Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/715 E. 2022/661 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/715 Esas
KARAR NO: 2022/661
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2018
NUMARASI: 2017/794 Esas, 2018/101 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı şirket çalışanı dava dışı işçi …’nun İstanbul 10. İş Mahkemesi’nin 2007/72 Esas sayılı dava dosyasında kıdem tazminatı ve diğer alacaklar için tazminat davası açtığını, yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilip Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, mahkeme ilamı gereğince Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına 12.364,97 TL ve ayrıca faiz talebi olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına 6.446,35 TL ödeme yaptıklarını, hizmet alımı sözleşmesi ve şartname hükümlerine göre asıl borçtan sorumluluğun davalı yüklenici firmada olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile 18.811,32 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, bilirkişi raporuna göre; davacının işçi için 18.811,32 TL ödeme yaptığı, sözleşme ve eklerinde rücu ile ilgili açık bir düzenleme bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 9.405,66 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, Hizmet Alım Sözleşmesinin “İşçi Hak Ve Alacakları, Çalışma Şartları” başlıklı 13. maddesi, Sözleşmenin eki “Hizmet İşleri Genel Şartnamesi” nin “Çalışanların özlük hakları” başlıklı 38.maddesi gereğince davalının bedelin tamamından sorumlu olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, hizmet alım sözleşmesi kapsamında davacı tarafından dava dışı işçiye ödenen bedelin rücuen tazmini istemine ilişkindir.Dosya kapsamından; davalı şirketin Hizmet Alımı Tip sözleşmesi gereğince Beyoğlu Endeks okuma işini üstlendiği, davalı yüklenici şirketin ihale konusu işlerin yapılmasında çalıştırdığı dava dışı işçisi Barış Şalvarcıoğlu’nun İstanbul 10. İş Mahkemesi’nin 2007/72 Esas sayılı dava dosyasında işçilik mali hakları ile ilgili olarak davacı ve davalı şirket aleyhinde dava açtığı, İstanbul 10. İş Mahkemesi 2011/569 Karar sayılı kararı ile 5.194,89 TL kıdem, 1.539,71 TL ihbar, 600,00 TL bakiye ücret, 880,15 TL vekalet ücreti, 335,42 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verdiği, dava dışı işçinin, mahkeme ilamını İstanbul … İcra Dairesinin … Esas, Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas Sayılı Takip dosyaları üzerinden takibe koyduğu, davacının takip dosyalarına toplamda 18.811,32 TL ödediği, davacının ödediği bedelin rücuen tahsili için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı taraf bedelin tamamından davalının sorumlu olduğunu iddia ederek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dosyada, dava dilekçesi davalının “… Mahallesi … Sk. No:… Söğütözü” adresine tebliğe çıkarıldığı, tebligatın bila tebliğ gelmesi üzerine davalının sicil adresi olan “… Mah. … Cad. … Bahçelievler/ Çankaya/Ankara “adresine doğrudan TK’nun 35. Maddesi gereğince çıkarıldığı, bundan sonraki tüm işlemlerin davalının sicil adresine TK’nun 35. Maddesi gereğince tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 04/03/2019 gün ve 2019/2780 sayılı ilamında da vurguladığı üzere, Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Kamu düzeni ile ilgili olan bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile mümkündür. Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz. Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın davanın taraflarına usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. (HMK.m.144) Aksi takdirde tarafların hukuksal hakları kısıtlanmış olur. Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Tebligat adresinin, borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı olması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesine göre; hükmi şahıslara tebligat, selahiyetli mümessillerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Aynı Kanun’un 13. maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler, herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde, tebliğ orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Tebliğ tarihi itibariyle yürürlükte olan Tebligat Yönetmeliği’nin 21. maddesinde de; tüzel kişi adına, tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu takdirde, tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması lazım geldiği, bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla, o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 01.11.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunun 9. maddesi ile değişik, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 35/4. maddesinde; “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır”, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 57/4. maddesinde ise; “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından ana statü, sicil ve tüzük ve kuruluş senedi gibi kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır” düzenlemeleri yer almaktadır. 01.11.2011 tarih ve 6099 sayılı Kanunun 9. maddesinin gerekçesinde; “….Maddenin dördüncü fıkrası, tüzel kişiler bakımından özel ve açık bir düzenleme getirmektedir. Tüzel kişilerin adreslerinin, bir sicil veya resmi kayıtta belirli olması sebebiyle meçhul olması düşünülemez. Bu çerçevede daha önce kendilerine tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmi kayıtlarındaki adreslerinin esas alınacağı ve bu madde hükümlerinin uygulanacağı açıkça düzenlenmiştir….” açıklaması yer almaktadır. Bu durumda; mahkemece, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve yönetmelikteki düzenlemeler gözetilerek davalı şirketin Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı adresi sorulmalı ve tebligat, Tebligat Kanunu’nun 12. 13. ve 21. hükümleri gereği bildirilen bu adrese yapılmalıdır. Bu şekilde de davalı şirkete usulüne uygun tebliğ yapılamadığı takdirde, Tebligat Kanununun 35. maddesine göre işlem yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmelidir. Mahkemece taraf teşkili tam olarak sağlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulmuş ve davalının savunma hakkının kısıtlanmış olması usul ve yasaya aykırıdır. Dava dosyası kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri birlikte değerlendirildiğinde, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; açıklanan nedenlerle, HMK’nın 353/1-a.6 maddesinde öngörülen şartlar gerçekleştiğinden (sair istinaf sebepleri şimdilik incelenmeksizin) davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerektiğine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 4.. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/794 Esas, 2018/101 Karar,30/01/2018 tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/05/2022