Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/820 E. 2022/721 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/820 Esas
KARAR NO : 2022/721
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili 15/08/2017 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin “…” logolu derginin yayın hakları sahibi, davalı şirketin ise derginin 2015 yılı Eylül sayısında reklamı yayınlanan firma olduğunu, tarafların reklam yayınlanması hususunda anlaştıklarını gösterir ordinolar ve yayınlanan reklama ilişkin görsellerin sunulduğunu, davalı borçlunun tahakkuk eden borçları için 31/07/2017 tarihli KDV dahil 21.010,29 TL bedelli fatura tanzim edildiğini,… Kargo aracılığıyla 14/02/2017 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, davalının faturaya sekiz gün içerisinde itiraz etmediğini ve fatura içeriğini kabul ettiğini, taraflar arasındaki reklam anlaşmasına istinaden de davalı tarafça müvekkiline toplamda 25/03/2016 ve 06/05/2016 tarihlerinde olmak üzere 60.000,00 TL ödeme yapıldığını, alacağın tahsili amacıyla Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyası icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğu iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına ayrıca %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili; alacak konusu iddia edilen “…” Logolu dergide 2015 Eylül sayısındaki reklamların müvekkili için değil, … Holding Anonim Şirketi için yapıldığını bu sebeple dava konusu ticari işin bedelinin müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmadığını, dosyaya ibraz edilen reklam sayfaları incelendiğinde, reklamların müvekkili için yayınlanmadığının anlaşılacağını savunarak, davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece; her ne kadar duruşmada sehven kesin karar verilmiş ise de dava değeri kesinlik sınırının üstünde olduğundan istinaf yolunun açık olduğuna karar verildiği, gerekçeli kararla kısa kararın farklı olamayacağı belirtilerek hüküm kısmında değişiklik yapılmaksızın davanın kabulüne, davalının Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına %20 oranında icra inkar tazminatının asıl alacak üzerinden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir.
Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; mahkemenin kararın kesin olduğu yönündeki kararının hatalı olduğunu, mahkemece ikinci bilirkişi raporuna göre verilen kararın hatalı ve eksik gerekçelere dayalı olarak verildiğini, davacının fatura konusu işin müvekkili için değil dava dışı …. Holding A.Ş için yapmış olduğunu ve bu hususun davacı tarafça kabul edilmiş olması nedeniyle müvekkilinin kesmiş olduğu faturanın davacı tarafından kabul görmüş olduğunu cevap dilekçelerinde belirtildiğin, mahkeme kararını dava dosyası kapsamında hiç bulunmayan ve dava dosyası ile alakası olmayan unsurlara dayandırdığını, davalı müvekkiline hiçbir zaman isticvap davetiyesi gönderilmediğini, hatta ve hatta karar gerekçesinin son sayfasında müvekkilinin davacıya aslında 60.000,00 TL borçlu olduğu gibi dayanıksız bir tespite de yer verildiğini, sonuç olarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken kararın hem esas yönünden hem de usul yönünden hatalarla dolu olduğunu iddia ettiğini, mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; hizmet konusu cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasında; ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.
Uyuşmazlık; takibe konu alacağa dair hizmetin davalı tarafa verilip verilmediği, mahkeme hükmünün usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına dairdir.
