Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/538 E. 2022/615 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/538 Esas
KARAR NO: 2022/615
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2017/271 Esas, 2018/392 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 17/03/2017 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin davalının talebi üzerine yaptığı matbaacılık hizmetlerinden dolayı davalıdan alacaklı olduğunu, takip tarihi olan 27/02/2017 tarihi itibariyle alacağın varlığı ve 82.454,30 TL lik tutarının davalı tarafından verilen itiraz dilekçesi ile kabul ve ikrar edildiğini, taraflar arasında borcun ertelenmesi yada taksitlendirme ile ilgili hiçbir anlaşma yada karşılıklı mutabakat olmadığını, davalı tarafça hizmetlerin bedelinin ödenmediğini, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin ortada olduğunu, davalının ödememe konusundaki ısrarı üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında İcra takibi başlatıldığını davalının takibe itiraz ettiğini, takibin başlatılmasından sonra 09/03/2017 tarihinde müvekkili şirketin banka hesabına 22.254,30 TL tutarından havale yapıldığını, takibe yapılan itirazın haksız olduğunu, borçlunun yapmış olduğu ödemenin icra dairesi tarafından yapılacak hesaplamalarda ödeme olarak nazara alınacağını iddia ederek, borçlu tarafından yapılan harici ödeme tutarı nazara alınarak müvekkili şirketin ödenmeyen hak ve alacakları yönünden icra takibine yapılan itirazın iptaline, ödenmeyen müvekkili şirket alacakları yönünden takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmişitir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirket ile davacı arasında cari hesap alacağının şubat 2017 den başlamak ve Haziran 2017 den sona ermek üzere 4 eşit taksittte ödenmesi hususunda karşılıklı mutabakat sağlandığını, müvekkili şirketin davacı firmadan 2016 yılında “…” dergisinin basımı hususunda matbaacılık hizmeti aldığını, iş bu ticari iş birliginin devamı süresince taraflar arasında hizmet bedelinin ödenmesiyle ilgili herhangi bir anlaşmazlık olmadığını, hizmet bedelinin 2017 yılı Şubat ayı ile Haziran ayı arasında 5 eşit taksit şeklinde ödenmesi hususunda bizzat davacı şirket yetkilileri tarafından teklif edildiğini, nitekim takip tarihinden önce 10/02/2017 tarihinde yapılan ödemenin davacı şirket tarafından ihtirazi kayıtsız olarak kabul edildiğini, bununla birlikte 2017 döneminde müvekkili şirket ile davacı şirket arasındaki sözleşmenin sona ermesi ve müvekkilinin davacı şirketle yeni dönemde çalışmaya devam etmemesi üzerine davacının kötü niyetli olarak mutabakat hilafına hareket ettiğini, müvekkili aleyhine muaccel hale gelmeyen borç için icra takibi başlattığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında açık hesap ile yürütülen ticari ilişki bulunduğu, bilirkişi raporuna göre her iki tarafın ticari defterlerinde takip tarihi itibariyle davalının davacıya takip tutarında borçlu göründüğünün tespit edildiği, buna karşılık davalının takip konusu borcun taksitler halinde ödenmesi hususunda davacı ile şifahi olarak anlaşmaya varıldığı savunmasında bulunduğu, ancak bu hususu yazılı delil ile ispat edemediği, davalı tarafından davacı hesabına takip ve dava tarihinden sonra ödemeler yapıldığı, davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde dosyaya sunduğu mail yazışmalarının savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında ve davacı yanın muvafakati bulunmadığından delil olarak kabul edilemeyeceği, dava değeri itibariyle borcun takip tarihinden önce taksitlendirilmesine yönelik anlaşma yapıldığına ilişkin davalı savunmasının tanıkla ispatının mümkün olmayacağı, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 82.454,30-TL alacaklı olduğu, davacının takip ve dava tarihi arasında davalı tarafça yapılan ödemeyi mahsup ederek 60.000,00-TL alacak üzerinden dava açtığı gerekçesiyle, davanın kabulüne icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, takipten sonra yapılan ödemelerin infazda dikkate alınmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; müvekkili şirket tarafından takibe konu alacağın şubat 2017 den başlamak ve Haziran 2017 den sonra sona ermek üzere 4 eşit taksitle ödeneceği hususunda karşılıklı mutabakat sağlanmış olmasına rağmen davacı tarafından icra takibi başlatılması nedeniyle muaccel olmayan borca itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, müvekkili şirketin davacı firmadan 2016 yılında “…” dergisinin basımı hususunda matbaacılık hizmeti