Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/918 E. 2019/1608 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/918 Esas
KARAR NO : 2019/1608
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARAIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2017
NUMARASI : 2004/9 ESAS – 2017/502 KARAR
DAVA : ALACAK
KARAR TARİHİ: 26/09//2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 30.12.2003 tarihli dava dilekçesinde, davalı …’nin kooperatifin eski yönetim kurulu başkanı, … yönetim kurulu başkan yardımcısı, … ise yönetim kurulu üyesi olarak 27.01.2002 tarihine kadar görev yapmış bulunduklarını, davalıların adeta kooperatifi yağmaladıklarını, aidatları zimmetlerine geçirmek süretiyle günlerini gün ederek, lüks ve refah içinde yaşadıklarını, 09.02.2003 tarihinde yapılan genel kurulda davalıların yöneticilik yaptıkları döneme ilişkin inceleme ve tetkik yapmak üzere hesap tetkik komisyonunun oluşturulduğunu, davalıların usulsüz harcama ve işlemleri tespit edilerek hazırlanan raporun genel kurulda görüşülerek davalılar hakkında sorumluluk davası açılması kararı alındığını, faturaların sahte olarak düzenlenip,fatura bedel toplamlarının davalıların zimmetine geçirerek müvekkili kooperatifin zarara uğramasına neden olduklarını, şirketlerden alınan malzeme bedellerinin peşin olarak ödenmesine rağmen …Ltd.Şti ortaklarından … adına kesilen çekler ile kooperatifi zarara uğratıp kendilerine çıkar sağlamak gayesi ile danışıklı dövüş olarak kesildiğini, kooperatif eski başkanı davalı tarafından imzalanan, kendisinin alacaklı olduğu bonoların tanzim edilerek adı geçen senetlerin genel kurul toplantısından sonra tanzim edilerek karar defterine kayıt yapıldığını, davalı eski başkanın kooperatife borç vererek alacaklı olduğu iddiasının çıkar sağlama amacından başka birşey olmadığını menfi tespit davası açıldığını, davalıların tüm üyelerden elektrik ve su abonelikleri için para toplamış olmalarına rağmen elektrik ve su abonelikleri yaptırmayarak zimmetlerine geçirerek zarara uğrattıklarını, vergi dairesi tarafından kooperatife oldukça yüklü cezalar kesilmesine sebebiyet vererek zarara uğrattıklarını, kooperatife ait olan dairelerden bir adedinin genel kuruldan alınan yetkiye aykırı olarak satılarak kooperatifi zarara uğrattıklarını, fiilen kooperatif adına kayıtlı olması gereken bir adet dairenin şu anda kayıp olduğunu, davalıların yaptırdığı istinat duvarının hatalı olarak inşa edilmiş olması nedeniyle müvekkili ve komşu kooperatifin duvarının yıkılmasına neden olduğunu, mahkeme kararı gereğince kooperatife, davalıların hatalı imalatı nedeniyle ödeme yapıldığını, davalıların bir daha yönetici seçilemedikleri 27.01.2002 tarihli genel kurulda kooperatif kasasında bulunduğu belirtilen paranın ne kooperatif hesabında ne de kooperatif kasasında bulunmadığını, eski yönetici davalılar tarafından yeni yönetime teslim edilmediğini, müvekkili kooperatifin defter ve belgelerinin incelenmesi neticesinde davalılar tarafından yapılan tüm işlemlerde, usulsüzlüğün bulunduğunun tespit edileceğini, örneğin davalı eski yönetim kurulu başkanının 9 adet dairenin üyeliğinde ismi bulunduğunu iddia ederek, davalıların zimmetlerine geçirdikleri, 60.000.000.000 TL zarar ve alacağın, zimmetlerine geçirdikleri her miktar için zararın başladığı tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili, dava açmadan önce, genel kurulda bu konuda usulüne uygun olarak alınmış bir karar olmadığını, dava açmak yetki ve görevinin denetçilere ait olduğunu, kooperatifin dava açma hak ve yetkisinin olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, bahsi geçen hesap tetkik komisyonunun usülüne uygun ve yetkin kişilerden olmadığını, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili …’nin kooperatifi kendisinin kurup, kuruluş aşamasından yöneticiliği bırakmış olduğu genel kurula kadar tüm işlerle bizzat ilgilendiğini, kooperatifin amacının üyelerine konut edindirmek olduğu için bunu ucuz, kaliteli ve en kısa sürede gerçekleştirmek amacı ile yapımının müteahhite tevdi edilip, yapılan işlerin tümünün emanet usulü yapıldığını, müvekkillerinin işlerini büyük özen ve özveri ile yaptıklarını, iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunu, davalı eski başkanın