Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3871 E. 2020/1484 K. 07.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3871 Esas
KARAR NO: 2020/1484
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/11/2019
NUMARASI: 2018/1539 Esas, 2019/1147 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 07/07/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ve şirketin ortağı/yöneticisi/kefili gerçek kişiler için İİK’nun 285. ve devamı hükümleri gereği konkordato geçici mühlet kararı verilmesini ve konkordatonunun tasdikini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; Tüzel kişi davacıların konkordatoyu bu şekliyle başarıya ulaştırmalarının mümkün bulunmadığı, diğer gerçek kişi davacıların ise borçlarının kefaletten kaynaklandığı, konkordato istemlerini ancak tüzel kişi davacıların borçlarını ödemeyle kendilerinin de borçlarının eda edilmiş sayılacağının belirtildiği, komiser raporunda vurgulandığı üzere, davacıların komiser heyetinin bilgisi dışında kötü niyetli olarak bazı girişimde bulundukları belirtildiğinden davacı tüzel kişilerin de borca batık olmamaları nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemenin, 28/12/2018 tarihli ara kararı ile henüz vadesi bile gelmeyen 8.100.000,00 TL değerindeki teminat mektuplarının nakde çevrilmemesine ilişkin taleplerinin reddedildiğini, müvekkil şirketlerin ticari ana faaliyetlerinde gerilemesine sebebiyet verildiğini, müvekkili şirketin mahkemenin teminat mektubu kararı sonrası hiç bir kamu ihalesine teklif veremediğini, şirketlerin zor durumda bırakıldığını, yerel mahkemenin bu hukuka aykırı kararının ancak 7 ay sonra İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 2019/119 E. 2019/1072 K. nolu kararı ile kaldırılabildiğini, ancak bu kararın müvekkili şirketlerin ticari hayatının çok zora girmesine sebep olan yerel mahkeme kararının olumsuz etkisini kaldırmaya yetmediğini, yine yerel mahkemenin, 11/01/2019 tarihli kararı ile bankaların takas/mahsup yapmamasına ilişkin taleplerinin reddedildiğini, teminat mektuplarının nakde çevrilmesi kararından sonraki süreçte bankalarca müvekkili şirket hesaplarına takas/mahsup işlemleri uygulandığını, icra takipleri ile haciz baskılarının arttığığı, müvekkili şirketlerin ticari faaliyetlerinin tamamen işlevsiz hale geldiğini, ara karara karşı istinaf yoluna gittiklerini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1672 E. 2019/1058 K. sayılı kararı ile talebin kabul edilerek, İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/01/2019 tarihli ara kararın kaldırıldığını, ancak bu karar verilene kadar müvekkili şirketlerin nakit paralarına bankalarca el konulduğunu, belli kurumlar uhdesinde bulunan paralara mahsup işlemi yapıldığını, bu şekilde müvekkili şirketlerin ticari faaliyetlerinden alıkonulduğunu, müvekkil gerçek ve tüzel kişilerin, yerel mahkemece verilen 1 yıllık kesin süre içerisinde konkordatonun ruhuna ve amacına uygun hareket ettiklerini, tüm olumsuzluklara rağmen ticari faaliyetlerine devam ettiklerini, ön projede bir yılda hedeflenen karlılığın 2 ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirildiğini, müvekkili şirketlerce verilen yüksek meblağlı bir kısım çeklerin geri alındığını, ödemelerin gerçekleştirildiğini, feragatlar alındığını, borcun azaldığını, bankalarla borç yapılandırması konusunda uzlaşıldığını, netice olarak konkordato projesine sadık kalındığı ve müvekkili şirketlerin ticari faaliyetlerine devam ettiğinin komiser raporları ile açıkça ortada iken, son verilen haksız ve hukuka aykırı rapor ile komiser heyetinin çelişkiye düştüğünü, çelişkinin giderilmediğini, müvekkili … Şirketi’nin borcuna karşılık toplam 22.275.000,00 TL gayrimenkul teminatının bulunduğunu, bu durumun komiser heyeti tarafından bilinmesine ve 16/05/2019 tarihli 4. raporun 8. ve 23. sayfalarında açıkça belirtilmesine rağmen, … Şirketin’in borcunun karşılığının sadece 11.230.000,00 TL gayrimenkulün olduğunun rapora yazılmasının açıkça komiser heyetinin düştüğü çelişkili durumu izah ettiğini, yine komiser heyetinin müvekkili … şirketi ile ilgili yanlış bir algı oluşturduğunu, komiser heyetinin hatalı tespiti ile … şirketinin borcunun 2 katına yakın fazla gösterildiğini, müvekkili