Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3915 E. 2020/233 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3915 Esas
KARAR NO: 2020/233
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2018
NUMARASI: 2018/696 Esas, 2018/979 Karar
DAVA: ALACAK (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili, 13.07.2018 tarihli dava dilekçesinde, … Yapı Kooperatifi yönetim kurulu üyelerinin hukuk dışı uygulamalarının ve bunun gereğini yapmayan denetçilerin ihmali sonucu ortakların uğradığı zarar ve ziyanın tespiti ve tahsilini talep ettiklerini, ana sözleşmenin 65. maddesi gereğince, tesislerin kooperatifin malı olup hiçbir şekilde devri ve satışının yapılamayacağını, kooperatif tarafından işletilip veya kiraya verileceğini, gelirlerin sitenin genel hizmetlerine harcanacağını, ancak Eğitim Merkezinin yönetiminin Milli Eğitim Bakanlığınca yürütüldüğü takdirde tahsis edilen yerden kira alınamayacağını, hal böyle iken kooperatif ve ortaklarına ait ana cadde üzerindeki oldukça geniş arsanın Milli Eğitim Bakanlığı yerine başka kuruma devredildiğini, halen özel bir şirket tarafından … Anadolu Lisesi adıyla kullanıldığını, yönetim kurulu üyelerinin kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan müteselsilen sorumlu olduklarını, 04 Nisan 2015 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısının 9 nolu gündem maddesinde, … nolu parselde bulunan ve 15.03.2008 tarihli Genel Kurulunda inşaatın durdurularak 14.000.000,00 USD ‘den aşağı olmamak üzere talip olacak gerçek ve tüzel kişilere devir edilerek satılmasına karar alınmış bulunduğu ancak bugüne kadar tapu kaydı üzerinde 1164 sayılı Arsa Ofisi kanun ve yönetmelik hükümleri gereğince tek taraflı olarak konulmuş bulunan şerh nedeniyle devri ve satışı yapılamayan ve dolayısıyla bu şekil ile devir satışının, yasal olarak projenin Alışveriş Merkezi olarak inşaasının, nitelik özellikliğini yitirmesi sebebi ile inşaatın devam ettirilerek tamamlanmasının söz konusu taşınmazda hak sahibi olan ortakların / üyelerin mağduriyetine, zararlarına sebep olacağından 2. Etap … Çarşı İnşaatının yıkılarak güncel gereksinimlere ihtiyaç verebilecek amaca ve üyelerin menfaatlerinin gereklerine uygun bir şekilde yeni bir proje üretilerek, 5,00 mt. ile 7 mt yüksekliğinde, 2 ton / metre kare …özelliklere sahip yeni işyerlerinin yapılmasına mevcut ortakların her birinin yapmış oldukları ödemelerin TEFE( ÜFE) TÜFE oranları dikkate alınarak hesaplanmış bulunan güncel tutarlarının güncel ödeme toplamı ortağın pay alacağının hesaplanarak bulunmasına, yapı bloku ve üzerinde bulunan arsanın 18.000.000,00 USD +4.000.000 TL ( kooperatif ortaklarının ödentilerinden dolayı kooperatif ikinci etap banka hesaplarında bulunan değer) üzerinden kıymetlendirilerek 2. Etap … Çarşıdaki toplam 61 ortağın haklarının bu değer üzerinden belirlenmesine yeni yapışacak projede kendisine yer tahsisi talebinde bulunulacak mevcut ortakların tahsis talebinin yeni projede oluşacak İşyeri sayısından fazla olması halinde kura çekilmesine, tüm bu hususları karşılayacak şekli ile 1163 sayılı yasanın 42/6. ve 7. md hükümleri doğrultusunda yönetim kuruluna yetki verilmesinin görüşülmesi kararı alındığını, oldukça uzun, karışık, anlaşılması zor ve suistimale fevkalade açık bir metin olduğunu, Ana Sözleşmenin 6. maddesindeki, kooperatifin amacının, küçük sanayicilerin günün icaplarına uygun, modern ve teknik şartlara haiz birer işyerine sahip olmalarını sağlamak olduğuna İlişkin maddeye açıkça aykırı olduğunu, yapılmak istenenin ve yapılanın küçük sanayicilere günün şartlarına uygun, modern ve teknik şartları haiz birer işyerine sahip olmaları yerine, dişinden tırnağından artırarak ortak olmuş, aidatlarını ödemiş küçük sanayiciler yerine ,oluşan rantı daha büyük sermaye sahiplerine ve arsa ve İşyeri spekülatörlerine peşkeş çekme amacı güdüldüğünü, uygulamanın kanun ve ana sözleşmeye aykırı olarak yapıldığını, kooperatif yönetiminin yazılı müracaatlarına rağmen bilgi ve belgeleri inceleme imkanı