Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/962 E. 2019/677 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/962 Esas
KARAR NO : 2019/677
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/12/2016
NUMARASI : 2016/1319 E. 2016/777 K.
DAVA :İFLAS ERTELENMESİNİN UZATILMASI (1.kez)
KARAR TARİHİ:11/04/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket hakkında İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinde 04/02/2013 Tarihinde açtıkları iflas erteleme davası sonunda, mahkemenin 03/12/2015 Tarh ve 2013/534 E. 2015/991 K. sayılı kararı ile İİK.nun 179 maddesi gereğince iflaslarının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verildiğini; kararın temyiz edildiğini, bu nedenle kesinleşmediğini; şayet Yargıtaydaki dosyanın dönüşüne kadar beklenirse müvekkili şirketin ticari faaliyetlerini korumanın mümkün olmayacağını, oysa müvekkili şirketin revize iyileştirme projesindeki yükümlülüklerinin büyük çoğunluğunu yerine getirdiğini ve halen de borçlarını hızla tasfiye ettiğini belirterek iflas erteleme süresinin 1 yıl daha uzatılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesi; davanın 669 sayılı KHK’nın 4/1 maddesi ile 673 sayılı Kanun Hükmün Kararnamenin 10. Maddesi uyarınca tensiben dosya üzerinde usulden reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf taleplerinde; Yerel mahkeme kararının mağduriyete yol açacağını, mahkeme kararının hatalı olduğunu, iflas erteleme kararının OHAL’in ilanından önce verildiğini belirterek red kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hukuki niteliği itibari ile; iflas ertelemenin bir yıl süreyle uzatılması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesi tarafından 03/12/2015 tarih ve 2013/534 E. 2015/991 K.sayılı kararıyla davacı şirketin iflasının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiş, huzurdaki dava ile iflas ertelemenin bir kez uzatılması talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince, ülke genelinde 20/07/2016 tarihinde ilan edilen Olağanüstü Hal Kapsamında çıkarılan 669 ve 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Hükümleri ve ülkemizde olağanüstü halin dava ve karar tarihi itibariyle halen devam ediyor olması gözetildiğinde, olağanüstü hal süresi içinde açılan uzatma davasının yeni dönem için iflas erteleme talebini içerdiği, dolayısıyla yeni bir dava olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Hükmün istinaf edilmesi üzeri dairemizin 27/01/2017 Tarih ve 2017/85 E. 2017/71 K.sayılı kararı ile ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacıya 19/12/2016 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21.maddesi gereğince tebliğ edilmiş, hüküm 2004 sayılı İİK.nun 179/c. maddesinde belirtilen 10 günlük sürenin dolduğu 29/12/2016 mesai bitimine kadar istinaf edilmesi gerekirken bu sürenin geçirilerek 02/01/2017 tarihinde yapıldığı anlaşıldığından istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK.nun 345 ve 2004 sayılı İİK.nun 179/c.maddeleri gereğince incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.Hükmün temyizi üzerine Yargıtay 23. Hukuk dairesi 12/02/2019 Tarih ve 2017/1158 E. 2019/407 K.sayılı kararı ile “… Mahkemeye erişim hakkı adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biridir. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkansız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğinin kabulü gerekir.Mahkemeye etkili erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da uygulamadaki belirsizlikler, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilmektedir. (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Geffre/Fransa, B no: 51307/99, 23/1/2003, § 34). Bu nedenle, mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan âdil yargılanma hakkını ihlâl edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdırlar. (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. Walvhli/Fransa, B. no: 35787/03, 26/7/2007, § 29; Eşim/Türkiye, B. No: 59601/09, 17/9/2006, § 24).Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince iflas erteleme kararının uzatılması talebi hakkında verilen hükmün istinaf yoluna başvuran davacı vekiline 19.12.2016 günü tebliğ edildiği ve davacı vekilince, istinaf yoluna başvurma dilekçesinin İİK’nın 164. maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra, fakat 15 süre içerisinde 02.01.2016 tarihinde verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece gerekçeli kararda istinaf süresinin 15 gün olarak belirtildiği, bu durumda hukuki belirsizlik ve tereddüt bulunması karşısında davacı vekilinin istinaf isteminin süresinde olduğunun kabulünde zorunluluk vardır…. ” gerekçesiyle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle dairemizin istinaf isteminin süre yönünden reddine