Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/914 E. 2022/747 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/914 Esas
KARAR NO: 2022/747
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 04/04/2018
NUMARASI: 2016/1152 Esas, 2018/377 Karar
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin 02.10.2016 tarihli genel kurul toplantısında haklarında daha önce verilen çıkarma kararlarına yapılan itirazların görüşülmediğini ve daha önce verilen tüm üyelikten çıkarma kararlarının onanması şeklinde karar alındığını, haklarında çıkarma kararı verilen üyelerin çıkarma kararı kesinleşinceye kadar hak ve yükümlülüklerinin devam etmesi gerektiğini, kendilerinin 3 aylık süre içinde genel kurula başvurduklarını, ayrıca Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinde 2016/1021 esas sayılı davayı açarak üyelikten çıkarma kararlarının iptalini talep ettiklerini, bu durumda olan 83 üyenin haklarının varlığının korunduğunu, ancak bu üyelerin genel kurula alınmadığını ve hazirun listesinde isimlerine yer verilmediğini, alınan kararların yeter sayı olmadan alındığını ve mutlak butlanla malûl olduğunu, kooperatife gayrimenkul alımı için yüklü paralar ödediklerini, ancak paraların yönetim tarafından usulsüz kullanıldığını, bu sebeple Anadolu C.Savcılığına 2016/28504 sayı ile suç duyurusunda bulunulduğunu, bunun üzerine yapılacak genel kurula katılmalarını önlemek için haklarında ihraç kararı alındığını, alınan kararın prosedürüne uygun olmadan ve iyiniyet kurallarına aykırı alındığını, üye sayısının 447 olduğunu, genel kurula 213 kişilik hazirun listesi sunulmuş olduğunu ve genel kurula katılmalarının engellendiğini, genel kurulda alınan tüm kararların yoklukla sakat olduğunu, genel kurulun ayrıca geçerli bir denetim kurulu raporu olmadan yapıldığını belirterek haklarında verilen 02/10/2016 tarihli genel kurulda onanmış olan ortaklıktan çıkarma kararlarının ve genel kurulda alınan tüm kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan 02/10/2016 tarihli genel kurul toplantısının ve alınan kararların tescil edilmediğini ve uygulanmadığını, kooperatif tarafından daha sonra 10/12/2016 tarihinde yeni bir genel kurul yapıldığını, dolayısı ile davacılar aleyhine verilmiş geçerli bir karar olmadığından davacıların dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını, davacıların ortaklık yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu sebeple noter kanalı ile 10 gün içinde ödeme yapmaları için ihtar gönderildiğini, ödeme yapmamaları üzerine 2’nci kez ihtarname gönderilerek 1 ay beklendiğini, yine ödeme yapmadıkları için 06/04/2016 tarihli üyelikten ihraç edilmelerine karar verildiğini, kararın davacılara gönderildiğini ve davacıların genel kurul nezdinde itirazda bulunduklarını, bunun üzerine 02/10/2016 tarihli genel kurulda ihraçların onandığını, ancak 02/10/2016 tarihli genel kurulun iptal edildiğini, bunun yerine yapılan 10/12/2016 tarihli genel kurulda davacıların ihraçlarının görüşüldüğünü ve ihraçlarına karar verildiğini, yapılan işlemin yasaya uygun olduğunu, ihraç sebebinin aidat ve parasal yükümlülüklerin yerine getirilmemesi olduğunu, 3 aylık süre içinde itiraz edilmediğinden ihraçların kesinleştiğini, davacıların 02/10/2016 tarihli genel kurula çağrılmamalarına rağmen genel kurula katılmış olduklarını, ancak esasen 02/10/2016 tarihli genel kurul toplantısı yürürlüğe girmediğinden mevcut dava bakımından bu iddiaların tartışılmasının gereği kalmadığını, 10/12/2016 tarihinde yapılan genel kurula davacıların davet edildiğini ve hazirun listesine alındıklarını, bu genel kurulda davacıların ihracına karar verildiğini, davacıların üyeliklerinin 02/10/2016 tarihli