilerin bulunduğu ve İl Koordinasyon Kuruluna sunulan Güvenlik Planını halen dosyada bulunmadığı, kök raporda kameraların davalıya ait olduğu hususu, davalı vekilinin 09.11.2017 tarihli dilekçesinden tespit edilmiş iken sunulan Teknik Şartnamede, davalı şirketin kamera temini ve kurulumuna ilişkin herhangi bir hükmün bulunmadığının ortaya çıktığı, keza Şartnamenin 4/2 maddesine göre kameraların temin ve montajının, dava dışı sigortalı şirkete ait olduğu, hırsızlık olayının gerçekleştiği yöne bakan kameralara ait görüntülerin dosya kapsamında bulunmadığı, dolayısıyla kamera görüntülerinin izlenemediği, … Sigorta Eksperlik Ltd. Şti. tarafından düzenlenen ekspertiz raporunun 21. sayfasında, hırsızlık olayının geçekleştiği depoda toplam 9 adet güvenlik kamerasının bulunduğu ve bunlardan iki tanesinin açık depo alanını gösterdiğinin belirtildiği, ancak polis memurları tarafından yapılan CD çözümleme tutanağında, hırsızlığın yapıldığı alanı gösteren tek kameranın bulunduğu tespitinin yapıldığı, şu halde ekspertiz raporunda tespit edilen ve fakat CD çözümleme tutanağında belirtilmeyen diğer kameranın gece görüşünün olmadığı ya da bu kameranın baktığı yerde ortam aydınlatmasının yeterli olmadığı, bu nedenlerle ya da bu kameranın arızalı olması nedeniyle ikinci kameraya ait görüntünün CD çözümleme tutanağına konu yapılamadığı, hırsızlık olayının gerçekleştiği açık alan deposunun etrafındaki tel örgünün kesik olması, etrafta kesik kablo parçalarının görülmesi ve tel örgü dışında kablo sürükleme izlerinin bulunması nedeniyle davalının, hırsızlık olayının meydana gelmediği yönündeki iddialarının yerinde olmadığı, davalı personeli olan güvenlik görevlilerinin, güvenliğinden sorumlu oldukları açık deponun etrafındaki tel örgülerin kesildiğini görmemeleri ve dolayısıyla hırsızlığı fark etmemeleri nedeniyle olayda güvenlik zaafiyetinin olduğu, Teknik Şartnamenin 4. maddesinin 2. paragrafı gereği davalı şirketin, görev alanları içindeki kamera, aydınlatma, elektronik izleme (alarm sistemi), yangın algılama ve erken uyarı sistemlerinin tam ve sağlıklı bir şekilde amacına uygun olarak kullanılması, aksaklıkların ve/veya bozuklukların ilgili mercilere raporlanmasından yükümlü iken açık depo alanının güvenliğini sağlayan kamera sayısının yeterli olmadığı hususunda dava dışı sigortalı şirkete durumu raporlamaması ve bu eksiklik nedeniyle davaya konu hırsızlığın gerçekleşmesinden ötürü oluşan zararın tamamından davalı şirketin sorumlu olması gerektiği, kök raporda kadri maruf olduğu tespit edilen ve hırsızlık sigortası kapsamında sigortalı şirkete ödenen 336.969,18 TL’lik tazminat ile birlikte ödeme tarihi olan 10.01.2017 ile dava tarihi olan 04.10.2017 arasındaki dönemde işleyecek 24.033,29 TL’lik ticari faizin davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiği bildirilmiştir. Güvenlik görevlisi …, depo açık alanının güney cephesinde bulunan duvar üzeri tel örgünün yıkıldığı ile ilgili tuttuğu tutanak üzerine 11/01/2016 tarihinde yapılan kontrolde üzerinde kablo (1*240 NYY) bulunan birkaç tamburun boş olduğunun ve bazı kablolarında (1*185 NYY) kesilmiş olduğunun tespit edildiği, 12/01/2016 tarihinde sahada yapılan kontrolde 1*185 NYY kablonun 152 metre daha eksildiğinin farkedildiği, bu olayın ise 11/01/2016 gecesi meydana geldiği, doğranan kablolara en yakın doğu cephesindeki duvar üzerindeki tel örgülerin kesildiğinin ve duvarın iki tarafında kablo sürükleme izlerinin olduğunun tespit edildiği, bu nedenle hırsızlığın bu alanda gerçekleştiği sigortalı şirket depo sorumlusu …ı ve sigortalı şirket deposunda taşeron olarak faaliyet gösteren … Lojistik AŞ çalışanı ….’