Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3951 E. 2020/1521 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3951 Esas
KARAR NO: 2020/1521
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2019/324 Esas, 2019/751 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin Şişli-İST.”adresinde faaliyet gösterdiğini, şirket sermayesinin 15.050.000,00-TL olup bu sermayenin tamamının ödendiğini, davacı …’in şirketin tam pay sahibi ve ortağı olduğunu ve aynı zamanda şirket borçlarına müteselsil kefil olduğunu, kurlarda ve faizlerdeki artışlar, darbe girişimi nedeniyle ülke ekonomisinde olumsuz gelişmelerin yaşanması, şirketin alacaklarını tahsil edememesi veya geç tahsil etmesi gibi nedenlerle müvekkili şirketin ödeme güçlüğüne düştüğünü, konkordatonun tasdiki ile borçların %70’nin 48 ay vadede ödeneceğini belirterek müvekkilleri lehine geçici mühlet ve sonrasında 1 yıllık kesin mühlet verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece davacı gerçek kişi yönünden tefrik kararı verilmiş, davacı şirket yönünden ise, şirketin daha önce Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1152 Esas sayılı dosyası ile konkordato talep ettiği, talebin reddi üzerine adres değişikliği yapılarak yeniden talepte bulunulduğu, şirketin yeni adreste faaliyetinin tespit edilemediği, değerleme kriterlerinin açık olmadığı, finansal tablolardaki bütçe ve çalışma kağıtlarının eksik bulunduğu, 5.00.000,00 TL sermaye borcunun şirketin geçmiş yıllar zarar hesabına aktarıldığı ve sermayenin tamamının ödenmiş gösterildiği, 40 günlük süre içinde gösterilen 449.000,00 TL net dönem karının inandırıcı olmadığı, konkordato talebinin alacaklılara zarar verilmesi amacına dönük olduğu, komiser heyeti talimatlarına da uyulmadığı, İİK’nın 2971/1.c bendi gereğince borçlu komiserin ihtarına aykırı davranır veya alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ederse konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı şirketin konkordato talebinin reddine, şirket hakkındaki geçici mühletin kaldırılmasına ve şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece geçici mühletin uzatılması talepleri hakkında karar verilmeksizin konkordato talebinin reddedildiğini, İİK’nın 287/4 maddesi uyarınca geçici mühletin uzatılması talebi halinde komiserin görüşü alınarak karar verilmesinin yasal zorunluluk olduğunu, dosyaya sunulan komiser heyeti raporunun bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini, şirket ortağı ile şirketin borçları aynı sebepten kaynaklandığından ortak yönünden tefrik kararı verilmesinin doğru olmadığını, şirketin malvarlığının rayiç değerlerinin tespiti halinde borca batık olmadığının ortaya çıkacağını, şirkete ait sadece 4 aracın görülerek değer tespiti yapılabildiğini, kalan araçlar hakkındaki raporun araçlar görülmeden hazırlandığını, taşınmazlar hakında da yeterli bilgi ve belge olmadan değerlendirme yapıldığını, komiser heyetince istenen belgelerin iletişimsizlik nedeniyle komisere iletilemediğini, müvekkili şirketin alacaklıları zarara uğratan eyleminin bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve şirket lehine 1 yıllık kesin mühlet verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir. Mahkemece davacı şirket hakkındaki geçici mühletin kaldırılması ile konkordato talebinin reddine ve şirketin iflasına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur. İİK’nın 285. Maddesi yollaması ile İİK’nın 154 maddesi uyarınca konkordato taleplerinde yetkili ve görevli mahkeme, borçlunun muamale merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi olup, bu yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin ve kesindir. Konkordato talebinde bulunan şirketin ticaret siciline kayıtlı olduğu yer, muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa davanın da bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerekir. Somut olayda, davacı şirketin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1152 Esas sayılı dosyasında görülen konkordato talebi hakkında, mahkemece talebin reddine karar verilmesinden kısa bir süre sonra, şirket merkezine ait adresin Şişli/İstanbul olarak değiştirildiği, şirketin sicile kayıt edildiği adresin İİK’nın 154. maddesi kapsamında muamele merkezi yönünden karine oluşturduğu, bu adresten başka bir yerin muamele merkezi olduğuna dair delil de bulunmadığı gözetildiğinde, davanın, davacı şirketin muamele merkezindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı kabul edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacı vekilinin vekaletnamesinde konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu görülmüştür. Dosya kapsamından, davacı şirketin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1152 Esas sayılı dosyasında görülen konkordato talebinin, şirketin komisere gerekli bilgileri vermediği, şirket kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı, şirketin herhangi bir geliri olmadığı, 5.000.000,00 TL sermaye borcu nazara alındığında sermaye artırımının inandırıcı olmadığı, borca batık olmayan şirketin tenzilat konkordatosu talep etmesinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedildiği ve kararın istinaf yoluna başvurulmaksızın 17/05/2019 tarihinde kesinleştiği, şirketin 30/05/2019 tarihinde yeniden eldeki dosyada konkordato talebinde bulunduğu, mahkemece İİK’nın 286 maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirtilerek davacı şirket lehine 04/07/2019 tarihinden geçerli olmak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği ve geçici komiser atandığı, geçici komiserin geçici mühlet içerisinde raporunu sunduğu, 02/10/2019 tarihli duruşmada geçici mühletin kaldırılarak borçlunun konkordato talebinin reddine ve şirketin İİK’nın 297/3. ve 292. maddesi uyarınca iflasına karar verildiği görülmektedir. Geçici komiser 28/08/2019 tarihli nihai raporunda; davacı şirketin daha önceki konkordato talebinin reddinden kısa bir süre sonra adres değiştirdiğini, ancak değişikliğin kağıt üzerinde kaldığını, şirket ortağının hisse devri ile ilgili bilgi veremediğini, adres ve hisse değişikliğinin muvazaalı işlemler olabileceğini, finansal tablolarda bütçe ve çalışma kağıtlarının eksik olduğunu, komiser heyetine verilen 31/12/2018 tarihli mali tablo ile 2018/1152 Esas sayılı konkordato dosyasına sunulan mali tablolarda önemli farklılıklar olduğunu, 31/12/2018 tarihli bilançoda 5.000.000,00 TL ödenmemiş sermaye borcu bulunmasına rağmen 31/03/2109 tarihli bilançoda 15.050.000,00 TL sermayenin tamamının ödenmiş gösterildiğini ve ödenmemiş sermaye borcunun geçmiş yıllar zarar hesabına aktarıldığını, 31/10/2018 – 18/02/2019 tarihi arasında şirketin hiçbir araç satışı veya başka bir ticari faaliyeti ile ilgili geliri bulunmamasına rağmen, 19/02/2019 ile 31/03/2019 tarihi arasında gösterilen 449.000,00 TL dönem karının inandırıcı olmadığını, iki e-posta mesajı ile istenen bilgi ve belgelerin İİK’nın 297/3 fıkrasındaki yaptırımı bildirilmesine rağmen yerine getirilmediğini, şirketin talebinin alacaklıları zarara uğratmak kastıyla yapıldığını belirtmişlerdir. İİK’nın 288/1. maddesi uyarınca geçici mühlet hakkında da kıyasen uygulanması gereken İİK’nın 292/1.c bendi uyarınca borçlu 297. maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar verir. İİK’nın 297/3 maddesi uyarınca borçlu komiserin ihtarlarına aykırı davranırsa mahkeme, borçlunun malları üzerindeki tasarruf yetkisini kaldırabilir veya 292. madde çerçevesinde karar verir. Somut olayda, komiser heyeti ilk toplantı tutanağında istenecek tüm belgelerin fiziksel veya elektronik ortamda komisere tevdi edileceğinin borçluya bildirildiği, ancak heyetin iki e-posta mesajı ile istenen bilgi ve belgelerin, heyetin İİK’nın 297/3 fıkrasındaki yaptırımı bildirmesine yerine getirilmediği görülmektedir. Davacı vekili istinaf talebinde, istenen belgelerin gönderilmemesinin iletişimsizlikten kaynaklandığını belirtmişse de, somut bir gerekçede sunmuş değildir. Diğer taraftan komiser heyetine verilen 31/12/2018 tarihli mali tablo ile 2018/1152 Esas sayılı konkordato dosyasına sunulan mali tablolarda önemli farklılıklar olduğu, 31/12/2018 tarihli bilançoda 5.000.000,00 TL ödenmemiş sermaye borcu bulunmasına rağmen 31/03/2109 tarihli bilançoda 15.050.000,00 TL sermayenin tamamının ödenmiş gösterildiği ve ödenmemiş sermaye borcunun geçmiş yıllar zarar hesabına aktarıldığının tespit edildiği, 31/10/2018 – 18/02/2019 tarihi arasında şirketin hiçbir araç satışı veya başka bir ticari faaliyeti ile ilgili geliri bulunmamasına rağmen, 19/02/2019 ile 31/03/2019 tarihi arasında gösterilen 449.000,00 TL dönem karının inandırıcı olmadığı gözetildiğinde, konkordato talebinin alacaklıların zarara uğratılması amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece borçlu şirketin İİK’nın 292/1.c bendi uyarınca konkordato talebinin reddine ve borçlu şirketin iflasına karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere Hakim …n muhalefeti ve oy çokluğu ile karar verildi.09/07/2020
