Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/67 E. 2022/256 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/67 Esas
KARAR NO: 2022/256
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI: 2014/337 Esas, 2018/730 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında 03/08/2007 tarihinde 18 ay süreli 9 adet yapı denetim hizmet sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirketin proje denetim hizmetini yerine getirdiğini, 9 adet yapı ruhsatının alınmasını sağladığını, davalının bu ruhsatlara istinaden inşaatı yapmaya başladığını, ancak davalının yapı denetim sözleşmelerini inşaatlar %10 seviyede iken Beyoğlu … Noterliğinin 07.03.2008 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile tek taraflı ve haksız nedenlerle feshettiğini, Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliğine göre yapı denetim kuruluşları ile personel için denetim yapabilecekleri alanın belli m2 inşaat ile sınırlı olduğunu, davalı ile akdedilen 11 sözleşme için toplam 6.613,00 m2 oranında yeni iş alma imkanının ortadan kalktığını, davalı tarafından % 10 seviyede iken sözleşmeler feshedildiğine göre, her bir yapı için % 90 hakediş bedeli kadar zararların mevcut olduğunu, 98.021,78 TL hakediş bedelinden 2.400,00 TL tutarındaki deney ve yol masrafı düşüldüğünde 95.621.78 TL tutarında kar kayıplarının olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL + KDV maddi zararın dava tarihinden itibaren değişen oranlarda uygulanacak reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 11.06.2013 tarihli dilekçesi ile dava değerini 102.833,37 TL artırdıklarını belirterek 112.833,70 TL zararın dava tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yapı denetim sözleşmelerinin haklı olarak feshedildiğini, yapı denetim hizmetinin gereği gibi yerine getirilmediğini, feshin ilgili Bakanlık tarafından onaylandığını, yapı denetim sözleşmelerinin istendiği zaman sona erdirilebileceğini, davacının inşaattaki gerçekleşme oranında ücrete hak kazandığını, fesihten sonra kalan işler nedeniyle ücret ve zarar tazmininin söz konusu olmadığını, fesih sonrası seviye tespiti ile davacının oluşan hak edişinin ödendiğini, davacının başka bir alacağının kalmadığını, davalı şirket ile müvekkili şirketin içinde bulunduğu grup şirketlerinden kaynaklı başkaca ihtilafları nedeni ile davanın açıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, bilirkişi raporuna göre; sözleşmelerin haksız olarak feshedildiği, benzer hadise kapsamında alınan Yargıtay emsal kararında da belirtildiği üzere davacının aynı şartlardaki yapı denetim işini ne kadar sürede bulabileceği belirlenerek bu süre içerisinde mahrum kaldığı ücrete hak kazandığının kabulü gerekeceği, bu bağlamda yapılan tespite göre davacının serbest piyasa koşullarına göre benzer nitelikte bir işi alabilmesi için geçecek ortalama makul sürenin 4 ay olduğunun ifade edildiği, teknik incelemeye göre 4 aylık makul süre dahilinde zaruri harcamalar düşüldükten sonra ve yapı denetim hizmetinin ifa edilmiş olması halinde elde edilebilecek net kar miktarının toplamda (bitirilen işin oranlanması suretiyle % 10 üzerinden) 8.059,30 TL olduğu, bunun yanında yine bu 4 aylık makul süre içerisinde davacının yapmak zorunda olacağı harcama tutarının da zarar istemine dahil edilmesi gerektiği takdir edilerek ve teknik yönden 22/05/2015 tarihli bilirkişi heyeti ek raporuna itibarla iş bu miktarın ise 9.802,18 TL olacağı, yapılan ıslah dikkate alınarak davacının neticeden davalıdan talep edebileceği zarar kalemleri toplamının 17.861,48 TL olduğu gerekçesi ile davanın KISMEN KABULÜ ile; 10.000,00-TL’sinin dava tarihi olan 16/07/2009, 7.861,48-TL’sinin ıslah tarihi olan 11/06/2013’den işleyecek avans faizi ile birlikte olmak üzere toplam 17.861,48-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde taraflarca istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin feshin haksız olduğu konusundaki tespitinin yerinde olduğunu, ancak zarar tespitinde yerel mahkemenin 22.05.2015 tarihli (tarih 22.12.2015 olması gerekmektedir.) 