Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/713 E. 2022/694 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/713 Esas
KARAR NO: 2022/694
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/11/2018
NUMARASI: 2014/686 Esas, 2018/826 Karar
DAVA: ALACAK
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 13.06.2014 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı arasında 03.09.2003-05.11.2008 tarihleri arasında hizmet alımlarına ait art arda sözleşmeler imzalandığını, imzalanan sözleşmeler kapsamında, müvekkili şirketin alt işverenliğinde ve davalı İSKİ Genel Müdürlüğü bünyesinde 300’den fazla işçinin davalının amblemli iş kıyafetleri ile davalının verdiği emir ve talimatlar doğrultusunda davalı tarafından belirlenen bölgelerde ihale sözleşmesinde belirlenen işlerde çalıştığını, ihale süresinin 03.10.2008’de bitimi nedeniyle belirli süreli iş sözleşmeleri sona eren işçilerin 18 günlük uzatma süresinde çalışmayı kabul ettiğini ve belirli süre olan 03.10.2008 günü çalışmayı sonlandırdığını bu sebeple, davalının asıl işinde müvekkili alt işverenliğinde çalışan işçiler tarafından müvekkili şirkete ve davalıya işçilik alacaklarına dair Bakırköy 9. İş Mahkemesinde davalar açıldığını, açılan davalar sonucunda toplam 97.732,49 TL işçi alacağının müvekkili şirket tarafından ödendiğini, ödenen bedelden davalının sorumlu olduğunu, İş mahkemesi kararlarında İSKİ’nin asıl işveren olduğu ve işçilere ödenen bedelden müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğuna karar verildiğini, 5393 sayılı Belediyeler Kanunun 67.maddesinin yürürlüğe girmeden önce davalı bünyesinde çalışan işçilerin baştan itibaren davalı işçisi olduğunu, müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, asıl işveren ve alt işveren arasındaki müşterek ve müteselsil sorumluluk ilişkisinin kanundan doğduğunu, müvekkili şirketin işçilere yapmış olduğu ödemenin %50’sini davalıdan rücuen tahsil edebileceğini, emsal Yargıtay kararları gereğince müvekkili şirket ile davalı arasında gerçekleşen tüm ihale sözleşmelerinin incelenmesi ve işçilik alacaklarından sadece yüklenici / alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin açık bir hükmün olup olmadığına bakılması gerektiğini, taraflar arasındaki ihale sözleşmesinde işçilere ödenen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı vs. alacakların tamamından müvekkili şirketin sorumlu olduğuna dair bir hüküm bulunmadığını, taraflar arasındaki %50,%50 oranındaki müteselsil müşterek borçluluğun aksi kararlaştırılmadığını iddia ederek, müvekkili şirketin davalıdan olan alacak miktarının tespitine, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla dava dışı işçilere ödenen toplam 97.732,49 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın, 6098 sayılı TBK 73. maddesine göre tazminatın ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğradığını ,davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkili ile davalı arasında yapılan ihale konusu hizmet alımı tip sözleşmesinin 5. maddesine göre sözleşme konusu işin, Avrupa 1. Bölge Daire Başkanlığı görev alanı İstanbul 1. Bölgede bulunan, abonelerin el bilgisayarı ile sayaç endeks tespiti ve fatura dağıtımı, su kapama-açma ve kaçak ve usulsüz su kullanımı tespiti, binalara ve sayaçlara barkod etiketi takılması, sayaç değiştirme ve sayaç sökme takma işleri olduğunu, aynı sözleşmenin 6. maddesinde sözleşmenin bedeli ve türünün düzenlendiğini, sözleşmede davacı müteahhit şirketin işçilerine ödenecek kıdem tazminatından asıl işverenin sorumlu olacağına dair bir hüküm bulunmadığını, işçilik alacaklarını tahsil eden işçinin müvekkili çalışanı olmadığını, davacı şirkette sigortalılık kaydı bulunan ve çalışan işçisi olduğunu, asıl sorumluluğun işçinin sigortaya kayıtlı olarak çalıştığı şirkete ait olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, aynı taraflar ve aynı mahiyette açılan başka bir davanın görüldüğü İstanbul 46.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/297 Esas, 2014/42 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verildiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 13.01.2015 tarihli ve 2014/6539 Esas, 2015/116 Karar sayılı ilamı ile davanın reddi gerekçesi ile bozulduğu, bozmadan sonra bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verildiği, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre davacı şirketin davalıdan ihale sonucu hizmet işinde çalıştırdığı işçilerin iş akdine son vermesi üzerine işçilerin açtıkları kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer hakların tahsili davalarının Bakırköy 9. İş Mahkemesince kısmen kabulüne karar verildiği, kararlarda bu davanın davacısının ve davalısının müteselsilen sorumlu olduklarının belirtildiği, kararların Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından onandığı, davacı şirketin ilamlarda belirtilen bedelleri ödediği, buna ilişkin sulh ve ibra