şirket …’un bazı borçları için ipotek veren 3. kişiler tarafından borçların ödenerek kapatıldığını, bu durumun muhasebe kayıtlarına geçmesi esansında bir tek hata olduğunu, hatanın 9. ay bilançosunda düzeltildiğini, Komiser heyetinin bu konuda bilgilendirildiğini, ödemenin kati surette takas işlemi olmadığını, 08/11/2019 tarihli komiser raporunda belirtilen ”kötüniyetli bazı girişimlerde bulundukları…” iddiasının ise hiç bir dayanağının bulunmadığını, yalnızca maaş gecikme kaygısı ile alel acele verilen bir rapor olduğunu, mahkemece itirazların değerlendirilmediğini, komiser heyeti raporunun gerçekleri yansıtmayan hatalı bir rapor olduğunu, gerekçeli kararda eksik gerekçe ile sadece müvekkil şirket … hakkında değerlendirmede bulunulduğunu, müvekkil şirket … hakkında hiçbir değerlendirme yapılmadığın belirterek mahkeme kaarrının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılara davanın kabulüne, konkordatonun kaldığı yerden devam edilmesine, karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nun 285. ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. 2004 sayılı İİK’nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinin ve davacı gerçek kişilerin ikametgahının bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde vekaletnamede konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacılara ait konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, borca batıklığına dair tespitin doğru olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece 27/12/2018 tarihli tensip zaptı ile eksikliklerin ikmaline karar verilmiş, akabinde aynı tarihli ara kararla davacılar hakkında 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilerek 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulduğu, 25/03/2019 tarihli celsede, 28/03/2019 tarihinden İtibaren geçici mühletin 2 ay süre ile uzatılmasına, 24/05/2019 tarihli celsede 28/05/2019 tarihinden başlamak üzere 1 yıllık kesin mühlet verilmesine, 27/11/2019 tarihli celsede de davacıların konkordato taleblerinin reddine karar verilmiştir. Davacı … Ltd. Şirketi ön projede; toplam borç tutarının 27.066.089,14 olduğu, alacaklılardan herhangi bir tenzilat talep etmediği, projenin tasdikine müteakip borçların 2020 yılında ödemeye başlanacağı, üç ayda bir taksitler halinde 2021 yılı sonuna kadar borçlarının tamamının ödeneceğinin öngörüldüğü, şirketin süre içerisinde Sermaye artışı taahhüdünde bulunmadığı, gerektiğinde ortaklara ait gayrimenkullerin şirket borçlarının finansmanı için kullanılacağının, Davacı … Limited Şirketinin ön projede; toplam borç tutarının 6.721.006,47 TL olduğu, alacaklılardan herhangi bir tenzilat talep etmediği, projenin tasdikine müteakip borçların 2020 yılında ödemeye başlanacağı, üç ayda bir taksitler halinde 2021 yılı sonuna kadar borçlarının tamamının ödeneceğinin öngörüldüğü, şirketin 2021 yılı içerisinde 1.000.000,00 TL sermaye artışı taahhüt ettiği, ancak şirket sermayesinden halen 250.000,00 TL’sinin ödenmediği, ortaklara ait gayrimenkullerin şirket borçlarının finansmanı için kullanılacağının, Davacı …’in ön projede; … Limited Şirketi’nin sahibi ve … Limited Şirketi’nin %50 ortağı olduğu, kendi adına yürüttüğü başka bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin devamlılığını sağlayabilmek amacıyla, şirketin banka kredi borçları için müteselsil kefalet verdiği ve sahip olduğu bazı gayrimenkullerini de bankalara rehin olarak verdiği, bu iki firma borçlarına kefaleten oluşan borçları dışında, 111.951,56 TL kredi kartı borcunun olduğu, bahsi geçen şirketler dışında başkaca bir geliri olmadığının, Davacı …’in ön projede; T… Limited Şirketi’nin %50 ortağı ve yöneticisi olduğu, kendi adına başkaca bir ticari işletmesi olmadığı, … Limited Şirketi’nin kullandığı kredilerin kefalet sözleşmelerinde müteselsil kefil olarak şahsi teminat vermiş olduğu, kefalet borçları dışında, 53.816,00 TL kredi kartı borcunun olduğu, bahsi geçen şirketler dışında başkaca bir geliri olmadığının, Davacı …’in ön projede; şirketlerin ortağı veya yöneticisi olmadığı, Ancak ilişkili olduğu kişilerin ortağı olduğu … Limited Şirketi ve … Limited Şirketi’nin işletme faaliyetleri için kullandığı kredilerin kefalet sözleşmelerinde