ilişkin yukarıda belirtilen kararının bozulmasına, istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.”Yargıtay bozma ilamı usul ve yasaya uygun olduğundan uyulmasına karar verilmekle;İflas erteleme kurumu, bilançosu borca batık sermaye şirketleri ve kooperatifleri, borca batıklıktan kurtulma ümidinin olması halinde kanun koyucu tarafından tanınmış bir haktır. Ekonominin dinamiği olan bu kurumların yüklendikleri görev sadece bu şirketlerin kendileriyle değil toplumla da ilgilidir. Yapılan işlerin kendileriyle ilişkili bir çok şirket, kurum, işçi vb. çevreleri ilgilendirmesi nedeniyle bu durumdaki şirket ve kooperatiflere imkan tanınması halinde borca batıklıktan kurtulabilecek iseler, iflaslarının kanunda tanınan haklar çerçevesinde ertelenmesine karar verilmelidir. Mahkemelerce verilen iflas erteleme kararları yargı yolundan geçmeden veya geçerek kesinleşmiş veya kesinleşme aşamasında erteleme sürelerinin dolması nedeniyle yapılan uzatma talepleri yeni bir dava değil, kanunda çerçevesi çizilen iflas erteleme kurumu içerisinde bir taleptir. Bu nedenle iflas erteleme kararının uzatılması talebini yeni bir talep gibi görerek olağanüstü hal ilamından sonra çıkartılan 669 ve 673 sayılı K.H. Kararnameler kapsamında reddine karar verilmesi ne iflas erteleme kurumunun ruhuna, ne de K.H.Kararnamelerinin amacına uygun düşmemektedir. Bu nedenle; iflas erteleme talebinin olağanüstü halin ilanından önce yapılmış olması ve tedbir verilmiş olması halinde şirket hakkında 673 sayılı KHK’nın 10. maddesinin 2/c fıkrasında belirtildiği şekilde inceleme yapılarak talepte bulunan şirket veya kooperatifin bu şirket veya kooperatiflerden olması halinde tedbir kararı derhal kaldırılmalı, yapılan inceleme sonunda erteleme talep eden şirketin veya kooperatifin bu şirketlerden olmaması halinde de erteleme kararı verilmeyerek, tedbir kararları İİK’nın 179 ve devamı maddelerinde belirlenen işleyişe göre değerlendirilmelidir. Bu cümleden olmak üzere mahkemece yeni tedbir kararı verilmeyerek önceden verilen tedbir kararlarının iflas erteleme kurumunun amacı nazara alınarak devamına olanak sağlanmalıdır. İflas erteleme talebinin 20/07/2016 tarihinden önce yapılmış olması halinde; talepte bulunan şirketin veya kooperatifin borca batık olması ve iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı görülmesi, kayyım tarafından üç aylık dönemlerde ibraz edilen raporlara göre şirketin durumunun iyiye giderek iflas halinden kurtulmasının mümkün bulunması izleniyor ise, bu durumda iflas erteleme kararı da verilemeyeceği için dosyanın olağanüstü halin kalkmasına veya İİK’nın 179/b-4’te belirlenen sürenin dolmasına kadar elde bekletilmesi, bu süreler sonunda mevcut duruma göre karar verilmesi, ancak iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı görülmemesi, bekleme süresinde alınan kayyım raporlarına göre şirketin iflas halinden kurtulmasının mümkün bulunmaması ve nihayet İİK’nın 179/b-4 maddesinde belirlenen sürenin dolması halinde ise şirketin veya kooperatifin İİK’nın 179/b-5 maddesi uyarınca iflasına karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 22/03/2017 Tarih ve 2016/9664 E. 2017/888 K. Sayılı kararı bu yöndedir. Bu görüş dairemizce de benimsenmiştir. Somut olaya gelince iflas erteleme talebinin 20/07/2016 tarihinden önce yapıldığı aynı şirketlerle ilgili iflas erteleme talebinin 03/12/2015 tarihinden itibaren 1 yıl süre ile kabul edildiği, davacı şirketin borca batıklığının devam ettiği ve iyileştirme projesi kapsamında borçtan kurtulmalarının mümkün olduğundan bahisle ertelemenin bir yıl süreyle uzatılmasını talep ettiği dosya kapsamından anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı ilkeler doğrultusunda 673 sayılı KHK’nın 10. maddesinin 2/c fıkrasında yazılı şekilde gerekli araştırma yapılarak, davacı şirketin bu şirketlerden olmaması halinde iyileştirme projesi bilirkişi ve kayyım raporları ile olağanüstü halin sona erdiği de göz önüne alınmalıdır. Öncelikle iflas erteleme süresinin uzatılması kararı verilebilmesi için, iflas ertelemeye ilişkin ilk kararın akıbetinin araştırılarak kesinleşmesinin beklenmesi ve sonucuna göre İİK’nın 179/b-4 maddesinde belirlenen süreler de nazara alınarak izlenmesi, bu süre içerisinde durumunun kötüye gitmesi veya sürenin dolmasına rağmen borca batıklık halinin devam etmesi halinde İİK’nın 179/b-5 maddesi uyarınca iflas kararı verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf taleplerinin KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/12/2016 Tarih ve 2016/1319 E. 2016/777 K.Sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 36,80 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 35,60 TL olmak üzere toplam 72,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/04/2019