Dosya kapsamından; 18/06/2015 tarihli, ilam veren kısmında davalı ajansın kaşesinin ve imzasının yer aldığı ordino düzenlendiği, ordino tarihi olarak 01/07/2015 tarihinin belirtildiği, firma adı olarak davalı şirketin firma adı, yayın adı, … dergisi ana kapak projesi, indirim tutarı kısmında …Grup ana kapak çalışmasına istinaden hazırlandığı ifadesine yer verildiği, toplam tutar olarak 57.00,00 TL net+KDV gösterildiği, 01/10/2015, 01/09/2015 tarihli davalının ilam veren şirket olarak yer aldığı, ilan konusu olarak …. şeklinde belirlemede bulunulan ordinoların düzenlendiği, dava dışı …. Holding’ le ilgili olarak yönetim kurulu başkanının röportajı ve fotoğrafının yer aldığı sayfaların olduğu, davacı şirket tarafından davalı şirket adına değişik tarihli faturalar düzenlendiği, 21/07/2015 tarihli faturanın KDV dahil 67.260,00 TL bedelli olduğu, 07/09/2015 ve 07/10/2015 tarihli faturaların ise ayrı ayrı 5.900,00 TL tutarında bulunduğu, takibe konu edilen faturanın ise iade edilen 17.805,33 TL tutarın KDV si ile birlikte toplam 21.010,29 TL tutarın 07/02/2017 tarihli fatura olduğu, davacı şirket tarafından davalı borçlu şirket hakkında Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasında 29/03/2017 tarihli ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip konusu alacağın 21.010,30 TL olduğu, davalı şirket tarafından takibe itiraz edilerek takip konusu borcu kabul etmediği, itirazın yasal süre içerisinde gerçekleştirilmiş bulunduğu, davacının ise İİK 67.maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır.09/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda; davacı ve davalı şirketin 2016 ve 2017 ticari defterlerinin delil niteliğinde bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre takip tarihi (29.03.2017) itibariyle davacının davalıdan 21.010,32 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihli (29.03.2017) itlbariyle davalının davacıya borç/alacağının bulunmadığının tespli edildiği. davacı ve davalı ticari defterleri arasındaki cari hesap farkının davacının davalıya düzenlemiş olduğu, 07.02.2017 tarihli 21.010,29 TL faturadan kaynaklı olduğu, bu faturayı davalının 2015 yılında davalıya sunmuş olduğu reklam hizmetinden kaynaklı davalının davacıya 01.11.2016 tarihli faturanın iadesi şeklinde düzenlendiğinin tespit edildiği, davacının davalıya reklam hizmeti sunmakla birtikte, davalının davacıya düzenlemiş olduğu iade faturasının davacının kabulünde olduğu ve kayıtlarına işlemiş olduğu, TTK 21 md. uyarınca faturaya itiraz süresi içerisinde (8 Gün) davalı yana herhangi bir itiraz içeren ihtarname düzenlenmediği, davalının düzenlemiş olduğu iade faturasına karşılık olarak yaklaşık 2,5 ay sonra iade faturasını aynı bedel ile tekrar fatura ettiğinin tespit edildiği, davalının davacıya düzenlemiş olduğu iade faturasına karşılık olarak, davacının davalıya düzenlemiş olduğu 07.02.2017 tarihli 21.010,29 TL tutarlı faturanın 8 günlük itiraz süresi içerisinde düzenlenmediği ve bu faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması nedeniyle davalının iade faturasını ticari defterlerine işleyen davacının bu faturadan 2,5 ay sonra düzenlemiş olduğu ihtilaf konusu davacı faturasını davacının ispatına muhtaç olduğu sonuç olarak, davacının davalıya reklam hizmeti sunmakla birlikte, davalının davacıya düzenlemiş olduğu iade faturasının davacının kabulünde olduğu ve kayıtlarına işlemiş olduğu, TTK 21 md uyarınca faturaya itiraz süresi içerisinde (8 Gün) davalı yana herhangi bir itiraz içeren ihtarname düzenlenmediği, davalının düzenlemiş olduğu iade faturasına karşılık olarak yaklaşık 2,5 ay sonra iade faturasını aynı bedel ile tekrar fatura ettiği, davalının davacıya düzenleşmiş olduğu iade faturasına karşılık olarak, davacının davalıya düzenlemiş olduğu 07.02.2017 tarihli 21.010,29 TL tutarlı faturanın 8 günlük itiraz süresi içerisinde düzenlenmediği ve bu faturanını davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması nedeniyle davalının iade faturasını ticari defterlerine işleyen davacının bu faturada 2,5 ay sonra düzenlemiş olduğu ihtilaf konusu davacı faturasının ispata muhtaç olduğu, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan alacağının bulunmadığı belirtilmiştir.Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı 19/07/2018 tarihli itiraz dilekçesinde, bilirkişinin davalının neye dayanarak son kalan 21.010,29 TL borcu ödemekten kaçındığına dair herhangi bir tespitte bulunmadığını, davalı tarafın 15/10/2015, 20/08/2015 ve 16/09/2015 tarihinde tebliğ aldığı faturalara itiraz etmediğini hatta 60.000,00 TL ödeme yaptığını, 01/11/2016 tarihinde yani nerede ise bir sene sonra iade faturası kestiğini, bilirkişinin davacı için 8 günlük itirazı hususunda gösterdiği hassasiyeti davalı için hiçbir surette göstermediğini, davalı tarafın tebliğ aldığı faturaları karşılık çeşitli zamanlarda ödemeler yaptığını, hiçbir zaman faturaların muhatabı olmadığı yönünde bir itirazın bulunmadığını, icra takibinden sonra borcu ödemeyi geciktirmekten başka bir anlam taşımadığı anlaşılır şekilde muhatabın başka bir şahıs olduğunu iddia ettiğini, taraf şirket çalışanları arasındaki yazışmalarda kapak çalışması hakkında görüşüldüğünün açıkça belli olduğunu, davalının kaşe ve imzasını taşıyan ordinoda da açıkça … Grup ana kapak çalışmasına istinaden hazırlanmış ibaresinin açıkça geçmekte olduğunu, reklam ajansı olan davalının faturalardan … Ajansının sorumlu olduğunun iddia etmesinin anlamsız olduğunu, bir an için borçlar sorumlu firmanın üçüncü şahıs olduğu kabul edilse dahi bu sefer davalının borçlu olmadığı halde neden 60.00,00 TL ödeme yaptığının sorgulanması gerektiğini belirterek, yeni bir bilirkişiden rapor alınmasını talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı yazılı beyanında, bilirkişi raporundaki tüm tespitlere katıldıklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.12/10/2018 tarihli bilirkişi raporunda, incelenen davalı şirkete ait 2015, 2016 ve 2017 yılı yevmiye, defteri kebir ve envanter defterlerinin açılış tasdikleri ile yevmiye defterinin dönem sonunda yaptırılması gereken kapanış (görülmüştür) onaylarının yasal süresinde olduğu, (TTK Md.64/3), davacı şirkete ait 2015, 2016” ve 2017 yılı ticari defterlerinin TTK. hükümlerine göre usulüne uygun tutulmuş ve kendi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu, davalı şirketin incelenen 2015 yılı ticari defterlerinde, 2015 yılında davacı şirketten 81.010,31 TL tutarında 4 adet fatura alındığı, karşılığında ödeme yapılmadığı, yılsonu itibariyle davacı şirketin 81.010,31 TL alacaklı olduğu tespit edildiği, davalı şirketin incelenen 2016 yılı ticari defterlerinde, davacı şirketin 2015 yılından 81,010,31 TL alacaklı olduğu, 2016 yılında davacı şirkete 60.000,00 TL tularında ödeme yapıldığı ve 21.010,30 TL tutarında iade faturası düzenlendiği, yılsonu itibariyle davacı şirketin borç ya da alacak bakiyesi kalmadığınin tespit edildiği, davalı şirketin incelenen 2017 yılı ticari defterlerinde, davalı şirketin 2016 yılından bakiyesi olmadığı, 2017 yılında taraflar arasında hiçbir işlemin bulunmadığı, takip ve dava tarihi ile yılsonu itibariyle davacı şirketin borç ya da alacak bakiyesi bulunmadığı, tarafların 2015, 2016 ve 2017 yılı ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde davacı şirketin ticari defterlerinde davalı şirketin 21.010,30 TL borçlu olduğu, davalı şirketin ticari defterlerinde ise davacı şirketin alacağı bulunmadığının tespit edildiği, taraflar arasındaki 21.010,30 TL tutarındaki farkın, davalı şirketin davacı şirkete düzenlediği iade faturasına karşılık olarak davacı şirketin de davalı şirkete iade faturası düzenlemiş olması ve bu iade faturasının davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, davacı şirket davalı şirkete 2015 yılında hizmet verdiği ve 2015 yılı Temmuz, Eylül