genel kurul toplantısından sonra devam etmiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesi bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; kooperatifçe daha sonra yapılan 10/12/2016 tarihli genel kurulda aynı ihraç kararlarının yeniden alınmış olması nedeni ile önceki ihraç kararlarının hükümsüz olacağı, 02/10/2016 tarihli davaya konu genel kurulda 252 ortağın genel kurul çağrısının tebliğ edilmediği, 421 ortaklı bir kooperatifte 252 ortağa tebligat yapılmaması toplantı ve karar nisabını etkileyecek önemli bir miktarda sayı olup 78 ortakla yapılan toplantıda toplantı nisabı ve alınan kararlarda karar nisabı oluşmadığından davaya konu 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların butlan hükmünde olduğu gerekçesi ile davanın KABULÜ ile davalı kooperatifin 02/10/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan tüm kararların ve davacılardan … hakkında verilen ortaklıktan ihraç kararının mutlak butlan nedeni ile batıl olduğunun TESPİTİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; olayda zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığını, davacıların birlikte dava açamayacağını, mahkemenin 10.05.2017 tarihli celsesinde davacı vekiline harçları tamamlamak üzere 2 haftalık kesin süre verildiğini, davacı yanca davacılardan sadece … yönünden davaya devam edildiğinin bildirilerek harcın bu davacı yönünden tamamlandığını, ancak 24.05.2017 tarihinde tamamlanması gereken eksik harcın ancak 25.10.2017 tarihinde tamamlandığını, kesin sürenin geçmesiyle tamamlanan eksik harcın kabulünün mümkün olmadığını, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, 02.10.2016 tarihli genel kurul kararının tescil ve ilan edilmediği için zaten geçerlilik kazanmadığını, 10.12.2016 tarihinde yeni bir genel kurul toplantısı yapıldığını ve 02.10.2016 tarihli genel kurul kararlarının geçersiz hale geldiğini, davanın açıldığı tarihte davacıları bağlayıcı ya da aleyhlerin herhangi bir karar olmadığından,davacıların bu davayı açmakta hukuki yararlarının kalmadığını, davanın eda davası olduğunu, mahkemenin tespit hükmü kurduğunu, mutlak butlanla batıl olan bir kararın hukuken zaten yok hükmünde olduğunu, ve ayrıca bunun tespiti için mahkeme kararı gerekmeyeceğini, müvekkili aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, mahkeme gerekçesinin çelişkili olduğunu, yerel mahkemece davaya devam etmeyen ve eksik harcı tamamlamayan davacılar yönünden de karar verdiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, Kooperatif Genel Kurul Kararının iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıların dava açmakta hukuki yararlarının bulunup bulunmadığı, davanın konusuz kalıp kalmadığı, mahkemece tesis edilen kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 02.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda; her bir davacı için harcın ikmali gerektiği, davacıların talebinin 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların uygulaması ile ilgili bir talep olduğu, oysa davalı tarafından 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların tescil ve ilan edilmediğine ve bu kararların uygulanmasından vazgeçildiği belirtilerek bir bakıma alınan tüm kararların geçersiz sayıldığını kabul ettiği ve 02/10/2016’dan sonra 10/12/2016 tarihli bir genel kurulun yapıldığının belirtildiği, dosyadaki ticaret sicil yazılarından da bu hususun anlaşıldığı, böyle bir durumda 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan ihraç kararlarının geçerli sayılamayacağı gibi diğer alınan kararlarında geçersiz olacağı, 02/10/2016 tarihli genel kuruldan sonra 10/12/2016 tarihli bir genel kurul yapılmış olduğundan artık yapılan bu genel kurulda alınan