Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/492 E. 2019/894 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/492 Esas
KARAR NO : 2019/894
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI : 2018/998 ESAS
DAVA : KONKORDATO (adi Konkordatodan Kaynaklanan (iik 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ 16/05/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacılar, …Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti , … vekili, 19.10.2018 tarihli dava dilekçesinde, davacı gerçek kişilerin şirketin ortağı olduklarını, banka borçlarının tamamında kefaletleri olduğunu, şirket tarafından banka borçları ödendiğinde kefaletlerinin sona ereceğini, şahsi mal varlıkları olmadığı için herhangi bir proje yapılmasının söz konusu olmadığını, 24.12.1993 yılında kurulan ve yaklaşık 25 yıldan buyana sektöründe başarılı bir ticari geçmişi bulunan şirketin son aylarda piyasalarda önce döviz kurlarının olağanüstü artışı ile başlayan daha sonra tüm sektörlere yayılan ekonomik kriz sonucu nakit akışında önemli sıkıntılar yaşanmaya başlandığını, nakit akış dengesi bozulan firmanın bu durumdan çıkması ihtimalinin yapılacak olan konkordato ön projesi ile %100 olduğunun görüldüğünü, borç ödeme sürecine gerilebilmesi ve iyileşme tedbirlerinin uygulanabilmesi için konkordato talebinde bulunulması konusunda tam bir mutabakat sağlandığını, şirket merkezinin Ataşehir / İstanbul ‘da bulunduğunu, ayrıca değişik şehirlerde şubelerinin bulunduğunu, başlangıçta, her türlü brandadan mamül ürünlerin imalatı için kurulduğunu, 2000’li yılların başından itibaren lojistik ve ticari araç sektörüne yönelik olarak faaliyetlerinin yoğunlaştırıldığını , işletme sermayesinin tamamen ödendiğini, Versus Omega( Belçika), Adaıco(İspanya ), Cramaro( İtalya) gibi Avrupa’nın birçok önde gelen markasının Türkiye satış ve pazarlamasını yaptığını, şirket bünyesinde 16.10.2018 itibari ile 62 personel istihdam edildiğini, şirketin gerek kaydi gerekse de rayiç değerler üzerinden borca batık olmadığını, kuruluşundan 2017 yılı sonuna kadar istikrarlı bir şekilde büyüyen ve karlı sonuçlar elde eden firmanın, özellikle son beş yılda aldığı yeni yabancı yatırımlar ile Avrupa’nın Almanya’dan sonra en büyük ikinci treyler üretim kapasitesine ulaştığını, büyüme trendine giren süreçte 2018 yılı üçüncü çeyrekte yaşanan büyük kur dalgalanması sırasında birkaç firma çekinin yazılması, akabinde hemen düzeltmelerin yapılmasına ve bankaların ipotek teminatları olmasına rağmen kredi limitlerini dondurmaları, ithal mal kullanıldığı için karşı karşıya kalınan yüksek kur farkı zararları, tedarikçilerin geciken tahsilatlar konusunda destek vermemesi ve vadeleri kısmalarının firmanın içinde bulunduğu darboğaza sürüklediğini, ön projenin kabulü halinde, cebri icra yolu ile hem firmanın varlıklarının parça parça ve ekonomik değerinin altında satışının engellenerek faaliyetlerini sürdürmesi, fon yaratılması sonucu, hem alacaklılar arasında eşitlik prensibi gözetilerek alacaklıların tahsil etmelerinin sağlanacağını, konkordato ön projesi ile 4 yıl 2,5 aylık dönemde net dönem karı elde edilerek şirketin öz kaynaklarının güçlendirilmiş olacağını, net karın işletme öz varlıklarına eklenmesi ile 48 aylık süre içinde işletme borçlarını tasfiye etmiş olacağını, ayrıca aktif – pasif dengesini düzeltmenin mümkün olacağını, işletmenin mevcut borçlarını ödeyerek şu an içinde bulunduğu ödeme güçlüğünü aşacağını, sağlıklı bir işletme olarak varlığının devam edeceğini belirterek, öncelikle, yasanın belirlediği ve talep ettikleri İhtiyati tedbir kararı verilmesini, konkordato talebinin kabülü ile, İİK 287. maddesi gereğince 3 aylık geçici mühlet kararı verilmesini ve gerekli görülmesi halinde bu müddetin 2 ay daha uzatılmasına, İİK 305. maddesi gereğince konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacılar vekili, 23.10.2018 tarihli dilekçe ile, gerçek kişiler yönünden davadan feragat ettiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 25.10.2018 tarihli ek tensip tutanağının (1) nolu ara kararı ile, borçlu gerçek kişiler yönünden davanın tefrikine, (6) nolu ara kararında, İİK 286. maddedeki belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespit edildiği belirterek, borçluya 25.10.2018 tarihinden itibaren üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmesine, yasada belirtilen İhtiyati tedbire İlişkin hükümler uyarınca tedbire karar verilmiş, 09.11.2018 tarihli ara karar ile, ek tedbir talebinin kısmen kabulüne, borçlu şirketin hesaplarına geçici mühlet tarihinden sonra doğan ve doğacak alacakları üzerine işçilik alacakları yönünden takipler hariç olmak üzere, ihtiyati haciz ve e- haciz işlemi uygulanmamasına, bu hesap üzerine bloke konulmamasına, söz konusu hesaplardaki paranın konkordato komiserleri denetiminde kullanılmasına, 14.11.2018 tarihli ara kararla, borçlunun takip borçlusu veya üçüncü şahıs olduğu takiplerde geçici mühletin ilan tarihinden sonra İİK ‘nın 89 maddesi uyarınca haciz ihbarnameleri gönderilmemesine, geçici mühletin ilan tarihinden sonra üçüncü kişilere tebliğ edilen 89 haciz ihbarnameleri nedeniyle üçüncü kişilerin borçluların doğmuş ve doğacak alacaklarını blokede tutmuş olmaları halinde blokenin kaldırılarak bu alacağın borçlulara ödenmesine ve bu paraların konkordato denetiminde kullanılmasına, alacaklı olsun veya olmasın bankaların mühlet kararını gerekçe göstererek borçluların hesabında bulunan paraların üzerine bloke konulmasının önlenmesine, hesabın konkordato projesi ve konkordato denetiminde kullanılmasına, 10.12.2018 tarihli ara kararla, borçlu şirketin, borçlu olduğu banka hesaplarına geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelecek olan hakediş bedelleri ve alacakları konusunda alacaklı bankaların kendi alacakları yönünden mahsup işlemi yapmalarının önlenmesine, hesabın konkordato projesi ve konkordato komiseri denetiminde kullanılmasına, paraların üzerine bloke konulmasının önlenmesine karar verilmiş, davacı vekilinin 20.12.2018 tarihli dilekçesi ile talep etmiş olduğu, şirketin faaliyetlerinin başarıya ulaştırılabilmesi için bankalara çekler hakkında karşılıksız kaşesi yerine müvekkili şirket hakkında “ konkordato tedbiri “ olduğu hususunu içerir kaşe basılması istemi, istinaf konusu yapılan 25.12.2018 tarihli ara karar ile, borçlunun malvarlığının korunmasına yönelik tedbirler alınırken borçlunun malvarlığı ile ilgili olmayan veya konkordatonun amacına hizmet etmeyen ya da üçüncü kişileri etkileyici nitelikte maddenin geniş yorumlanılmasının da mümkün olmayacağı, borçlu şirketin keşideci olduğu çeklere karşılıksız kaşesinin vurulmasının önlenmesinin üçüncü kişilerin kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını zedeler nitelikte olduğu gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Ek tedbir verilmesine ilişkin talebin reddine ilişkin verilen ara karar, davacı borçlu şirket vekilli tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak,ilk derece mahkeme kararının gerekçesi yazıldıktan sonra, söz konusu ara kararın konkordato kurumunun ruhuna, kanunlara ve hukuka aykırı olduğunu, çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihi itibarı ile ibrazında karşılığının ilgili banka hesabında bulundurulmaması halinde karşılıksız işleminin uygulanabileceğini, Çek Kanunun, ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı başlıklı 5. maddesinde, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikayeti üzerine her bir çekle ilgili olarak binbeşyüz güne kadar adli para cezasının hükmolunacağının düzenlendiğini, tedbir alınması halinde sebebiyet vermenin söz konusu olmayacağını, mühlet süresince nasıl ki borçlu aleyhindeki takipler duruyor ve yeni takip açılamıyorsa karşılıksız çekler hakkında karşılıksız kaşelerinin basılması hususunda da sürelerin işlemeyeceğinin kuşkusuz olduğunu, konkordato ilan eden bir borçlunun vadesi gelmemiş bir çeki ilgili tarihte ödeyemeyeceğini önceden ilan ettiğini, bu beyanın belirli koşullar altında hukuka uygun sayıldığını, karşılıksız işleminin yapılmasının konkordato sonuna kadar beklenmesi gerektiğini kararın yanlış olduğunu, kaldırılmasını ve konkordato tedbiri olduğu hususunu içerir kaşe basılmasına İlişkin İhtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.Uyuşmazlık, konkordato talebi ve geçici mühlet kararı ile birlikte kanunen alınması gereken tedbirler dışında, borçlu şirketin keşideci olarak düzenlediği çeklerin bankaya ibrazı ve karşılığının bulunmaması halinde karşılıksızdır şerhi yerine, “ konkordato tedbiri” şeklinde şerh verilmesine dair İhtiyati tedbir kararının verilip verilemeyeceği, buna İlişkin tedbir kararının konkordatonun amacına uygun olup olmadığıdır.İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım, birinci bölümünde, “ Geçici Hukuki Korumalar “ üst başlığı altında, ihtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 389 vd maddelerde yer almıştır. HMK 389. maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği ve ya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hallerde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Mahkemece, gecikme nedeniyle bir sakınca ya da ciddi bir zararın doğacağı konusunda talepte bulunanın haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi halinde sakınca veya zararı ortadan kaldıracak şekilde tedbire karar verilebilir. İİK 287/1. fıkrada, 297. maddenin ikinci fıkrasındaki hallerde dahil olmak üzere, mahkemenin, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı belirtilmiştir.Bu hükmün lafzından da anlaşılacağı üzere, malvarlığının muhafazası için alınabilecek tedbirler sınırlı değildir. Konkordato talebi üzerine kanunda öngörülmeyen ancak mahkemece verilebilecek İhtiyati tedbirlerin amacı, konkordato talep eden borçlunun malvarlığı veya işletmesinin bütünlüğünün korunması ve konkordatonun amacına ulaşmasının sağlanmasıdır. 7101 sayılı kanunla yürürlükte kaldırılan İflasın ertelenmesi taleplerinde, maddi hukuka İlişkin tedbirlere karar verilemeyeceği kabul edilmekteydi. Konkordatoda ise, maddi hukuka müdahale edebileceğine İlişkin düzenlemeler kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir. ( İİK m.294/1, 294/3,294/4, 294/6,296/1,296/2 ).Yasanın 296. maddesinde, kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları üst başlığı ile, ilk fıkrada, sözleşmenin karşı tarafın konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hale getireceğine İlişkin hükümlerin borçlunun konkordato yoluna başvurmasında uygulanmayacağına yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ve konkordatonun amacı göz önünde tutulduğunda, iflas erteleme taleplerinde olduğu gibi maddi hukuka ilişkin tedbirlerin alınamayacağına dair kabul şekli yerinde değildir.28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Konkordato mühleti verilmesi, komiserin atanması, konkordatonun tasdiki çekişmesiz yargı işlerindendir. Çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği HMK’nun 382. maddede, icra ve iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işleri arasında yer almıştır.385/2. fıkrada, çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça resen araştırma ilkesinin geçerli olacağı belirtilmiştir.Konkordato da, başlangıçta ihtiyaç duyulmayan ihtiyati tedbirler, sebebin ortaya çıkması ile mahkemeden talep edilebilir. Bilindiği üzere, sonradan gerçekleştirilen İhtiyati tedbir talebinin incelenmesi için ıslah dilekçesinin verilmesine veya itiraz eden alacaklıların muvafakatına ihtiyaç yoktur. Ancak, konkordato talep eden borçlunun, HMK ‘nun, yargılamaya hakim olan ilkeler arasında yer verdiği, taraflarca getirilme, taleple bağlılık ilkeleri gereğince, kanunda düzenlenmeyen ihtiyati tedbirler yönünden bir talepte bulunması gerekir. Somut olayda, davacı borçlu şirket vekili tarafından, 20.12.2018 tarihli dilekçe ile, borçlu şirketin karşılıksız kalan çekleri hakkında karşılıksız kaşesi yerine müvekkili şirket hakkında “ konkordato tedbiri” olduğu hususunu içerir kaşe basılmasına ilişkin tedbir kararı verilmesini istemiştir.5941 sayılı Çek Kanunun 1. maddesinde, amaç ve kapsam, çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlenmesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ve kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunmaya ilişkin esaslar ile çekin karşılıksız çıkması ve belirlenen diğer yükümlülüklere aykırılık hallerinde ilgililer hakkında uygulanacak yaptırımları belirlemek, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlerin uygulanması olarak ifade edilmiştir. Bilindiği üzere çek , bir bankaya hitaben yazılmış ve TTK ‘da belirtilen hükümlere göre düzenlenmiş ödeme emri niteliğinde olan kıymetli bir evraktır. Çek Kanunun “3”.maddesinde ,” ibraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası “ üst başlığı ile, ikinci fıkrasında, çeklerde karşılıksızdır işleminin, kanuni