ve Ekim aylarında davalı şirkete bu hizmetlerine ilişkin fatura düzenlediği, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesi uyarınca ; “ Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içerisinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu satıcıya ihbarla yükümlüdür, davalı şirketin TTK 23/1-c maddesinde belirtilen ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği ve 2016 Kasım ayında iade faturası düzenlediği ancak davacı şirketin, davalı şirketin düzenlediği bu iade faturasını kayıtlarına işlediği ve 3 ay sonra 07.02.2017 tarihinde iade aldığı faturaya istinaden davalı şirkete iade faturasını düzenlemiş, olduğu, bu faturaya istinaden takip ve dava talebinde bulunduğu, huzurdaki davada davacı ve davalı her iki şirketinde TTK 23/1-c madde hükmüne göre hareket etmediği, ancak olayın başlangıç noktası olan davalı şirketin davacı şirkete 2016 Kasım ayında düzenlediği iade faturasından kaynaklandığı, tarafların ticari defter ve belgelerinin TTK ve HMK hükümlerine uygun olduğu, davacı şirketin ticari defterlerinde davalı şirketin 21.010,30 TL borçlu olduğu, davalı şirketin ticari deflerlerinde ise davacı şirkete borçu bulunmadığı, tarafların düzenlediği iade faturalarının TTK 23/1-c madde hükümlerine aykırı olarak tanzim edildiği, davacı şirketin faiz talebinde bulunmadığı tespit edildiği, bu nedenlerle davalı şirketin 21.010.30 TL borçlan sorumlu olacağı belirtilmiştir. Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Mahkemece her ne kadar bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne dair hüküm tesis edilmiş ise de karar gerekçesinde dava dosyası ile ilgili olmayan, bilirkişi raporu, isticvap davetiyesine göre, taraflar arasında çeşitli tarihlerde yapı malzemesi alım satımı gerçekleştiği, davacının bu satım hizmeti karşılığında faturalar düzenleyerek davalıya teslim ettiği, davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazında işin zamanında yapılmadığı, eksik ve hatalı işçilik, kalitesiz malzeme kullanımı nedeniyle itiraz ettiğini beyan etmiş ise de ayıba ilişkin herhangi bir savunma ve delil ileri sürmediği, irsaliyeli faturalardaki imzaların davalıya ait olup olmadığı hususunda davalıya ihtaratlı isticvap davetiyesi çıkartıldığı, davalının usulüne uygun isticvaba icabet etmediği, incelenen defter ve belgelere göre davacının takip ve dava tarihi itibari ile davalıdan 60.000,00 TL faturaya dayalı hesap alacağının bulunduğuna dair dosya ve taraflarla ilgisi olmayan dava dışı uyuşmazlık konularına kararda yer verilmiş olduğu anlaşılmıştır. Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kuralı bağlanmıştır. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasanın 36.’ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma (hukuki dinlenilme hakkının) ihlalidir. HMK 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Mahkemenin, belirtilen yasal düzenlemelerin aksine, ilam örneklerine atıfla oluşturmuş olduğu kararının usul ve yasaya uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Diğer taraftan mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere 6100 sayılı HMK’nın 297/1-ç bendi gereğince kanun yolu sehven belirtilmeyerek hükmün kesin olduğunun ifade edilmiş olması miktar itibariyle kesin olmayan karar yönünden isabetli olmamıştır. Mahkeme hükmünün yukarıda yer verilen HMK’nın emredici hükümlerine aykırı olduğu çekişmesiz ise de dava tarihi ve aynı yasanın 30.maddesinde yer verilen usul ekonomisi ilkesi ile istinaf mahkemelerinin ikinci derece mahkemeler olduğu göz önünde bulundurularak söz konusu hatanın yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği sonucuna varılarak hükmün düzeltilmesi uygun görülmüştür. Tüm dosya kapsamından taraflar arasında reklam hizmetine dair ticari ilişkinin mevcut olduğu, HMK 222.madde kapsamı gereğince delil niteliğine haiz tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre davacı şirketin vermiş olduğu