Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3921 E. 2023/837 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3921 Esas
KARAR NO: 2023/837
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2019
NUMARASI: 2018/467 Esas, 2019/777 Karar
DAVA: ALACAK (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin işlenmemiş çelik hammadde ithalatı, işlenmiş çelik kalıp imalatı ve satışı işi yaptığını, bu kapsamda davalı firmadan teknik ürün belgelendirme kapsamında hizmet aldığını, müvekkili ve davalı şirket arasında 17.10.2016 tarihinde imzalanan sözleşme ile, davalı şirketin, belirlenen ücret karşılığında müvekkili şirkete ait … Hizmeti hizmeti vermeyi taahhüt ettiğini, anılan sözleşme gereği müvekkili tarafından 09.01.2017 tarihinde davalı şirketin banka hesabına 3.800,00 Euro ödeme yapıldığını, sözleşmesel yükümlülüğün en geç bu tarihte başladığını, ancak davalı şirketin aradan geçen 17 aylık süreçten bu yana sözleşmede belirlenen edimlerini yerine getirmediğini, davalıyla iletişime geçilmeye çalışılsa da sonuç alınamadığını, son olarak Beyoğlu … Noterliğinden … yevmiye nolu ihtarname çekilerek sözleşmeden doğan yükümlülüğün en geç 1 ay içinde yerine getirilmesi veya peşin ödenen bedelin iade edilmesi talep edilmiş ise de herhangi bir olumlu cevap alınamadığını belirterek davanın kabulü ile, peşin ödenen 3.800 Euro’nun faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olarak açılan davayı kabul etmediklerini, sözleşme ve içeriği ile müvekkiline 3.800 Euro gönderildiğinin taraflarınca kabul edildiğini, sözleşmenin imzalanmasından sonra derhal davacının belgelendirme işlemleri ile ilgili tüm işlemlerin yapılmasına ve dosyasının hazırlanmasına girişildiğini, bu kapsamda yüz yüze ve telefon ile görüşmeler yapıldığı gibi e-mail ve watsap yazışmaları gerçekleştirildiği, bu şekilde müvekkili tarafından davacıya dava konusu paranın dayanağı olan danışma hizmetinin verildiğini, müvekkili şirket yetkilisi ve müdürü tarafından defalarda davacı şirketin merkezine gidilerek davacı şirkete belgelendirme ile ilgili danışmanlık hizmet bilgi ve belge takdim ve teslim edildiğini, bu hususların tamamının taraflar arasındaki yazışma ve telefon görüşme kayıtları ile sabit olduğunu, belgelendirme işleminin kompleks bir işlem olduğunu, tamamlanabilmesi için uluslarası yetkiye sahip denetleme kuruluşları tarafından denetleme işleminin yapılması gerektiğini, bu kapsamda müvekkili tarafından denetçi firma ile anlaşılarak davacının belgelendirme işlemini denetlemesi için 20.475,00 TL (5.250 Euro) gönderildiğini, ancak davacının numuneleri hazırlamaktan ve testleri yaptırmaktan ısrarla imtina ettiğini, sonrasında ise belgelendirme işlemini yapmak istemediğini, bu işlemi yaptırmasının kendisine ticari manada pek kazanç sağlamayacağını, imal etmeyi düşündüğü numunelerin de CE belgesi almaya uygun olmadığını ve ürününün testlerden geçemeyeceğini, testlerden geçebilecek nitelikte bir ürün imal etmesinin de söz konusu olamayacağını, bu nedenle belgelendirme işlemini yapmaktan vazgeçtiğini beyan ettiğini, gerekli tüm danışma ve hizmeti aldıktan sonra yaptıkları ödemenin iadesini talep ettiğini, davacının temerrüdü nedeni ile belgelendime işleminin neticelenemediğini, sözleşmenin 6. maddesine göre müvekkilinin sözleşme bedelinin tamamına hak kazandığını, sözleşmenin 10. maddesi gereğince de davacının, müvekkilinden hiçbir şekilde ödenen peşinatı istemeye hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; dosya kapsamında bulunan sözleşme, ihtarname, taraflarca itiraza uğramayan mail kayıtları, bilirkişi raporu ve tüm deliller kapsamında yapılan tespitler neticesinde CE belgesi, klinik değerlendirme, biyouyumluluk testleri, laboratuar testleri konularında davalı tarafından davacı tarafa sözleşmenin 7. maddesinde betimlenen danışmanlık hizmetinin verildiğinin sektörel