MUHALEFET ŞERHİ Dava, 2004 sayılı İİK’nın 285 vd maddelerinde düzenlenen adi konkordato talebidir. Dosya kapsamından, davacı şirket ve dava dışı gerçek kişilerin, 27.11.2018 tarihinde, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1152 Esas, 2019/215 Karar sayılı dosyasında konkordato talebinde bulundukları, şirket adresinin “… Mah…. Cad…. Sok.No …. Bahçelievler / İstanbul, 21.03.2019 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilen adres olduğu, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 21.02.2019 tarihli kararla, konkordato talebinin reddi ile tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiği, kararın tarafların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine 17.05.2019 tarihinde kesinleştiği, davacı şirketin 28/08/2019 tarihli konkordato geçici kayyım heyeti raporunda belirtildiği üzere, 14 Mayıs 2019 tarihinde (Bakırköy Asliye Ticaret Mahkeme kararının kesinleşme tarihinden 3 gün önce) 9828 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 555. sayfasında yer alan şirket merkezinin “… Mah. … Cad. … Sok. No … adresinden, … Mahallesi … Cad. … Apt. No ; … Şişli / İstanbul “ adresine taşındığı, iş bu davanın ise taşınmadan iki hafta sonra 30.05.2019 tarihinde açıldığı, 28.08.2019 tarihli geçici komiser heyet raporunda adres değişikliklerine ve sicil bilgilerine yer verildiği, şirket yetkilileri ile ilk toplantının yapılacağı hususunun şirket vekiline bildirildiği, şirket vekilinin “şirketin faaliyet alanının … Mah. … Cad. …’da olduğu, Şişli’deki adresin sadece iletişim ve irtibat bürosu olduğunu” nun bildirildiğini, … Plaza Bakırköy / İstanbul adresinde şirket yöneticileri ile toplantı yapıldığı, toplantının şirket merkezi veya şube olarak gösterilen adreste yapılmadığı, ilk toplantının yapıldığı adreste şirkete ait herhangi bir tabela ya da adreste faaliyet gösterdiğine dair herhangi bir bilgi veya işaretin bulunmadığı, sonuç olarak, geçici mühletin Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından red kararı ile birlikte kısa süre sonra şirket merkezine ait adresin başka bir mahkemenin yetki çevresine dahil olacak şekilde değiştirildiği ,bu adres değişikliğinin evrak üzerinde kalan bir adres değişikliği olduğunun ifade edildiği, davacı vekilinin 17.09.2019 tarihli konkordato komiserlerinin raporuna karşı ek beyan dilekçesinde, komiserlerin yapılan ilk toplantıda şirket merkezinde değil de Florya/İstanbul adresinde görüşülmüş olmasını dahi olumsuz yönde değerlendirildiğini, bu adreste ilk görüşmenin yapılmasının sebebinin firmanın şubesini bu adrese taşıyacak olması olduğunu, kiralama anlaşması sağlanamadığından taşınma imkanının olmadığını belirttiği anlaşılmıştır. Somut veriler karşısında öncelikle ,konkordato talebinde yetkili mahkemenin hangi mahkeme olduğu, şirketin sicile kayıtlı olduğu yerin, İİK 154. maddesi gereğince, her şart ve şekilde muamele merkezi olarak kabulünün mümkün ve doğru olup olmadığıdır . Yetki kuralları, bütün davalar ve bazı davalar olmak üzere ikiye ayrılır.Kural olarak, bütün davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilir. Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.Yerleşim yeri, TMK nın 19,21, 51. maddelerine göre belirlenir (HMK m.6). HMK, genel yetkili mahkemeden başka, bazı davalar için özel yetki kuralları konulmuştur. Bunlardan biri, şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetki HMK 14. maddede düzenlenmiştir. Diğer yandan şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu kuralının ( m.14) bazı istisnaları vardır .Örneğin İflas davası, yalnız gerçek veya tüzel kişinin muamele merkezinin bulunduğu yerde açılır. Kesin yetkidir ( İİK 154.). Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileri ile sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın veya üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacağı davalar için ilgili tüzel kişisinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir ( m.14/2). 2004 sayılı İİK’nın Onikinci Babında “Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması” düzenlenmiştir. Düzenlemenin ilk sırasında “Adi Konkordato” ya yer verilmiş, 285 vd maddelerinde yer bulan düzenlemenin 285. maddesinde “Konkordato talebi” açıklanmıştır. 285/3. fıkrasında “Yetkili ve görevli mahkeme; iflasa tabi olan borçlu için 154’üncü maddenin birinci veya ikinci fıkralarında yazılı yerlerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir “ düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa koyucu, konkordato talebinde, yetkili ve görevli mahkeme açısından, iflasa tabi olan borçlu için, İflas yolu İle takipteki yer alan “yetki” üst başlıklı 154. maddeye atıf yapmıştır. 