2. Ek bilirkişi raporuna itibar ederek 17.861,48 TL üzerinden davayı kabul etmesinin dosya içerisindeki tüm rapor ve deliller değerlendirildiğinde hakkaniyete aykırı haksız ve mesnetsiz olduğunu, bilirkişi kök raporunda müvekkili şirket zararının 112.833,70 TL olduğunun tespit edildiğini, ıslahın bu bedel üzerinden yapıldığını, 05.05.2014 tarihli bilirkişi ek raporundaki tespitlere itiraz edildiğini, bilirkişileirn 4 aylık makul süreyi hangi esaslara göre belirlediğinin belli olmadığını, tespitlerin soyut olduğunu, 22.12.2015 tarihli 2. Ek raporunda hukukçu bilirkişinin ilgili yönetmelik gereği davacı tarafın yeni bir iş alma imkanının tamamen ortadan kalkıp kalmadığının teknik bilirkişilerce tespit edilmesi gerektiğini, davacı itirazında haklı ise (ki ilgili yönetmelik hükmü incelendiğinde haklı olduğu düşünülmektedir) davacının kök raporda hesaplanmış kar mahrumiyeti tutarının tamamına hak kazanması gerektiği yönünde görüş bildirdiğini, müvekkilinin aynı bölgeden iş alma imkanının olmadığına ve iş alamadığına yönelik 15.07.2014 tarih ve 4064 sayılı Düzce Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün yazısı ve kota durumuna ilişkin 16.06.2014 sayılı dilekçe ekindeki yazı ve beyanların bilirkişi raporunda zikredildiği ancak raporda dikkate alınmadığını, yerel mahkemenin yargılama süresinde kendi içerisinde çelişkili 3 rapora yönelik taraf itirazlarını değerlendirerek farklı bir heyetten bilirkişi raporu alınmasına karar verdiğini, yinede eskiye dönüm önceki bilirkişi raporuna göre karar verdiğini, son alınan 21.08.2017 tarihli bilirkişi raporunda ki tespitlerin davada ki haklılıkarını teyit ettiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davada davacı tarafın, haksız fesih nedeniyle kotasının boşaldığını ve yeni iş alma imkanının ortadan kalktığını savunarak zarara uğradığını ileri sürdüğünü ve davasını da bu temele dayandırdığını, davacının iddiasını ispat edemediğini, bahsi geçen fesih olmasaydı, davacı … şirketinin yapmak zorunda kalacağı masraf miktarı olan 9.802,18 TL’nin zararına eklenmesi, değil, aksine sözleşme fesih edildiğinden ve firma artık bu masrafları yapmaktan kurtulduğu için alacağından indirilmesi gerektiğini, konu ile ilgili emsal yargıtay ilamı bulunduğunu, mahkemenin hükme esas aldığı 22.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda hatalı bir belirleme ile önce firmanın 4 aylık makul süre için sözleşme ifa edilmiş olsa idi elde edebileceği net kar ve gelir olarak 8.059,30 TL hesaplandığını, ardından buna bir de benzer bir işi alabilmesi için geçecek 4 aylık süre içindeki firma giderleri olarak da toplam hakkediş bedelinin %10’u şeklinde içeriği, temeli ve dayanağı belli olmayan bir firma gideri adı altında 9.802,18 TL tazmin tutarı eklendiğini, bu durumun mükerrerlik oluşturduğunu, bu konudaki mahkeme gerekçesinin çelişkili olduğunu, davanın ancak 8.059,30 TL için kabul edilebileceğini, akdedilen sözleşmenin tarafların kendi iradeleri ile isteğe bağlı yapılan bir sözleşme türü olmadığını, Yapı Denetim sözleşmelerinin aktedilmesinde ve tüm hükümlerinde taraflar kendi bağımsız koşulları ile bu sözleşmeleri yapamamakta, gerek çalışma usul ve esasları, gerek taraf yükümlükleri ve gerekse ücretin tarafların özgür iradelerine bırakılmadığını, Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca çıkarılan Yapı denetim Uygulama Yönetmeliğine göre denetimin nasıl yapılacağı ve ücretin nasıl ve ne miktarda ödeneceğinin belirlendiğini, başkasının kuralları ile yapılmak zorunda bırakılan bir sözleşmeden dönme isteğinin, uygun olmayan zaman kavramı ile ele alınarak müspet zararın tazmini ile cezalandırılmasının hukuki olmadığını, sözleşmenin 4708 sayılı yasaya uygun olarak feshedildiğini, fesih anına kadar gerçekleşen seviyelere ilişkin tüm ücretlerin de ödendiğini davanın reddi gerektiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, taraflar arasında düzenlenen yapı denetim sözleşmeleirnin süresinden önce feshedilmesi nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararın tazmini istemine ilişkindir. Sözleşme ilişkisi yanlar arasında çekişmesiz olup, uyuşmazlık feshin haklı olup olmadığı, davacının zararının bulunup bulunmadığı ve miktarı noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 17.05.2013 tarihli bilirkişi heyet raporunda; taraflar arasında 03.08.2007 tarihinde 9 adet Yapı Denetim Hizmet Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme gereğince davacının, yapı sahibi davalıya ait Düzce İli, Düzce 2. Organize Sanayi Bölgesi adresindeki arsa/arazi üzerine yapılacak bodrum katlar hariç yapının projelerine, ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılması konusunda denetim görevini üstlendiği, sözleşmeye göre hizmet süresinin, sözleşmenin imzalandığı 03.08.2007 tarihinden yapı kullanma izninin alındığı tarihe kadar geçen süre olduğu, yapının bitirilmesi için öngörülen sürenin 18 ay olduğu, yapı ruhsatı alındıktan sonra 2 yıl içinde inşaata başlanılmadığı veya başlanıldığı halde 5 yılda bitirilemediği durumlarda, bu sözleşmenin herhangi bir ihtara gerek, kalmaksızın kendiliğinden sona ereceğinin kararlaştırıldığı, davalının Beyoğlu … Noterliğinin 07.03.2008 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarı ile “Yapı denetimi uygulama usul ve esasları yönetmeliğinin 6. maddesinde yapım aşamasında beton dökümünün, yapı denetim kurulusunun yardımcı elemanlarının gözetiminde döküleceği hükmüne havi olduğu, ayrıca yapı denetim kuruluşunun ruhsat ve eklerine aykırı iş yapan işçi ve ustanın durumunu ilgili idareye bildirmekle yükümlü olduğu, bu yükümlülüklerin tam ve gereği gibi yerine getirilmediği gibi bahsi geçen binanın yapım aşamasında yapıyı inşa eden kuruluştan çeşitli defalar uyarılar alındığını, yapının yapı denetim elemanlarınca hiç veya gereği gibi denetlenmediği ve görevin yasalarda belirtilen şekilde ve özenle yerine getirilmediği, binanın yapımı aşamasında Yapı Denetim hizmetini hiç ve gereği gibi yerine getirilmediği, inşa sahasında gözetim elemanlarının inşaatı gözetir ve denetler biçimde bulundurulmadığı, hem yasa hükümlerine ve hem de sözleşme hükümlerine aykırılıklar” sebebi ile 9 adet sözleşmenin feshedildiği, davacının inşaat seviyelerini %10 seviyesine getirdiği, tutanakların idare tarafından onaylandığı, davacının toplam hakediş tutarının 9.229.92 TL+ 1.661.39 TL KDV = 10.891.31 TL olduğu, sözleşme ifa edilmiş olsaydı davacının KDV dahil 112.833.70 TL hak edişten mahrum kaldığı, ancak davacının sözleşmenin fesih tarihi sonrasında Yapı Denetimi Uygulama Yönetmenliğine göre yapı denetimini üstlendiği inşaat alanının ne kadar olduğu ve davalıya ait inşayı alanı dışında ne kadar inşaatın yapı denetim görevini üstlendiği ile ilgili dosyasında bilgi ve belge bulunmadığından bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılamadığı, davalının fesihinin geçerli bir nedene dayanmadığı belirtilmiştir. 