Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/975 Esas
KARAR NO : 2019/2146
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2018
NUMARASI : 2014/374 Esas, 2018/1000 Karar
DAVA: İFLASIN ERTELENMESİ
KARAR TARİHİ: 28/11/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacı şirket temsilcisi, 14.08.2012 tarihli dava dilekçesinde, mali durumu çok iyi olan davacı şirketin global ekonomik kriz nedeniyle eski dönemdeki borçlanmasını aşarken nakit akışında sıkıntıya düştüğünü, muhtemel alacakların vadeye yayıldığını, borçların kısa vadede sıkıştığını, önce likitide noksanı ortaya çıkarak ardından borca battığını, şirket ortaklarının yeniden yapılandırma kararı ile yönetim kurulunun İflas ertelemeyi talep ettiğini, müvekkili şirketin, iyileştirme projesini gerek bilirkişi, gerekse mahkeme ve Yargıtay denetimine açık tablo ve ekleri ile birlikte hazırlandığını iddia ederek, iflasın ertelenmesi hükümlerinin tüm koşulları oluştuğundan iflasın 1 yıl süre ile ertelenmesine, borca batıklığı tespit edilen şirketim iyileştirme projesi ve eklerinin ciddi ve inandırıcı olduğunun kabul görmemesi halinde iflasına karar verilmesini, şirketin borca batık olmadığına karar verilmesi halinde davanın reddine veya açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Müdahiller yargılamaya katılarak, yazılı veya sözlü beyan ve itirazlarını belirtmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, alınan bilirkişi raporları ve kayyım raporlarına göre, dvacı şirketin ticaret sicil müdürlüğündeki tescilli adresinden ayrıldığı, vergi dairesi tarafından düzenlenen yoklama fişine göre iş yerinin terkin edilmiş olduğu, davacı şirketin Lüleburgaz’da imalat amacıyla kiraladığı belirtilen adreste herhangi bir faaliyetinin olmadığı, kayyımın tespit tarihinde işyerinin kapalı olduğu, şirketin yaklaşık 9 aydır gayri faal durumda bulunduğunun tespit edildiği, davacı şirketin 2016 yılı Haziran ayından beri herhangi bir imalat ve satışta bulunmadığı, herhangi bir fatura düzenlenmediği, 31.12.2016 tarihli rayiç değer bilançosuna göre -8.251.819,05 TL tutarında şirketin borca batık olduğu, şirket yönetiminin şirket kayıtlarında görülen çeklerin ve alacakların tahsili için hiçbir girişimde bulunmadığı, her ne kadar 02.02.2018 tarihi itibariyle ticari defter ve kayıtları ile teknik tespitlere göre davacı şirketin bu tarih itibarıyla borca batık durumda değilmiş gibi görünmekte ise de, şirketin borca batıklıktan çıktığı yönünde net bir sonuca ulaşılabilmesi için kasa hesabında raporlanan yüksek tutarlı bakiyenin mevcut bulunduğunun kanıtlanması gerektiği, bu kasa hesaba mevcudunun bankaya bloke edilmesi veya alacaklılara kayyım denetiminde ödeme sürecinin başlatılması gerektiği, aksi takdirde şirketin 02.02.2018 tarihli kaydi bakiyesinin öz varlık tutarından düşülerek dikkate alınması gerektiği ve bu durumda şirketin -8.170.661,77 TL borca batık olduğu sonucuna ulaşılacağının bilirkişi tarafından belirtilmesi üzerine mahkemece davacı vekiline kasa hesabında raporlanan yüksek tutarlı bakiyenin belgelerinin sunulması, kasa hesabı mevcudunun bankaya bloke edilmesi için 1 aylık kesin süre verilmesine rağmen davacı tarafından yüksek tutarlı bakiyenin mevcut olduğuna İlişkin belgelerin sunulmadığı, kasa hesabı mevcudunun bankaya bloke edilmemiş olması nedeniyle davacı şirketin -8.170.661,77 TL borca batık durumda olduğunun kabul edildiği, davanın açıldığı 14.08.2012 tarihinden itibaren geçen 6 yıldan fazla süre içerisinde davacının borca batıklık durumundan kurtulamadığı, 9 aydan beri gayri faal olduğu, 2016 yılı Haziran ayından beri herhangi bir imalat ve satışının bulunmadığı, herhangi bir fatura düzenlenmediğine dair raporlar göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirketin iyileştirme projesi ile borca