Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/516 E. 2019/1603 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/516 Esas
KARAR NO : 2019/1603
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2018
NUMARASI : 2016/191 ESAS – 2018/824 KARAR
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 26/09//2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:NÜLDÜ:İDDİA: Davacı vekili 24.02.2016 tarihli dava dilekçesinde, 20 yılı aşkın ticaret geçmişi olan müvekkili şirketin çeşitli nedenlerle borca batık hale geldiğini, iyileştirme önlemlerinin uygulanması halinde şirketin borçlarının tamamını ödeyebilmesi ve artı değer üretmesinin mümkün olduğunu, 1.500.000 TL olan sermayesinin tamamının ödendiğini, ortakların sermaye taahhüt borcunun bulunmadığını, 1993 yılında kurulan şirketin 2013 yılında nevi değiştirerek anonim şirket statüsüne geçtiğini, şirketin halen bayan dış giyim imalat ve toptan satışı ile iştigal ettiğini, 23 yıllık geçmişi ile piyasada haklı bir saygınlık edindiğini, 2013 yılı sonunda meydana gelen derin iç siyaset sarsıntısının yol açtığı krizin ardından hazır giyim sektörünün çok olumsuz etkilendiğini, olumsuz ekonomik gelişmelerin piyasalar üzerinde domino etkisi yaratmasının çok sürmediğini , ticari ilişki içinde oldukları birçok firmanın peş peşe ödeme güçlüğüne düştüğünü, satış değerlerine göre 31/12/2015 tarihi itibarı ile müvekkili şirketin rayiç değer bilançosunda -2.814.864,80TL borca batık bulunduğunu, müvekkili şirketin mali durumunun iyileştirilmesi hususundaki öngörülerinin iyileştirme projesinde açıklandığını, bunların, sermaye artırımı, satıştan elde edilecek karlar, gayrimenkul satışları, finansman giderlerinin azaltılması, uygulanacak tasarruf tedbirleri olduğunu, şirketin özkaynağını borca batıklıktan çıkarmasının yüzde yüz olduğunu iddia ederek, müvekkili şirketin ticari faaliyetinin devamı ve borçlarının yeniden yapılandırılarak tasfiyesinin sağlanması amacına yönelik olarak, TTK 376.madde , 377. madde , İİK 179. maddeleri gereğince iflasın ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Müdahiller yargılamaya katılarak beyan ve itirazlarını belirtmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, bilirkişi raporu ve ek bilirkişi raporu alındığı, raporlarda, davacı şirketin 3.792.238,73 TL borca batık olduğu, sunmuş olduğu iyileştirme projesi ile borca batıklıktan kurtulamayacağına dair kanaat bildirildiği, 07.03.2018 tarihli kayyum raporunda, davacı şirketin 2017 yılını faaliyetsiz geçirdiğini ve sonrasında da kendisine herhangi bir proje sunulmadığını beyan ettiğini, davacı şirketin borca batık durumda olduğu, borca batıklıktan kurtulmak için herhangi bir somut girişim, tasarruf, çaba göstermediği, gerekçesi ile davacının İflas erteleme talebinin reddi ile şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, dava dilekçesinde ileri sürülen hususları tekrar ederek, şirketin 23 yıl geçmişi ile piyasada haklı bir saygınlık edindiğini, şirketin imal edip pazara sunduğu başlıca ürün gruplarının, yerli ve ithal kumaşlardan üretilen bayan elbise, bluz, etek, ceket, tunik, pantolon ve kaban ile yelek olduğunu, büyük beden ürün çeşitlerinin ise … 40 markası ile pazara sunulduğunu, şirketin imal ettiği ürünlerin iç ve dış pazara satıldığını, İhtiyati tedbir kararından sonrasında, “ …” markasının bila bedel şirket aktiflerine katıldığını, şirketin, daha uygun bir yere geçmek suretiyle aylık