05/05/2014 tarihli ek bilirkişi raporunda; fesih sonrasında Yapı Denetimi Uygulama Yönetmenliğine göre davacı firmanın yapı denetimini üstlendiği inşaat alanı miktarı ile davalıya ait inşaat alanı dışında da ne kadar miktarda inşaatın yapı denetim görevini üstlendiğine ilişkin kota bilgileri dosyasındaki bilgi ve belgelerden tespit edilemediğinden, firmanın yapı denetim kotası ile ilgili olarak daha önce de herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılamadığı, davacı vekilinin 14.01.2014 havale tarihli dilekçesi ekinde sunmuş olduğu, İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından düzenlenmiş bulunan 30 12 2013 tarih ve … sayılı yazı içeriğinde davacı firmanın yapı denetim miktarına ilişkin kota bilgilerinin temin edilemediğinin belirtildiği, Yargıtay 11. Hukuk Daeiresinin 2012/4077 E 2013/7550 K sayılı ilamında belirtilen gerekçeye göre her ne kadar davacı firmanın sözleşmenin feshi tarihinden itibaren geçen süreç içerisindeki kota bilgilerine ulaşılamamış ise de, serbest piyasa koşullarında davacının benzer iş miktarını alabilmesi için geçmesi gereken makul sürenin 4 ay civarında olduğu, kaldı ki diğer taraftan da davacının davalı ile yapmış olduğu yapı denetim hizmet sözleşmeleri kapsamında görevinin tamamını ifa etmiş olması durumunda elde edeceği net kar tutarının da % 10 oranı ile sınırlı olacağı, buna göre, davacının benzer iş miktarını alabilmesi için geçmesi gereken 4 aylık makul süre içindeki zaruri gider ve harcamaları ve gerekse davacının sözleşme kapsamında yapı denetim hizmet bedelini ifa etmiş olması durumunda elde edeceği net kar ve gelirin 8.059,30 TL olarak hesap ve tespit edildiği ifade edilmiştir. Aynı heyet 22.12.2015 tarihli 2. Ek raporlarında; davacı, davalı ile yapmış olduğu toplam 9 adet Yapı Denetim Hizmet Sözleşmesi kapsamında inşaatlar için düzenlenmiş olan İnşaat Ruhsatlarını imzalamak suretiyle sözleşme gereği proje denetimi ve ruhsat alımı ile ilgili % 10 oranındaki hizmet bedeline hak kazandığı ve bunun tutarı olan KDV dahil 10.891,31 TL ücretin davalı tarafından davacıya ödendiği, davacının toplam hakediş bedelinden yapılmayan masraflar düşülerek, kalan hakedişin tamamının zarar olarak talep edildiği, ancak kalan inşaatın yapılmaması nedeniyle davacının yapmadığı yani harcamadığı [mühendis ücreti, yol masrafı, laboratuvar deney masrafları) göz önüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği, davacının kalan ancak yapmadığı yapı denetim hizmet bedeli tutarı olan brüt 112.833,70 TL’den serbest piyasa koşullarında elde edebileceği toplam net kar tutarının (yani yapılmaktan kurtulunan masraflar düşüldükten sonraki kar tutarının), davacı tarafından talep edilebilecek meblağ olması gerektiği, esasen, bu çerçevede yapılan değerlendirmenin 05.05.2014 tarihli ek raporda ayrıntılı olarak hesaplandığı, serbest piyasa koşullarında davacının benzer iş miktarını alabilmesi için geçmesi gereken makul sürenin 4 ay civarında olduğu ve davacının davalı ile yapmış olduğu yapı denetim hizmet sözleşmeleri kapsamında görevinin tamamını ifa etmiş olması durumunda (tüm masraf ve harcamalar hariç) elde edeceği net kar tutarının da % 10 oranı ile sınırlı olacağı, buna göre, davacının benzer iş miktarını alabilmesi için geçmesi gereken 4 aylık makul süre içindeki zaruri gider ve harcamaları ve gerekse davacının sözleşme kapsamında yapı denetim hizmet bedelini ifa etmiş olması durumunda elde edeceği net kar ve gelirin 8.059,30 TL olduğu, diğer taraftan, daha önce belirtildiği halde sehven hesaplanmayan ve davacının benzer nitelikte bir iş alabilmesi için serbest piyasa koşullarında geçecek makul süre olarak belirlenen 4 aylık süre içindeki davacı firma giderlerinin ise, yine hakediş bedelinin % 10’u oranında olacağı tespit edilmiş olup, bunun da rapor içeriğindeki hesapta belirtildiği üzere 9.802,18 TL olduğu, buna göre davacının talep edebileceği toplam kar mahrumiyeti ve masraf tutarının; 8.059,30 TL + 9.802,18 TL = 17.861,48 TL olabileceği belirtilmiştir. Mahkemece farklı bir heyetten daha bilirkişi raporu alınmıştır. 