kararların geçerli olacağı ve ancak 10/12/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların iptali için ayrı bir dava açılması gerektiği, davacıların ihracı ile ilgili kararların 10/12/2016 tarihli genel kurulda onaylandığı, dava tarihinin 31/10/2016 olup, yeni yapılan genel kurul tarihi 10/12/2016 olduğundan davacıların 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların uygulanmayacağından ve yerine yeni bir genel kurul toplantısı yapılacağından haberdar olmaları ve bu hususu bilmeleri mümkün olmadığından bu davayı açmalarının normal ve doğal olduğu, gelinen aşamada davacıların hukuki yaraları kalmamış olsa bile kooperatifin davaya sebebiyet verdiği, 02/10/2016 tarihli genel kurulda davacıların ihracı ile alınmış bulunan kararların uygulama olanağının bulunmadığından davacıların ortaklıklarının devam ettiğine ve 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan ihraç kararlarının iptali gerekeceği, 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların ise tescil edilmediğinden ve davalı kooperatif tarafından uygulamasından vazgeçilerek 10/12/2016 tarihli genel kurul yapılmış olduğundan 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların iptali konusundaki taleplerin konusuz kaldığı belirtilmiştir 27.11.2017 tarihli ek raporda; daha sonra yapılan 10/12/2016 tarihli genel kurulda aynı ihraç kararları yeniden alınmış olduğundan artık önceki genel kurul ihraç kararlarının ortadan kalktığı ve 10/12/2016 tarihli genel kurulda alınan ihraç kararlarının ortaklara tebliğinden sonra bu genel kurul ihraç kararlarının iptali için yeni bir dava hakkının doğduğu, diğer taraftan 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların geçerli sayılamayacağı, biran için geçerli olduğu kabul edilse bile daha sonra yapılan 10/12/2016 tarihli genel kurul kararı ile ortadan kalkmış olacağı, ihraç kararları haricinde 02/10/2016 tarihli genel kurulda 252 ortağa genel kurul çağrısı tebliğ edilmediği, 421 ortaklı bir kooperatifte 252 ortağa tebligat yapılmamasının toplantı ve karar nisabını etkileyecek önemli miktarda bir sayı olup, 78 ortakla yapılan toplantıda, toplantı nisabı ve alınan kararlarda karar nisabı oluşmadığından 02/10/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların butlan hükmünde olduğu, esasen bu hususun toplantı tutanağının sonunda Bakanlık temsilcileri tarafından da beyan edildiği ifade edilmiştir. Dava açılırken, davacı vekili tarafından 31.10.2016 tarihli Sayman Mutemet Alındısı ile sadece … adına 29,20 TL başvurma, 29,20 TL peşin harç yatırılmıştır. Mahkemece 10/05/2017 tarihli celsede “…Davada davacı sayısı 11 olup dava açılırken tek başvuru ve maktu harç yatırıldığından, davanın niteliği itibariyle davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından her bir davacının dava açarken yatırılması zorunlu olan başvuru ve maktu harcı ayrı ayrı yatırılması gerektiğinden davacılara ayrı ayrı dava açılırken yatırılması gereken 29,20 TL başvurma harcı ve 31,40 TL peşin maktu harç olmak üzere toplam 635,20 TL eksik harcı yatırmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine, süresi içerisinde harç yatırılmadığı takdirde Harçlar Kanunu 30. maddesi ve HMK 150. maddesi uyarınca davanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılacağı hususunun ihtarına (ihtar edildi)” yönünde ara karar tesis edilmiş, her bir davacı yönünden eksik harcın ikmali konusunda kesin süre verildiği, davacı vekilinin 25.05.2017 tarihli dilekçesi ile “…Huzurdaki davanın yukarıdaki özellikleri nazara alındığında her bir üyenin ayrıca başvuru ve peşin harç yatırılmasının istenmesinin Anayasa’da düzenlenen hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu