Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/629 E. 2022/624 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/629 Esas
KARAR NO: 2022/624
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI: 2016/251 Esas, 2018/76 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında düzenlenen 2012 Haziran tarihli sözleşme ile müvekkili şirketin davalıya güvenlik hizmeti verdiğini, davalının 15/01/2016 tarihli fesih ihtarnamesi ile personel ücretlerinin müvekkiline brüt ücretler üzerinden ödenmesine rağmen müvekkili şirketin personeline asgari ücret üzerinden ödeme yaptığı gerekçesiyle sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini, ancak sözleşmenin 6. maddesinde personele asgari ücret ödeneceğinin kararlaştırılması nedeniyle personele ödenen ücrette sözleşmeye aykırı bir durum bulunmadığını, kaldı ki sözleşmenin 4. maddesi uyarınca personele ödenmesi kararlaştırılan ücretin ödenmemesi ve davacının bundan zarar görmesi halinde zararın müvekkili tarafından tazmin edilmesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 8. maddesinde yazılı ihtara rağmen tarafların yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde fesih imkanı tanınmasına rağmen davalının daha önce yazılı ihtarı da bulunmadığını, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle 8. maddeye göre fesih nedeniyle verilen müvekkilinin zarar ve ziyanının tazmini, ayrıca aylık hizmet bedelinin 10 katı tutarında cezai şart ödenmesi gerekeceğini belirterek uğranılan zararlardan şimdilik 1.000,00 kar mahrumiyeti zararı ile 10.000,00 TL cezai şartın fesih tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 22/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile; kar mahrumiyeti yönünden tazminatın eksik hesaplandığını ve bu konudaki haklarının saklı olduğunu belirterek tazminat taleplerini kar mahrumiyeti yönünden 9.368,00 TL’ye, ceza-i şart yönünden ise 193.897,00 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; taraflar arasında 01/07/2014-01/07/2015 ikinci ve 01/07/2015-01/07/2015 tarihli üçüncü bir sözleşme daha yapıldığını, davacının geçerliliği bulunmayan 01/06/2012-01/06/2014 tarihli sözleşme hükümlerine dayandığını, davacının cezai şart ve tazminat talebine dayanak yaptığı maddenin, sonradan yapılan iki sözleşmede de yer almadığını, müvekkilinin davacıya personel maaş ödemelerini brüt ücretler üzerinden yapmasına rağmen, davacının personele asgari ücret ödediğini, bu hususta toplantı yapılması taleplerinin karşılanmadığını, davacının maaş ödemelerindeki farkı lehine kullandığını, müvekkilinin güvenlik hizmetini gören davacı çalışanlarının üst işvereni olup bu sıfatla çalışanlara karşı sorumlu olduğunu, maaş ödemelerindeki fark nedeniyle SGK nezdinde zarara da uğradıklarını, müvekkilinin BK’nın 435 maddesi gereği haklı nedenle sözleşmeyi feshettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece; sözleşmeye göre mahrum kalınan beş aylık süre için belirlenen ortalama satış tutarı üzerinden karlılık oranına göre hesaplanan kar kaybı tutarının 9.368,21 TL olarak hesaplandığı, fesih döneminde geçerli son sözleşmede ilk sözleşmede yer alan fesih ve cezai şart başlıklı maddeye yer verilmediğinden cezai şart talep edilemeyeceği gerekçesiyle davacının kar mahrumiyeti talebinin kısmen kabulü ile 9.368,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının cezai şart talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; mahkemenin kar mahrumiyeti talepleri yönünden davanın kısmen kabulüne karar vermişse de bu taleplerinin ıslah edilen tutar dikkate alındığında tamamen kabul edildiğini, ancak rapora itirazlarında belirttikleri üzere kar mahrumiyeti alacaklarının eksik hesaplandığını, ilk sözleşmenin bitiminden sonra yapılan sözleşmelerin ilk sözleşmenin yerine geçmediğini ve asıl sözleşmeyi ortadan kaldırmadığını, sonradan yapılan sözleşmelerde 2012 tarihli ilk sözleşmeyi ortadan kaldıracak irade beyanı bulunmadığını, 2014 ve 2015 tarihli sözleşmelerin 5188 Sayılı Yasa ve Yönetmelik gereği sözleşmenin devam ettiğini göstermesi bakımından düzenlendiğini, bu nedenle 2012 tarihli sözleşme hükümlerinin geçerli olduğunu ve cezai şartın hesaplanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili, istinaf talebinin reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, sözleşmenin haksız feshi iddiasına dayalı kar mahrumiyeti ve ceza şart tazminatı