vermediklerini veya noksan, yanlış veya gecikmeli olarak verdiklerini, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.08.2018 tarihli 2018/45 Esas, 2018/14 Karar sayılı dosyasındaki aynı mahiyetteki dava ile kooperatifin pasif husumetinin yokluğu nedeniyle reddedildiğini, Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/226 Esas, 2018/666 Karar sayılı dosyada ise tespit taleplerinin usülden reddedildiğini, yönetim kurulu ve denetçilerin ortakların haklarını ihlal eden kooperatife zarar veren eylem ve işlemlerinin, kooperatife ve ortaklarına verdikleri zararların tespitini, her bir davalı için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 100’er TL nin hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, aynı dava sebebine, aynı neticei talep ile Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/226 Esas sayılı dosyasında da dava ikame edilip, davanın yargılama sonucunda reddine karar verildiğini, davanın, dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, dilekçenin açıklatılması gerektiğini, zarar kalemlerinin açıklattırılıp harcın tamamlattırılması gerektiğini, kesin hükmün söz konusu olduğunu, okul yerinin verilmesi iddiasının, 07.04.2012 tarihinde yapılan 2011 yılı olağan genel kurulunun 9. maddesinde müzakereye açıldığını, 3194 sayılı İmar Kanunun 16. maddesinin uygulanması neticesinde yeşil alan olarak kamuya terk edilen ve İmar planında okul olarak İşlenen alanda, İkitelli Organize Sanayi Bölgesi Başkanlığına Eğitim Kurumu – Okul yapabilmesi hususunda muvafakat verilebilmesi için yönetim kurulunun yetkilendirilmesine oybirliğiyle kabul edildiğini, genel kurul toplantısına iştirak eden davacılar tarafından da itiraz edilmediğini, aradan geçen 6 yıla rağmen açılmış bir iptal davası olmadığını, gerçek dışı, haksız ve kötüniyetli iddiaların reddi gerektiğini, 2. Etap … Çarşıya İlişkin iddialarının da reddi gerektiğini kararın oy çokluğu İle kabul edildiğini, bir aylık hak düşürücü süre içerisinde iptal davası açılmadığını, söz konusu arsada İşyeri tahsis edilen 61 ortaktan arsa bedeli tahsil edilip 1. Etap işyerleri ortaklarının hesaplarına aktarıldığından davacıların iddia ettikleri gibi herhangi bir hak kaybının olmadığını, ortakların zararının olmadığını, mükerrer tahsilat yapılmadığını, davanın kooperatif adına temsilcileri ya da vekili tarafından açılması gerektiğini, davacılardan …, … ve …’in kooperatif üyesi olmadıklarından aktif dava ehliyetlerinin olmadığını, ayrıca kabul anlamına gelmemek üzere genel kurullarda oybirliği ile ibra edilen yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının bulunup bulunmadığına dair davalarda TTK hükümleri gereğince genel kurulda ibra kararına şerh koydurmuş veya oy kullandırılmayan ortağın iptal davasını açabileceğini, bunca sene sonra dava açmanın iyiniyet kurallarına uygun olmadığını savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, TTK 555/1. maddesi gereğince, şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibinin isteyebileceğini, pay sahiplerinin tazminatı ancak şirkete ödenmesini isteyebileceği düzenlemesinin yer aldığını, somut olayda, kooperatif ortağı davacılar tarafından, dava dışı kooperatif yönetim kurulu üyesi ve denetçileri olan davalılar aleyhine kooperatifin yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminat talebiyle işbu davanın açıldığı, dava dilekçesinin netice- i talep kısmında fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 100’er TL ‘nin tahsilinin talep edildiği hususunda bir açıklık bulunmadığı, 07.11.2018 tarihli celsede davacı vekilinin talebe konu tazminatın kooperatif için değil, davalıların kendileri için talep ettiklerine dair beyanda bulundukları, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 62. madde hükmü ve 98. madde yollamasıyla 6102 sayılı TTK’nın 555/1. maddesinde pay sahiplerinin tazminatı ancak şirkete ödenmesini isteyebileceği dair hüküm nazara alınarak açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, iddialar tekrar edilerek, … Anadolu Lisesi olarak kullanılmakta olan okulun İOSB Başkanlığı tarafından başka bir özel şirkete kiralandığını, kooperatif kanunu ve ana sözleşmeye aykırı olarak yapılan devir sebebi ile kooperatifin zarara uğradığını, bunun tespiti ile zararın hesabını talep ettiklerini, eksik inceleme ile karar verildiğini, kendilerine 1 Kr.