21.08.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; gelir kaybı konusunda daha önce hazırlanan 17.5.2013 tarihl kök raporundaki hesabın doğru olduğu, 112.833,70 TL ile ilgili hesabın hesaplama usulünün inşaat uygulaması gerekleriyle uyumlu olduğu, kök raporda davacının fesih sebebiyle yapmaktan kurtulduğu teknik giderlerin hesaplaması yapılmışsa da, somut olaya tatbiki gereken 818 sayılı BK’nun 98/II hükmünün uygulaması ile ulaşılan BK md. 42, 43/1 ve 44/1 ahkâmının işaret ettiği metotla ulaşılacak meblağın sadece bununla sınırlı olmasının düşünülemeyeceği, davacının ciroda %25 düşme olmasının tatbikat ve teamülle uyumlu olduğu, bu durumda davacının sözleşmeler ifa edilmiş olsaydı 84.625, 28 TL gelir elde edeceğini, gelir (ciro) üzerinden % 20 oranında Kurumlar Vergisi ödemek mevkiinde kalacakken bundan da kurtulduğu nazara alınırsa, davacının somut çekişmede talep edebileceği tazminat tutarının 67.710, 22 TL olarak tecessüm ettiği belirtilmiştir. Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 17.04.2013 tarih, 2012/4077 E. 2013/7550 K. Sayılı ilamında; “…Mahkemenin karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunun 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 96. maddesi uyarınca, alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifade edemediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan doğan zararı tazmine mecburdur. Anılan yasa maddesi gereğince, yapı denetim sözleşmesini haksız feshettiği sabit olan davalı, davacının zararını tazminle mükelleftir. Bununla birlikte 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 325. maddesi “İş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmağa mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti istiyebilir. Şu kadar ki, işi yapmadığından dolayı tasarruf ettiği yahut diğer bir iş ile kazandığı ve kazanmaktan kasten feragat eylediği şeyi mahsup ettirmeğe mecburdur.” hükmünü haiz olup, BK’nın 98. maddesi delaletiyle BK’nın 44. maddesi gereğince de davacı taraf zararının artmasını önlemek için gerekli tüm önlemleri almalıdır. Adı geçen yasa maddeleri uyarınca, tazminat talep etme hakkı bulunan davacının aynı şartlardaki yapı denetim işini ne kadar sürede bulabileceği belirlenerek, bu süre içinde mahrum kaldığı ücrete hak kazandığının kabulü gerekir. Ancak bu husus hakimin özel bilgisiyle halledebileceği bir durum olmadığından mahkemece bu konuda bilirkişiler aracılığıyla inceleme yapılarak, bilirkişilerden ek rapor alınması sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş; kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile ilk derece mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Somut davada, sözleşme davalı tarafından haksız olarak feshedildiği, serbest piyasa koşullarında davacının benzer iş miktarını alabilmesi için geçmesi gereken makul sürenin 4 ay olduğu, bu süre içinde mahrum kaldığı ücretin 17.861,48 TL olduğu, 22.12.2015 tarihli 2. Ek raporlarındaki hesap yönteminin emsal Yargıtay ilamına ve dosya kapsamına uygun olduğu, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, tarafların istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince tarafların istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin alınan 269,00 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 188,30 TL harcın karar kesinleştiğinde istem halinde davalıya İADESİNE, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/03/2022