ın olaya ilişkin kolluk ekiplerine verdiği ifadelerden anlaşılmaktadır. Güvenlik görevlisi … ise kolluk ekiplerine verdiği ifadesinde, 10/11/2016 günü güney cephesindeki duvar üzerindeki tel örgünün rüzgardan dolayı yıkıldığını görerek bu durumu tutanak ile yetkililere bildirdiğini beyan etmiştir. Polis memurlarınca düzenlenen 20/01/2016 tarihli CD Çözüm Tutanağında, 01/03/2016 günü görüntülerin başladığı, hırsızlığın meydana geldiği yere bakan tek kameranın bulunduğu, 18/01/2016 günü saat 10:48’e kadar günlük kamera kayıtlarının devam ettiği, kayıtlarda gece bekçisinin fenerle geceleri sürekli gezdiğinin görüldüğü, hırsızlığın 11/01/2016 tarihi gayri muayyen bir saatte gerçekleştiğinin beyan edildiği dikkate alındığında belirtilen güne ait CD görüntüsü ayrıca incelendiğinde güvenlik görevlisinin 11/01/2016 günü saat 05:53:45 sıralarında çevreyi kontrol ettiği, tüm CD kayıt görüntülerinde herhangi bir olumsuz görüntüye rastlanmadığı belirtilmiştir. Hırsızlığa yönelik soruşturmanın yürütüldüğü Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/5252 Soruşturma sayılı dosyasında, 15/02/2016 tarihinde daimi arama kararı verilmiştir…. Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 22/12/2016 tarihli ekspertiz raporunda, hırsızların muhtemelen … firmalarının 3. sokak üzerindeki girişlerinden araç ile girerek … doğu cephesine yakın bir yerde aracı park ettikleri, doğu cephesindeki tel örgüleri kesip Alcen sahasına girdikleri ve iletken kabloları parça parça keserek dışarı taşıdıklarının tahmin edildiği, … ana girişlerinde sürgülü kapı bulunduğu, ancak kapıların açık bırakılıp bırakılmadığı ile gece bekçisinin mevcut olup olmadığının belirlenemediği, çalındığı beyan edilen iletkenlerin toplam 31.111,26 ton olduğu, 31 ton kablonun bir seferde çalınmasının mümkün olmadığı, 2015 Aralık ayının son haftası depoda envanter sayımı yapıldığı ve 04/01/2016 tarihine kadar sayım kesinleştirilerek listeler sisteme girilene kadar depoya giriş ve depodan çıkış yapılmadığı, hırsızlık olayının sayım tamamlandıktan sonra başladığı ve 11/01/2016 tarihine kadar bir hafta sürdüğünün tahmin edildiği, hırsızların, depoda sayımın bitmesini bekleyerek şüphe çekmemeye çalıştığının anlaşıldığı, her gece 1 güvenlik görevlisinin mesai yaparak saat başı devriye gezdiği, depo sahasında 9 adet güvenlik kamerasının bulunduğu, çalınan kabloların bulunduğu alanı gösteren 2 adet kameranın mevcut olduğu, ancak kameraların gece görüşü olmaması ve arka cephede aydınlatma bulunmaması nedeniyle görüntülerde şüpheli bir hareket tespit edilemediği, çevre tesislerin birçoğunda güvenlik kamerasının bulunmadığı, çevrede tespit edilebilen tüm kamera kayıtlarının da olay yeri inceleme ekibince alındığının beyan edildiği, soruşturma devam ettiği için kamera kayıtlarının incelenemediği, meydana gelen hırsızlık