Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/407 E. 2020/419 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/407 Esas
KARAR NO: 2020/419
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1049 Esas
KARAR NO: 2018/93
KARAR TARİHİ: 26/09/2018
DAVA: MENFİ TESPİT (Sözleşmenin Feshinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında akdedilen 07/04/2016 tarihli protokol uyarınca fuar katılım bedeli olarak … Bankası Biga şubesine ait … seri nolu 50.000,00 TL bedelli çekin davalıya ödenmesine rağmen müvekkili şirketin ülkedeki olağanüstü durum ve buhran nedeniyle sözleşmeden dönmek zorunda kaldığını, buna bağlı olarak ürün gönderimini durdurmak zorunda kaldıklarını, dolayısıyla fuarada katılamadıklarını, diğer yandan kendilerinin kiralama talebinde bulundukları alanın davalı tarafında dava dışı başka bir firmaya kiralanması nedeniyle karşı tarafın herhangi bir zararının bulunmadığını, TBK’nın 138. maddesi uyarınca sözleşmenin işlem temelinin çöktüğünü, sözleşmenin artık çekilmez hale geldiğini ve çekin bedelsiz kaldığını beyanla borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; sözleşme hükümlerine göre en geç fuar tarihinden 90 gün öncesine kadar cayma durumunda bedel iadesinin mümkün olduğunu, oysa davacının fuardan 29 gün evvel sözleşmeden caydığını ayrıca dava dışı bir şirkete söz konusu alanın kiralanmadığını, ücretsiz olarak kullandırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, fuarın başlangıç tarihi dikkate alındığında sözleşmenin 90 günlük iptal süresi geçildikten sonra fesih ihbarında bulunulduğu, ülkedeki ekonomik ve siyasi karışıklığın, davacının mali durumlarına etkisinin somut olarak ortaya konulamadığı anlaşılmakla sözleşmenin feshinde davacı tarafın haksız olduğu haksız olduğunu, davacı taraf 15/07/2016 tarihinden sonra yurt genelinde ilan edilen olağanüstü hal durumuyla illiyetli olarak ekonomik zorluğa girdiğini ispat edemediğini, buna dair herhangi bir delil ibraz edilmediğini, taraflar arasında varlığı çekişmesiz, sözleşme hükmüne göre fuara katılımın 90 gün öncesinden sonra iptal edilmesi halinde tüm bedelin ödeneceği hüküm altına alındığını, bu nedenle davaya konu çekin bedelsizliği iddiası davacı tarafından ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; yapılan bilirkişi incelemesinde sadece tarafların birbirlerinden hak veyahut alacağı olup olmadığı yönünde incelendiğini, oysa defterler tam ve eksiksiz incelenmiş olsaydı, fuar standının dava dışı … isimli 3. kişiye kiralandığı ve böylece bu kiralama neticesinde davalının zarara uğramadığı anlaşılacağını, diğer bir husus fuarın yapılacağı tarihten kısa bir süre önce ülkeyi başta politik ve ekonomik olmak üzere derinden sarsan ve her alanda etkileyen darbe teşebbüsünde bulunulduğu, ardından OHAL ilan edildiğini, günlük yaşamı ve ticari faaliyetleri kısıtlayacak uygulamalar getirildiğini, bu durumdan müvekkil şirketin etkilenmediğini düşünmek mümkün olmadığını zira etkilendiği için de fuarda sergileyeceği ürünleri yurt dışından tedarik edemediğini, bu ve sair nedenlerle de fuara katılamadığını, bu durumun mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, Türk Borçlar Kanunun 138. Maddesinin uyarınca müvekkil şirketin sözleşmeden dönme hakkı bulunduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; taraflar arasında düzenlenen fuar katılım sözleşmesi kapsamında verilen çekin bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir Uyuşmazlık, 6098 sayılı TBK’nın 138. maddesi uyarınca taraflarca ön görülemeyen olağanüstü durum nedeniyle sözleşme ifasının imkansız hale gelip gelmediği ve davacının sözleşmeden dönme hakkı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, belirlenen ihtilaf konularında bir mali müşavir bir sektör bilirkişinden müşterek rapor alınmış olup 12/06/2018 tarihli raporda özetle; davacının ticari defter ve kayıtlarına göre, davaya konu çek tutarının kaydının öncesinde 25/05/2016 tarihi itibari ile davalıdan 15.818,80 