batıklıktan çıkmasının mümkün olmadığı, İflas erteleme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davacı şirketin iflas erteleme talebinin reddi ile şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kararın hatalı olduğunu, bilirkişilerin 30.06.2016 tarihi itibariyle aktiflerin pasiflerinden 322.119,29 TL fazla olması nedeniyle borca batıklıktan çıkmış olduğunun değerlendirildiğini, ardından, kayyımın şirket adresinin gayri faal olduğunu beyan etmesi üzerine, raporların taban tabana zıt olduğunu, nerede ise zorlama ile şirketin borca batık olduğunun bilirkişi heyetince değerlendirildiğini, oysa davacı şirketin bilançosunun hala borca batık olmadığını, zira kasa hesabında mevcudiyeti ispatlanamayan para miktarının halen şirketin değerli bir alacağı mahiyetinde olduğunu, bir şirketin kasa hesabında kayden görülen bedelin kasada bulunmaması halinde bu bedelin sorumluluğunun şirket yöneticilerine ait olduğunu, davacı şirketin bu miktar sebebiyle borca batık olmasının mümkün olmadığını, şirket bilançosuna göre bu değer olan 8.858.509,96 TL alacak olarak yazıldığında, davacı bilançosundaki öz varlık miktarının pozitife (687.848,19 TL ) döneceğini, bu durumda şirketin borca batık olmadığını, borca batıklıktan çıkması halinde alacaklılar ile görüşmeye oturarak vade veya tenzilat konkordatosu yapma imkanı olduğunu, kasa hesabının pasifte görünmesi halinde konkordato başvurma imkanı olmayacağını, İflas kararının kaldırılmasının alacaklılar lehine olduğunu, şirket makinalarının tespit anında nerede ise hurda durumda bulunduğundan alacaklılar için alacaklarını alamamak sonucunu doğrucağını, İflas ertelenmesi ya da borca batıklıktan çıkması nedeniyle İflas kararı verilmez ise alacaklıların tatmin edileceğini iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.Müdahil … San ve Tic.A.Ş vekili tarafından dosyaya ibraz edilen 13.03.2019 tarihli istinafa cevap dilekçesinde, kararın eksik inceleme ile verildiği, İflas kararının kaldırılması talep edilmiş olması nedeniyle talebin katılma yolu ile istinaf sayılması gerekir ise de, müdahil vekili tarafından, UYAP sistemi üzerinden bu kez 20.11.2019 havale tarihli gönderilen dilekçe ile, dilekçenin istinaf dilekçesine cevap dilekçesi mahiyetinde olduğu, bu şekilde değerlendirilmesinin talep edilmesi ve harcında ödenmemiş olması gözetilerek istinaf talebi olarak kabul edilmemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerie geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince somut olayda uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen nitelikte davacı vekilinin özel yetkisi bulunan vekaletnamenin dosyada olduğu anlaşılmıştır. İş bu yargılamada, mahkemece, gerekli ilanlar yaptırılmış, İflas avansı depo ettirilmiştir. Yargılama kesin yetkili mahkemede gerçekleştirilmiştir.Uyuşmazlık, şirketin borca batık olup olmadığı ile bilirkişi raporları ve kayyım raporlarının dosya kapsamına uygun olup olmadığı ile kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığıdır.Mahkemece, birden fazla bilirkişi raporu ile çok sayıda ek bilirkişi raporu alınmıştır.15.10.2012 tarihli bilirkişi heyet raporunda, sonuç olarak, 31.07.2012 talep tarihi itibarı ile şirketin kaydi değerlerinin (-)566.219,81 TL, şirket öz varlıklarının piyasa fiyatlarıyla (-) 1.757.730,65 TL olarak hesaplandığı, borca batık olduğu, davacı şirketin karlılık oranlarındaki düşüşlerin süreklilik göstermesi nedeniyle borca batmış olduğunun anlaşıldığı, sunulan iyileştirme planının inandırıcılığı olmakla beraber ilave edilecek öz kaynak için somut bir tutar önerilmediği, 500.000 TL tutarında nakit öz kaynak ilave edilmesi halinde işletme sermayesinin sıfır düzeyde kalacağı, 700.000 TL ‘den az olmamak üzere nakit öz kaynak ilave delmesi ile ancak pozitif işletme sermayesi