Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/484 E. 2022/595 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/484 Esas
KARAR NO: 2022/595
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2018
NUMARASI: 2017/963 Esas, 2018/1203 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalıya sözleşme kapsamında İş Sağlığı ve Güvenliği hizmeti verdiğini, davalının 89.754,69 TL fatura bedelini ödemediğini, davalı aleyhinde İstanbul …İcra Md. … E.sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az almamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 12.01.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; her ne kadar dava dilekçesinde 89.754,69 TL alacak talep edilmiş ise de maddi hata yapıldığını, müvekkilinin davalıdan 24.762,89 TL alacaklı olduğunu belirterek davalı borçlunun itirazının 24.762,89 TL’lik kısım yönünden iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında akdedilen Ortak Sağlık ve Güvenlik Birim Hizmet Sözleşmesi gereğince davalının 7/24 esasına göre (C) Sınıfı iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi gerekirken (B) sınıfı iş güvenliği uzmanı görevlendirdiğini, davalının kendi kusurlarından kaynaklanan eksiklerin giderilmeye çalışıldığını, bunun üzerine yeni fiyatlandırma yoluna gidildiğini, davacı tarafından tanzim edilen faturaların bir kısmının müvekkili tarafından kabul edilmediğini, bu durumun davacı şirkete gerek sözlü olarak gerek mail yolu ile bildirildiğini, sözleşmeye aykırı olarak talep edilen bedel için iade faturası düzenlenerek davacı firmaya gönderildiğini, davacı tarafından toplam 113.961,61 TL’lik fatura düzenlendiğini, 24.237,20 TL’lik faturanın kabul edilmediğini, müvekkili şirket tarafından muhtelif tarihlerde … Bankası aracılığı ile toplam 95.753,21 TL nakit ödeme yapıldığını, aynca 24.237,20 TL iade faturası çıkarıldığını, bu durumda davacı şirketin müvekkili şirketten herhangi bir alacağı olmadığı gibi, davacının müvekkili şirkete 6.028,80 TL borcu bulunduğunu belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu doğrultusunda; davacı tarafından düzenlenen faturalardan 95.813,21 TL’lik kısmının davalı tarafından ödendiği, davalı tarafından davacıya 24.177,20 TL iade faturasının kesildiği, davacı tarafından düzenlenen ve davaya konu yapılan faturaların davalıya teslim edildiği, davalı tarafından bu faturalara sekiz gün içerisinde itirazın bulunmadığı, davacının davalıdan 24.762,89 TL alacaklı olduğu gerekçesi ile davacının davasının kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında takibe itirazının iptaline, takibin 24.762,89 TL alacak üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren %9,75 oranı geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, Alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Karar taraflarca yasal süresinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; cevaba cevap dilekçesin de her ne kadar dava dilekçesinde maddi hata sonucunda 89.754,69 TL alacak talep edilmiş olunsa da, müvekkilinin davalıdan olan alacağının 24.762,89 TL olduğu belirtilerek ön inceleme duruşmasından önce HMK’nun 141. Maddesi gereğince dava değerinin düzeltildiğini, mahkemenin kısmen kabul kararı ile karar doğrultusunda müvekkili aleyhinde yargılama giderlerine hükmetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla kabule göre de ön inceleme aşaması icra edilmeden önce yapılan talep azaltımı nedeni ile nisbi vekalet ücretinin 1/3’üne hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkil tarafından kesilen iade faturalarının bilirkişi tarafından kabul edilmediğini ve buna göre hesaplama yapıldığını, yine davacı tarafından müvekkiline kesilen 6.554,49 TL’lik son faturanın müvekkil şirket tarafından iade edildiğinden bu faturanın da dikkate alınmaması gerektiğini, müvekkili şirket aldığı hizmetin bedelini fazlasıyla davacı şirkete ödediğini, iade faturalarından sonra resmi kayıtlara göre müvekkili şirketin davacı taraftan 6.028,80 TL alacaklı olduğunu, cevap dilekçesindeki beyanların bilirkişi tarafından dikkate alınmadığını, müvekkili ile davacının sözleşme çerçevesinde, belirtilen saatlerde ve belirtilen niteliklerde personel çalıştırması ve belirtilen ücrette (25.025,00 TL) aylık fatura kesmesi gerekirken, C yerine B sınıfı güvenlik uzmanı çalıştırıp aylık anlaşma tutarının üzerinde yüksek tutarda fazla fatura kestiğini, bu nedenle de müvekkili tarafından iade faturası kesildiğini, alacağın likit olmadığını, reddedilen kısım için kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME Dava, Hizmet Sözleşmesi kapsamında alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası incelendiğinde; Davacının davalı aleyhinde 25.09.2017 tarihinde dayanak 3 adet fatura gereğinde 99.662,40 TL üzerinden takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya 28.09.2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 03.10.2017 tarihinde borca ve takibe itiraz ettiği davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Sözleşme ilişkisi yanlar arasında çekişmesiz olup, uyuşmazlık davalının sözleşme gereğince edimini yerine getirip getirmediği, takip tarihi itibari ile davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır. 08.08.2018 tarihli bilirkişi raporunda; taraflarca ibraz edilen ticari defterlerin lehlerine delil niteliği taşıdığı, taraflar arasındaki İş Sağlığı ve Güvenliği Sözleşmesi kapsamında davacının toplam 120.516,10 