TL, huzurdaki davaya konu 50.000,00 TL’lik çek tutarının kaydının akabinde ise dava tarihi itibariyle davalıdan 65.818,80 TL alacaklı durumda olduğu, davalının ticari defter ve kayıtlarına göre, davaya konu çek tutarının kaydı ile 26/05/2016 tarihi itibari ile davacıya karşı 49.818,80 TL borçlu durumda olup sözleşme bedeli olan 62.445,60 TL tutar dava tarafından defterlere kaydedilmesi akabinde davalının 12.626,80 TL alacaklı duruma geçtiğini, sektörel açıdan ise internet üzerinden alınan verilere nazaran, fuara pek çok yerli ve yabancı firmanın katıldığının anlaşıldığını, davacının fuara katılımın iptali için yapmış olduğu müracaat süresinin çok kısa olduğunu, fuara yerli ve yabancı firmalarının katıldığının görüldüğü tespiti ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Bir başka söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Gerçekten de sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke, özel hukukun diğer bir takım istisnai ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. TBK’nın 138. maddesi ile getirilen “Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı yeni düzenleme, öğreti ve uygulamada sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri olarak kabul edilen “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Ancak “sözleşmeye bağlılık” ilkesi esas olup sözleşmeye müdahale müessesesi istisnai nitelikte bir kurum olmakla yasa koyucu tarafından da bu kurumun uygulanması ancak anılan maddede belirtilen dört koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bunlar sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü durum ortaya çıkması, bu durumun borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkması yine bu durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmesi ve borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş olması veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması halidir. Bu dört koşulun birlikte gerçekleşmesi halinde ise borçlunun, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkı bulunmaktadır. ( Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 27/06/2019 tarih 2019/2379 E. 2019/7997 K. Sayılı ilamı) Somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasında 07/04/2016 tarihinde Fuar Katılım Hizmet sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin konusunu 29/09/2016-02/10/2016 tarih aralığını kapsayan 20. Uluslararası Isaf Security Fuar’ın oluşturduğu, sözleşme bedelinin 20.815,20 Euro karşılığı 62.445,60 TL olarak kararlaştırıldığı, protokol uyarınca fuar katılım bedelinin tahsili amacıyla davacı tarafından davalıya 50.000,00 TL bedelli çekin verildiği, davacı katılımcının, 90 günden az bir zamanda fuara katılmaktan vazgeçmesi halinde, belirlenen tutarın tamamını ödeyeceği hüküm altına alındığı, davacının, olağanüstü hal nedeniyle yurt dışındaki tedarikçisinden mal temin edemediği gerekçesiyle 31/08/2016 tarihinde, davalıya fuara katılmayacağını ve sözleşmeden döndüğünü belirten bir ihtarname gönderdiği hususlarında taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı her ne kadar ilan edilen olağanüstü hal nedeniyle yurt dışındaki tedarikçisinden mal temin edemediğini iddia etmiş ise de buna dair dosyaya herhangi bir delil ibraz edilmemiş, ülkedeki ekonomik ve olağanüstü halin, kendi ekonomik durumuna etkisinin somut olarak ortaya konulmamıştır. Kaldı ki fuara yerli ve yabancı çok sayıda firmaların katılmış olduğu görülmüştür. Bu itibarla sözleşmeye bağlı kalınması kuralının istisnasını oluşturabilecek koşulların mevcut olmadığı ve sözleşme hükmü uyarınca feshi ihbar süresine uyulmadığından 90 günden az bir zamanda sözleşmenin sona erdirildiğinden mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karar esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 134,00 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 98,10 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 /1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.13/02/2020