aldığını, hizmet bedelinin 5 eşit taksitle ödenmesi hususunun bizzat davacı şirket yetkilileri tarafından teklif edildiğini, müvekkili şirket çalışanlarının görüşmenin şahidi olduklarını, müvekkili şirketin icra takibine konu bedeli ödenmemesiyle ilgili olarak bir talebinin olmadığını, borca itiraz edilmesinin esas sebebinin taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak icra takibinin başlatılması olduğunu, taraflar arasında güven unsurunu esas alan müvekkili şirket tarafından takibe itiraz edilmekle birlikte anlaşma gereğince süresiz ve kesin teminat mektuplarını icra dosyasına sunarak ihtilafın taraflar arasındaki taksit anlaşmasına aykırı davranılması olduğunun ortaya konulduğunu, davacı tarafından ticari etik kurallarına aykırı davranıldığını, güven ilkesinin hiçe sayıldığını, hakkın kötüye kullanımının gerçekleştiğini, bilirkişi raporunda alınan 27/12/2016 tarihli e-posta yazışmalarının mevcut olduğunu, davacının savunmalarını bire bir tevsik ettiğini, taraflarınca dosyaya sunulan 27/12//2016 tarihli e-postanın savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesi ve davacı tarafın muvafakatının aranmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, savunmayı genişletme ve değiştirme yasağının ikinci cevap dilekçesinin verilmesiyle başladığını, ikinci cevap dilekçesinin verilmesinden sonra ortaya çıkan savunma sebeplerini ileri sürülmesinin de savunmayı genişletme ve değiştirme sayılmayacağını, bu kapsamda taraflarınca cevap dilekçesiyle takibe konu alacağın taraflar arasındaki şifahi anlaşmalar ile taksitlendirildiği bu sebeple takip tarihi itibariyle muaccel olmadığının iddia edildiğini, bilirkişi incelemesi esnasında sunulan 27/12/2016 e-postanın ise bu savunmayı tevsik eden mahiyette bir delil olduğunu bu sebeple savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, HMK 145. maddesi gereğince tarafların kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerini ancak bir delilin sonradan ileri sürülememesinin yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürelememesini ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa mahkemenin o delilin sonradan gösterilmesine izin verebileceğini, mahkeme tarafından sunulan delilin bu kapsamda değerlendirilmediğini, ayrıca dava değeri itibariyle senetle ispat kuralı çerçevesinde müvekkili şirket tarafından bildirilen tanıkların dinlenmemesini ususl ve yasaya aykırı olduğunu,HMK 202. Maddesinde istisnaya yer verildiğini, delil başlangıcı durumunda tanık dinlenebileceğini, aynı yasanın 199.maddesi gereğince e-postanın belge olduğunu, yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmesi suretiyle 21/12/2017 tarihinde sunulan tanık listesinde yer alan tanıkların dinlenmesi gerekirken dinlenmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyaya sunulan e-posta ve dinlenilmesini talep ettikleri tanıkların dinlenmesi halinde haklılıklarının ortaya çıkacağını, buna rağmen savunmanın yazılı delil ile ispat edilemediği yönünde karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; hizmet ilişkisinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında; ticari ilişkin varlığı takip konusu alacağın miktarı, takip sonrasında gerçekleştirilen ödemeler hususunda herhangi bir uyuşmazlık mevcut değildir. Uyuşmazlık; taraflar arasında takip konusu alacağın ödenmesine dair mutabakat yapılıp yapılmadığı, davalının savunmasına yönelik dosyaya ibraz etmiş olduğu e-posta yazışmasının yasal süreden sonra ibraz edilip edilemeyeceği, söz konusu e-posta yazışmasının delil olarak kabulü için davacının muvafakatına ihtiyaç olup olmadığı, delil başlangıcı olarak kabulü ve davalı tanıklarının dinlenilmesinin gerekip gerekmediği ve kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından; davacının davalı şirketin dergisinin basımı hususunda matbaacılık hizmeti aldığı, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu, davacı tarafça İstanbul … İcra müdürlüğünün … icra takip dosyasında davalı hakkında 27/02/2017 tarihinde 82.454,30 TL tutarındaki cari hesap alacağının tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu şirketin yasal süre içerisinde borca ve takibe itiraz ettiği, itirazında takip konusu alacağın müvekkili şirketin ticari defterlerinde görülmekle birlikte takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmediğini, taraflar arasında cari hesap alacağının Şubat 2017 den başlamak ve Haziran 2017 de sona ermek üzere 4 eşit taksitte ödeneceği hususunda mutabakat sağlandığını, Şubat ve Mart ayı için toplam 