Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/383 E. 2019/872 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/383 Esas
KARAR NO : 2019/872
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/904 ESAS
ARA KARAR TARİHİ 07/01/2019
DAVA :KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 25.07.2018 tarihli dava dilekçesinde, davacı şirketin kuruluş tarihinin 19.03.2010 olduğunu, şirket ortaklarının sermaye borcunun olmadığını, ülke çapında 30 farklı şehirde olmak üzere toplam 54 bayi ile faaliyet gösterdiğini, bu zamana kadar ödemelerini düzenli olarak gerçekleştirmiş ise de, son dönemde nakit döngüsünde ciddi sıkıntılar yaşamaya başladığını, şirketin bankalar nezdinde kredi limitleri olmasına rağmen bankaların mevcut piyasa koşullarını öne sürerek limit dahilinde dahi kredi kullandırmamaları, alacaklarının teminatı olarak borcun kat be kat üzerinde ipotekleri olan bankaların dahi davacı taleplerini ek teminat verilmesi halinde değerlendirecekleri yönündeki tutumlarının şirketin nakit döngüsündeki sıkıntıları aşamamasına sebebiyet verdiğini, ekonomik kriz haricinde şirketi etkileyen bir başka etkeninde, EPDK tarafından kesilen cezalar olduğunu, bu cezaların kesinleşmesi ile ödenmek zorunda kalındığını, şirketin nakit problemlerinin girdiği olumsuz döngüden çıkması, borçların 60 ay vadede alacaklılar arasında adil bir denge çerçevesinde tasfiyesinin sağlanması ve şirketin faaliyetlerine devamının mümkün hale gelmesi için yönetimin karar aldığını, konkordatonun tasdikinin iflasa nazaran alacaklılar lehine olduğunu iddia ederek, öncelikle müvekkili şirketin faaliyetine devam edebilmesi ve malvarlığının korunabilmesi için İhtiyati tedbir kararı verilmesini, geçici ve kesin mühlet kararları neticesinde konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, 31.07.2018 tarihli tensip ara kararı gereğince, şirkete 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verilerek , İİK ‘nun ilgili maddeleri uyarınca İhtiyati tedbir kararlarına hükmedilmiş ve geçici konkordato komiserleri görevlendirilerek, görev ve yetkileri belirlenmiştir. 28.12.2018 tarihli duruşmada, 31.12.2018 tarihinden geçerli olmak üzere İİK 289.maddesi gereğince bir yıllık kesin sürenin verilmesine, 31.07.2018 tarihli tensip ara kararı ile belirlenen tedbirlerin devamına, geçici komiserlerin görevlerinin devamına karar verilmiştir. Davacı vekilinin, 10.09.2018 tarihli dilekçesi ile, davacı şirketin bankalar nezdinde bulunan mevcutlarına, alacaklı bankalarca bloke konulmasına ve yine bu mevcutlar üzerinde alacaklı bankalarca takas- mahsup hakkının kullanılmasının yasaklanmasına, davacı şirket aleyhine takas hakkının kullanılmış olması durumunda, tahsil olunan bedelin ilgili bankaca şirkete ödenmesine, davacı şirketin bankalar nezdindeki mevcutlarına uygulanan blokelerin kaldırılmasına, bankalar nezdinde bulunan ve bilgileri sunulan vadesi gelmemiş çeklerin tahsil olunacak bedellerinin davacı şirkete ödenmesi ve geçici mühlet karar tarihi olan, 31.07.2018 tarihinden itibaren tahsil olunan çek bedellerinin ilgili bankaca müvekkili şirkete iadesi talebine dair, mahkemenin 10.09.2018 tarihli ara kararı ile, talebin kısmen kabulüne, davacı şirket hakkında geçici mühletin ilan tarihinden itibaren takas yapılmaması konusunda ek İhtiyati tedbir kararı verilmesine, diğer istemlerin maddi hukuka İlişkin olması nedeniyle koşulları bulunmadığından reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, 02.01.2019 tarihli dilekçesi ile bu kez, davacı şirket bayilerinden … Ltd.