teamüllere uygun olarak tespit edildiği, davalının ediminin sadece danışmanlık ve müracaat ile sınırlı olduğu, tip testlerinin yaptırılmaması ya da tip testleri neticesinde ürünün uygunsuz çıkması gibi ürün belgelendirilmesini etkileyen uygunsuzlukların ise müşteri sorumluluğunda olduğu, mail kayıtları ve taraf beyanları irdelendiğinde, davalının CE belgelendirme süreci hakkında davacı tarafa bilgilendirme yapmaya devam ederken davacının öncelikle test raporlarını dışarıya göndermedikleri gerekçesi ile davalıya olumsuz yanıt verdiği, devamında klinik değerlendirmenin kısa versiyonunu gönderdikleri, gönderilen raporlar ile ilgili süreç devam etmekte iken davacının gerekçe göstermeden CE belgelendirme işleminden vazgeçtiğini bildirdiği, bu hali ile davalı tarafın sözleşmede betimlenen edimlerini ifa etmekte iken müracaat ile ilgili sürecin davacı tarafından sekteye uğratıldığı sonucuna varıldığı, ayrıca davacının yargılamanın ilerleyen aşamalarındaki beyanlarından davalı tarafın verdiği danışmanlık hizmetini yeterli bulmadığını, daha farklı stratejik açılımlar yapılmasının gerektiğini ve sözleşmenin menfaatlerini karşılamadığını belirttiği dikkate alındığında davacı tarafın tacir olmakla basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle mükellef olup sözleşme gereğince betimlenen hizmetin ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamayacağına yönelik gerekli araştırmaları yaptıktan sonra sözleşmeyi imzaladığının kabulünün gerekeceği, davacı tarafça yurtdışı belgelendirme firmasının başvuru harcı için ödenen davaya konu 3.800,00 Euroluk ödemenin bu nedenlerle iadesi isteminin yerinde olmadığı gerekçesi ile sübut bulmayan davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin hiç bir bilgi, belge araştırması yapmadan ve dava dilekçesinde belirttilen hususlar değerlendirilmeden sadece dosyadaki hüküm kurmak için yetersiz olan bilirkişi raporunu gözönünde bulundurarak verdiği kararın hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı taraflarınca süresi içinde itiraz edildiğinden Mahkemece itirazların giderilmesi için alanında uzman bilirkişilerden bir heyet seçilerek yeniden rapor aldırılması gerektiğini, bir tarafın başka bir tarafa danışmanlık hizmeti verdiğini kabul etmek için, danışmanlık yapan tarafın makul bir zaman aralığında, daha önceden taraflar arasında kararlaştıran iş ve işin sonucunu bir rapor halinde davacı müvekkiline sunması gerektiğini, ayrıca danışman kişilerin sahip oldukları bilgilerin, hizmet verilen kuruluşun sahip olduklarından daha farklı ve yenilikçi olması ile bu kuruluşa yeni bir şeyler katması, danışmanın, hizmet sağladığı kuruluşun çıkarlarını gözetmesi, elde ettiği sonuçları kurumla paylaşarak yol gösterici stratejiler oluşturması gerektiğini, ancak dava konusu olayda bu şekilde objektif verilerin olmadığını, mahkemece sadece taraflar arasındaki e-mail akışı olmasına dayalı olarak hizmetin verildiği kanısına varıldığını, sözleşmeye göre davalının bu hizmeti verdiği varsayılsa bile müvekkili şirketin sözleşmeden beklenen netice-i menfaati karşılanmadığını ve danışmanından herhangi bir stratejik bilgi elde edemediğini, mahkemenin bu hususu göz ardı ettiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, sözleşme gereğince ödenen peşinatın, edimin yerine getirilmediğinden bahisle tahsili istemine ilişkindir. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 08/04/2019 tarihli raporda; taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince taraflar arasındaki ilişkinin Kasım 2017 tarihine kadar süre geldiği ve bu süreçte davalı tarafça, davacıya teknik ve danışmanlık hizmetinin yapıldığı kanaatine varıldığı, taraflar arasında imzalanan 17.10.2016 tarihli sözleşme ile başlayan ticari ilişki çerçevesinde gelişen süreçte, sözleşme konusu hizmetlerin verilmesinde taraflar arasında uzun bir süre mail görüşmeleri ile, yapılan işler hakkında tarafların birbirlerini bilgilendirdiği, işbu işlerin karşılıklı taraf kabulleri ile devam ettiği, davacı tarafın, sözleşme çerçevesinde devanı eden ilişkiyi tek taraflı olarak sonlandırdığı ve sözleşmenin fesih edildiğini karşı tarafa bildirerek yapmış olduğu ödemenin iadesi talebinin haklı bir nedene dayanmadan talep etmesinin yerinde olmadığı, işbu tespit ve değerlendirme sonucunda da davalı tarafından davacıdan tahsil edilen 3.800 Euro karşılığı hizmetin verilmiş olduğu kabulüyle davacı talebinin yerinde olmadığının değerlendirildiği, Mahkemece davacı talebinin yerinde olduğu yönünde kanaate varılması halinde ise, davacı tarafından davalıya keşide edilen ihtarname ve ihtarnamede verilen 1 ay + 3 günlük mehil sonu olan 18.04.2018 temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince işleyecek faizi ile birlikte dava konusu bedelin talep edilebileceği bildirilmiştir. Taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunduğu ve dava konusu edilen bedelin davacı tarafından davalıya gönderildiği ihtilafsız olup uyuşmazlık, davalının edimlerini yerine getirip getirmediği ve buna göre davacı tarafından ödenen dava konusu bedelin iadesinin talep edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 17/10/2016 tarihli sözleşme ile, davalı tarafından davacıya CE Teknik Dosya ve CE Danışmanlık Hizmeti verilmesinin kararlaştırıldığı, sözleşme bedelinin 11.799,87 Euro olduğu, davalının da kabulünde olduğu üzere davacı tarafından davalıya 09/01/2017 tarihinde banka üzerinden 3.800,00 Euro gönderildiği anlaşılmıştır. Davacı, davalının sözleşmede belirlenen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle ödediği bedelin iadesini talep etmiş olup davalı ise, sözleşme kapsamındaki hizmetin taraflarınca verildiğini savunmuştur. HMK’nun “Belge” başlığı altında düzenlenen 199. maddesinde mail yazışmaları belge olarak kabul edilmiştir. Yargıtay kararları uyarınca da tarafların mail yazışmalarına yargılamada bir delil olarak dayanılabileceği kabul edilmektedir. Bu noktada önemli olun husus e-mail yazışmalarının itiraza uğrayıp uğramadığı olup davacı tarafın, dosya kapsamına sunulan e-mail yazışmalarını inkar etmediği gibi e-mail yazışmaları yapan kişilerin yetkisine de itiraz etmediği görülmüştür. Sözleşmenin 7. maddesi uyarınca, sözleşmede kararlaştırılan işin danışmanlık ve müracaatla sınırlı olduğunun belirtildiği, buna göre dosya kapsamında yer alan taraflar arasındaki karşılıklı e-mail yazışmalarının içeriği dikkate alındığında davalının sözleşme ile üstlendiği edimini yerine getirmeye başladıktan sonra davacının bir sebep göstermeden CE iptalini talep etmesi sebebi ile süreç son bulmuştur. Bu husus isabetli olarak Mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda davacı vekili, bilirkişi raporu yetersiz olduğundan bahisle yeni bir heyetten rapor alınması gerektiği hususunu istinafa konu etmiş ise de, bilirkişi heyeti raporunun dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun, gerekçeli ve ayrıntılı olduğu anlaşılmakla bu istinaf sebebinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Öte yandan davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının edimlerini hiç yerine getirmediğini iddia etmesine rağmen bilirkişi raporuna karşı sunduğu 24/04/2019 tarihli dilekçesinde ise özetle, verilen hizmetin danışmanlık hizmeti olarak kabulüne imkan bulunmadığını belirtmiş olup bu hususu aynı zamanda istinaf sebebi de yapmış ise de, dava dilekçesinde bu yönde bir iddia bulunmadığından iddianın genişletilmesi niteliğindeki bu sebep yönünden istinaf incelemesi yapılmamıştır. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/467 Esas, 2019/777 Karar ve 18/09/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-1 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.14/09/2023