22.454,30 TL olarak alacaklı firmanın banka hesabına ödenmiş olduğunu belirttiği, muaccel hale gelmeyen alacağın haksız şekilde takibe konduğunu iddia ederek takibe itiraz ettiğini, davacı alacaklı tarafından İİK 67.maddesi gereğince iş bu itirazın iptali davasının yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.28/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda: davacı ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak düzenlendiği, davacı şirketin ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalı şirketten 82.454,30 TL tutarında alacağının bulunduğu, davalı şirketin ticari defterlerinde ise takip tarihi itibariyle 82.453,96 TL tutarında borcunun görüldüğü , davalı tarafın takipten sonra ödemeleri var ise de bu ödemelerin icra müdürlüğünce infaz aşamasında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davalı vekili, bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazları ile ıslah taleplerine ait 26/03/2018 tarihli dilekçe ile müvekkilinin davacıdan sezonluk olarak basımı gerçekleştirilen “…” dergisinin basımı için matbaacılık hizmeti aldığını, iş bu hizmetin karşılığını sezona yayarak ödediğini, cari hesap ekstresinde anlaşılabildiğini, dosyaya sunulan e-posta yazışmaları şifahi mutabakatın ötesinde bu husunun e- postalar ile gündeme geldiğini gösterdiğini, gerekli görülmesi halinde uyap üzerinden 27/12/2017 tarihinde sunulan tanık listesindeki tanıklarında dinlenilmesini talep ederek ayrıca cevap dilekçesindeki netice ve talep kısımını ıslah ettiklerini belirtip kötü niyetli olduğunu iddia ettiği davacı aleyhinde %20 oranında kötü niyet tazminatını hükmedilmesini istemiştir. Davalı tarafça dosyaya sunulan 27/12/2016 tarihli e-posta yazı örneğinin incelenmesinden, yazışmanın dava dışı gerçek kişiler arasında gerçekleştirildiği, e-posta da yapılan görüşmeden sonra 25.000,00 TL nakit ve 47.000,00 TL Şubat 2017 vadeli ödemelerin alındığı hassas yaklaşım için teşekkür edildiği, devamında ancak bekleyen hesap bakiyenin 204.000,00 TL olduğu, bunun 100.00,00 TL sinin geçek hafta itibariyle nakde dönmüş durumda bulunduğu zor günler geçirildiği için bu dönemde matbaa için nakit akışında önemli yer teşkil ettiği, toplantıda bahsedilen bakiyenin bu şekilde toparlanması gerektiği, en azından bir ödeme takvimi verilmesi halinde bunun bankadan fonlanıp vade farkına kendilerinin katlanarak Mart 2017-Nisan 2017- Mayıs 2017 aylarına evraklandırılabilirse işin çözülmüş olacağının beyan edildiği, e-postanın … tarafından yine dava dışı … adına gönderilmiş olduğu, davalı beyanına göre …’ın davacı şirket yetkililerinde …’nın ise davalı şirket çalışanlılarından olduğu iddia edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece 12/04/2018 tarihli duruşmada, davalı vekilinin e-posta içerikli ve tanıklarının dinlenilmesi talebi üzerine davacı tarafın tanık dinleme talebine muvafakat etmemesi ve ayrıca davalı şirket yetkilisinin istiçvabına ilişkin talebinin ise dava konusu uyuşmazlığın taraflar arasındaki bakiye borcun taksitlendirilmesine yönelik anlaşma yapılıp yapılmadığı noktasında toplandığı bu hususun hukuki işlem mahiyetinde olduğu ve hukuki işlemlerde isticvap yoluna gidilemiyeceği gerekçeleriyle reddedilerek davanın yukarıda belirten gerekçelere istinaden kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK 141.maddesinin üst başlığı, iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesidir. 141/1.fıkrada, tarafların cevap ve ikinci cevap dilekçeleriyle serberstçe iddia ve savunmalarını genişletebilecekleri yahut değiştirebilecekleri, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceği yahut değiştirilemiyeceği 2. fıkrada ise iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakat hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Aynı yasanın 119.maddesinde dava dilekçesinin içeriği düzenlenmiştir. 119/1-f bendinde iddia edilen her bir vakanın hangi delillerle ispat edileceği dava dilekçesindeki bulunması gereken hususlar arasında sayılmıştır. 121.maddesinde dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgenin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın, davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar içinde bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunlu olduğu belirtilmiştir. 139.madde de ise ön inceleme duruşmasına davet başlığı altında, 139/1-ç bendinde davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasının düzenlendiği 140.maddenin 5. fıkrasında ise 139.madde uyarınca yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verileceği belirtilmiştir. 