yaratmanın mümkün olabileceği, işletmenin çalışır vaziyette olduğu, öz kaynak ilavesi ile şirketin faaliyetinin devamının sağlanması halinde alacaklıların alacaklarının ödenme ihtimalinin daha da artacağı belirtilmiştir.11.08.2014 tarihli heyet bilirkişi raporunda, davacı şirketin 2004 yılında tescil edildiği, şirketin sermayesinin 1.700.000,00 TL olduğu, dava dilekçesinde şirketin borca batık olduğunun bildirildiği, davacı şirketçe sunulu ilk iyileştirme projesinde hedeflenen net satış ve karlılık hedeflerine son 1 yıl 7 aylık dönemde gerçekleşen faaliyet sonuçları ve önceki faaliyet sonuçları ile karşılaştırmalı olarak bakıldığında, öngörülerde aşırı iyimser bir yaklaşımın söz konusu olduğunun açıkça görüldüğünü, çünkü ödenecek vergiler olarak ifade edilen tutar arasında dahi 2013 yılı net kar hedefinin 1.016.540,00 TL iken, 2013 yılında raporlanan net karın 102.836,74 TL ile sınırlı bulunduğunu, ilk iyileştirme projesinde 700.000,00 TL tutarında bir sermaye artırımın hedeflenmemiş olmasıda dikkate alındığında, ilk iyileştirme projesinin tüm hedef ve öngörüleri itibarı ile inandırıcı olmaktan tamamen uzaklaşmış bulunduğunu, öte yandan her ne kadar projede yer verilen kar ve nakit akım planı tablosunda 2015 yılının ilk 6 aylık bölümünde 300.000,00 TL‘lik ve ikinci yarısında da 150.000,00 TL‘lik daha sermaye artırımı hedeflenmiş görünse de, bu hedeflerin öz kaynak değişimi tablosunda dikkate alınmadığının görüldüğünü, sonuç olarak, şirket aktiflerinin muhtemel satış değerlerine göre, 28.02.2014 tarihi itibariyle davacı şirketin 965.906,10 TL tutarında borca batık durumda olduğu, aradan geçen 1 yıl 9 aylık sürede, davacı şirketin 31.07.2012 tarihi itibariyle tespit edilen ilk borca batıklık miktarına göre ortaya çıkan iyileşmenin temel kaynağının 700.000 TL’lik sermaye artırımı olduğunun gözlendiği, ilk iyileştirme projesinin, 2013 yılsonu ve finansal hedefleri itibarıyla tamamen sapmış durumda bulunduğu, çünkü ilk projede sermaye artırımı önleminin ve buna göre hedeflenen nakit akım planı ile öz kaynak değişim hedeflerinin dahi yer almadığı, 1 yıl 9 aylık dönemde iyileşme amacına yönelik olarak gösterilen çabaların olumlu sonuçlar vermekte olduğu ve finansal finansal yönden iyileşme ümidini artırdığı, davacı şirketin 2014 yılbaşında revize projesini sunduğu bu projedeki net satış ve net karın ulaşılabilir hedefler olarak görünmekle birlikte 2015 yılında sermaye artışı yapılmaması halinde revize projenin 2015 yılı sonunda davacı şirketin borca batıklıktan kurtulması için yeterli olmayacağı, projenin, tamamının 2015 yılının ilk 3 aylık dönemi sonuna kadar ödenmek üzere 600.000 TL lik sermaye artırımının önemini içerecek şekilde revize edilmesi halinde davacı şirketin mali durumunda gözlenen iyileşme ümidinin ve projenin inandırıcılığının güçleneceği, ayrıca sermaye artırımı önlemine yönelik somut adım atılması halinde de ciddi ve inandırıcı bir proje sunulması koşulunun sağlanmış hale geleceği belirtilmiştir.13.07.2017 tarihli 5. Ek bilirkişi raporunda, sonuç olarak, önceki raporlarda dava dosyasına sunulu belgeler ve davacı şirket kayıtlarında raporlanan değerlerden hareketle inceleme yapıldığı gibi önceki incelemelerinde görev tanımı sınırları içerisinde olmak üzere kayyım raporlarında yer verilen tespit ve değerlendirmelerden hareket edildiği, kayyım tarafından sunulan 08.05.2017 tarihli raporda, davacı şirketin borca batık hale gelmesinde en önemli nedenin aktifte raporlanan ticari alacaklar ve çeklerin sıfırlanmasından kaynaklandığı, bu hesaplar ile ilgili objektif denetime elverişli mutabakatların yapılması ve buna göre analiz sürecinin ise bilirkişinin görev sınırlarını aştığı, davacı şirketin adres değişikliği ve bilançosunda raporlanan tüm varlık kalemlerinin mevcudiyeti ile ilgili