müteselsil kefil olarak şahsi teminat vermiş olduğu, aynı zamanda bazı varlıklarını da bankalara rehin olarak verdiği, konkordato talep eden … ve … firmalarının içinde bulunduğu ekonomik durumdan doğrudan etkilendiği ve bu sebepten dolayı konkordato mühleti talebinde bulunmasının zorunlu hale geldiğinin ifade edildiği anlaşılmıştır. Komiser Heyeti 18/01/2019 tarihli raporlarında; ibraz edilen kayıtlara göre projenin uygulanabilir olduğu yönünde intiba oluştuğu, ancak kesin tespitin yapılabilmesi için malvarlıklannın rayiç değerlerinin bilinmesine ihtiyaç bulunduğunu bildirmişlerdir. Komiser heyeti tarafından şirketlerin mal varlıklarının rayiç değerleri bilirkişi marifeti ile tespit edilmiştir. Komiser heyeti 16/05/2019 tarihli raporlarında; Davacı … Limited Şirketi’nin, mevcut makine tesisat ve demirbaşlan ile çalışma düzenini koruduğunu, 31 Mart 2019 tarihi itibariyle 26 personelin istihdam edilmeye devam edildiğini, 31 Mart 2019 tarihi itibariyle sunduğu kaydi değerlere göre düzenlenmiş bilançoda 12.500.000,00 TL tutarındaki sermayesinin özkaynaklar içinde tamamen korunduğunu, öz kaynaklarının 14.027.756,81 TL olduğunu, Şirketin 31/03/2019 tarihi itibariyle 6102 sayılı TTK’nun 376/3. maddesinde belirtilen değerleme yötemlerine (aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları esas alınmak suretiyle bilanço düzenlenmesi) göre Özkaynakları +13.528.171,23 TL bulunduğunu, Şirketin Rayiç değerler üzerinden de borca batık olmadığını, şirketin gelir tabloları incelendiğinde 31/01/2019 tarihinden sonraki iki aylık dönemde 4.076.306,01 TL’lik net satış yapıldığını, 31/03/2019 tarih itibariyle net satışlarının 4.106.039,06 TL’ye ulaştığını, şirket karının 31/01/2019 tarihinde 29.733,05 TL iken, 31/03/2019 tarihi itibariyle şirket karının 473.61l,16 TL’ye yükseldiğini, İstanbul Çekmeköy’deki merkez binasını, Maltepe’deki yeni adresine taşıdığını, böylelikle kiradan ayda 18.000,00 TL tasarruf sağladığını, olası bir iflas halinde adi alacaklıların alacaklarının yaklaşık %26 oranında tahsil edebilecek iken, konkordatonun tasdiki halinde alacaklarını %100 oranında tahsil edebilecek ve dolayısıyla alacaklıların durumunun olası bir iflasa nazaran çok daha iyi durumda olacağını, Davacı … Limited Şirketi’nin, mevcut makine tesisat ve demirbaşları ile çalışma düzenini koruduğunu, 31/03/2019 tarihi itibariyle 1 personelin istihdam edilmeye devam edildiğini, 31/03/2019 tarihi itibariyle sunduğu kaydi değerlere göre düzenlenmiş bilançoda 1.000.000.00 TL tutarındaki sermayesinin özkaynaklar içinde tamamen korunduğunu ve özkaynaklarının 1.043.078,71 TL olduğunu, geçici mühlet kararı öncesi bu semayenin 750.000,00 TL’lik kısmının ödendiği bakiye 250.000,00 TL’lik kısmının henüz ödenmediğini, Konkordato süresi içerisinde ayrıca nakit 1.000.000,00 TL sermaye artışında bulunacağı yönünde taahhüdünün bulunduğunu, Şirketin 31/03/2019 tarihi itibariyle 6102 sayılı TTK’nun 376/3. maddesinde belirtilen değerleme yöntemlerine (aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları esas alınmak suretiyle bilanço düzenlenmesi) göre Özkaynaklarının + 782.994,23 TL olduğunu, Şirketin Rayiç değerler üzerinden de borca batık olmadığını, şirketin 31/01/2019 tarihinden sonraki iki aylık dönemde 968.998,19 TL’lik net satış yaptığını, 31/03/2019 tarih itibariyle net satışlarının 980.464,29 TL’ye ulaştığını, şirketin 31/01/2019 tarihinde 18.639,66 TL zararda iken, 31/03/2019 tarihi itibariyle şirket karının 17.312,57 TL’ye yükseldiğini, olası bir iflas halinde adi alacaklıların alacaklarının yaklaşık %14 oranında tahsil edebilecek iken, konkordatonun tasdiki halinde alacaklarını %100 oranında tahsil edebilecek ve dolayısıyla alacaklıların durumunun olası bir iflasa nazaran çok daha iyi durumda olacağını, sunulan konkordato projesinin uygulanabilir olduğu görüldüğünden, bir yıllık kesin sürenin verilmesi yönünde kanaat oluştuğunu bildirmişlerdir. Komiser heyeti 08/11/2019 tarihli raporlarında; … firmasında, 120 Alıcılar hesabında görülen alacakların tahsil edilmesi hususunda firmanın defalarca uyarıldığını, bu alacakların tahsil edilemeyecek durumda olan kısmı için hukuki işlem yapılmasını ve Şüpheli Ticari Alacaklılar