TL tutarında fatura kestiği, faturalar karşılığında davacının 95.753,21 TL ödeme aldığı, davacının ticari defterlerine göre 2016 yılı sonu itibari ile davalıdan 24.762,89 TL alacaklı gözüktüğü, davalının ticari defterlerine göre davacı tarafından kesilen 113.961,61 TL tutarındaki faturaların kayıtlara işlendiği, davalı tarafından 95.813,21 TL ödeme yapıldığı ve 24.177,20 TL iade faturası kesildiği, 2016 sonu itibariyle davacıdan 6.028,80 TL alacaklı gözüktüğü, davacı tarafından gönderilen faturaların sözleşmeye uygun olmadığı gerekçesi ile davalının, davacıya 14.10.2016 tarih … numaralı 18.059,90 TL ve 14.10.2018 tarih … numaralı 6.177,30 TL olmak üzere toplam 24.237,20 TL tutarında iade faturası kestiği ve davacı tarafından kesilen 29.09.2016 tarih … numaralı 6.554,49 TL fatura ile birlikte … Kargo ile iade edildiğine ilişkin belge sunulduğu, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalıya teslim edildiği, dava konusu alacak tutarlarını oluşturan faturalara ve faturalarım içeriğine, davalı tarafından TTK 21/2 maddesi hükmü uyarınca usulüne uygun olarak yazılı şekilde herhangi bir itirazda bulunulmadığı belirtilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.). Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2019/3926 E. 2020/2954 K. Sayılı ilamı) Davacının talep sonucunu azaltması daraltması davayı değiştirme sayılmaz. Davadan feragat müessesesi içinde mütalaa edilebilir. Bu durumda talep sonucunun azaltılan kısmı yönünden davanın feragat nedeniyle reddine ve reddedilen kısım üzerinden davalı taraf yararına vekalet ücretine karar verilmesi, ayrıca yargılama giderlerinin kabul-red oranına göre taraflar arasında paylaştırılması gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/3100 E.2013/7530 K. Sayılı ilamı) 2004 sayılı İİK’nun 67.maddesinin 2.fıkrasında; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca, alacaklının kötüniyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir. Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Yargıtay uygulamasına ve öğretiye göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde icra takibine girişen alacaklı kötü niyetli kabul edilir. Somut olayda, davacı tarafından düzenlenen toplam 120.516,10 TL tutarındaki faturalardan 113.961,61 TL’lik kısmının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı tarafından kesilen 6.554,49 TL’lik faturanın davalının ticari kayıtlarına işlenmediği, davalı tarafından yapılan 95.753,21 TL’lik ödemenin her iki tarafın kayıtlarında gözüktüğü, uyuşmazlığın davalının kayıtlarına aldığı 14.10.2016 tarih … numaralı 18.059,90 TL ve 14.10.2018 tarih … numaralı 6.177,30 TL bedelli toplam 24.237,20 TL ile kayıtlarına almadığı ancak iade faturası ile iade ettiği 6.554,49 TL bedelli faturadan kaynaklı olduğu, iade faturalarının davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalının iade ettiği faturaların ikisini kayıtlarına aldığı, diğer faturanın içeriğine yasal süresi içerisinde itiraz etmediği, alacağın likit olduğu, davacının takipte kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, davacının cevaba cevap dilekçesinde talep sonucunu azalttığı, işlemin davayı değiştirme sayılmayacağı, davacının talep sonucunu azalttığı kadar talebinden feragat etmiş sayılacağı, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, ancak karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT’nin 6. Maddesi gereğince mahkemece feragat edilen 64.991,80 TL için davalı lehine hükmedilen 7.499,09 TL’nin 1/2 TL’si 3.749,54 TL’ye hükmedilmesi gerekirken hatalı olarak tamamına hükmedildiği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulüne, tarafların diğer istinaf sebeplerinin reddi ile vekalet ücreti yönünden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun REDDİNE, 2-Davacının istinaf başvurusunun KABULU İLE, HMK’nun 353/1b-2 maddesi uyarınca İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/12/2018 gün ve 2017/963 Esas, 2018/1203 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3-Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davalı borçlunun yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 24.762,89 TL üzerinden devamına, bu miktara takip tarihinden itibaren %9,75 oranı geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 24.762,89 TL üzerinden hesap edilecek %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 1.691,55 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.532,79 TL harcın mahsubu ile bakiye 158,76 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 5-Davacı tarafından yatırılan 1.532,79 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından yapılan 984,00 TL yargılama giderinden kabul ve ret üzerinden taktiren 271,48 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesap edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden AAÜT’nin 6. Ve 13. Maddesi gereğince hesap edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin alınan 121,30 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 40,60 TL harcın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine, 3-Davacı tarafından peşin yatırılan istinaf harçları toplamı 202,00 TL, 46,90 TL tebligat/posta gideri olmak üzere toplam 248,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin davalının kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-2 bendi ve aynı Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.12/05/2022