kanaatindeyiz. Bu sebeple hiçbir şekilde başkaca bir yoruma mahal vermeyecek şekilde davada halihazırda yatırılmış olan başvuru ve peşin harcın Davacılardan … adına yatırılmış olduğunun kabulünü talep ediyoruz. Diğer müvekkillere ulaşılamadığından kendilerine Sayın Mahkeme’nin ara kararını verilmiş olan süre içerisinde haber vermek mümkün olmamıştır… öncelikle davada halihazırda yatırılmış olan başvuru ve peşin harcın davacılardan … adına yatırılmış olduğunun kabulünü ile bu müvekkil bakımından davanın devamına, diğer müvekkillere ulaşmak mümkün olmadığından Mahkemenin ara kararının bu davacılara, dava dilekçesinde T.C. Kimlik numaraları belirtilen / ayrıca vekaletnamelerinde de yer alan adreslerine muhtıra çıkartılarak bildirilmesine…” yönünde talepte bulunduğu, 14/06/2017 tarihli celsede davacı vekilinin “… taleplerimizi yineliyoruz 10.12.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için İstanbul Anadolu 1. ATM’nin 2017/38 Esas sayılı dosyasında dava açtık, tüm davacılar yönünden kooperatif ortaklığından ihraç kararının iptali için eksik harcın ikmali yönünden tarafımıza yeniden mehil verilmesini talep ediyoruz…” diyerek mahkemeden yeniden süre talep ettiği, mahkemece “..Davacılar vekiline istemi gibi geçen celse verilen ara kararın ikmali yönünden yapılacak işlemin niteliği de nazara alınarak gelecek duruşma gününe kadar süre verilmesine..” yönünde ara karar tesis edildiği, davacılar vekili tarafından 25.10.2017 tarihinde eksik 635,20 TL harcın tamamlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı tarafa verilen kesin sürede, davacılardan …’ın dava açılırken harcı yatırmış olmasına rağmen harcın 11 kişi üzerinden ödenmesinin istenmesi ve ara karada ki 29,20 TL başvurma harcı ve 31,40 TL peşin harç toplamının 10 kişi için 606,00 TL olması nedeni ile ara kararın usulüne uygun olmadığı, mahkemece verilen ikinci sürede tüm davacılar yönünden eksik harcın tamamlandığı anlaşılmakla davalılar vekilinin bu konudaki istinafı yerinde görülmemiştir. Genel kurul kararları tebliğe ihtiyaç göstermeden genel kurula katılan, katılmayan bütün ortakları bağlar ve iptal edilmedikçe tüm ortakların bu kararlara uyması gerekir. Bu alınan genel kurul kararlarının uygulanması için Ticaret Sicil Gazetesi’nde tescil ve ilanına gerek yoktur. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2016/5766 E. 2018/4726 K. Sayılı ilamı ) 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 45/2. maddesi, “Genel kurul sözleşmede gösterilen şekil ve surette toplantıya çağrılır. Toplantı nisabı sözleşmede gösterilir. Ancak yapı kooperatiflerinin genel kurul toplantısında ortakların en az 1/4’ünün şahsen veya temsilen hazır bulunmaları şarttır.” hükmünü düzenlemiştir. Anılan hüküm emredici nitelikte olup, bu hükümlere aykırılık teşkil eden genel kurul kararları, BK’nın 19 ve 20. maddeleri hükümlerine göre mutlak butlanla batıldır. Batıl hükmünde olan kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler. Genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmaması ve katılmaması toplantı ve karar nisabını etkiliyorsa bu durum, kararın mutlak butlan ile malûl sayılmasını gerektirir. Somut davada; 02/10/2016 tarihli genel kurulda 252 ortağa genel kurul çağrısı tebliğ edilmediği, 421 ortaklı bir kooperatifin 78 ortakla yapılan toplantıda, toplantı nisabı ve alınan kararlarda karar nisabı oluşmadığı, mahkemece, bu genel kurul yönünden davanın kabulü ile alınan kararların mutlak butlan ile malul olduğunun tespiti kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalının istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 44,80 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/06/2022