Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/394 E. 2019/845 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/394 Esas
KARAR NO : 2019/845
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2018/739 Esas
KARAR NO : 2018/1293
KARAR TARİHİ: 10/12/2018
DAVA : TAZMİNAT
KARAR TARİHİ: 18/04/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin içinde yer aldığı … grubu ile davalı arasındaki ilişkinin 1995 yılında başladığını, 1998 yılında grup şirketlerinden …A.Ş. İle davalı arasında kurulan ilişki çerçevesinde “….. İletişim Merkezi” olarak toplamda 9 mağaza ile davalıya hizmet verilmeye devam ettiklerini, ardından müvekkili ile davalı arasında 27/11/2008 tarihinde “… Dağıtım Merkezi Sözleşmesi” (TDM) başlıklı sözleşme imzalandığını ve bu sözleşme kapsamında müvekkilinin İstanbul Tekstilkent’te yer alan şirket faaliyet merkezinde …. Dağıtım Merkezi olarak, İstanbul Avrupa yakasında yer alan 5 büyük ilçede sözleşme ile üstlenilen hizmeti ifaya başladıklarını, 2016 yılında davalının işletme politikasında yaptığı değişiklik nedeniyle müvekkilinin terfi ettirilerek İstanbul/Avrupa yakasındaki faaliyet bölgesinden İstanbul/Anadolu yakasına hizmet vermeye başladığını müvekkilinin faaliyet ve hizmetlerini bu şekilde son derece başarılı bir biçimde sürmekteyken davalının hiçbir gerekçe ileri sürmeksizin ani bir kararla 16 Ekim 2017 tarihinde müvekkiline sözlü bir bildirimde bulunarak müvekkilinin TDM faaliyetlerine son verdiğini, 25 Ekim 2017 tarihli e-posta ile 31 Ekim 2017 tarihi itibariyle müvekkilinin tüm yetkilerinin sistemsel olarak kapatılacağının bildirildiğini, 26/10/2017 tarihli e-mail ile de bir fesih ve ibra protokolünü imzalamasının talep edildiğini, davalının sözleşmeyi süresinin bitiminden bir yıl önce haksız şekilde feshettiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 500.00 TL’nin davalıdan tahsiline, sözleşme süresinin uzatılacağı yönünde davalının vermiş olduğu güvene dayalı olarak yapılan masraflar için fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 500.00 TL’nin davalıdan tahsiline, TK.m 122 maddesi kapsamında denkleştirme tazminatı olarak fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 500.00 TL’nin davalıdan tahsiline, müvekkilinin uğradığı manevi zarar nedeniyle 10.00 TL’nin davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında da konusu …. ürün ve hizmetlerinin bayilere dağıtımına dair hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi olan …. Dağıtım Merkezi Sözleşmesinin 27/11/2008 tarihinde akdedildiğini, sözleşme uyarınca davacı tarafın görevlendirildiği coğrafi bölgelerin Bayrampaşa, Esenler, Beşiktaş ve Şişli olduğunu, sözleşmenin süresinin 5 yıl olduğunu ve taraflarca feshedilmediği takdirde 5’er yıllık dönemlerle uzamasının ön görüldüğünü, tüm Türkiye çapında 33 adet olarak faaliyet gösteren TDM’lerin durumlarının değerlendirildiğini ve yapılan ölçümlerde davacı şirketin tüm Türkiye faaliyet gösteren TDM’ler içerisinde en başarısız olanı olduğunu ve tüm TDM’ler içerisinde de en son sırada yer aldığını, müvekkili şirketin davacı şirketle iletişime geçerek davacı şirketi bu sonuçtan haberdar ettiklerini ayrıca davacı şirkete dağıtım ağında TİM veya benzeri bir konumda daha verimli olabileceği bir pozisyonda çalışmasını önerdiklerini, görüşmeler talep edildiğini ancak davacı şirketin görüşmeler yapmayı reddettiklerini, ayrıca taraflar arasındaki sözleşmenin 6.3 maddesinin müvekkili şirkete sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih hakkı tanıdığını, bu hakka istinaden müvekkili şirketin sistemleri kapatarak kendilerinin sözleşmeyi fiilen sona erdirdiklerini, taraflar arasındaki akdedilen sözleşmenin 10.maddesi ile sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde İstanbul (Merkez) mahkeme ve icra dairelerinin yetkili kılındığını, HMK md. 17 uyarınca taraflar arasındaki sözleşmede belirlenen yetkinin kesin yetki niteliğinde olduğunu, dolayısıyla davanın öncelikle usulden reddine karar verimesi gerektiğini, davacı tarafın haksız fesih iddialarının yersiz olduğunu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin mesnetsiz olduğunu ve koşullarının oluşmadığını, davacı şirketin dava değerini eksik bildirdiğini ve eksik harç ödemesi yaptığını belirterek öncelikle davanın