Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/810 E. 2019/1845 K. 17.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/810 Esas
KARAR NO : 2019/1845
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS: 2018/1031 Esas
TARİHİ: 21/12/2018
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 17/10/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin 2011 yılından beri inşaat işinde olduğunu, son zamanlarda ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum neticesinde döviz kurlarında meydana gelen olağanüstü artış ile başlayan daha sonra tüm sektörlere yayılan ekonomik kriz sonucu nakit akışında ön görülemeyen sıkıntılar yaşanmaya başlandığını, bundan dolayı müvekkilinin konkordato talebinde bulunduğunu, İİK 285 vd maddeleri gereğince konkordato taleplerinin kabulü ile öncelikle müvekkili şirket lehine 3 ay geçici mühlet kararı ile birlikte İcra ve İflas Kanunu’nun 287 ve 294.maddesi gereğince ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve ihtiyati tedbir kararlarının aynen devamıyla yargılama sırasında kesin mühlet kararı ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; ” Davacı şirketin bildirdiği toplam borcu 23.140.316 TL olduğu, davacının nakit krizini nasıl aşacağına ilişkin projede somut bir adımı bulunmadığı, konkordato projesi için zorunlu olmamakla birlikte nakit krizinin aşılmasını sağlayan en yaygın plan “sermaye artışı taahhüdü” dür ki davacının sermaye artışı gibi bir planı da olmadığı, borçların ödenmesi devam eden 4 proje sonunda elde edilecek hak edişlere bağlandığı, ne var ki bu taahhütlerin hiç hatasız, eksiksiz tamamlanması halinde elde edilmesi hedeflenen kar ise 5.250.000TL olup, borcun yaklaşık dörtte biri olduğu, yine davacının 2018,2019,2020,2021 yıllarında elde etmeyi planladığı kar tutarı da 4.592.950 TL dir ve toplam borç miktarının 23 milyon civarında olduğu dikkate alınırsa bu hedeflerin sağlanması da yetersiz kalacağı, davacının hiç icra takibi görmeden geçirdiği 5 ayda, kayda değer bir faaliyet karı, ivmesi olmadığı gibi, net zararının arttığı, şirketin bilançosunun pasif kısmında cari işletme giderlerinden olan ödenmemiş personel borcu, finansal kiralama borcu mevcut olduğu, şirket aktifinde yer alan 3 adet aracın konkordato teklifinden hemen önce satıldığı, bilanço aktifinin “taşıtlar hesabı”nda bu nedenle azalma görüldüğü; 31/12/2018 tarihinde ortaklara borç hesabına 64.898 TL aktarıldığı, diğer bir ifadeyle şirketin geçici mühlet içinde ortakların da alacaklı hale getirildiği görülmüş, bu tasarruflar, olumlu karşılanmamış açıklanmaya muhtaç hususlar olduğu, en önemlisi, konkordatonun tasdikinden itibaren (kesin mühlet uzamasa dahi en erken 2020 yılında tasdik edilecek olup, zaten 1,5 yıl tedbirlerle geçirildikten sonra) 48 aya yayılan konkordato projesinin inandırıcı ve ciddi olduğundan söz etmenin oldukça güç olduğu, inandırıcı ve gerçekçi olmayan, iyi hazırlanmamış proje ve soyut çözüm önerileri ile kesin mühlete geçilemeyeceği, yapısal düzelme ve net tedbirlerin zorunlu olduğu, vadelerin öngörülebilir ve takip edilebilir olması, aksi takdirde amacın ödemelerin bir süre tatil edilmesi, alacaklıların alacağına geç kavuşması için kurumun kullanılması anlamına gelebileceği görülerek konkordato talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı şirketin gerek kaydi gerekse rayiç bilançolarına göre borca batık durumda olmadığı net biçimde anlaşılmış, iflas verilmesini gerektirir koşullar olmadığından iflas kararı verilmemiş, tedbirler kaldırılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme komiser raporlarının aksini kanıtlayan herhangi bir belge veya delile dayanmadan teknik ve özel bir konuda temelsiz bir karar verdiği, komiser raporunun sonuç bölümünde ” mevcut rayiç değerler dikkate alınarak yapılan değerlendirmeye göre, şirketin konkordato talep ettiği tarihteki borçlarını ödeme ihtimalinin bulunduğu, şirketin rayiç değerlere göre mal varlığı, yapmakta olduğu işlerden elde edeceği gelirler ve alacaklarının tahsil edilmesi halinde borçlarını ödeyebilme ve dolayısıyla konkordatonun başarıya ulaşması ihtimalinin olduğu görülmektedir.” şeklinde olduğu, ancak mahkeme tarafından müvekkilin rayiç değerlere göre belirlenen alacak ve mal varlığını hiçe saydığını ve mahkeme konkordato projesini yeterince incelemeden hüküm tesis ettiğini, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılarak konkordato talebinin kabulü ile müvekkil şirket hakkında İİK 287 ve 294 maddesi çerçevesinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE: Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir.Davacı şirket dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na 71790-5 numarası ile kayıtlı olduğu, ticari merkezlerinin Üsküdar/İstanbul adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine davacı şirket hakkında 07/09/2018 tarihinde 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş ve 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 06/12/2018 tarihli celsede geçici mühlet kararı bir sonraki celseye kadar uzatılmış 23/01/2019 