Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/751 E. 2019/1624 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/751 Esas
KARAR NO : 2019/1624
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2018
NUMARASI : 2017/771 Esas, 2018/1061 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 26/09//2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi merhum … ile davalı sigorta şirketi arasında “Kredili Hayat Sigorta Poliçesi” bağıtlandığını, sözleşme içeriğine göre vefat tazminatının 10.500,00 TL olarak belirlendiğini, murisin 03/10/2012 tarihinde vefat ettiğini, tazminat için başvurduklarında davalı sigorta şirketinin, sigorta başvuru formunda hipertansiyon hastalıklarının beyan edilmediği gerekçesiyle tek taraflı cayma hakkının kullanılıp tazminat ödenmeyeceğini bildirdiğini, oysa ölüm sebebinin “beyin kanaması” olduğunu iddia ederek 10.500,00 TL vefat tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde; usul yönünden; a. Kesin yetki, b. Dain mürtehin durumunun söz konusu olduğu gerekçesiyle aktif dava ehliyeti bulunmadığı yönünde usuli itirazlarda bulunmuş, esas yönünden de; başvuru formunda hiçbir hastalık bildirilmediğini, hastane kayıtları ve SGK ilaç listesi içeriklerine göre ise sigortalının hasta olduğunu, bu durumu öğrenince cayma hakkını kullandıklarını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARIİlk Derece Mahkemesi 22/11/2016 tarihli kararında, davanın kısmen kabulü ile 3.959,02 TL alacağın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.Karar taraflarca istinaf edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesi 2017/798 Esas, 2017/1017 Karar sayılı kararıyla “…Bu yasal düzenlemeler uyarınca davaya konu somut olay değerlendirildiğinde davacıların murisi olan sigortalı davalı şirket nezdinde 20/04/2012 tarihinde sigortalandığı, sigorta başvuru formunda kalp hastalığının olup olmadığı, yüksek tansiyonunun bulunup bulunmadığının sorulduğu, sigortalının olumsuz cevap vererek hayır dediği, oysaki sigortalının dosya kapsamı ve İstanbul Birinci Adli Tıp İhtisas Kurulunun 20/05/2015 Tarih ve 2015/43766/2162 sayılı 2159 karar nolu raporuna göre, poliçe öncesinde şeker ve yüksek tansiyon rahatsızlıklarının bulunduğu, 4 yıl önce … Hastanesinde beyin AV malformasyon (beyin damarlarında yapısal bozukluk) tanısı konulduğu, 01/10/2012 tarihinde fenalaştığı, 03/10/2012 tarihinde beyin kanamasından 63 yaşında öldüğü, sigorta akdinin kurulduğu 20/04/2012 tarihinde de bu rahatsızlığının mevcut olduğu, tedavi ve kontrol altında olduğu ancak murisin bu rahatsızlıktan dolayı ölüp ölmediğinin Adli Tıp raporuna göre dosya içeriğinde bu tanıya ait herhangi bir tıbbi belge ve grafi bulunmadığından kesin bir değerlendirme yapılmadığından kesin olarak belirlenip illiyet bağı kurulamadığı, murisin 4 yıl önce (2008 yılı) … Hastanesinde beyin AV malformasyon (beyin damarlarında yapısal bozukluk) tanısına ilişkin bahse konu tüm tıbbi belgelerin getirtilmesinden sonra müteveffanın tıbbi geçmişindeki bu rahatsızlık ile ölüm olayı arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının kesin olarak saptanmasından sonra sonuca göre davalının hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik delillerle alınan ve kesin olarak kanaat vermeyen İstanbul Adli Tıp Kurumunun raporuna dayanılarak sonuca varılması doğru olmamıştır.” gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiş, dosya mahkemesine iade edilmiştir.Yerel mahkeme bu defa istinaf gerekçesinde belirtilen hususlar konusunda araştırma ve inceleme yaparak 25/10/2018 tarihli kararıyla, davanın kısmen kabulü ile 3.959,02 TL alacağın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf taleplerinde;Sigorta priminin poliçe imzası anında peşin olarak ödendiğini, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda bildirilmediği iddia edilen hastalık ile ölüm arasında kesin bir bağ olduğunun söylenemeyeceğinin belirtildiğini, sigortalının bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket etmediğini, davalı şirketin poliçeden tek taraflı cayma hakkı bulunmadığını, davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, neticei talep kısmının 2.bendinde faiz istenildiği halde kararda müvekkili lehine faize hükmedilmediğini bildirmiştir.Davalı vekili istinaf taleplerinde;Sigortalının hem hipertansiyon hem de kalp hastası olması nedeniyle riskin çok büyük olduğunu, bu hastalıkların beyan edilmiş olması durumunda müvekkili şirketin sigorta poliçesi tanzim etmeyeceğini, sigortalının beyan etmediği hastalık nedeniyle vefat ettiğini, cayma haklarını kullandıklarını bildirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hayat sigortası poliçesinin feshine ilişkin işlemin geçersiz kılınması ile poliçeden doğan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, sigortalının sigorta akdinin kurulması sırasında beyan yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı, aykırı davranmış ise meydana gelen bu aykırılığın doğuracağı hukuki sonuçların tayin ve tespiti noktalarında toplanmaktadır.
