Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/675 E. 2019/893 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/675 Esas
KARAR NO : 2019/893
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 26/11/2018
NUMARASI : 2018/1099 ESAS
DAVA : ALACAK (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/05/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 20.11.2018 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin … tarafından kurulduğunu, kurucunun Türkiye’de şeker hastalarının cerrahi yöntemler ile metabolik cerrahi ameliyatını yapabilen ilk cerrah olduğunu, davalı şirketin yetkilisi olan diğer davalının şeker hastası olup müvekkili şirket tarafından cerrahi ameliyatının yapıldığı hastalardan biri olduğunu, davalı şirket yetkilisinin müvekkili şirkete danışmanlık hizmeti sunma teklifinde bulunduğunu, bunun üzerine taraf şirketleri arasında danışmanlık hizmet sözleşmesinin imzalandığını, davalının aşırı güven verici hileli davranışları neticesinde müvekkilinin güvenini kazandığını, devamında taahhüt ettiği işleri yapmak adına çeşitli sebepler ile avans ve patent başvuru ücretleri istediğini, müvekkilinin duyduğu güven ile patent masrafları ve başvuru ücretleri adı altında bildirilen tutarları davacı şirket hesabına ödediğini, davalının hile ve desiselerle müvekkilini dolandırarak kendi şahsına para kaçırdığını, devam eden süreçte hukuki ve cezai yaptırım ile karşılaşacağının farkına vararak müvekkili şirket yetkilisinden özür dilediğini ve iade edeceğini vaad ederek üzerini örtmek istediğini, davalının kurum ve kişilere resmi olarak ödenmesi gerektiğini beyan ettiği tutarları müvekkilinden talep ettiğini ve müvekkili tarafından davalılara toplam 444.016,50 TL ödemenin gerçekleştirildiğini, yaptıkları araştırmaya göre müvekkilinin gönderdiği bu paraların şirketin paravan olarak kullanılmak üzere diğer davalı tarafından kullanılmış olduğunu belirterek, sözleşme kapsamında ödenen bedellerin müştereken ve müteselsilen tahsiline davalılar adına kayıtlı gayrimenkuller üzerine devir ve temliki önler nitelikte İİK 257. Ve HMK 389. Maddeleri gereğince ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir veya ayrı ayrı ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulmasını, teminatsız olarak karar altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkeme, 26/11/2018 tarihli ara kararı ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Ara karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, dava dilekçesinde ki iddiaları tekrar etmiş ve somut uyuşmazlıkta, HMK’nun 390. Maddesi kapsamında yaklaşık ispatın mevcut olduğunun ihtiyati tedbir koşullarının sağlandığını, yaklaşık ispatın ölçütlerinin belli olduğunu, yaklaşık ispat yerine adeta davada kesin hüküm vermeye yeterli kanaatin oluşması şartının aranmasının hatalı olduğunu, ihtiyati haciz talebinin alacağın yargılamayı gerektirdiği bahisle reddedilmesinde hukuka ve mantığa aykırı olduğunu iddia ederek mahkemenin ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasını ve ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, hizmet sözleşmesi kapsamında ödendiği iddia edilen bedellerin sözleşmenin ifa edilmemesi nedeni ile tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava değerini dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000,00 TL olarak göstermiş ve bu bedel üzerinden davasını açmıştır. İhtiyati Tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ” Geçici Hukuki Korumalar ” üst başlığını taşıyan onuncu kısmının 389 vd maddelerinde düzenlenmiştir.389. maddede ihtiyati tedbirin şartlarına yer verilmiş, son cümlede ise, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. HMK 389. Maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararının verilebileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 390/3. Fıkrasında ise tedbir talep eden tarafın davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu ifade edilmiştir. Somut olayda, davacının ihtiyati tedbire konu etmiş olduğu davalılar adına kayıtlı gayrimenkuller dava konusu olmadığından HMK 389. Maddesi anlamında ihtiyati tedbir kararı verilmesi tek başına mümkün değildir. Ancak davacı vekili dava dilekçesinde ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir verilmesini de talep etmiş bulunduğundan söz konusu her iki talebin birlikte değerlendirilmesi uygun olacaktır. İhtiyati haciz ise İİK 257. Maddede düzenlenmiştir. Söz konusu madde de rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği ifade edilmiştir. Aynı maddenin 2. Fıkrasında ise vadesi gelmemiş borçtan dolayı, borçlunun muayyen yerleşim yerinin olmaması, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa ihtiyati haczin istenebileceği belirtilmiştir. İİK 258/1. Fıkrasında alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda davacı tarafça dava dilekçesinde ki iddialarına istinaden bir kısım dekont örnekleri ve sözleşme örneği dosyaya ibraz etmiş olmasına rağmen, gerek HMK 390. Maddede ki yaklaşık ispat şartı, gerekse İİK 258. Maddede ki kanaat getirecek delillerin gösterilmiş olduğundan ve ihtiyati haciz kararının şartlarının oluştuğundan söz etmek mümkün görülmemektedir. Her ne kadar talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile reddi yerinde değil ise de söz konusu kabul şekli sonuca etkili görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacının sözleşmenin ifa edilmediği iddiasına istinaden açmış olduğu davada talep ettiği ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir mahiyetindeki ihtiyati haciz şartlarının dosya kapsamına göre oluşmadığı ve bu anlamda mahkemece sonuç olarak talebin reddine dair verilen hüküm usul ve yasaya uygun görüldüğünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1099 Esas sayılı derdest dosyasında verilen 26/11/2018 tarihli ara karar usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin ara karara yönelik yapmış olduğu istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan asli müdahilin peşin olarak yatırmış olduğu toplam 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,3-Davacı vekilinin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerini kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-f bendi ile aynı yasanın 391/3.fıkrası gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/05/2019