hizmete karşılık düzenlediği faturalara hizmet alan davalı tarafa tebliğ edildiği, davalı şirketin ise faturaları defterine kaydederek fatura bedellerini büyük oranda ödediği, faturaların tebliğ tarihinden itibaren yaklaşık bir yıl sonra davacı şirketin takibe konu ettiği ve fatura düzenlediği miktar kadar fatura alacağına ilişkin olarak iade faturası düzenlediği, davacı şirketçe her ne kadar 6102 sayılı TTK’nın 21/2.fıkrası gereğince iade faturasına karşılık fatura içeriğine ilişkin olarak 8 gün içerisinde itiraz edilmemiş ise de davacının göndermiş olduğu faturalara da davalı şirket tarafından yaklaşık bir yıl süreyle herhangi bir itirazda bulunulmamıştır. Ve daha sonra iade faturası düzenlenmiştir. Davacı şirketin, vermiş olduğu hizmet nedeniyle dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, görseller ve tüm delillerden takip konusu cari hesap alacağına hak kazandığı anlaşılmaktadır. Davalı şirket tarafından her ne kadar iade faturası düzenlenmiş ise de iade faturasının hangi gerekçeyle düzenlenmiş olduğuna dair herhangi bir iddia mevcut değildir. Aynı yasal düzenleme kapsamında alınan hizmetin ayıplı olduğunu düşünen alıcı tarafça 8 gün içerisinde ayıp ihbarında bulunulması gerekecektir. Davalı tarafça iade faturasının ayıp iddiasıyla düzenlenmiş olduğu kabul edilse dahi yasanın belirlediği sürelere riayet edilmeksizin bir yıl sonra ödenen bedeller haricindeki bedel yönünden iade faturası düzenlenmiş olması ve iade faturası düzenlemesinin dayanağının da gösterilmemiş bulunması nedeniyle davacı tarafın takip konusu alacağı hak kazanmış olduğunun kabulü uygun gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle ve 6102 sayılı TTK ile 6100 sayılı HMK ve ilgili yasal mevzuat kapsamında, davacı şirketin vermiş olduğu hizmetten dolayı takibe konu ettiği cari hesap alacağına TTK 20.maddesi gereğince hak kazanacağından mahkeme hükmü sonuç itibariyle yerindedir. Ne var ki yukarıda ifade edildiği üzere, mahkeme gerekçesinde dava dosyası ve taraflar ile ilgili olmayan hususlara yer verilmiştir. Bu hata isabetli olmamakla birlikt yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyecektir. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunu KABULÜNE,
2-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/746 Esas, 2018/1123 Karar ve 10/12/2018 tarihli Kararının KALDIRILMASINA,
3-a)Davanın kabulüne,
b)Davanın Küçükçekmece 1. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına,
c)Davalının haksız itirazı nedeniyle davacı nedeniyle asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d)Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 1.435,22 TL. karar ve ilam harcından peşin alınan 253,73 TL. harcın mahsubu ile bakiye 1.181,49 TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
e)Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince hesap edilen 2.521,24 TL. vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ( hükmü istinaf eden tarafın davalı taraf olması ve 6100 sayılı HMK’nın 26.maddesi gereğince aleyhe hüküm tesis edilemeyeceğinden vekalet ücretiyle ilgili düzeltme yapılmamıştır).
f-)Davacı tarafından karşılanan 1.428.60 TL. yargılama gideri (posta, tebligat, bilirkişi vs.) ile toplam harç gideri 289,73 TL. ki toplam 1.718,33 TL. yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
g-)Bakiye yargılama giderlerinin hükmün kesinleşmesinden sonra resen taraflara iadesine,
4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davalı tarafça peşin olarak karşılanan 358,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye 278,10 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine,
5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin hükmün kaldırılma gerekçesi de dikkate alınarak takdiren davalı üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere aynı yasanın 353/1-b/2.bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında oybirliğiyle karar verildi.09/06/2022