Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/940 E. 2022/800 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/940 Esas
KARAR NO: 2022/800
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2016/893 Esas, 2018/1189 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında gerçekleşen ticari ilişki gereğince müvekkilinin davalıdan 4.944,20 TL alacaklı olduğunu, alacağın tahsili amacı ile İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü nün … esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak dosya borçlusu şirketin bu icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığı gerekçesiyle itiraz ettiğini, akabinde söz konusu icra takibinin yetkili Küçükçekmece İcra Müdürlüğüne gönderildiğini ve Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … esas numarasına kaydedildiğini, ancak davalı borçlu şirketin söz konusu icra takibine de borcu bulunmadığı gerekçesiyle itiraz ederek icra takibini durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, bilirkişi raporu doğrultusunda; davacı tarafından davalı adına düzenlenen 4 adet faturanın ve fatura içeriğindeki hizmetlerin davalıya teslim edildiğine dair belge ve delil bulunmadığından ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davacı tarafça istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; gerekçeli kararın HMK 297. madde hükmüne aykırı olduğunu, gerekçeli karar dikkatle incelendiğinde bilirkişi raporuyla birebir aynı ifadelerin kullanıldığının görüleceğini, öyle ki gerekçeli kararın bizzat bilirkişi tarafından yazılmış gibi ifadelerin yer aldığını, bilirkişi raporunun ve rapora ilişkin itirazların hiçbir şekilde tartışılmadan, eksik incelemeyle hüküm kurulduğunu, ticari defterlerin kesin delil vasfında olduğu hususunun yerel mahkeme gözardı edildiğini, müvekkili tarafından tutulan ticari defterlerin lehine delil özelliği taşıdığını, davalının ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan kaçındığı hususunun dikkate alınmadığını faturalara konu hizmetin verildiğinin ispatlanamadığı yönündeki tespite katılmanın mümkün olmadığını, müvekkili ile davalı arasında Aralık 2015 ve Mart 2016 yılları arasında … Projesi’nin sunum, basın bülteni, reklam, grafik tasarımları, iletişim stratejileri konularında çalışmalar yapıldığını, ticari ilişkinin ilk defa 3 Aralık 2015 tarihinde sunum hazırlanması teklifi ile başladığInı, müvekkili tarafından sunulan fiyat teklifi üzerine 5 Aralık 2015 tarihinde sunum başlıklarının gönderilmesi ile işe başlandığını, bu tarihten Mart 2016 yılına kadar davalının müteaddit defalar hizmet ve tasarım talebinde bulunduğunu, taleplerin gereği gibi ifa edildiğini, bilirkişi tarafından tanzim edilen ek raporda ve birebir aynı ifadeleri içeren gerekçeli kararda; müvekkili şirket yetkilisine ait …@…com.tr adresi ile davalı yetkilisine ait …@…com.tr adresi üzerinden yapılan yazışmalarda; davalının iş teklifinin akabinde müvekkilinin fiyat teklifi sunduğu, davalının “ yalnız bizim bütçemiz 2.500,00-TL nasıl ilerleriz, bu iş çok büyüyecek birkaç ay içinde Milli Eğitim Bakanlığı ile beraber biz sizinle iş ortağımız olarak çalışmak isteriz” şeklinde yanıt verdiği, bu yazışmadan bir gün sonra sunum akışının gönderildiğinin tespit edildiğini, söz konusu yazışmalardan fatura konusu işin ücret ve içerik ayrıntıları üzerinde tarafların anlaştığı ve işe başlandığının anlaşılmış olmasına rağmen davanın reddine karar verildiğini, Mart 2016’ya kadar söz konusu ticari ilişkinin devam ettiği hususunun elektronik posta yazışmalarından da anlaşıldığını, kaldı ki müvekkilinin hazırlamış olduğu bilirkişi raporunda tartışılan sunumlardan birinin davalının internet sitesinde sergilenmeye devam edildiğini, 11.09.2017 tarihinde yerel mahkemeye sunulan dilekçe ekinde tamamlanmış işlere ilişkin grafik tasarımları, davalı şirketin taleplerine ilişkin elektronik posta yazışmalarının sunulduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hizmet sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Küçükçekmece …İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacının davalı aleyhinde 4.944,20 TL üzerinden takip başlattığı, davalının takibe itiraz ederek durdurduğu, davanın bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunup bulunmadığı, takip tarihi itibari ile davacının 14.12.2015 tarih, … nolu, “Hizmet Bedeli” açıklamalı 2.360,00 TL,14.12.2015 tarih … nolu, “Hizmet Bedeli” açıklamalı 1.770,00 TL, 15.12.2015 tarih … nolu “Makale ve Tasarım Bedeli” açıklamalı 590,00 TL, 25.12.2015 tarih … nolu “70 x 150 cm Flama Bedeli” açıklamalı 224,20 TL bedelli faturalar gereğince davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 25.08.