ödeme yapılmadığını, üyeler arasında eşitsizlik olduğunu, atıf yapılan Anonim Şirketi mevzuatının azınlık haklarına dair koruma maddelerine göre haklarını arama ve dava açma haklarına sahip olduklarını, red kararının Anayasa Kanunlarından doğan dava haklarının ve kooperatifin malının satılması sebebi ile üye haklarının gasp edilmesini mahkeme önünde aramalarına mani olunduğunu, azınlık haklarının değil belli bir grup haklarının korunduğunu ,mağdur edilen hakların dikkate alınmadığını, red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, dava dışı kooperatifin yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dair tazminat davasıdır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 98. maddesinde, bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim Şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ile ilgili davalarda İş bu davada, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun ilgili maddeleri ile TTK ‘nın ilgili düzenlemelerinin esas alınması gerekecektir. Taraflar arasında, birden fazla uyuşmazlık bulunduğu iddia ve cevap dilekçesinden anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 04.04.2015 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve ekleri celbedildikten ve dilekçe safhası tamamlandıktan sonra kısa kararda “ davanın reddine “ ilişkin hüküm tesis edilmişken, gerekçeli kararın hüküm bölümünde, kısa karardan farklı olarak “ açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine “ şeklinde hüküm tesis edilmesi kısa karar ve gerekçeli kararın farklı olması nedeniyle isabetli olmamıştır. ( 10.04.1992 tarihli, 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 298/2. fıkrada, gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağına yer verilmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar ve buna uygun hüküm oluşturulması gerekir. Kabul şekline göre ise, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıların aktif husumet ehliyetlerinin olup olmadığıdır. Dosyada, taraf delilleri toplanmamış olduğundan delil değerlendirilmesi yapılamamıştır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 59/3. maddesinde; “ Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur “ hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3. fıkrada ise, “ Yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar “ hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan, 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesinde, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu başlığı altında, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete, hem pay sahiplerine hemde şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan sorumlu oldukları 555. maddede, şirketin uğradığı zararın tazminini şirket veya her bir pay sahibinin isteyebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebileceği belirtilmiştir. Ortakların ve alacaklıların dava hakkı, dolayısıyla zararlara dayanan davalar, doğrudan doğruya zararlara dayanan davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin ortaklık malvarlığını kötüleştiren davranışları, ortakların ve alacaklıların doğrudan doğruya zarar görmelerine yol açar. Gerçekten ortaklık malvarlığını azaltan her fiil, hisseleri oranında ortakları etkiler. Şu halde, ortaklığın gördüğü doğrudan doğruya zarar, ortaklar ve alacaklılar yönünden dolayısıyla zarar teşkil etmektedir. Dolayısıyla zararlar nedeniyle açılan davanın konusu, ortaklığın uğradığı zararın tümüdür. Ancak ortaklar veya alacaklılar açtıkları davada tazminatın kendilerine değil ortaklığa verilmesini istemelidirler (TK m.555,556). 