İstanbul ‘da yaşamasına rağmen İnşaat süresinde şantiye binasında yaşadığını, nerede ise tüm malvarlığını kooperatif işlerinde kullanıp alnının akı ile kooperatifi tamamladığını, şu an ekonomik olarak zor durumda olduğunu, diğer müvekkillerinin ise birer daire sahibi olduklarını, üyelerin aidatları ödememeleri, ödemeleri geciktirmeleri nedeniyle alınan malzemelerin bedellerinin zamanında ödenemediğini, bu borçların genel kurulda bilançolarda avans olarak alındığını, iddiaların hayal ürünü olduğunu, 2001 yılı Nisan ayında tüm üyelere tapularının dağıtılmış olup yapılan işlemlerin usulüne uygun olduğunu, zarar doğmuş ise, müvekkillerinden görevi devralanların neden olduğunu, satış ve devir işlemlerinin usulüne uygun yapılmış olup, bu hususların kooperatif kayıtlarında mevcut olduğunu, müvekkilinin 9 adet daire ve üyeliğinin bulunduğu iddialarının hayal ürünü olduğunu savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili 25.03.2004 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, davalıların dilekçelerinde itirazlarının gerçeği yansıtmadığını, 09.02.2003 tarihinde yapılan genel kurulda davalıların yöneticilik yaptıkları döneme ilişkin inceleme ve tetkik yapmak üzere tetkik komisyonu oluşturulduğunu, davalıların birçok usulsüz harcama ve işlemlerinin tespit edilmesi nedeniyle hazırlanan raporun 31. 08.2003 tarihli genel kurula sunulduğunu, genel kurulda görüşülen rapor üzerine davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, davalılar tarafından, dava açma hak ve yetkileri olan denetçiler tarafından dava açılmadığından bahsedildiğini, dava dilekçesi ekindeki vekaletname incelendiğinde, açılan davanın kooperatif vekaleti ile değil, 31.08.2003 tarihli genel kurulda denetçi seçilen kooperatif denetçileri … tarafından verilen vekaletname uyarınca açıldığını, Yargıtay görüşününde bu doğrultuda olduğunu belirterek davalıların itirazlarının reddi ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, davanın, kooperatif yöneticisinin sorumluluğu nedeniyle tazminat davası olduğu, Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi kararından sonra bu kez 2013/123 Esas sayılı dosyasından verilen 2014/238 Karar sayılı ilamla sanıklar hakkında beraat kararı verildiği, ceza dosyasında alınmış olan bilirkişi raporunun bozma ilamındaki ilkeler çerçevesinde hazırlanmış olduğu, davalı yöneticilerin faaliyette bulunduğu dönem nazara alınarak kooperatif tarafından toplanmış aidat ve gelirler toplamı 402.505.989.293 eski TL harcama yapıldığı, buna karşılık yapılan inşaatların maliyet toplamı bedelleri toplamının 516.822.160.588 eski TL olduğunun açıklandığı, buna göre davalıların görev yaptığı dönemde İnşaat için harcanan miktarın toplam gelirlerden 114.286.171.295 TL eski TL fazla olduğu, mahkemece alınan 06.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda, ceza dosyasındaki ve dosyadaki raporların kısaca incelendiği, bu raporda istinat duvarının yıkılmasından kaynaklanan rücu bedeline de yer verildiği, davacı kooperatif İle bitişik parselde bulunan başka bir kooperatif arasında yer alan istinat duvarının yıkıldığı, bu istinat duvarından dolayı davalıların sorumlu tutulması halinde kooperatifin uğradığı zararın 2.163,22 TL olabileceğinin belirtildiği, yıkılan istinat duvarından dolayı yöneticilerin sorumlu tutulabilmeleri için açık bir kusur halinin olması gerektiği, duvarın davalılar tarafından bizzat yapılıp ,taahhüt edilmiş bir duvar olmadığı, yöneticilerin diğer İnşaat alanları gibi bu bölümde de iş sahibi adına hareket eden kişiler durumunda oldukları, kooperatifin zarara uğradığına dair somut sonuca ulaşılamadığı, yöneticilerin sorumlu olabilmesi için herşeyden önce bir zararın varlığının tespitinin gerekeceği belirterek davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, bilirkişilerin tüm taleplerini karşılar görüş ve beyanda bulunmadıklarını, Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/123 sayılı dosya içindeki mevcut raporun yapılan harcama miktarları yönünden düzenlendiğini, ceza dosyasındaki bu raporun taleplerini karşılar bir inceleme içermediğini, bitişik parselde başka bir kooperatif arsasında yer alan istinat duvarının yıkılması dolayısı ile tespit edilen zarardan davalıların kusurlarının