Sigorta sözleşmeleri özellikle de Hayat Sigorta Sözleşmeleri MK’nun 2 nci maddesinde ifade edilen iyiniyet ilkesine dayalı olarak kurulmaktadır. TTK’nın 1435 vd. maddelerinde, genel bir ifade ile sigorta ettirenin sigortacı tarafından sözleşme yapılırken gerçek durumları bildiği takdirde sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektiren bütün hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü tutmuştur. Şayet sigorta ettiren veya sigortalı sorulan sorulara karşı susmuş veya eksik bildirimde bulunmuş veya gerçeğe aykırı ihbarda bulunmuş ise bu durumları bilmemesi nedeniyle sigorta sözleşmesi yapan sigortacıya sigorta sözleşmesinden cayma hakkı tanınmıştır. Aynı düzenleme Hayat Sigortası Genel Şartları’nda da mevcut olup, genel şartlarda eksik veya yanlış ihbarda kusurlu olup olmama hali de gözetilmiştir. Buna göre eksik veya gerçeğe aykırı bildirim hali sigorta ettirenin veya sigortalının kusurlu davranışına dayanıyorsa sigortacıya cayma hakkı tanınmıştır.Dairemizce kararın kaldırılmasından sonra yerel mahkeme sigortalı ile ilgili tüm tıbbı evrakları temin ettikten sonra Adli Tıp Kurumu 1.Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan konuyla ilgili rapor alınmıştır.Adli Tıp Kurumu 1.Adli Tıp İhtisas Kurulu 11/04/2018 tarih 1645 nolu raporunda, “…kişinin ölümünün patolojik kökenli (travmatik olmayan) beyin kanaması sonucu meydana gelmiş olduğu, 01/10/2012 tarihli tıbbı belgede bildirilen beyin damarındaki gelişim bozukluğunun ve iddia edilen hipertansiyonun ölüme neden olan beyin kanaması oluşumunda etkisi olacağını, ancak dosya içerisinde sözleşme öncesi tanısı konulduğuna dair herhangi bir tıbbı belge bulunmaığından mevcut verilerle kesin bir değerlendirme yapılamadığı…” yönünde görüş bildirmiştir.Davalı tarafından rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi ile sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü, “sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” denilmek suretiyle düzenlenmiş ve bu yükümlülüğün kapsamı belirlenmiştir.Gerek TTK’nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde, “rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder” şeklinde düzenlenmiştir.Adli Tıp Kurumu raporuna göre, beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı tespit edilememiştir. Bu hususta davalı ispat vasıtası getirememiştir. TTK’nun 1439/2. maddesindeki açık ifadelerle, sigortalının ihmali ile beyan yükümlülüğüne aykırı davranılması halinin tazminattan indirim sebebi olduğu; ayrıca, beyan yükümlülüğüne kasten uyulmaması halinde, gizlenen (beyan edilmeyen) husus ile gerçekleşen riziko arasında illiyet bağının bulunmadığı durumda da ödenen prim ile ödenmesi gereken prim arasındaki orana göre sigortacının tazminatı ödeyeceği kabul edilmiştir. Diğer taraftan, kanunda yer alan kasten gizleme ifadesinin, kötüniyetle gizlemeyi değil; bildiği halde beyan etmeme halini ifade ettiği de izahtan uzaktır.Davacılar murisi tarafından imzalanan sağlık beyan formunda, herhangi bir hastalık bildiriminde bulunmadığı, ancak hayat sigorta poliçesinin düzenlendiği tarih olan 20/04/2012 tarihinden önce şeker hastalığı ve hipertansiyon rahatsızlıklarının bulunduğuna dair kayıtlarının bulunduğu, bu durumun bildirilmediği anlaşılmıştır. TTK’nun 1435. maddesindeki, sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususların önemli husus sayılacağı ve poliçenin düzenlenmesi sırasında, sigorta ettirenin tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğuna ilişkin düzenleme; uzman bilirkişi heyeti tarafından, doğrudan illiyet bağı kurulmasa da, gizlenen önceki rahatsızlıkların davaya konu ölüm rizikosuna yol açan beyin kanaması bakımından önemli risk faktörü olduğunun saptandığı; beyan edilmeyen önceki rahatsızlıkların davalı sigortacı tarafından bilinmesi durumunda, risk analizini buna göre yapıp sigorta sözleşmesi yapmayabileceği ya da daha yüksek primle sigortayı yapacağı; beyan yükümlülüğüne uyulmayışının rizikonun gerçekleşmesinden sonra ortaya çıkmasının sonuçlarını düzenleyen TTK’nun 1439/2. maddesindeki hususlar gözetildiğinde (Bkz: 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/5204 Esas, 2019/3092 Karar sayılı ilamı ) mahkemece tesis edilen kararda yasaya aykırılık görülmemiştir.Dava dilekçesi incelendiğinde, davacı tarafça istinaf sebebi olarak ileri sürülen faiz isteminin dilekçenin netice-i talep kısmının 2.bendinde “…yargılama sürecinde müvekkillerin yasal mirasçı olması sebebiyle dava dışı bankanın uygulayacağı faiz başta olmak sebebiyle uğrayacağı tüm zararlardan davalının sorumlu olduğunun tespiti ve bu kapsamdaki tüm haklarımızın saklı tutulması…” şeklinde belirtildiği, davacı vekilinin açık bir faiz talebinin bulunmadığı, bu sebeple tarafların tüm istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiğinden, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK m.353/1.b.1 gereğince tarafların istinaf başvurularının esastan REDDİNE,2.a-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince davacıdan alınması gereken 68,20 TL istinaf karar harcı ve 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan peşin yatırılan 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL’nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 2.b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince davalıdan alınması gereken 270,45 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 68,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 202,45 TL’nin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-1 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/09/2019