tarihli celsede konkordato talebinin reddine karar verilmiştir. Geçici konkordato komiser heyetinden, yargılama aşamasında 24/09/2018, 08/11/2018, 30/11/2018 ve 16/01/2019 tarihli, menkul ve gayrimenkul rayiç değerleri tespiti noktasında makine mühendisi ve gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişisinden ayrı ayrı raporlar alımıştır. Geçici konkordato komiseri raporlarında ve en son alınan raporda; davacı şirket konkordato talebinde bulunduğu tarihte mevcut 3 işine yeni bir proje daha eklemiş olup 4 projede faaliyetine devam ettiğini, mevcut işlere ek olarak konkordato sürecinde yeni bir iş alınması projenin uygulanması için olumlu olarak değerlendirildiği, davacı firmanın bugünden itibaren toplam şantiyelerden alacağı hakediş tutarı 27.549.509,00 TL olup bu tutardan tahmini olarak toplamda 5.250.000,00 TL civarında kar elde edileceği hesaplandığı, bu itibarla konkordato ön projesinde planlanan 4 yıl 5 aylık dönemdeki karlılık hedefi 4.592.750,00 TL olmasına karşılık, şirket ortakları sadece şu anda yürüttükleri 4 projenin bitimiyle birlikte 5.250.000,00 TL karlılık beklendiğini, rayiç bilançoya göre davacı şirketin borca batık olmadığı + 5.668.820,00 TL öz varlığa sahip olduğu, davacı şirketin konkordato müracaatında bildirilen borç miktarı 23.140.315,00 TL olup 31/10/2018 tarihi itibariyle 12.969,369 TL ticari alacakları, rayiç değerlerle 13.273.671,00 TL stokları bulunduğu, bu stok tutarının 12.327.473,00 TL’lik bölümü verilen sipariş avansı olduğu, şirketin 31/10/2018 tarihindeki toplam borcu ise 28.338.080,00 TL olduğu, sonuç itibariyle şirketin rayiç değerlere göre mal varlığı, yapmakta olduğu işlerden elde edeceği gelirler ve alacaklarının tahsil edilmesi halinde borçlarını ödeyebilme ve dolayısıyla konkordatonun başarıya ulaşma ihtimali olduğu kanaatine varılmıştır.İsv.İİK ‘da, konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 ) İİK 287. Maddesinde de borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İİK’nın 286/1-a maddesinde ” borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Davacı tarafından sunulan ön proje şirketin borçlarını ödeyebilmek için gerekli mali kaynağın, şirketin rayiç değerlere göre mal varlığına, yapmakta olduğu işlerden elde edeceği gelirlere ve alacaklarının tahsil edilmesine bağlandığı görülmüştür. Kısacası mali kaynağı, bilançoda kayıt altına alınan ticari alacaklar ve verilen sipariş avanslarından oluşan aktif varlıklar ile yapmakta olduğu işlerden elde edeceği gelire yani faaliyet karına dayanmaktadır. Görüldüğü üzere yasada belirtildiği şekilde sermaye artışı, kredi temini yahut ödemelerini yapabileceği, ekonomik darlığını aşabileceğine dair hangi yöntemlerle başarılacağı belirlenmemiştir. Her ne kadar yapmakta olduğu inşaat projelerinden işlerin tamamlanması ile birlikte 5.250.000,00 TL kar hedeflenmiş ise de şirketin karşılaştırmalı gelir tablosu incelendiğinde; 5 aylık mühlet süresi içinde brüt satışların 7.249.755,00 TL, satışların maliyetinin 7.104.028,00 TL artış gösterdiği, 31.07.2018 tarihinde 2.973.495,00 TL olan dönem net zararın 31.12.2018 tarihinde 52.404,00 TL daha artarak 3.025.898,00 TL’ye yükseldiği görülmüştür. Davacı firma mühlet dönemi içerisinde brüt satışlarını artırdığı anlaşılmış ise de mahkeme kararında da izah edildiği üzere davacının hiç icra takibi görmeden geçirdiği 5 ayda, özellikle satış maliyetlerinin artması nedeniyle kayda değer bir faaliyet karı ve ivmesi olmadığı gibi dönem net zararı 3.025.898,00 TL’ye yükseldiği görülmüştür. Davacı şirketin bildirdiği toplam borcu 23.140.316,00 TL’den 31.10.2018 tarihi itibariyle 28.338.080,00 TL’ye ulaştığı komiser heyeti raporuyla ifade edilmiştir. Bu miktara ulaşan borcun, sermaye artışı, kredi temini yahut başka bir yöntem kullanılarak şirkete nakit akışı sağlayacak imkan olmaksızın diğer bir ifadeyle konkordatonun tasdikini sağlayacak, kanunun 286/1-a maddesinde öngörüldüğü şekilde ön projeden uzak sadece ticari alacak ve verilen sipariş avanslarından oluşan bilançonun aktif varlıkları ve faaliyet karı ile ödenmesi inandırıcı ve gerçekçi değildir. Kaldı ki şirket elindeki projeleri tamamlasa da kayda değer faaliyet ve dönem karın nasıl gerçekleşeceği somut verilerle paylaşılmamıştır. Diğer yandan sipariş avansların ve ticari alacakların ne kadarının, hangi zamanda, ne şekilde tahsil edileceği açıklanmadan kaynak olarak gösterilmesi denetimden uzak, ihtimale dayalı soyut çözüm önerileridir. Bu bakımdan davacı şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projenin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimali mümkün görülmemektedir.Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak mahkemece konkordato talebinin reddine ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun kabul edildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harcın davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL’den mahsubu ile bakiye kalan 23,80 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi ve İİK 293 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/10/2019