yaklaşık 40 bin TL tasarruf gerçekleştirdiğini, şu anda aylık 15 bin TL olan kira bedelini daha da indirmek için daha da uygun kira bedeli olan bir yere geçmek için gerekli girişimlerin başladığını, kısa vadeli 164.500 TL, 872.000 USD ve 14.000 EURO tutarında borçların yapılandırıldığını, borçların önemli kısmının 2017 yılı sonları ve 2018 yılına ödenmek üzere yapılandırıldığını, şirket ortaklarının 2 milyon TL sermaye artırım kararı aldığını, şirket ortaklarının kişisel imkanları ile şirketin borçlu olduğu şirketlerin alacaklarını kapatmak suretiyle şirketten alacaklı hale geldiklerini, bu alacaklarını şirket sermayesine ekleyerek sermaye artırım taahhütlerini gerçekleştirdiklerini, şirketin finans borçlarının en önemlisi olan …’a şirket ortaklarının yahut yakınlarının bireysel taşınmazlarının satışı suretiyle 770.000 TL borç ödendiğini, satış ve karlılık beklentileri yeterli düzeyde olmamakta birlikte yeni kaynaklarla satış ve karlılığın da artırılacağını, 8 ay sonu itibariyle müvekkili şirketin satışının 1.370.691,35 TL olarak gerçekleştiğini, personel sayısının şirketin küçülmesi ile doğru orantılı olarak düşürüldüğünü, 450.bin TL tasarruf sağlandığını, genel giderlerden aylık ortalama 3.000 TL tasarruf sağlandığını, şirketin borca batıklığının düzenli bir şekilde azalma eğiliminde olduğunu, kira, personel, abonelik borçlarının olmadığını, İflas kararının sadece müvekkilini değil, ortakları ve çalışanları da mağdur edici mahiyette olduğunu, müvekkili şirketin elinden gelen tüm çabayı iyiniyeti ile ortaya koymuş olduğunu, karara iştirak etmenin mümkün olmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını, iflasın ertelenmesine ve tedbirlere karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince somut olayda uygulanacak olan ,160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, İflas isteme , davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır.Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme talebinde bulunma yetkisinin mevcut olduğu, davacı şirket yönetim kurulunun 25.02.2016 tarihli kararı ile şirketin borca batık olması gerekçesiyle iflasın ertelenmesi kararının alınması için mahkemeye dava açılması için karar alındığı, mahkeme kararı uyarınca ,ilanların yaptırılarak, İflas avansının yatırıldığı, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu, mutlak yetkili mahkeme de açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemenin, 23.03.2016 tarihli ara kararı ile ,davacı şirketin ihtiyati tedbir talebi kabul edilerek, buna dair ara karar oluşturulmuş ve daha sonra ise kayyım tayin edilmiştir. İçerisinde Yeminli Mali Müşavir bilirkişisininde yer aldığı 18.03.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, İflas erteleme talebinde bulunan davacı şirketin ticari defter kayıtlarına uygunluğu tespit edilen 31.12.2015 tarihli kaydi ara bilançosuna göre, şirketin kaydi değerler itibarıyla mevcut ve alacaklarının borçlarından 716.000,38 TL fazla olup, şirketin 1.500.000,00 TL olan sermayesinin 716.000,38 TL olan öz varlık içinde korunduğu, borca batık gözükmediği, 31.12.2015 tarihi itibarı ile rayiç değer esasına göre, mal varlığı bilançosunun aktif toplamının 7.332.989,90 TL pasif toplamının ise 9.299.748,02 TL olmakla pasifin şirketin aktifinden 1.966.758,12 TL fazla olduğu, eş deyişle aktiflerinin şirket pasiflerini karşılamaması sebebiyle şirketin borca batık olduğu, esas sermayenin tamamını fazlasıyla