Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/950 E. 2022/732 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/950 Esas
KARAR NO: 2022/732
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2018
NUMARASI: 2017/103 Esas, 2018/1283 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında düzenlenen 16/01/2015 tarihli sözleşmeyle müvekkili şirketin davalıya iş güvenliği ve sağlık hizmetleri verdiğini, müvekkili şirket tarafından bütüm edimler yerine getirilmesine rağmen 01/01/2016-31/12/2016 tarihleri arasındaki cari hesap ekstresinden de görüleceği üzere davalının 7 adet faturadan toplam 4.499,30 TL borcunu ödemediğini, alacakların tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibinde yetkiye ve borca haksız itiraz ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmede İstanbul İcra Dairelerinin yetkili kılınması ve para borçlarının alacaklı müvekkilinin adresinde ifa edilmesi gerektiğinden takipte yetkiye itirazında haksız olduğunu belirterek davanın kabulü ile davalının takibe itirazının iptaline, takibin devamına, alacağın %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; takipte yetkili icra dairesinin müvekkilinin adresi olan Küçükçekmece İcra Dairesi olduğunu, yetkili icra dairesinde takip yapılmaması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, davada yetkili mahkemenin de Küçükçekmece Mahkemeleri olduğunu, davacının 2016 yılı Ocak ayına kadar yükümlülüğünü yerine getirdiğini ve ödemelerini de düzenli olarak kendisine yapıldığını, bu tarihe kadar iş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının düzenli olarak müvekkili şirkete geldiğini, ancak 2016 yılı Ocak ayından itibaren iş yeri hekiminin değiştiğini ve bu tarihten sonra iş yeri hekiminin müvekkili firmaya hizmet vermediğini, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tespit ve öneri defterinde de fatura konusu dönemlerde iş yeri hekiminin kaşe ve imzasının olmadığını, iş güvenliği uzmanının her ay düzenli olarak gerekli iş ve takiplerini yaptığını, dava konusu faturaların müvekkili tarafından alınmış ve defterlerine de işlenmiş olmasının sebebinin iş güvenliği uzmanının düzenli olarak gelmesi ve görevini yerine getirmiş olması olduğunu, ancak faturanın büyük miktarının hekime ait olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin esasında almamış olduğu hekimlik hizmetine rağmen faturaları defterlerine işlediğini ve cari dökümünde borçlu duruma geldiğini belirterek davanın reddine, icra takibinin haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle %20’den den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, takip konusu faturaların taraf defterlerine işlendiği ve birbiriyle uyumlu taraf defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla 4.499,30 TL alacağı bulunduğu, davacı şirket yetkilisinin yeminli beyanında işyeri hekimi hizmetinin de verildiğini beyan ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının takibe itirazının iptaline, davalının alacağın % 20’si tutarında icra tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; icra müdürlüğünün ve mahkemenin yetkisine itirazlarının değerlendirilmediğini, aylık faturaların büyük kısmı işyeri sağlık hizmetine ilişkin olup, 2016 yılı Ocak ayından itibaren işyeri hekiminin müvekkiline hizmet vermediğini, hizmetin ifa edilip edilmediği hususunda delillerinin değerlendirilmediğini ve tanıkların dinlenmediğini, mevzuat gereği İş Sağlığı ve İş Güvenliği’ne ilişkin tespit ve öneri defterinin iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi ziyaretlerinde doldurulup imzalanması gerektiğini, dava konusu faturalarda işyeri hekiminin imzasının olmadığını, hizmetin sunup sunulmadığının uzman bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerektiğini, rapor veren mali müşavirin bu alanda uzmanlığı bulunmadığını, 2016 yılı Ocak ayından sonra defterlerin işyeri hekimi tarafından doldurulup imzalanmamasına rağmen davacı şirket yetkilisinin hekimin görevini yaptığı ve imzalanması gereken belgeleri imzaladığı yönündeki beyanının gerçeği yansıtmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında düzenlenen 16/01/2015 tarihli sözleme ile davacının davalıya iş güvenliği ve sağlık hizmetleri verme işini üstlendiği, davacının 2016 yılına ait 7 adet fatura bedelinin ödenmediği gerekçesiyle 4.499,30 TL alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlattığı, davalının yasal süresinde yetkiye ve borca itirazı üzerine takibe itirazın iptali ve takibin devamı için işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekili hükmü istinaf etmiştir. Uyuşmazlık; takipte ve davada, davalının adresi icra dairesinin ve mahkemesinin yetkili olup olmadığı, davacının takibe dayanak fatura konusu hizmetleri verip vermediği noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 12. maddesinde uyuşmazlık halinde İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunun belirtilmesi karşısında, mahkemenin 20/09/2017 tarihli duruşmasında davalının takipte ve davada yetki itirazlarının reddedilmesinde isabetsizlik bulunmayıp, davalının bu yöndeki istinaf talepleri yerinde değildir. Diğer taraftan davalı fatura konusu hizmeti almadıklarını savunmuştur. İlk derece mahkemesinde alınan raporda; tarafların birbirleri ile uyumlu ticari defterlerine göre davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla 4.499,30 TL alacaklı bulunduğu, takip konusu faturaların itiraz edilmeksizin davalının defterlerine işlendiği, davalının 2016 yılı Ocak ayından itibaren işyeri hekiminin işyerine gelmediğini ve defterlerde imza ve kaşesi bulunmadığını, iş güvenliği uzmanının ise görevini ifa ettiğini beyan ettiği, ancak görevini yerine getirdiği beyan edilen iş güvenliği uzmanının da bazı defter sayfalarında imza ve kaşesinin bulunmaması nedeniyle hizmet verilip verilmediğinin imza ve kaşe ile ilgisinin olmadığı, davalının hizmet alımının sonlandırılmasına dair 01/08/2016 tarihli yazısına göre de hizmetin verildiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. TTK’nın 21/2 fıkrası “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmünü düzenlemektedir. Ticari işletmesi ile ilgili bir faturayı alan tacir, faturaya aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde itirazda bulunmazsa o fatura münderacatını aynen kabul etmiş sayılır. YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Somut olayda, taraflar arasında işyeri hekimliği ve iş güvenliği hizmeti verilmesi hususunda sözleşme bulunduğu ve davalının takip konusu faturaları itiraz etmeden defterlerine kaydettiği anlaşıldığından, fatura içeriklerinin sözleşmeye uygun olduğunun kabulü gerekir. Bunun aksinin yani fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükü bu kez davalıya geçmiştir. Davalı yemin teklif etmişse de, davacı şirket yetkilisi yeminli beyanında fatura konusu hizmetlerin davalıya verildiğini ifade etmiştir. Bu durumda davacının takip konusu faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu, davalının fatura içeriğinin sözlemeye uygun olmadığını usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenleri ile ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/103 Esas, 2018/1283 Karar ve 07/12/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak karşılanan 76,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 3,80 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/06/2022