belirsizliklerinde dikkate alınması halinde, şirketin 30.06.2016 tarihinde borca batıklıktan çıkmış durumdaki görünümüne rağmen kayyımca en son sunulu rapordaki tespit ve değerlendirmelerin önem kazandığı ve buna göre şirketin 31.12.2016 tarihi itibarı ile borca batık duruma düştüğü ifade edilmiştir.10.05.2018 tarihli 6. ve son ek bilirkişi heyet raporunda, dosyadaki tüm raporlar ve ilgili kayyım raporları değerlendirilerek, davacı şirketin 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesinde, 2018 yılında ticari faaliyetinin olmadığı, bu sebeple davacı şirketin 31.12.2017 bilançosu İle 02.02.2018 tarihli bilançolarının aynı verileri ihtiva etmediği, incelemelerin 02.02.2018 tarihli bilanço ve mizanlar üzerinden yapıldığı, ticari defterlerin incelenmesinden 2017 yılına ait kurumlar vergisi beyannamesinin talep edildiği ancak heyetlerine 10.08.2017 tarihli İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Topkapı Uygulama Grup Müdürlüğü Elektronik Yoklama Sistemi E – Yoklama Fişinin sunulduğu, bu yoklama fişinde davacı şirketin bağlı olduğu Bayrampaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından davacı şirketin …Bayrampaşa / İstanbul adresinde yapılan yoklamada şirketin tespit anında faaliyette olmadığı, işyerinin terk edildiği, adreste başka bir mükellefin faaliyet gösterdiği, vergi dairesi tarafından 10.08.2017 tarihi itibarı ile yoklama fişinin tanzim edilerek işyerinin terkin edildiği, bu sebeple davacı şirketin 2017 yılı kurumlar vergisi beyannamesini düzenlemediği için belgenin sunulmadığının anlaşıldığı, makina mühendisi tarafından, … Mahallesi …. Sok.No:… adresinde yapılan incelemede, adreste sadece 1 adet pozlama makinesi, 1 adet paketleme makinası, tipo baskı makinası, bilgisayarlar, yazıcı, muhtelif eski tip kıymeti haiz olmayan bilgisayarlar, birkaç kutu boya bulunduğu, başkaca bir eşya ve makinanın bulunmadığının belirtildiği, bulunan eşyaların fotoğrafları, işyerinin görüntülerinin alınarak 02.02.2018 tarihli tutanak ekinde sunulduğu, davacı şirketin 02.02.2018 tarihi itibariyle aktiflerinin borçlarından 687.848,19 TL daha fazla gibi göründüğü, yani şirketin borca batıklıktan çıkmış izlenimini verdiği, fakat bu noktada önemle vurgulanması gereken hususun, davacı şirketin 02.02.2018 tarihli bilançosunda raporlanan 8.858.509,96 TL tutarındaki kasa bakiyesinin mevcut olup olmadığının kanıtlanmaya muhtaç durumda olduğu, herşeyden önce bu miktarda naktin kasada tutulmasının işletme ekonomisinin doğasına aykırı olduğu, daha da önemlisinin ticari defter kayıtları üzerinde yapılan mali incelemede bu bakiyenin ticari alacakların tahsil edilmiş şeklinde kasa hesabına giriş kaydından oluştuğunun anlaşıldığını, diğer yandan, davacı şirketin kasa mevcudu karşılığında borçları bulunurken bu bakiyeden ödeme yapılmamasının da işletme ekonomisinin doğası ve ötesinde de iflasın ertelenmesi süreci ile bağdaşmadığının değerlendirildiği, söz konusu kasa mevcudunun, bankaya bloke edilmesi ya da alacaklara kayyım denetiminde ödeme süreci başlatılmaması halinde 02.02.2018 tarihli kaydi kasa bakiyesinin öz varlık tutarından düşülerek dikkate alınması gerektiği, bu durumda da şirketin, 8.170.661,77 TL ( 687.848,19-8.858.509,96TL =) (-) 8.170.661,77 TL kadar borca batık durumda olduğu belirtilmiştir.Mahkemece, 18.10.2018 tarihli celsede, davacı vekiline kasa hesabında raporlanan yüksek tutarlı bakiyenin mevcut bulunduğuna ilişkin belgeleri sunması, kasa hesabı mevcudunun bankaya bloke edilmesi hususunda bir aylık kesin süre verilmiş ve aksi takdirde davacı şirketin borca batık olduğunun kabul edileceği ihtar edilmiştir. 