Şti’nin 27.12.2018 tarihinde şirkete olan borcunu hataen davacı şirketin … Bankasındaki eski hesap numarasına gönderdiğini, müdahil olan bankanın tedbir kararına rağmen müvekkili şirketin hesaplarına gelen parayı bloke ettiklerini beyan ettiğini, bu parayı davacı şirkete ödemeyeceğini, kredi risklerine karşı aldığını bildirdiğini, müdahil bankanın tedbir kararına rağmen yapmış olduğu bu hukuksuz işlemin tedbir kararına ve konkordatonun amacına ve ruhuna aykırı olduğunu, bu şekilde bloke işlemi ile bankanın kendi alacağına mahsup ettiği tüm paraların davacı şirkete iadesi şeklinde ek tedbir kararı verilmesini, tedbir kararından sonra, davacı şirketin hesaplarına yatan paralara bankalarca bloke işleminin uygulanmasının önlenmesini, tedbir kararından sonra bloke konulan paraların davacıya iadesine / ödenmesine şeklinde tedbirleri içerir müteferrik karar oluşturulmasını talep etmiştir. Mahkeme ise, istinaf konusu 07.01.2019 tarihli ara kararı ile, davacı şirketin aynı istemi ile ilgili olarak, mahkemenin 10.09.2018 tarihli ara kararı ile isteminin reddine karar verilmiş bulunduğu, söz konusu ara kararı değiştirir bir durum bulunmadığı gerekçesiyle istem hakkında yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Ek tedbir verilmesine ilişkin talebin reddine ilişkin verilen ara karar, davacı borçlu şirket vekilli tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, davacı başvuruları ve mahkeme işlemlerinin özeti tekrar edildikten sonra, takas hakkına getirilen sınırlama kapsamında şirket hesabına gelen alacaklar üzerinde İİK ‘nun 200/2. maddesi uyarınca takas ve mahsup hakkının kullanılmasının mümkün olmadığını, yerel mahkemece İİK 294.maddedeki düzenlemenin göz önünde bulundurulmadan İflas erteleme dönemindeki alışkanlık ile hatalı karar verdiğini, takas yasağı kapsamında geçici mühletin ilan tarihinden sonra bankalar nezdinde bulunan alacaklarına konulan blokelerin kaldırılması ve geçici mühletin ilan tarihinden sonra tahsil edilen davacı lehine alacak kaydedilip takas hakkı kullanılan çeklerin bedellerinin komiser denetiminde kullanılmak üzere müvekkili şirkete iadesinin gerektiğini, zira, konkordato kararı ile birlikte borçlu şirketlerin 3 aylık mühletin başlangıç tarihinden önce doğmuş tüm ödemelerinin durdurulduğunu, olası tasdik kararında tüm alacaklılara eşit şartlarda ödeme yapılmasının şart koşulduğunu, ek tedbir taleplerinin reddi kararlarının haksız kararlar olduğunu, uygulamada bankaların takas yasağına itibar etmemesi ve bankalarca takas hakkının kullanılması / bloke uygulanması / çek tahsilatlarına devam edilmesi nedeni ile taleplerini reddeden yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, davacı şirketin bankalar nezdinde bulunan mevcutlarına, alacaklı bankalarca takas – mahsup hakkının kullanılmasının yasaklanmasına , davacı şirket aleyhine takas hakkının kullanılmış olması durumunda, tahsil edilen bedelin bankaca komiser nezaretinde kullanılmak üzere müvekkili şirkete ödenmesine, davacı şirketin bankalar nezdindeki mevcutlarına uygulanan blokelerin kaldırılmasına, geçici mühlet ilan tarihinden sonra tahsil edilmiş olunan çek bedellerinin ilgili bankaca müvekkili şirkete iadesine, ek tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir.Uyuşmazlık, konkordato talebi ve geçici mühlet kararı ile birlikte kanunen alınması gereken tedbirler, borçlu şirketin bankadaki mevduatına alacaklı bankalarca takas mahsup işlemi yapılıp, bloke konulmasının tedbiren önlenip önlenemeyeceği ve takas işlemi ve blokelerin gerçekleştirildiği hesap bedellerinin ve tahsil edilen çek bedellerinin borçlu şirkete iadesinin ek tedbir ile mümkün olup olmadığıdır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341/1. fıkrasında, istinaf yoluna başvurulabilen kararlar üst başlığı altında, ilk derece mahkemesinde verilen nihai kararlar ile İhtiyati tedbir, İhtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 391/3. fıkrada, ihtiyati tedbir talebinin reddi halinde, kanun yoluna başvurulabileceği, bu başvurunun öncelikle inceleneceği, kesin olarak karara bağlanacağı ifade edilmiştir. Somut olayda, mahkemece, 07.01.2019 tarihli ara kararında ifade edilen 10.09.2018 tarihli ara kararı ile, davacı borçlu şirketin