hasarından, deponun güvenliğinden sorumlu … AŞ’nin sorumlu olduğu, temin edilen 2015 yıl sonu sayım listesi, 31/12/2015-12/01/2016 tarihleri arasındaki depo envanter hareketleri ve çalınan muhteviyatın alış faturaları incelenerek tespit edilen hasar miktarının 336.969,18 TL olduğu bildirilmiştir. Taraflar arasında 15/03/2013 tarihinde imzalanan sözleşme ile, davalı (yüklenici) tarafından sigortalı şirkete (şirket) güvenlik hizmeti verileceği ve bunun 3 güvenlik görevlisi ile yürütüleceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 2.3/1 maddesinde “sözleşmenin imzalanmasını müteakip yüklenici derhal işin yapımı için gerekli her türlü malzeme, ekipman, teçhizat, eleman ihtiyacını tamamlayacak ve başlama tarihinde, işlerin yapımına başlayacaktır”; sözleşmenin 2.4 maddesinde “Yüklenici işlere başlamadan önce iş yerini ve çevresini incelemiş, işlerin yapımı ile ilgili tüm olanakların niteliği ve şekli hakkında bilgi edinmiştir. Yüklenicinin iş şartları ve uygulamaları dahil, işlerin icrasını etkileyebilecek bilumum konulara vakıf olduğu varsayılacaktır. Bu nedenle yüklenicinin, işyerinin niteliği ve özellikleri, ulaşım şartları, yerel imkanlar veya işlerin ifasını etkileyebilecek iklim ve çalışma koşulları dahil diğer faktörler nedeni ile talep edebileceği ilave ödemeler veya işle ilgili yükümlülüklerinin azaltılmasına veya bunlardan muaf tutulmasına ilişkin istekleri dikkate alınmayacaktır.”; sözleşmenin 2.5 maddesinde “Aksi belirtilmedikçe işlerin ifası ile ilgili olarak gerekli olabilecek her türlü malzeme, araç, ekipman, yardımcı malzeme, sarf malzemesi ve aksesuarlar yüklenici tarafından temin edilecektir.”; sözleşmenin 4.3 maddesinde “İşyeri ve işlere ait her türlü imalat, tesis, malzeme, tesisat, teçhizat vb. yüklenici tarafından korunacaktır. İş yerinin veya iş bölgesinin teslimi ile birlikte bu işyeri bölgesindeki tesis, araç ve malzemelerin korunması ve muhafazası, 3. kişilerin zarar görmemesinin engellenmesi ile ilgili her türlü tedbirin alınması yüklenicinin sorumluluğundadır” şeklinde hükümlerin yer aldığı görülmüştür. Ayrıca “Yüklenicinin genel sorumluluğu” başlıklı sözleşmenin 5. maddesinde, yüklenicinin, şirketin uğradığı her türlü zararı karşılamak mükellefiyetinde olduğu, şirketin, kendisinin uğrayacağı zararı her zaman yükleniciden talepte bulunmaya hakkı olduğu belirtilmiştir. Kök raporda dosya kapsamında bulunmadığı belirtilen teknik şartname ve birim fiyat cetvelinin sunulması için Mahkemece, taraf vekillerine süre verilmiş olup davacı tarafça sunulan Özel Güvenlik Hizmetleri Şartnamesinin birinde, güvenlik hizmet alım süresinin 01/01/2015-31/12/2015; diğerinde ise, güvenlik hizmet alım süresinin 29/02/2016-31/12/2016 tarihleri arası olarak gösterildiği nazara alındığında her iki şartnamenin de olay tarihini kapsamadığı anlaşılmış ise de, bila tarihli güvenlik hizmet alım süresinin 01/01/2015-31/12/2015 olarak gösterildiği şartnamenin davalı tarafından kabul edilmemesine karşılık hizmet alım süresinin 29/02/2016-31/12/2016 olarak gösterildiği şartnameye yönelik davalı tarafın bir itirazının olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu şartnamede ise, davalı şirketin, sigortalı şirketinin alarm ve kamera sistemini kayıt, takip ve