ibraz süresi içinde ödenmek üzere muhatap bankaya ibraz edilen ve bankanın çek hamiline kısmen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanmayan kısmıyla sınırlı olarak yapılacağı düzenlenmiştir. Çeklerde karşılıksızdır işlemi, kanuni unsurları taşıyan bir çekin süresinde ibraz edilmesi ve karşılığının kısmen veya tamamen bulunmaması halinde hamilin talebi üzerine verilir. Karşılıksızdır işleminin yapılması ile “ karşılıksızdır çek düzenleme suçu oluşur”. Bu durumda icra mahkemesi çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan kişi hakkında, hamilin şikayeti üzerine binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmedilir ve ayrıca “ çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına “ hükmedilir. ( Pulaşlı ,Hasan : Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları, 5. Baskı, Ankara 2017 ,s.407).5941 sayılı Çek Kanunun 5. maddesinde (Değişik ; 15.07.2016-6728/63 md ) yukarıda ifade edildiği üzere, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresinde, çekle ilgili olarak “ karşılıksızdır “ işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunacağı, ancak hükmolunan adli para cezasının karşılıksız kalan miktardan az olamayacağı, mahkemenin ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına, bu yasağın bulunması halinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmedeceği, yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verileceği, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi adına çek keşide edenlerin ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanacağı, birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişinin çek hesabı sahibi olduğu, çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması halinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesinin, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişilerin, çek karşılığını banka hesabında bulundurmakla yükümlü olduğu, birinci fıkra uyarınca hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenlerin, yasaklılık süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamayacağı, altıncı fıkrada ise, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişinin elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle yükümlü olduğu ,bu kişi adına yeni çek hesabı açılamayacağı belirtilmiştir.Bankaya ibraz edilen çeklerle ilgili İhtiyati tedbir kararı verilmesi halinde bankanın bu çeklerle ilgili olarak “ karşılıksızdır “ işlemi yapmaması gerekir. Konkordato talep eden borçlu, konkordato mühleti içinde talepten önce keşide ettiği çeklerin bedelini ödememesi halinde cezai yaptırıma maruz kalacak ve çek keşide etme yasağı ile elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankaya ibraz etmekle yükümlü olacaktır. Bu durunda ki borçlunun yasal düzenleme kapsamında yeni çek hesabı açmasıda mümkün olmayacaktır. Ticari hayatını büyük nispette keşide ettiği çeklerle sürdüren borçlunun keşide ettiği çeke “ karşılıksızdır “ şerhi yazılması, borçlunun konkordato teklifinin başarıya ulaşma ihtimalini zorlaştıracak, hatta imkansız hale getirebilecektir. Zaten likitide sıkıntısı yaşayan borçlu için böyle bir yaptırım, borçlu şirketin faaliyetlerini sürdürmesini imkansız hale getirebilecektir. Diğer yandan, 6102 sayılı TTK ile getirilen düzenleme kapsamında, ortak sayısına İlişkin olarak mülga 6762 sayılı TTK ‘da yer alan, Anonim Şirketlerin en az 5 ortakla, limited şirketin ise en az 2 ortakla kurulmasına ilişkin düzenlemeye yer verilmemiştir. Anonim ve limited şirketler bir ortakla kurulabilmektedir.Bu durumda, somut olayda tartışma konusu olmamasa dahi, Çek Kanununa göre, çek hesabı açma yasağı verilenlerin, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetiminde yer alamazlar, düzenlemesi kapsamında tek ortaklı şirketlerin karşılaşabileceği sorunlarında göz ardı edilmemesi isabetli olacaktır.Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Konkordato talebi üzerine, kanunda öngörülmeyen ancak mahkemece verilebilecek ihtiyati tedbirlerin amacı, yukarıda ifade edildiği üzere, konkordato talep eden borçlunun malvarlığını veya işletmenin bütünlüğünün korunması ve konkordatonun amacına ulaşmasının sağlanmasıdır.Diğer yandan, İİK ‘nun 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, yukarıda ayrıntılı şekilde belirtilen şekilde, geçici mühlet kararı ile birlikte doğru olarak yasada yer alan tedbirlere karar verilmiştir.Diğer yandan, borçlunun konkordato mühleti içinde bazı istisnai alacaklar dışında, alacaklıların takiplerinden ve malvarlığının korunmasına dair diğer bütün tedbirlerin, konkordatonun amacının öngördüğü zorunlu bir sonuç olduğunu kabul etmek kaçınılmazdır.Zira, konkordato talep eden borçlunun, konkordato işlemlerini gerçektireceği bu süreç içinde, icra ve iflas takiplerine muhatap kılınması ve bir kısım tedbirlerin alınmaması malvarlığının tümüyle elinden çıkmasına yol açabilir. Oysa konkordatoda temel ilke borçlunun malvarlığının başında bulunması ve işletmesini yeniden sağlam bir yapıya kavuşturmasıdır. Bu dönemde ,borçlunun tedbirlerin alınmaması sonucunda malvarlığının tasfiye edilmesi durumu ile karşılaşması hali, konkordato kurumunun amacı ile bağdaşmayacaktır.Farklı nedenlerle, nakit döngüsünde ciddi sıkıntılar yaşayan, mali yönden ödeme güçlüğü içinde olan ve bu sebeple konkordato talebinde bulunan borçlu şirketin , ticari hayatının devamında önemli yer tutan keşide ettiği çeklerin bankaya ibrazında “ karşılıksızdır “ şerhi yazılması, yukarıda ayrıntılı şekilde ifade edildiği üzere, çek kanunu kapsamında karşılaşacağı yaptırımlar ve özellikle, adli para cezası, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankaya iade etmekle yükümlü olması, yeni çek hesabı açılamayacağı, mevcut olan organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam etse dahi, yasaklılık süresi içinde sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamamaları halleri gözetildiğinde, proje kapsamında borçlarını ödemek suretiyle alacaklıların İflas tasfiyesine göre daha iyi bir şekilde ve eşit koşullar altında tatmin etmeye yönelik konkordato ile ulaşılması öngörülen hedefe uygun düşeceğinin kabulü mümkün görülmemektedir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İİK 287. maddedeki mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düşmeyecek olan, borçlu şirketin keşide etmiş olduğu çeklerin muhatap bankaya ibrazı ve karşılığının olmaması halinde “ karşılıksızdır “ şerhi düşülmeyerek, geçici mühletin ilan tarihi sonrasında bankaya ibraz edilen borçlu şirketin keşide ettiği ve karşılıkları bulunmayan çekler yönünden, “ konkordato tedbiri “ şeklinde şerh düşülmesi yönünden ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, buna ilişkin talebin reddi isabetli görülmemiştir.Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak, borçlu davacı şirket vekilinin ek tedbir talebinin kabulüne dair hüküm tesis edilmesi uygun düşeceğinden, davacı borçlu şirket vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde görülmüştür. Ancak yapılan hatalı yorum sonucu oluşturulan ara karar, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1-b/2. bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- Konkordato talep eden davacı borçlu şirket vekilinin ihtiyati tedbire dair verilen ara karara ilişkin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/998 Esas sayılı derdest dosyada verilen 25.12.2018 tarihli ara kararının KALDIRILMASINA, 3-a ) Davacı borçlu şirketin , 20.12.2018 tarihli ek tedbir talebinin İİK ‘nun 287/1. fıkrası gereğince KABULÜNE, b) Davacı borçlu şirketin, geçici mühlet talebinden önce keşide ettiği çeklerin , geçici mühlet kararının ilanından sonra ,5941 sayılı Çek Kanunun “5”. maddesi gereğince, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında “ Karşılıksızdır “ şerhi yazılmasının İhtiyati tedbiren önlenmesine ,ibraz edilen ve karşılığı bulunmayan çeklere “Konkordato tedbiri “ şerhinin yazılmasına , c) Borçlu şirketin, çek hesabının olduğu banka şubelerini bildirmesi halinde ,ilgili bankalara müzekkereler yazılmasına ,d) Borçlu şirketin fazlaya dair istemlerinin reddine,e) Ara kararın borçlu şirket vekiline tebliğine ,4- Dosyanın gerekli işlemlerin yerine getirilmesi için işin niteliğide dikkate alınarak derhal yerel mahkemesine iadesine , 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 6-Davacı borçlu şirketin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 7-Talebin niteliği ve istinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi ve aynı yasanın 391/3. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/05/2019