154. maddenin alt başlığı, “İflas takiplerinde yetkili mercii”dir. Atıf yapılan birinci fıkrasında, İflas yoluyla takipte yetkili mercinin, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesi olduğu, ikinci fıkrasında, merkezleri yurt dışında bulunan ticari işletmeler hakkında yetkili mercinin, Türkiye’de ki şubenin, birden ziyade şubenin bulunması halinde merkez şubenin bulunduğu yerdeki icra dairesi olduğu belirtilmiştir. Bu yetki kamu düzenine ilişkin ve kesindir. Aksine yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki itirazında bulunulmamış olsa dahi, mahkemece yetkili olup olmadığı kendiliğinden gözetilir. Konkordato talep eden borçlu şirketin muamele merkezinin bulunduğu yer, asliye ticaret mahkemesi, kesin yetkili mahkemedir. Tüzel kişilerin yerleşim yeri de, MK hükümlerine göre belirlenir. TMK nın 51. maddesinde, tüzel kişinin yerleşim yerinin, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yer olduğu belirtilmiştir. Bu durumda muamele merkezinin, işlerin yönetildiği yer yani tüzel kişinin yerleşim yeri olduğunun kabulü yerinde olacaktır. Yasal düzenlemelerde, şirketin ticaret sicil adresinin muamele merkezi olduğuna yer verilmemiştir. İlk derece mahkeme gerekçesinde atıf yapılan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/19-643 Esas, 2013/256 Karar sayılı ilamında da, kısaca, iflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yerin muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı olduğu yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa İflas davasının bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerektiği vurgulanmıştır. Somut olayda, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, davacı şirketin sicil adresi ve muamele merkezinin Bakırköy / İstanbul adresi olduğunun kabulü kaçınılmaz görünmektedir. Çünkü, davacı şirket Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesinin red kararı üzerine adres değişikliği yaparak, bu kez başka yetki alanı içerisinde yer alan mahkemede iş bu talepte bulunmuştur. Sicil adresinin sadece irtibat ve iletişim adresi olduğu iddia edilmiş, geçici komiserler toplantılarını söz konusu yerde yapamamıştır. Diğer yandan toplantı yapılan adres önceki adreste değildir. Önceki adres ilçe sınırları içerisinde olmakla birlikte şirkete ait hiçbir belirleyici bilgi veya faaliyetide mevcut değildir. Yeni adreste faaliyetini gösterir yapılanmanın bulunmadığı sabittir. Şu halde, mahkemece, HGK kararı, ilgili emsal daire kararları ve yasal mevzuat çerçevesinde, davanın yetkisiz yer mahkemesinde açıldığının kabulü ile mutlak yetkiye dair dava şartı yokluğundan usülden red kararı verilmesi isabetli olacaktır . Çünkü, yukarıda ifade edildiği üzere, İİK 285. maddesinde atıf yapılan İİK 154. maddedeki yetki, kamu düzenine ilişkin ve mutlak yetkidir. Bu şekilde, yetkinin kesin olduğu davalarda, mahkeme yetkili olup olmadığını, davanın sonuna kadar kendiliğinden araştırmak zorundadır. Çünkü, kesin yetki kuralı dava şartıdır ( HMK .114/1-ç ,m.115). Bu nedenle, kesin yetki hallerinde yetki itirazı ilk itiraz değildir. Dava şartları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114. maddesinde düzenlenmiştir. Davanın esası hakkında inceleme yapabilmek için gerekli olan şartlara, dava şartları denmektedir. Mahkemenin, gerek kendiliğinden gerek tarafların itirazı üzerine yapacağı inceleme sonunda, dava şartının noksan olduğu kanısına varırsa davayı, dava şartı yokluğundan usülden reddetmekle yetinmesi gerekmektedir. (m.115). Konkordato mühleti verilmesi, komiserin atanması, konkordatonun tasdiki HMK 382. maddesinde yer alan icra ve iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işlerindendir. Çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça, resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu düzenlemesi ile istinaf mahkemelerinin hukuki niteliğide gözetilerek, kamu düzenine aykırı hükmün özellikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. madde düzenlemesi, İİK nın Konkordato ile ilgili düzenlemeleri ve ilgili yasal düzenlemeler kapsamında, dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine karar verilmek üzere istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılması gerekeceğinden, çoğunluğun işin esası ile ilgili kabulüne katılmadığımı ifade ederim.