yetkisizlik sebebiyle usulden reddine, ayrıca haksız ve mesnetsiz davanın esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesince, taraflar arasında ki TDM sözleşmesi 27/11/2008 tarihinde yapılmış olup, 1086 sayılı yasanın yürürlükte olduğu dönemde yapılan sözleşmelerde öngörülen yetki şartı münhasır yetki şartı olarak kabul edilmese de bu sözleşmenin 2013 tarihinde aynı şartlarla yenilendiği ve yeni dönem sözleşmesi olduğu, 2011 yılında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 17.maddesinde ise yetki sözleşmesi münhasır yetki anlamı taşıdığı, süresinde ilk itiraz olarak ileri sürülmesi halinde taraflar arasında bağlayıcı bir kural oluşturacağı, Usul Kanunu hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesi ve mevcut uyuşmazlıklara uygulanması gerektiğinden, bu davanın yetki sözleşmesi ile belirlenen yerde açılması gerektiğinden bahisle, yetki itirazının kabulü ile HMK ‘nun 17.maddesi uyarınca mahkemenin yetkisizliğine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu 31.12.2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;1-Taraflar arasındaki sözleşmenin 27.11.2008 tarihinde imzalandığı, ardından sözleşmenin 12. maddesinde yer alan ‘İşbu Sözleşme, imza edildiği tarihten itibaren 5 (Beş) yıl süre ile geçerlidir. Taraflardan her biri sözleşmenin hitamından 30 (otuz) gün önce yazılı olarak diğer tarafa bildirimde bulunmak sureti ile süre sonunda sözleşmeyi feshedebilir. Bildirim yapılmadığı takdirde sözleşme ayttt şartlarla ve aynı süre için yenilenmiş sayılır. ” hükmü gereğince aynı şartlarda yenilendiği,2- Sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 22’deki “Mahkemenin salahiyeti intizamı amme esasına binaen tayin edilmemiş olan hallerde iki taraf bir veya mütaaddit muayyen hususa mütaallik ihtilaflarının salahiyettar olmayan mahal mahkemesinde görülmesini tahriren mukavele edebilirler. Bu halde iş bu mahal mahkemesi o davaya bakmaktan imtina edemez. ”düzenlemesi ile tarafların sözleşmede yetki şartı da kararlaştırabileceğinin hükme bağlandığı, bununla birlikte öğreti ve uygulamada oybirliğiyle kabul edildiği üzere HUMK m. 22’deki bu düzenlemenin ‘”olumsuz yetki sözleşmesi” yapılmasına imkân tanımadığı, başka bir anlatımla HUMK m. 22 uyarınca tarafların yapabilecekleri yetki sözleşmesinin, genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmaya olanak verdiği, yalnızca bunlar yanında alternatif bir yetkili mahkeme daha tayin edilmesini sağlayacağı,3- Uyuşmazlık konusu olayın bu yasal düzenleme ışığında, mezkûr sözleşme maddesinin alternatif yetkili mahkemeyi düzenlediği, hiçbir şekilde münhasır yetki şartı mahiyeti arz etmediği,4- Ayrıca sözleşmenin imzalandığı tarihte davalının yerleşim yerinin Îstanbul/Beyoğlu’nda bulunduğu, bu bakımdan sözleşmede İstanbul (Merkez) mahkemelerinin alternatif yetkili mahkeme olarak kararlaştırılmasının esas nedeninin, özellikle davalının sözleşme gereğince TDM’lere yönelteceği davalarda TDM’lerin yerleşim yerinde dava açmak zahmetine katlanmasına ihtiyaç kalmaması olduğu, ayrıca yine kendi aleyhine açılacak tüm davaların da şirket merkezinin bulunduğu yerde (yani İstan- bul/Çağlayan mahkemelerinde) toplanması amacı güttüğü, başka bîr anlatımla, sözleşmedeki bu maddenin davalı yönünden esas amacının leh ve aleyhe olan davaların şirket merkezinde görülmesi olduğu, nitekim sözleşmelerin …. tarafından hazırlandığı ve ilgilileri tarafından imzalandığı fiili durumu karşısında, şirketin bu defa kendi koyduğu hükmü M.K. 2 dürüstlük kuralı hilafına aşmaya çalışmasının da yargı önünde kabul edilemeyeceğ, 5- Sözleşmenin 12. maddesine göre beş yıllık süre için akdedilen taraflar arasındaki akitin, bu sürenin bitiminden otuz gün önce yazılı bildirim yapılmadığı taktirde “aynı şartlarla” yenilenmiş sayılacağı için de (buna göre sözleşme 27.11.2013’le kendiliğinden yenilenmiştir) sözleşmenin bu şartlarla, yani “alternatif/seçimlik yetkili mahkeme” mahiyeti taşıyan bir düzenleme içerir şekilde yenilendiği, başka bir deyişle, sözleşmenin 10. maddesine ilişkin taraf iradelerinin alternatif/seçimlik yetkili mahkeme getirmek yönünde olduğuna göre, bu hükmün herhangi bir değişikliğe uğramaksızın 6100 sayılı HMK dönemine taşınması ile birlikte tarafların iradelerinde yine kendiliğinden bir değişim