6102 sayılı TTK ortakların ve alacaklıların dava hakları arasında önemli bir farklılık yaratmıştır. TTK 556. maddesine göre, alacaklıların dava hakkı şirketin iflas etmesi ön şartına bağlanmıştır. Yargıtay, dolayısıyla zararlara dayalı sorumluluk davalarında davacının hükmedilen tazminatın kendisine verilmesini istemesini davanın reddini gerektiren bir sebep saymamıştır. Yargıtay emsal kararlarına göre, bu takdirde davanın 6762 sayılı TTK 340/309 maddeleri uyarınca açıldığı kabul edilerek, hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesine karar verilmelidir ( Yargıtay 11.HD’nin 28.04.2005 tarihli 6220 Esas, 4343 Karar vb). Doğrudan doğruya zarar yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda ortakların veya alacaklıların, ortaklığın zararından bağımsız gördüğü zararlardır. Bu fiillerin ayrıca ortaklığı da zarara sokmuş olup olmadığı önem taşımaz. Ortakların veya alacaklıların doğrudan doğruya zararının herhangi bir üçüncü kişiye verilen zarardan farkı şu noktada görülür; doğrudan zararlar ortak veya alacaklı sıfatının sonucu olarak görülmüş zararlardır. Ortakların doğrudan doğruya zararlarına örnek olarak, bir kimsenin konuna aykırı olarak düzenlenmiş bilançoya güvenerek pay sahibi olması veya paylarını elden çıkarması, sermaye artırımında ortakların yeni pay alma haklarının ihlal edilmesi, bir ortağın payının kanuna aykırı şekilde iptali veya sermaye payına uygun temettü hissesi ödenmemesi gösterilebilir. Doğrudan doğruya uğranılan zararlar nedeniyle açılan davalarda ortaklar veya alacaklılar, tazminatın kendilerine verilmesini isteyebilirler. Dava, genel şartlar açısından TTK m.553 vd.daki kurallara tabidir. Doğrudan doğruya zararlara dayanan davaların hukuki dayanağı da sözleşmeye aykırılıktır. Aynen dolayısıyla zararlar nedeniyle açılan davalarda olduğu gibi, doğrudan zararlara dayanan davalarda da davacı yönetim kurulu üyeleri ile ortaklık arasındaki sözleşmenin ihlali sebebine dayanabilir. Yönetim kurulu üyelerinin kanun veya esas sözleşmenin yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmemeleri, ortaklık ile aralarındaki sözleşmenin bir ihlalini teşkil eder. Yönetim kurulu üyeleri şirkete, ortaklara ve alacaklılara doğrudan doğruya verdikleri zararlarda olduğu gibi dolayısıyla zarardan da sorumlu tutulmuşlardır. Yukarıda belirtildiği üzere, davacı gördüğü doğrudan zararın kendisine ödenerek tazmin edilmesini talep edebilir. Buna karşılık şirketin gördüğü zarar nedeniyle dolaylı olarak zarara uğrayan ortaklar ve ( şirketin iflas etmiş olması koşulu ile, TTK 557)alacaklılar tazminatın şirkete ödenmesini isteyebilir (TTK 555). Bu anlamda 6102 sayılı TTK ‘nın getirdiği bir yenilikte 555.maddenin 2. fıkrasındaki, pay sahibince açılan davada hukuki ve maddi sebepler haklı gösteriyorsa, dava masrafları ve Avukatlık ücretinin davalıya yüklenemediği hallerde mahkemenin bunları davacı ortak ile şirket arasında hakkaniyete göre paylaştırma yetkisine sahip olmasıdır. ( Poroy/ Tekinalp/Çamoğlu Ortaklıklar Hukuku -Yeniden yazılmış 13. Bası, sayfa 395 vd.) Sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığı ait olmakla birlikte, yukarıda ifade edildiği üzere, ortakların ve alacaklıların, dolayısıyla zararlara ve doğrudan doğruya zararlara karşı dava açması söz konusu olabilir. Açıklanan nedenlerle ve öncelikle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 298/2. fıkrasına aykırı şekilde, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olması doğru olmadığı gibi kabul şekline göre ise, davacıların iddialarının, doğrudan doğruya zararı mı yoksa dolayısıyla zararlara mı ilişkin olduğu değerlendirilmeksizin davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olması isabetli olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/696 Esas, 2018/979 Karar ve 07.11.2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan , davacıların ayrı ayrı yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5- Davacıların yapmış oldukları istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- a/ 6. maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.