27.12.2018 tarihli celsede, davacı vekilinin verilen kesin süre içinde herhangi bir bilgi ve belge sunmadığı ve davacı vekilinin beyanları zapta geçirilerek şirketin iflasına karar verilmiştir.Kayyım raporları dosyaya ibraz edilmiştir.12.06.2017 tarihli, 08.05.2017 tarihli kayyım raporuna ek kayyım raporunda, 08.05.2017 tarihli kayyım raporunda, şirketin 31.12.2016 tarihi çıkarılan rayiç bilançosuna göre 8.251.819,05 TL tutarında borca batık durumda olduğu görüş ve kanaatinin bildirildiği, 17.12.2016 tarihli kayyım raporu ile 08.05.2017 tarihli kayyım raporu arasındaki farkın sebeplerinin, şirketin 30.06.2016 tarihinden sonra hiçbir faaliyeti olmadığı için genel giderleri de devam etmekte olduğundan bir müddet sonra kendiliğinden tekrar borca batık hale gelmesinin olağan bir sonucu olduğu ,genel giderlerinde 86.933,08 TL artış olduğu, herhangi bir geliri olmadığından genel gider artışının öz sermayeden karşılandığı, davacı şirketin rayiç değerlere göre çıkarılan bilançosunda 8.251.819,05 TL borca batık olduğu belirtilmiştir. Kayyım 01.10.2016-31.12.2016 dönemine ait raporunda, davacı şirket işlemlerinin denetlenmesi için 15.11.2016 tarihinde Bayrampaşa /İstanbul adresinde bulunan şirket merkezine gidildiğinde şirketin adreste faal olmadığı, kapısının kilitli olduğunun tespit edildiğinin arz edildiğini, verilen bilgide, şirketin maliyetlerinin düşürülmesi için üretim ve depolama işlerinin daha uygun kirası olan bir yerde yapılması için Kırklareli / Lüleburgaz İlçesindeki işyerinin kiralandığı, demirbaşların ve stokların belirtilen adrese taşındığı, bundan sonra üretim ve depolama işlerinin bu adreste yapılacağının beyan edildiğini, şirketin Lüleburgaz’da ki adreste yapılan inceleme ve tespitte, işyerinin girişe göre sol kısmında 15 metre kare civarındaki bir bölümünde 1 adet masa ve koltuklar ile 1 bilgisayar ve 1 fotokopi makinasının mevcut olduğu, bu alan dışında ki bölümde ise 2 adet matbaa makinası ile arka duvar kısmında 7-8 adet misafir koltuğunun göründüğü, işyerinde herhangi bir faaliyetin olmadığı, işyerinin kapalı olduğu belirtilerek rapora işyerinin dış görünüşü ve içerisinden çekilen fotoğrafları eklenmiş ve borca batık olduğu ifade edilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir.İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği ve benzeridir. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması, yani, İflas erteleme kararının alacaklıların haklarının iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği ise İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir. Somut olayda, davacı şirketin yukarıda ifade edildiği üzere, borca batıklık oranı gittikçe artmış, davacı şirketin, karar tarihine kadar hiçbir faaliyette bulunmamıştır. İş yerini başka bir yere taşımış olmasına rağmen faaliyetine devam etmemiş, gayri faal duruma düşmüştür. Gerek bilirkişi gerekse de kayyım raporlarında şirket kasasında büyük miktarda kasa bakiyesi gösterilmiş olmasına rağmen, bu hususu somut olarak ispatlayıcı bir bilgi ve belge ibraz edilememiştir. Bilirkişi raporunda ki açıklama doğrultusunda davacı vekiline bu konuda süre verilmesine rağmen yine herhangi bir belge ibraz edilmemiştir. Şirket belgelerinde kayıtlı kasa bakiyesinin gösterilmiş olması, şirketin buna dair varlığının mevcut olduğu yönünde yeterli kabul edilemeyecektir. Şöyle ki , şirketin uzun süredir hiçbir faaliyetinin bulunmaması, giderlerinin artarak devam etmesine rağmen bu şekilde kasa bakiyesinin olması işletme verileri ile uyumlu olmadığı gibi somut belgelerle de ispatlanamamıştır. Böyle bir kaydın gerçekçi olduğu ve şirketin bu anlamda borca batık olmadığını kabul etmek mümkün olmayacaktır. Davacı vekilinin buna dair istinaf nedenleri, açıklanan sebeplerle yerinde kabul edilmemiştir. Şirket borca batık olduğu gibi, batıklık durumu da her geçen gün daha da artmaktadır. Diğer yandan, şirketin borca batık olması, şirket hakkında iflas kararı verilmesi için yeterli