hesabında gösterilmesinin istendiğini, uyarılar doğrultusunda şirketin 9.303.393,99 TL tutarındaki alacağı Şüpheli alacaklılara aldığını, Ancak 30/06/2019 tarihi itibariyle halen 120 Alıcılar hesabında şirket aktifinde 14.258.945,88 TL gözüktüğünü, bu miktar için bugüne kadar niçin tahsilat yapılamadığı veya hukuki işlem başlatılmadığının sorulduğunu ancak yeterli cevap alınamadığını, 28/10/2019 tarihli toplantıda tüm bu alacağın tahsil edilmesinin mümkün olmadığının Şirket sahibi … tarafından ifade edildiğini, 120 hesapta görülen … İnşaat firmasından olan alacağın …’ın 554.877,99 TL’lik borcuna virman yapılmak suretiyle azaltıldığını halen bu firmadan 217.582,47 TL alacak bakiyesi kaldığını, şirket yetkilisinin …’a olan borcun … tarafından ödendiğinin açıklandığını, bu takas işleminin uygun olmadığını, uyarıya rağmen halen düzeltilmediğini, şirketin 30/06/2019 tarih itibariyle sunulan hesaplarında, Uzun ve Kısa Vadeli Kaynaklar da toplam 26.825.190,10 TL’lik borcunun gözüktüğünü, bu borcun şirketin 11.230.000,00 TL rayiç değerli gayrimenkullerinin satılarak ödemesinin mümkün olmadığını, şirketin 2019 yılında ilk altı ayda 5.263.247,75 TL’lik satış ve 501.702,76 TL kar gösterse de bu süre içerisinde Banka hesaplarına sadece 302.608,12 TL para girişi olduğunu, şirketin yeterli bütçe bulamadığı için ticari faaliyetlerine de devam edemediğini, yakın tarihte sermaye artırımı taahhüdünün de olmadığını, şirketin 30/06/2019 tarihli verilerine ve rayiç değerli bilançosuna göre borca batık olmadığını, … firmasında; 30/06/2019 tarih itibariyle halen 120 Alıcılar hesabında şirket aktifinde 4.467.424,80 TL görüldüğünü, bu miktar için bugüne kadar niçin tahsilat yapılamadığı veya hukuki işlem başlatılmadığı sorusuna yeterli cevap alınamadığını, 30/06/2019 tarih itibariyle sunulan hesaplarında, Kısa Vadeli Kaynaklar da toplam 7.289.213,66 TL borcunun olduğunu, bu borcun şirketin 470.000,00 TL rayiç değerli gayrimenkullerinin satılarak ödemesinin mümkün olmadığını, şirketin 30/06/2019 tarihli verilerine ve rayiç değerli bilançosuna göre borca batık olmadığını, bu süreç içerisinde borç ödemesi konusunda, Komiser Heyetinin onayını almadan bazı girişimler yaptıklarının da tespit edildiğini, Muhasebe bilgilendirmesinin de yeterli olmadığını bildirmişlerdir. İİK’nun 287. maddesinde borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “konkordatonun başarı şansı“ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İsv. İİK‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi“ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187) İİK’nun 286/1-a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1-a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Taşınmazların nakte çevirilerek kaynak sağlanabilmesi için öncelikle o varlıklar üzerinde rehin olmaması gerekir. Diğer yandan, projede, mevcut durumun, likitide sıkıntısının veya borca batıklığın giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacıların İİK’nun 286/1-a maddesi gereğince borçlu gerçek kişi ve şirketlerin faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren somut kaynak gösteremedikleri, …’un ön projede taahhüt ettiği sermaye attırımını gerçekleştiremediği gibi ödenmemiş eksik sermayesinin bulunduğu, gerçek kişi davacılara ve şirkete ait taşınmazlar üzerinde ipoteklerin bulunduğu, kesin mühlet içerisinde komiser heyetinin onayını almadan işlemler yapıldığı, gerçek kişi davacıların her hangi bir gelirlerinin bulunmadığı, gerçek kişi davacılar yönünden projenin başarısının şirketlerin başarısına bağlandığı, davacılar tarafından sunulan ön projenin başarıya ulaşmasının mümkün görülmediği, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1539 Esas, 2019/1147 Karar ve 27/11/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b/1 bendi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı her bir davacıdan alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere olmak üzere toplam 1.160,50 TL harçtan her bir davacının ayrı ayrı yatırmış olduğu 165,70 TL’den toplam 828,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 332,00 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/2. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/07/2020