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 2014-2015-2016 yılı ticari defterlerini ibraz ettiği, defterlerin lehine delil vasfının bulunduğu, davalının defterlerini ibraz etmediği, davacının ticari defterlerine göre davalıdan 4 adet fatura karşılığı 4.944,20 TL alacaklı gözüktüğü, taraftar arasında cari hesap ilişkisinden kaynaklanan bir ticari ilişkinin varlığının tespit edilemediği, davacının, davalı adına düzenlediği faturaların dayanağı sözleşme, mal ve hizmetin teslimine ilişkin belge ile faturaların karşı tarafa teslim edildiğine dair belge sunamadığı, taraflar arasında bu faturalar öncesinde teamül haline gelen bir alışveriş ilişkisi de mevcut olmadığı belirtilmiştir. 03.08.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; dosyaya celp edilen ve ihtilafa konu faturanın düzenlendiği 2015/12 dönemini kapsayan davacı taraf Bs formu ile davalı taraf Ba formlarında dava konusu faturaların beyan edilmediği, davacı tarafından davalı adına düzenlenen 4 adet fatura tutarının Ba – Bs formlarında beyan edilme sınırı olan 5.000,00 TL’nin altında kalmış olması sebebiyle beyan edilmediği, davacı tarafından bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde sunulan davacıya ait …@ …com.tr adresi ile …@…com adresleri üzerinden yapılan e mail yazışmalarının incelemesinde, 3 Aralık 2015 tarihinde başlayarak, davacı tarafından davalı tarafa hazırlanacak sunum hizmeti için bazı birim fiyat teklifleri gönderdiği, davalının bu iletiye, “yalnız bizim bütçemiz 2.500,00 TL nasıl ilerleriz. ” Şeklinde yanıt verdiği, 04.Aralık 2015 tarihinde, davacı tarafın davalıya” Günaydın sunum akışı için senden bilgi bekliyorum” şeklindeki iletiye davalı tarafından, 5.Aralık 2015 tarihinde sunum akışı verildiği, 21 Aralık 2015 tarihinde davacı tarafın “… tasarım örneği ektedir Şeklinde ileti gönderdiği, davalının cevaben “… dir” teşekkürler şeklinde yanıtladığı, 22 Aralık 2015 tarihinde davacı tarafından … ” şeklinde ileti yazıldığı, 24 Aralık 2015 tarihinde davacı tarafından “ …” şeklindeki iletisine davalının aynı tarihte,” kendi dikkatine … Yolu … Cad. No. … Yenibosna-Bahçelievler-İstanbul adresine gönderilebileceğini ” ilettiği, dava konusu faturaların 2 adedinin 14.12.2015, bir adedinin 15.12.2015 ve 1 adedinin ise 25.12.2015 tarihlerinde düzenlendiği, düzenlenen bu faturalardan son düzenlenen 224,20 TL tutarındaki faturanın bu yazışma konusu ürün ile ilgili olabileceği, ancak diğer faturaların içeriği mal ve hizmet tesliminin karşı tarafa yapılıp yapılmadığı hususunun açıklığa kavuşmadığı ifade edilmiştir. Sözleşme tarihine göre uygulanması gereken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 1 ve devamı maddelerinde sözleşmenin kurulması ve hükümleri düzenlenmiş olup; sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla (rızalarını beyan etmeleriyle) kurulur (TBK 1/1). İrade açıklaması, açık veya örtülü (zımni) olabilir (TBK 1/2). Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır (TBK 2/1). İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara bağlar (TBK 2/2). İcap ve kabul ile yani önerinin diğer tarafça kabul edilmesi ile birbirine uygun karşılıklı irade açıklaması gerçekleştiğinden sözleşme ilişkisi kurulmuş olur. Sözleşme ilişkisinin varlığı halinde tarafların hak ve yükümlülükleri bu sözleşme kapsamına göre belirlenmelidir. Sözleşmede açık hüküm olmayan hallerde ise yasada yer alan tamamlayıcı kurallardan da yararlanılmalıdır. TBK’nın 19. maddesine göre; bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak amaçlarına bakılmalıdır. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2021/434 E. 2022/50 K. Sayılı ilamı) Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1 maddesi]. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-597 E. 2020/501 K. Sayılı kararı) Davacı vekilinin 11.09.2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin ekinde bulunan mail içerikleri incelendiğinde, görüşmelerin sözleşmenin hazırlık aşamalarına ilişkin olduğu, taraflar arasında kurulmuş bir sözleşmenin bulunmadığı, davacının sözleşmenin kurulduğu konusunda ispat vasıtası getiremediği, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacınını istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere üye …’nın muhalefetiyle oyçokluğu ile karar verildi. 23/06/2022
MUHALEFET ŞERHİ; Mail içeriklerine göre; davacının davalı şirkete 04.11.2015 tarihinde sunuma yönelik birim fiyat teklifi gönderdiği, bu tarihten sonrada davacı tarafın sunum dosyaları hazırlayarak davalıya ilettiği, davalının 17.08.2017 tarihli mailinde bu konu ile ilgili bütçelerinin 2.500,00 TL olarak bildirdiği, mail görüşmelerinde ücrete ilişkin başkaca görüşme olmadığı, davacının davalı tarafından bildirilen ücrete itiraz etmediği gibi istinaf dilekçesinde bu iletiye dayanarak sözleşme ilişkisinin kurulduğunu iddia ettiği, bu sebeple davacı tarafından hazırlanacak sunum dosyaları için tarafların 2.500,00 TL üzerinden anlaştıklarının kabulü gerektiği, sunumların davalıya iletildiği, davacının 2.500,00 TL ücrete hak kazandığı düşüncesi il sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.23/06/2022