olmakla birlikte, İflas erteleme kararı verilmesinde tek başına yeterli olmayacaktır. İflas erteleme kararının en önemli ikinci şartı ise, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmasıdır. Bu husus İİK’nun 179. Maddede, mahkemenin projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa iflasın ertelenmesine karar vereceği, 6102 sayılı TTK’nun 377. maddesinde ise, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak İflas ertelemesini isteyebileceği şeklinde düzenlenmiştir. İyileştirme projesinde yer alan, İyileştirme tedbirleri ve yöntemlerinin somut, gerçekçi ve objektif olması gerekir. Somut olayda, bilirkişi raporunda ve ek raporlar ile kayyım raporlarında ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere şirket iyileştirme projesi ciddi ve inandırıcı kabul edilemeyecektir. Özellikle, 19.10.2012 tarihli ihtiyati tedbir kararından itibaren İflas ertelemenin sonuçlarından fiilen yararlanan davacı şirketin, bu süreç içerisinde iyiniyetli girişimlerinin yeterli olduğundan söz etmek mümkün görülmemektedir. Diğer taraftan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ b maddesinde, erteleme süresinin azami bir yıl olduğu, bu sürenin kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabileceği, ancak uzatma sürelerininin toplamının dört yılı geçemeyeceği ifade edilmiştir. Somut olayda, yukarıda ifade edildiği üzere, davacı şirket, İflas ertelemenin bütün sonuçlarından 19.10.2012 tedbir tarihinden itibaren yararlanmaktadır. Yasal düzenleme kapsamında, davacı şirket hakkında aradan geçen zaman sonrasında, İflas erteleme kararının verilmesi de hukuken mümkün kabul edilemeyecektir. Bu anlamda da davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde değildir.Açıklanan tüm nedenlerle, borca batık olup, 2004 sayılı yasal düzenleme kapsamında, ihtiyati tedbir kararı ile birlikte ertelemenin bütün sonuçlarından yararlanan davacı şirket lehine verilen tedbir karar tarihi üzerinden geçen süre ve özelikle iflas erteleme şartları oluşmayan şirket hakkında, İflas kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Ancak mahkemece, hüküm ile birlikte davacı şirket lehine oluşturulan ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmaması ve buna dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olması verilen kararın niteliğine uygun düşmediği gibi hak kaybına da neden olabileceğinden doğru değildir. Söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyeceğinden, 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi de göz önünde bulundurularak aynı yasanın 353/1-b/2. bendi gereğince, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi uygun görülerek takdiren aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 355.maddesi gereğince KABULÜNE,2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/374 Esas, 2018/1000 Karar ve 27.12.2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3-a)Davacı şirketin İflas erteleme talebinin reddi ile, borca batık olduğu anlaşılan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 513581 sicil numarasında kayıtlı … SANAYİ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ’ nin 27.12.2018 gün ve saat 13:57 itibari ile İFLASINA, b)İflasın açıldığının ilgili yerlere bildirilmesine,İflas avansının iflas memurluğuna aktarılmasına, c)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 21,15 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 14,75 TL harcın davacıdan tahsiline, d)Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, f)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,g)Davacı şirket lehine oluşturulan ihtiyati tedbir kararlarının tamamının hükümle birlikte KALDIRILMASINA,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164 . Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.28/11/2019