145.maddede ise sonradan delil gösterilmesi başlığı ile tarafların kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesinin yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesinin ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa mahkemenin o delilin sonradan gösterilmesine izin verebileceği belirtilerek mahkemeye bu konuda takdir hakkı tanınmıştır. Yasanın 169.maddesinde isticvabın konusu düzenlenmiş 169/2.fıkrada isticvabın davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olacağı ifade edilmiştir. Yasanın 190. maddesinin 1.fıkrasında ispat yükünün özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu belirtilmiştir. 197.maddenin 1.fıkrasında kanunda belirtilen haller dışında delillerin davaya bakan mahkeme huzurunda mümkün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşmada inceleneceği zorunlu hallerde bazı delillerin incelenmesinin başka bir duruşmaya bırakılabileceği belirtilmiştir. Yasanın 199.maddesinde belge tanımlanmış 200.maddesinde senet ve ispat zorunluluğuna yer verilerek hukuki işlemlerin miktar veya değeri borçtan kurtarma gibi nedenle 2.500,00 TL dan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamayacağı,2.fıkrada ise bu madde uyarınca ispatı gereken hususlarda 1.fıkradaki düzenlemenin hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakatı halinde tanık dinlenebileceğine yer verilmiştir. Delil başlangıcı yasanın 202.maddesinde düzenlenmiş.1.fıkrada senet ve ispat zorunluluğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunması halinde tanık dinlenebileceği ifade edilmiştir. Somut dava belirtilen yasal düzenlemeler kapsamında değerlendirildiğinde, davalı tarafın da kabulünde olduğu üzere, davalı gerek cevap dilekçesinde gereksi ikinci cevap dilekçesinde daha sonradan ibraz etmiş olduğu e-posta delilleri arasında yer vermemiştir. Söz konusu e-posta deliline, dosyaya bilirkişi raporunun ibrazı aşamasından sonra raporu beyan dilekçesiyle birlikte dayanılmıştır. Söz konusu delile ise davacı vekili tarafından muvafakat edilmemiştir. Davalının aynı dilekçeden tanık dinletilmesine yönelik talebi de davacı vekili tarafından aynı şekilde muvafakat edilmemiştir. Davalı tarafça her ne kadar şirket yetkilisinin isticvabı talep edilmişse de isticvap konusu husus yasada belirlendiği şekilde vakıa olmayıp hukuki işlemdir. Çünkü davalı taraf savunmasında, takibe konu alacağın vadelere bölündüğünü bu konulu mutabakata varıldığını iddia etmiştir. Diğer taraftan her ne kadar e-posta yazışmaları emsal yargı kararları karşısında ve yasal düzenleme anlamında yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilirse de söz konusu e-posta süresinde dosya ibraz edilmemiş ve davacı tarafça bu delilinin değerlendirilmesine muvafakat verilmemiştir. Dolayısıyla e-postanın yazılı delil başlangıcı olarak kabulü ve devamında tanık dinlenilmesi mümkün olmayacaktır. Diğer taraftan davalı tarafça yasal süreden delilin gösterilmediği kabul edilmekle birlikte sonradan ibraz edilen e-postanın yargılamayı geciktirme amacı taşımadığı ve bu sebeple mahkemece söz konusu delilin değerlendirilmesi gerektiği aynı yasanın 145.maddesi gereğince iddia edilmiş ise de e-posta delili tahkikatın bitimine yakın tarihte dosyaya ibraz edilmiştir. Bu durumda söz konusu delilin HMK 145. maddesi kapsamında yargılamayı geciktirme amacı taşımadığı gerekçesiyle ibrazına izin verilmesinin yerinde olmayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun yukarıda yer verilen düzenlemeleri ile ilgili tüm yasal mevzuat kapsamında ispat külfeti üzerinde bulunan davalı tarafça takibe konu davacı alacağının taraflar arasındaki gerçekleştirilen mutabakat neticesinde vadelendirildiği ve takip tarihinde muaccel olmadığı savunması ispat edilememiş olduğundan davalı vekilinin aksine istinaf nedenleri yerinde görülmeyerek, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle: 1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/271 Esas, 2018/392 Karar ve 12/04/2018 Tarihli kararı usul ve esas yönünden kanuna uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353.1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davalı tarafça peşin olarak karşılanan 98,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 17,40 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE, 3- İstinaf yargılaması aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4- Davalı tarafça gerçekleştirilen istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.18/05/2022