bulunmaması nedeniyle sorumlu olmayacakları gerekçesi ile taleplerinin reddedilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı yöneticilerin kusurlarının açıkça belli olduğunu, dava dışı şirket için düzenlenen faturaların sahte olduğu ve bu malzemelerin nerede niçin kullanıldığının inceleme ve araştırma yapılmadığını, ceza dairesi içtihatlarının hukuk mahkemesinde uygulanmasının ve sonuca gidilmesinin doğru ve yerinde olmadığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, davacı kooperatifin eski yönetim kurulu başkan ve üyelerine karşı açılmış olan sorumluluk davasıdır.1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. maddesinde, bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim Şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile ilgili davalarda, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK nun 336. vd maddelerinde ki düzenlemelerin esas alınması gerekecektir. TTK nun 336/1. bendinde, idare meclis azalarının şirket namına yapmış oldukları mukavele ve muameleden dolayı şahsen mesul olamayacakları, ancak, kanunen tutulması gereken defterlerin mevcut olmaması veya bunların intizamsız bir surette tutulması gibi yasada belirlenen durum ve şartlarda sorumlu olacaklarına yer verilmiştir. Somut olayın değerlendirilmesi neticesinde, davacı kooperatifin 31.08.2003 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının, 12.maddesinde, 09.02.2003 tarihli 2002 yılı olağan genel kurula seçilmiş olan hesap tetkik komisyonunun hazırlamış olduğu raporun okunduğu, eski yönetim kurulu üyesi ile eski denetim kurulu üyeleri hakkında dava açılmasına ve yönetim ile denetim kurulunun yetkili kılınmasının oybirliği ile kabulüne karar verildiği, denetim kurulu asil üyeleri olarak, …, yedek üyeleri olarak …. seçildiği anlaşılmıştır. Ancak davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde belirtmiş olduğu ve denetçiler …. tarafından verildiği belirtilen vekaletname dosya içerisinde bulunulamamıştır.Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 6762 sayılı TTK ‘nın 341. maddesi gereğince, kooperatif denetçileri tarafından verilen vekaletnamenin incelenmesi ve değerlendirilmesine ihtiyaç duyulduğundan bu eksikliğin giderilebilmesi amacı ile dosya mahal mahkemesine geri çevrilmiştir.Dairemizin 2017/2029 Esas, 2018/1965 Karar ve 22.11.2018 tarihli geri çevirme kararı sonrasında dosya dairemize yeniden gönderilmiştir. İncelenmesinden, Dairemiz kararının davacı vekiline elektronik posta ile tebliğ edildiği, tebligatın 18.02.2019 tarihinde gerçekleştirildiği ancak herhangi bir vekaletname veya dilekçenin dosyaya ibraz edilmediği, dosyanın yerel mahkemece herhangi bir açıklama yapılmaksızın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.Sorumluluk davasında, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. madde yollaması ile dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK ‘nın 309 ve 341’inci madde hükümleri tatbik olunur. Anılan yasa maddesinin 341. maddede ise, şirket adına sorumluluğa dayalı dava açılabilmesi için, genel kurulun bu konuda karar alması gerektiği ve sorumluluk davasını denetçilerin açabileceği öngörülmüştür.Bu hususlar davanın görülebilmesi için usuli işlemlerden olup mahkemece bu hususların kendiliğinden gözetilmesi gerekmektedir. Bu durumda, dava tarihi itibarıyla kooperatif denetçilerinden en az birinin davayı açan vekile vekalet vermesine olanak tanınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu koşul yerine getirilmeden esasa girilerek hüküm tesisi doğru olmamıştır.Usulüne uygun vekaletname olmaksızın ve ibrazı için gerekli önel verilmeksizin, işin esası hakkında karar verilmesi doğru kabul edilmemiştir. Bu şekilde verilen karara karşı esasa dair istinaf incelemesi yapılamayacağından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,2- Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/9 Esas, 2017/502 Karar ve 03.05.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ,3- Dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,
4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 72,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,5- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/6 .bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/09/2019