ödenmesi talebine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında düzenlenen 01/06/2012-01/06/2014, 01/07/2014-01/07/2015 ve 01/07/2015-01/07/2015 süreli sözleşme kapsamında davacı güvenlik şirketinin davalıya güvenlik hizmeti verdiği, davalının 15/01/2016 tarihli fesih ihtarnamesi ile personel ücretlerinin davacı güvenlik şirketine brüt ücretler üzerinden ödenmesine rağmen davacı şirketin personeline asgari ücret üzerinden ödeme yaptığı gerekçesiyle sözleşmeyi tek taraflı feshettiği, bunun üzerine davacının sözleşmenin haksız feshedildiğini iddiasıyla kar mahrumiyeti ve cezai şart ödenmesi için bu davayı açtığı görülmektedir. Mahkemece, 9.368,00 TL kar mahrumiyeti tazminatının davalıdan tahsiline, davacının cezai şart tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiş, davacı vekili hükmü istinaf etmiştir. 1-Davacının kar mahrumiyeti yönünden ıslahla talebini 9.368,00 TL’ye yükselttiği ve mahkemece bu miktarın tamamına hükmedildiği halde, hükümde bu alacak kalemi yönünden “davanın kısmen kabulüne” karar verilmesi yazım hatasına dayalı maddi hata niteliğinde olup mahkemece her zaman düzenlenebilecek niteliktedir. 2-Davacının cezai şart talebi yönünden yapılan incelemede ise; Taraflar arasında güvenlik hizmeti verilmesine dair sözleşme bulunduğu ve davacının güvenlik hizmeti verdiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. İstinafa konu edilen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenen 01/07/2014-01/07/2015 ve 01/07/2015-01/07/2015 süreli sözleşme ile 01/06/2012-01/06/2014 tarihli ilk sözleşmenin geçerliliğini yitirip yitirmediği, bu kapsamda ilk sözleşmedeki fesih ve cezai şarta ilişkin hükümlerin somut olaya uygulanıp uygulanmayacağı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesinde alınan bilirkişi heyeti rapor ve ek raporunda; ikinci ve üçüncü sözleşmelerde ilk sözleşmenin devam ettiği yönünde açık bir şerhe rastlanmadığı, ikinci ve üçüncü sözleşmelerde yer alan ” 5188 Sayılı Kanunun 5inci, yönetmeliğin 10 uncu maddesi gereği düzenlenmiştir” ibaresinin, ilk sözleşmenin devam ettiği sonucunu doğurup doğurmayacağı konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu, fesih haksız sayılırsa cezai şart ödenmesi gerektiğine karar verilirse cezai şart miktarının 193.897,70 TL olduğu belirtilmiştir. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesine göre “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.'” Sözleşmenin yorumunda amaç, sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir. Taraflar arasında düzenlenen 2012 Haziran tarihli sözleşmenin 6. maddesinde, sözleşmenin süresi 01/06/2012-01/06/2014 tarihi olarak belirtilmiş, sürenin bitiminden itibaren 2 ay önce feshedilmediği takdirde sözleşmenin bir yıl için yenilenmiş sayılacağı kararlaştırılmıştır. Aynı sözleşmenin 8. maddesinde haksız fesih halinde aylık ücretin 10 katı tutarında tazminat ödeneceği kararlaştırılmıştır. Sonradan düzenlenen 01/07/2014-01/07/2015 ve 01/07/2015-01/07/2015 süreli sözleşmelerde ise cezai şarta ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır. Davacı taraf, sonradan yapılan sözleşmelerin ilk sözleşme hükümlerini ortadan kaldırmadığını ileri sürmüşse de, 01/07/2014-01/07/2015 ve 01/07/2015-01/07/2015 süreli sözleşmelerde ilk sözleşme hükümlerinin geçerli olduğuna dair bir irade beyanı bulunmamaktadır. Taraflar, ilk sözleşmenin süresinin bitiminden 2 ay önce fesih bildiriminde bulunmayarak ilk sözleşmeyi yenileme imkanı bulunmasına rağmen, iradelerini yeniden sözleşme düzenlemek yönünde kullanmışlardır. Tarafların serbest iradeleri ile kararlaştırdığı sözleşme hükümlerinin tarafları bağlayacağı açık olup, son yapılan sözleşmede 01/07/2015-01/07/2015 süreli sözleşme cezai şarta dair bir hüküm bulunmadığından davacının süresi dolan sözleşme hükümlerine göre cezai şart talep etmesi mümkün değildir. Diğer taraftan ikinci ve üçüncü sözleşmelerde yer alan ” 5188 Sayılı Kanunun 5inci, yönetmeliğin 10uncu maddesi gereği düzenlenmiştir” ibaresi bulunmakla birlikte, sözleşmede yer alan şerhe ilişkin mevzuat hükümleri, ilgili güvenlik hizmeti ve personelin valiliğe bildirilmesine ilişkin olup anılan şerhten ilk sözleşmenin devam ettiği yönünde bir sonuçta doğmamaktadır. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/251 Esas, 2018/76 Karar ve 15/02/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/05/2022