kontrol edeceği; görev alanları içindeki kamera, aydınlatma, elektronik izleme (alarma sistemi), yangın algılama ve erken uyarı sistemlerinin tam ve sağlıklı bir şekilde amacına uygun olarak kullanılması, aksaklıkların ve/veya bozuklukların ilgili mercilere raporlanmasının davalı şirkete ait olduğu; olumsuz durum ve olaylar söz olduğunda, durumun sigortalı şirkete hem yazılı (tutanakla) hem de sözlü olarak bildirileceği belirtilmiştir.6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Maddede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği ifade edilmiştir. Sigortalının tazminat alacağının hukuki temelinin haksız eylemden, kanundan veya sözleşmeden kaynaklanmış olması arasında hiçbir fark yoktur. TTK’nun 1472. maddesinden kaynaklanan halefiyet hakkı sigortacıya, zarar sorumlusundan, sigortalısına ödediği sigorta bedeli kadar talep hakkı ve bunun doğal sonucu olarak da zarar sorumlusuna karşı dava hakkını sağlamaktadır. Bu dava türüne doktrin ve uygulamada sigortacının rücu davası adı verilmektedir. Halefiyete dayalı olan rücu davasında, esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Her tazminat davasında olduğu gibi, sigortacının açtığı rücu davasında da davalının kusurunu ve zararı ispat etmek davacı sigortacıya düşer. Halefiyete dayalı sigorta rücu davasında sigortacı halefiyet hukuki ilişkisi sebebiyle ancak selefinin sahip olduğu haklara sahip olur. Sigortacı halefiyete dayanarak rücu davasını zarar sorumlusu aleyhine yönelttiğine göre, sigortalının zarar sorumlusuna karşı açacağı tazminat davasında sigortalı neyi ispat etmesi gerekiyorsa, sigortacıda bu davada onu ispat etmekle yükümlüdür. Somut olayda, akdedilen sözleşmesel ilişki çerçevesinde davacı sigorta şirketinin sigortalısı olan …. AŞ’ye ait depo alanının güvenliğinin davalı şirket tarafından sağlanacağı ve bu güvenlik hizmetinin 3 güvenlik görevlisi ile yürütüleceği kararlaştırılmıştır. Bu yerde bir hırsızlık meydana geldiğinden bahisle yapılan şikayet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/5252 Soruşturma sayılı dosyasında, 15/02/2016 tarihinde daimi arama kararı verilmiştir. Davacı sigorta şirketi ise, sigortalısı şirketin zararını tazmin ederek hırsızlığın meydana gelmesinde sorumlu olduğunu iddia ettiği güvenlik hizmetini sağlayan davalı şirkete karşı işbu rücuen tazminat davasını açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup davalı taraf kararı istinaf etmiştir. Davalı vekili, bilirkişi kök ve ek raporunu tanzim eden heyet içerisinde yer alan …, “güvenlik” alanında bir uzmanlığının bulunmadığını ve adı geçen kişinin, sigortalı şirket ile bağlantısı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Ancak, yazılan talimat üzerine söz konusu mahalde icra edilen keşifte, deponun başka bir yere taşınması sebebiyle boş olduğu yönünde yapılan tespit ve olayın üzerinden geçen zaman da dikkate alındığında yeniden bir keşif yapılmasını gerektir bir durum da bulunmadığından dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler dikkate alınarak davalı vekilinin, bilirkişi raporlarına itirazı kapsamında bir değerlendirme yapılması mümkün olup adı geçen bilirkişiye yönelik ileri sürdüğü istinaf sebebi bakımından salt bu sebeple kararın kaldırılması uygun