yitirdiği, şirkette halen çalışan 24 personelin bulunduğu, şirketin yıllar itibariyle artarak yükselen finansman giderlerinin kar marjını ciddi biçimde düşürdüğü, 2012/2013 yıllarında %70 civarında olan finansman giderlerinin esas faaliyet karına oranının 2014 yılında %108 olduğunu, 2015 yılında ise finansman giderlerinin esas maliyet karının 17 katına çıktığı, bu durumun şirketin finansman giderleri baskısı altında olduğunu gösterdiğini, bu nedenle de, iyileştirme projesinin şirketi finansman giderlerinden kurtaracak temeller üzerine kurulmasının esas alındığı ,şirket sermayesinin 1.500.000,00 TL artışla 3.000.000,00 TL ‘ye yükseltileceği , bu sermaye artışının ,2016/2017 ve 2018 yılında her yıl 500.000,00 TL olmak üzere ödenerek tamamlanacağı ,projesinde, 01.01.2016-31.12.2016 dönemini, 240.000,00 TL, 01.01.2017 -31.12.2017 dönemini 276.000,00 TL, 01.01.2018-31.12.2018 dönemini 318.000,00 TL olmak üzere toplam 834.000,00 TL tutarında faaliyet raporu, 2016/2017 ve 2018 yıllarında toplam 1.500.000,00 TL sermaye artışı ile borca batıklıktan çıkmayı hedeflediği, davalı şirketin sermaye artışı konusunda yetkili organlarınca 1.500.000,00 TL tutarında sermaye artışı yapılmasına dair bir kararın dosyaya sunulmadığı, mevcut verilere göre şirketin (3.267.373,91+2.358.804,18=)5.626.178,09 TL tutarındaki teminata bağlanmamış alacaklarını tahsil ve 9.299.748,02 TL tutarındaki borçlarını ödeme ve 31.12.2015 tarihi itibarı ile mevcut 1.966.758,12 TL tutarındaki borca bataklıktan kurtulma olanağının bulunmadığı belirtilmiştir.Davacı vekili, 22.03.2016 havale tarihli dilekçede, ihtiyati tedbir talebi ile birlikte rapora karşı beyanda bulunarak, ön raporun keşif işlemi yapılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme olduğunu, gerekli tedbirler alınıp kayyım aranmadığı takdirde iyileştirme projesinin uygulanma imkanı kalmayacağını belirtmiştir.09.09.2016 havale tarihli dilekçede ise, istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenlerle, İhtiyati tedbir kararı sonrasındaki gelişmeleri belirterek, 3. şahıs mülkiyetinde olan “ … “ markasının bila bedel şirketlerinin aktiflerine katıldığını, daha uygun bir yere geçmek suretiyle 40 bin TL tasarruf gerçekleştiğini, borçların yapılandırıldığını ,vb beyanda bulunarak tedbir kararının devamını dile getirmiştir.17.03.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda, borç yapılandırma listesinde adı geçen alacaklı kişi ve şirketlerle yapıldığı iddia edilen ayrı ayrı borç yapılandırma protokollerinin tarafların imzasını havi dosyaya ibraz edilmediği, borçların yapılandırıldığı iddialarının ispata muhtaç bulunduğu, davacı şirketin 01.01.2016 tarihi itibarı ile ortaklarına borcunun bulunmadığı, 01.01.2016 -31.05.2016 döneminde şirketin ortaklarından toplam 546.760,00 TL tutarında borç aldığı, bu borcun 500.000,00 TL‘lik kısmının 31.05.2016/30.09.2016 döneminde şirket sermayesine ilave edildiği , 54.200,00 TL lık kısmının şirket ortaklarına iade edildiği, şirketin ortaklarına 30.09.2016 tarihi itibarı ile 10.510,00 TL tutarında bakiye borcu kaldığı, kayyım raporu ile sabit olmakla, davacının iyileştirme projesinde 2016 yılı için öngörülen 500.000,00 TL tutarındaki sermaye artışını gerçekleştirerek 01.01.2016 tarihi itibarı ile 1.500.000,00 TL olan şirket sermayesinin 2.000.000,00 TL çıkarılmasının iyileştirme projesi doğrultusunda gerçekleştirilmiş bulunduğunun anlaşıldığı ,davacı şirketin 