yaşanmadığı, hükmün “alternatif/seçimlik yetkili mahkeme” niteliği taşımaya devam ettiği, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin yetkisizlik kararının hatalı olması nedeniyle kaldırılması gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME Taraflar arasında 27/11/2008 tarihli …. Dağıtım Merkezi başlıklı ve beş yıl süreli sözleşme yapıldığı, sözleşmenin beş yılın sonunda feshedilmediği takdirde 5’er yıllık dönemlerle uzatılmasına dair hüküm bulunduğu, davalının, haksız yere ve ikinci 5 yıllık sürenin dolmasına henüz 1 yıl 1 aylık bir zaman varken feshedilmesi nedeniyle bir sonraki 5 yıl içinde sözleşmenin yenileneceği umuduyla yaptığı yatırım, masraf ve kar kaybı ile denkleştirme tazminatı istediği, davalı tarafın ise feshin sözleşmenin 6.3 maddesine uygun olarak, sözleşmeyi tek taraflı feshetmek hakkına dayanarak, öngörülen 30 günlük ihbar süresi içinde feshedildiğini beliterek sözleşmeye göre yetki itirazında bulunduğu görülmektedir. 27.11.2008 tarihli sözleşmenin 10.maddesinde, sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde İstanbul (Merkez) mahkeme ve icra daireleri yetkili kılınmıştır.Aynı sözleşmenin 12. maddesinde, ‘İşbu Sözleşme, imza edildiği tarihten itibaren 5 (Beş) yıl süre ile geçerlidir. Taraflardan her biri sözleşmenin hitamından 30 (otuz) gün önce yazılı olarak diğer tarafa bildirimde bulunmak sureti ile süre sonunda sözleşmeyi feshedebilir. Bildirim yapılmadığı takdirde sözleşme aynı şartlarla ve aynı süre için yenilenmiş sayılır. ” hükmü gereğince sözleşme aynı şartlarda yenilenmiştir.Sözleşmenin tarafları olan davacı ve davalının tacir ve yetki sözleşmesininde geçerli bir sözleşme olduğu görülmektedir. Taraflar arasındaki TDM Sözleşmesi 27/11/2008 tarihinde, 1086 sayılı HUMK yürürlükte olduğu tarihte yapılsa da, beş yıl sürenin dolduğu 2013 yılında sözleşme taraflarca feshedilmediğinden aynı şartlarda uzatıldığı, bu şekilde sözleşmenin ilk sözleşmenin devamı niteliğinde değil aynı şartlarda yapılmış yeni bir sözleşme olarak kabul etmek gerekir.6100 sayılı HMK’nın Yetki Sözleşmesi başlıklı 17.maddesinde; ” (1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlenmiştir. 1086 sayılı HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde yapılan yetki sözleşmesi ile taraflar kanunen yetkili olmayan bir mahkemeyi yetkili kılabilirler. Yetki sözleşmesi usul hukukuna ilişkin bir sözleşmedir. Yetki sözleşmesi ile kanunda öngörülen genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisi kaldırılamaz. Dolayısıyla bu sözleşme 1086 sayılı yasa döneminde yapıldığından aynı yasada düzenlenen ve öngörülen yetkili mahkemelerin yetkilerinin kaldırılmasından bahsedilemez. 1086 sayılı yasanın yürürlükte olduğu dönemde yapılan bu sözleşme beş yıllık süre sonunda sona erdirilmediğinden yine sözleşmede belirlenen şekilde, sözleşme aynı şartlarda beş yıl süre ile uzatılmıştır. 6100 sayılı yasanın 17. Maddesinde, tacirler ve kamu tüzel kişilerinin yetki sözleşmesi yapabileceği düzenlenmiştir. Aksi kararlaştırılmadığı takdirde davanın sadece sözleşme ile belirlenen mahkemede açılacağı da aynı düzenlemede yer almaktadır. Taraflar arasında ki sözleşmede 6100 sayılı yasanın 17. Maddesinde belirtilen şekilde, davanın sadece sözleşmede belirlenen mahkemede açılacağına dair bir ifade yer almamaktadır. Bu durumda davalı taraf usulüne uygun ve süresinde yetki itirazında bulunması halinde, davalının yetki itirazının ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekir. Usulüne uygun yetki itirazı bulunduğuna ve sözleşmede yetkili mahkemede belirlendiğine göre ilk derece mahkemesince verilen yetkisizlik kararı usul ve yasaya uygundur. Bu durumda, taraflar arasındaki sözleşmenin yenilendiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 17. Maddesi uyarınca, uyuşmazlık halinde sözleşmenin 10.maddesinde yapılan yetki sözleşmesinde belirtilen İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu kararlaştırılmış olmakla, ilk derece mahkemesince verilen yetkisizlik kararı usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 ve 362.1.c maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubuna, bakiye 32,30 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362.1.c Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.18/04/2019