sözleşmesi düzenlendiği, taraflar arasında imzalanan Hizmet Alımları Tip Sözleşmesinin 23. Maddesi ve Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin 38. maddesi gereğince işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun davacı yüklenicide olduğunun kararlaştırıldığı bu nedenle davacının kendi bünyesinde çalıştırdığı işçiler için ödediği tazminatı davalıdan rücuen talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, hizmet işleri genel şartnamesinin 38. maddesinin ilgi tutularak davanın reddine karar verilmesinin son derece hatalı olduğunu, 38. maddenin işçinin aylık fiili çalışma ücretine ilişkin olduğunu, rücu talebinin dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti alacağına ait olduğunu, kıdem ve ihbar tazminatının adı üstünde bir tazminat alacağı olduğunu, ücret alacağı olmadığını, 16 sayfadan ibaret bilimsel mütalaanın dosyaya sunulacağını, 23. Hukuk Dairesinin de temyiz incelemesi sırasında iç ilişkiye baktığını, bozma kararında maddi bir hatanın söz konusu olduğunu, kıdem – ihbar tazminatı ve yıllık izin ödemelerinin ücret ödemesi olmadığını, bu alacakların feshe bağlı haklar olduğu ve adından da anlaşılacağı üzere tazminat ödemesi olduğunu, ücret alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi iken kıdem – ihbar tazminatlarının 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, dosyaya ibraz edilen emsal ilamlar olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, hizmet alım sözleşmesi kapsamında işçilik alacaklarının tespiti ile ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında, hizmet alımlarına dair tip sözleşmelerinin olduğu, dava dışı işçiler tarafından davacı yüklenici şirket ile birlikte davalı hakkında İş mahkemelerine işçilik alacaklarına dair davalar açıldığı ve bu davalara konu alacakların davacı yüklenici şirket tarafından ödenmiş olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, İş bu davada davacı yüklenici şirketin Ödemiş olduğu işçi alacaklarını, sözleşme kapsamında davalıdan talep edip edemeyeceği, sözleşme ve şartlarının mahkemece isabetli değerlendirilip değerlendirilmediğine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında 04.11.2004 tarihli ve devam eden yıllarda hizmet alımları tip sözleşmeleri imzalandığı, hizmet sözleşmesinin “5”. maddesinde işin tanımına yer verildiği ve İstanbul 1.,2. ve 3. bölgelerine bağlı normal gruptaki veya yüksek tüketimli müşterilerin el bilgisayarı ile sayaç endeks tespiti yapılarak bu tespite ilişkin bildirim makbuz/ fatura verilmesi, kaçak ve su kullanımı tespiti, borcundan dolayı su sayaç değişimi, standart dışı sayaçların değişimi, yeri uygun olmayan sayaçların okunabilir yere nakli, depo çıkışlarına sayaç takılması, sayaçların tesisatlardan sökülmesi, takılması ve ön ödemeli kartlı sayaç takılması sayaçların müdahale edilemeyecek şekilde mühürlenmesi işleri olarak belirtildiği, sözleşmenin 9. maddesinde sözleşme ekleri başlığı altında 9.1. bentte, ihale dökümanının bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olduğu, idareyi ve yükleniciyi bağlayacağı, sözleşme hükümleri ile ihale dökümanını oluşturan belgelerdeki hükümler arasında çelişki veya farklılık olması halinde ihale dökümanlarında yer alan hükümlerin esas alınacağı, 9.2. bentte ihale dökümanını oluşturan belgeler arasındaki öncelik sıralamasının belirtilerek, sırasıyla, hizmet işleri genel şartnamesi, idari şartname, sözleşme tasarısı, özel teknik şartname, ihtiyaç listesi, sipariş mektubu ve yüklenici teklifi olarak belirtildiği, sözleşmenin 23. maddesinde “ Yükenicinin sözleşme konusu işle ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları “ başlığı ile yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümlerinde belirlenmiş olduğu, yüklenicinin bunları aynen uygulamakla yükümlü olduğunun ifade edildiği, hizmet işleri genel şartnamesinin altıncı bölümünde ise “ Yüklenicinin Çalıştırdığı Personel, Çalışanların Hakları ve Çalışma Şartları “ üst başlığı ile 38. maddede “ Çalışanların Özlük Hakları “ başlığı ile yüklenicinin çalıştırdığı işçilerin, işin yapılmakta olduğu bir işkolu veya meslekte aynı tipteki bu iş için mevzuatla kabul edilenlerden daha az elverişli olmayan şartlarda çalışmalarını ve ücret almalarını sağlayacağı, ücret, yan ödeme ve çalışma şartlarını sağlayacağı vd. hususlara yer verildiği, davacının sözleşmede yüklenici olarak yer aldığı ve 03.09.2003-05.11.2008 tarihleri arasında ihale sözleşmeleri imzalandığı, dava dışı işçiler, …, …, …, … ve … tarafından, davacı ve davalı şirket hakkında Bakırköy 9. İş Mahkemesine 2008 yılında işçi alacaklarına dair alacak davaları açtıkları, mahkemelerin kısmen kabul kararlarının Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilamları ile onandığı, davacı şirket ile dava dışı işçi vekilleri arasında 26.05.2011, 30.06.2011, 26.07.2011, 30.06.2011, 30.06.2011tarihli “ Sulh ve İbra Sözleşmesi” düzenlendiği ve iş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, tarafları aynı olan İstanbul ( Kapatılan) 46. Aliye Ticaret Mahkemesinin 2013/297 Esas, 2014/42 Karar ve 27.02.2014 tarihli ve diğer kararlar bekletici mesele yapılarak sonucuna göre yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın reddine karar verilmiştir. İstanbul (Kapattılan) 46.