görülmemiştir. Buna göre polis memurlarınca düzenlenen 20/01/2016 tarihli CD çözüm tutanağında, CD kayıt görüntülerinde herhangi bir olumsuz duruma rastlanmadığı belirtilmiş ise de eksper raporunda, çalınan kabloların bulunduğu alanı gösteren 2 adet kameranın mevcut olduğu, ancak kameraların gece görüşü olmaması ve arka cephede aydınlatma bulunmaması nedeniyle görüntülerde şüpheli bir hareket tespit edilemediğine yönelik husus dikkate alındığında söz konusu mahalde bir takım eksiklik ve yetersizliklerin bulunduğu sabittir. Oysa yukarıda bahsi geçen sözleşme hükümleri dikkate alındığında davalı şirketin, işlere başlamadan evvel işyerini ve çevresini incelediği, işlerin yapımı ile ilgili tüm olanakların niteliği ve şekli hakkında bilgi edindiği kararlaştırılmış olup ayrıca davalı şirketin, iş şartları ve uygulamaları dahil, işlerin icrasını etkileyebilecek bilumum konulara vakıf olduğunun varsayılacağı ve bu işyeri bölgesindeki tesis, araç ve malzemelerin korunması ve muhafazası ile ilgili her türlü tedbirin alınmasının davalı şirketin sorumluluğunda olduğu sözleşmede düzenlenmiştir. Yine sunulan Özel Güvenlik Hizmetleri Şartnamesine göre, davalı şirketin, görev alanları içindeki bölgede kamera, aydınlatma, elektronik izleme (alarma sistemi), yangın algılama ve erken uyarı sistemleri gibi malzeme ve teçhizatının temini ve montajı bakımından bir sorumluluğu olmasa da, aynı şartname uyarınca davalı şirketin, bunların tam ve sağlıklı bir şekilde amacına uygun olarak kullanılması, aksaklıkların ve/veya bozuklukların ilgili mercilere raporlanması edimini yüklendiği gibi sigortalı şirketin alarm ve kamera sistemini kayıt, takip ve kontrol edeceği, olumsuz durum ve olaylar söz olduğunda, durumun sigortalı şirkete hem yazılı (tutanakla) hem de sözlü olarak bildirileceği kararlaştırılmıştır. Eksper raporunda ise, çalınan kabloların bulunduğu alanı gösteren kameraların gece görüşünün olmadığı ve arka cephede aydınlatmanın bulunmadığı tespiti karşısında bu eksiklik ve yetersizliklerin davalı şirket tarafından, sigortalı şirkete raporlanıp bildirildiğine dair bir bilgi ve belgeye dosya kapsamında rastlanmadığı gibi aynı zamanda davalı şirketin, alarm ve kamera sisteminin takibi ve kontrolünü yeterince yapmadığı da anlaşılmaktadır. Mevcut delil durumu ve dosya kapsamında yer alan bilgi, belge ve emarelere göre, söz konusu kabloların iddia edildiği üzere hırsızlık sonucu çalındığı ve olayın meydana gelmesinde, Sözleşme ve ek niteliğindeki Özel Güvenlik Hizmetleri Şartnamesi hükümleri dikkate alındığında davalı şirketin kusurlu ve sorumlu olduğu, bu anlamda sigortalı şirkete atfı kabil bir kusurun bulunmaması sebebiyle belirlenen tazminattan indirim yapılmasını gerektirir bir durumun da mevcut olmadığı anlaşılmakla Mahkemece tesis edilen karar isabetli olmuştur. Bu nedenle davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/881 Esas, 2019/926 Karar sayılı ve 03/10/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 5.754,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.484,65 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE,3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-1 bendi ile aynı kanunun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/12/2023