29.06.2016 tarihi itibarı ile mevcut 2.400.547,87 TL tutarındaki borcunu yeniden yapılandırması sonucu 1.203.524,01 TL tutarında bir artış meydana geldiği , davacı şirketin markalarının toplam değerinin 44.971,01 TL olduğu , 30.09.2016 tarihinde borca batıklık tutarının – 3.792.238,73 TL olarak hesaplandığı , iyileştirme projesinde belirtildiği üzere, 2017 ve 2018 yılları için toplam 1.000.000,00 TL tutarında sermaye artışı yapılması konusunda alınmış bir karar bulunmadığı , sermayesini fazlası ile yitirdiği, şirketin iyileştirme projesinde 01.01.2016/30.09.2016 dönemi için öngördüğü 223.500,00 TL tutarındaki faaliyet karı elde etme hedefine ulaşamadığı , bu dönemi 374.950,13 TL zararla kapattığı, iyileştirme projesinde belirtilen faaliyet karı ve sermaye artışları ile öngörülen 1.584.000,00 TL öz kaynak artışı ile 3.792.283,73 TL tutarındaki borca batıklıktan çıkmasına imkan bulunmadığı belirtilmiştir.Davacı vekili, 12.07.2017 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında, revize proje sunmak için süre talep ettiklerini, borç yapılandırılması ile alacaklıların bir kısmını yapılandırdıklarını, rapordaki aleyhe beyanları kabul etmediklerini ifade etmiştir.Davacı vekili, 26.10.2017 tarihli bir sonraki celseye mazeret sunarak katılmamış ve dosya içerisine herhangi bir revize proje sunulduğuna dair bir iddiada da bulunulmamıştır.Kayyım raporları dosyaya ibraz edilmiştir.15.06.2016 tarihli “1”.kayyım raporunda, davacı şirketin alacaklılarla borç yapılandırılmasına yönelik görüşmeleri sürdürdüğü, bir kısım tedarikçi ile yapılandırma protokolleri imzalandığı, davacı şirketin borca batıklığın tespitinden bugüne giderlerini azaltmaya yönelik işlemleri aşamalı gerçekleştirdiği , personel azaltımına gittiği, kira giderlerinde tasarruf sağladığı ,25.01.2017 tarihli “2”. kayyım raporunda, davacı şirketin geçen süreçte kayda değer bir faaliyetinin bulunmadığı , müdahil ve diğer alacaklılara ödeme yapamadığı , ortağa ait bir adet teminat verilen gayrimenkulün satılarak banka borcunun azaltıldığı ,davacı şirketin 2016 yılında öngördükleri satış tutarını gerçekleştiremediği , 2016 yılı için öngördükleri sermaye artışını gerçekleştirdikleri, 08.05.2017 tarihli “3”. Kayyım raporunda, davacı şirketin net satış toplamının 1.356.172,95 TL olduğu, iyileştirme projesinde öngörülen satış tutarını gerçekleştiremediğinin tespit edildiği, davacı şirketin faaliyetlerinin durma noktasına geldiği, davacı şirket ortaklarının bu konuda uyarıldıkları, kendilerinin 2017 yılı öngördükleri sermaye artırımını yapmak için arayış içinde oldukları ancak bir gelişmenin olmadığı, 07.03.2018 tarihli kayyım raporunda, davacı şirketin 2017 yılında net satış toplamının 256.360,72 TL olduğu, iyileştirme projesinde öngörülen satış tutarını gerçekleştiremediği, 2017 yılı zararının 13.443,60 TL olduğu belirtilmiştir.Davacı vekiline kayyım raporuna karşı beyanda bulunmak üzere süre verilmiş ve sonraki celseye mazeret vererek katılmayan vekilin yokluğunda davanın niteliği göz önünde bulundurularak ,borca batık şirketin iflasına karar verilmiştir.İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır.Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur.Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir.İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği ve benzeridir .Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması, yani, İflas erteleme kararının alacaklıların haklarının iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği ise İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir.Somut olayda, davacı şirketin yukarıda ifade edildiği üzere, borca batıklık oranı gittikçe artmış, davacı şirket çalışan sayısını düşürmüş ve ilk kayyım raporlarda da ifade edildiği üzere ,şirketin faaliyetleri durma noktasına gelmiş ve 2016 ve 2017 yılları için iyileştirme raporunda öngörülen kar sağlanmadığı gibi her iki yılda da şirket zarar etmiştir.Bilirkişi heyet raporunda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, şirketin henüz proje kapsamında satış tutarlarını gerçekleştirmeyip faaliyet karı elde edememesi ile birlikte bu tarihten sonraki öngörülen tüm işlemlerin olumlu sonuçlanması, vaad edilen tüm sermaye artışının gerçekleştirilmesi, faaliyet karlarının elde edilmesi durumunda dahi şirketin borçtan kurtulmasının mümkün olmadığı, borca batıklığın çok daha yüksek miktarda olduğu belirtilmiştir. Davacı şirket, ihtiyati tedbir kararından itibaren, fiilen İflas ertelemenin bütün sonuçlarından yararlanmış olmasına rağmen, faaliyet karı elde edemediği gibi, ilk yıl haricinde, sonraki iki yıl için öngörülen sermaye artışını da gerçekleştirmemiştir .Projede öngörülen, tasarruf tedbirlerinden bir kısmının hayata geçirilmiş olması, şirketin iyileşmesi için zaten yeterli olmayacaktır, davacı şirket tarafından dosyaya sunulan iyileştirme projesinin bu anlamda ciddi ve inandırıcı olduğundan da söz etmek mümkün görülmemektedir. Projenin çok az bir kısmının hayata geçirilmiş olması ve projede öngörülen faaliyet karının yakanamayıp zarar edilmesi, diğer taraftan , sermaye artışına ilişkin davacının kendi ediminin çok az bir bölümünü yerine getirmesi karşısında, şirket lehine ,alacaklı müdahillerden daha fazla fedakarlık beklemek, yasanın amacına ve somut olaya da uygun düşmeyecektir. İfade edildiği üzere, şirket borca batık olduğu gibi ,batıklık durumu da her geçen gün daha da artmış ve artmaktadır.Diğer yandan, şirketin borca batık olması, şirket hakkında iflas kararı verilmesi için yeterli olmakla birlikte ,İflas erteleme kararı verilmesinde tek başına yeterli olmayacaktır.İflas erteleme kararının en önemli ikinci şartı ise, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmasıdır.Bu husus İİK’nun 179. maddede ,mahkemenin projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa iflasın ertelenmesine karar vereceği, 6102 sayılı TTK’nun 377. maddesinde ise, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak İflas ertelemesini isteyebileceği şeklinde düzenlenmiştir. İyileştirme projesinde yer alan, İyileştirme tedbirleri ve yöntemlerinin somut, gerçekçi ve objektif olması gerekir. Somut olayda, yine yukarıda ayrıntılı şekilde vurgulandığı üzere, şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı kabul edilemeyeceği ortadadır. Özellikle, ihtiyati tedbir kararından itibaren İflas ertelemenin sonuçlarından fiilen yararlanan davacı şirketin, bu süreç içerisinde girişimlerinin yeterli olduğundan da söz etmek mümkün görülmemiştir. Açıklanan tüm nedenlerle ve özelikle iflas erteleme şartları oluşmayan şirket hakkında, İflas kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/191 Esas, 2018/824 Karar ve 12.07.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan peşin olarak yatırılan 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164 . Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.26/09/2019