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/297 Esas, 2014/42 Karar ve 27.02.2014 tarihli kararına ilişkin Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/6539 Esas, 2015/116 Karar ve 13.01.2015 tarihli bozma ilamının ve duruşma zabıtlarının incelenmesinden, davacı şirketin aynı iddia ve gerekçelere istinaden davalı şirketten, dava dışı işçiye ödenen bedelin rücuen tahsilini talep ettiği, mahkemece, 6098 sayılı TBK’nın 167 ve 168. maddeleri uyarınca davacının dava dışı işçiye ödediği bedelin 1/2 oranındaki müteselsil sorumlu olan davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, İlk derece mahkeme kararının, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen ilamı ile “…Taraflar arasında birbirini takip eden dönemlere ilişkin olarak imzalanan Hizmet Alımları Tip Sözleşmesinin 24. maddesi ve genel şartnamenin altıncı bölümünün 38. maddesi uyarınca işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun davacı yüklenicide olduğu kararlaştırılmıştır. Bu durumda açıklanan maddi olaylar ve hukuki durum karşısında davacının kendi bünyesinde çalıştırdığı işçisi için ödediği tazminatı davalı şirketten rücuen talep etmesine olanak yoktur. Hal böyle olunca, mahkemece davanın reddi gerekirken hatalı yorumla yazılı şekilde davanın kısmen kabulünde isabet görülmemiştir…” gerekçesi ile bozma kararı verildiği ,davacı vekilinin karar düzeltme isteminin aynı dairenin 2015/5666 Esas, 2018/467 Karar ve 19.02.2018 tarihli kararı İle reddedildiği, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/391 Esas sayılı dosyasında ise bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri kendilerini bağlayacağından ve sözleşme hükümleri gereğince davacı sorumluluğunda olan konulardan dolayı yapmış olduğu ödemeyi davalı işverenden talep edemeyeceğinden davacının talebi yerinde görülmemiştir. Ancak davacıdan tahsil edilen alacaklar, dava dışı işçinin sadece davacı nezdindeki çalışmasını değil varsa diğer alt işverenler nezdindeki çalışmasını da kapsıyorsa, davacının sorumluluğu kendi alt işveren dönemine isabet eden işçilik alacakları ile sınırlı olacağından, davacı varsa kendi dönemi dışındaki ödemeleri diğer alt işverenlerin varlığı halinde ancak onlardan talep edebilir. Açıklanan nedenlerle, sözleşme hükümleri gereğince alt işveren dava dışı işçiye ödediği bedeli davalı şirketten talep edemez. 4857 sayılı İş Kanunun 2/6. maddesinde, asıl işveren – alt işveren açıklanmış ve bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işverenle birlikte sorumludur hükmüne yer verilmiştir. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül söz konusudur. Asıl ve alt iş verenler dava dışı işçiye karşı müteselsilen sorumludur. Bu düzenleme işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla alınmıştır. Sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt iş veren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, TBK ve sözleşme hükümleri esas alınacaktır. Bu sebeple taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu konudaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Bu durumda yukarıda ifade edildiği gibi serbest iradeleri ile yaptıkları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacaktır. Açıklanan nedenlerle, gerek iş kanunu ve gerekse de iş Kanununda değişiklik getiren 6552 sayılı yasanın ilgili maddeleri işçi alacağını korumaya yönelik olup, alt ve üst işveren arasındaki uyuşmazlıklarda taraflar arasında gerçekleştirilen sözleşme hükümleri esas olduğundan ve sözleşme şartlarına göre işçi alacaklarından işverene karşı davacı alt işveren sorumlu olduğundan taraflar arasında görülen emsal karara dair Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda verilen red kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir. ( örnek, Yargıtay 13.HD‘ sinin 2015/7554 Esas, 2015/32409 karar ve 10.11.2015 tarihli ilamı). Açıklanan nedenlerle ve özellikle taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşmenin eki olan hizmet işleri genel şartnamesinin altıncı bölümünde yer alan 38. maddesi ve tarafları aynı olan dosya ile ilgili emsal Yargıtay bozma ilamı ve 6098 sayılı TBK’nın sözleşme hükümleri çerçevesinde, mahkeme hükmünün isabetli olduğu sonucuna varıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi aşağıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/686 Esas, 2018/826 Karar ve 13.11.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-/b.1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 44,40 TL harcın mahsubu ile 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.02/06/2022