takas dışındaki diğer istemlerinin, maddi hukuka İlişkin olması gerekçe gösterilerek reddedilmiş olmasına ve istinaf kanun yolu ve süreside belirtilmiş olmasına rağmen, davacı tarafça söz konusu ara karara dair istinaf kanun yoluna başvurulduğuna ilişkin dosyada bir bilgi, belge veyahut iddia yoktur. İstinaf edilen ara karar, 07.01.2019 tarihli ara karar olup, ara karara esas olan talep ise, davacı vekilinin 02.01.2019 tarihli dilekçesinde konu etmiş olduğu tedbir talebidir. HMK 341. maddede düzenlenen, İstinaf kanun yoluna başvurabilen kararlar ve ilgili düzenlemeler kapsamında, istinaf incelemesi, davacı vekilinin, 07.01.2019 tarihli istinaf talebine konu tedbir talebinin değerlendirilmesi kapsamı ile sınırlı gerçekleştirilmiştir.İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısım, birinci bölümünde, “ Geçici Hukuki Korumalar “ üst başlığı altında, ihtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 389 vd maddelerde yer almıştır. HMK 398. maddeye göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceği ve ya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hallerde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Mahkemece, gecikme nedeniyle bir sakınca ya da ciddi bir zararın doğacağı konusunda talepte bulunanın haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi halinde sakınca veya zararı ortadan kaldıracak şekilde tedbire karar verilebilir. İİK 287/1. fıkrada, 297. maddenin ikinci fıkrasındaki hallerde dahil olmak üzere, mahkemenin, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Bu hükmün lafzından da anlaşılacağı üzere, malvarlığının muhafazası için alınabilecek tedbirler sınırlı değildir. Konkordato talebi üzerine kanunda öngörülmeyen ancak mahkemece verilebilecek İhtiyati tedbirlerin amacı, konkordato talep eden borçlunun malvarlığı veya işletmesinin bütünlüğünün korunması ve konkordatonun amacına ulaşmasının sağlanmasıdır. 7101 sayılı kanunla yürürlükte kaldırılan İflasın ertelenmesi taleplerinde, maddi hukuka İlişkin tedbirlere karar verilemeyeceği kabul edilmekteydi. Konkordatoda ise, maddi hukuka müdahale edebileceğine İlişkin düzenlemeler kanun koyucu tarafından düzenlenmiştir. ( İİK m.294/1, 294/3,294/4, 294/6,296/1,296/2 ). Yasanın 296. maddesinde, kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları üst başlığı ile, ilk fıkrada, sözleşmenin karşı tarafın konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hale getireceğine İlişkin hükümlerin borçlunun konkordato yoluna başvurmasında uygulanmayacağına yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ve konkordatonun amacı göz önünde tutulduğunda, iflas erteleme taleplerinde olduğu gibi maddi hukuka ilişkin tedbirlerin alınamayacağına dair kabul şekli yerinde değildir.28.02.2018 tarihinde kabul edilerek, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Konkordato mühleti verilmesi, komiserin atanması, konkordatonun tasdiki çekişmesiz yargı işlerindendir. Çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği HMK’nun 382. maddede, icra ve iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işleri arasında yer almıştır. 385/2. fıkrada, çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça resen araştırma ilkesinin geçerli olacağı belirtilmiştir.Konkordato da, başlangıçta ihtiyaç duyulmayan ihtiyati tedbirler, sebebin ortaya çıkması ile mahkemeden talep edilebilir. Sonradan gerçekleştirilen İhtiyati tedbir talebinin incelenmesi için ıslah dilekçesinin verilmesine veya itiraz eden alacaklıların muvafakatına ihtiyaç yoktur. Ancak, konkordato talep eden borçlunun, HMK ‘nun, yargılamaya hakim olan ilkeler arasında yer verdiği, taraflarca getirilme, taleple bağlılık ilkeleri gereğince, kanunda düzenlenmeyen ihtiyati tedbirler yönünden bir talepte bulunması gerekir. Somut olayda, davacı borçlu şirket vekili tarafından, 02.01.2019 tarihli dilekçe ile, şirket bayilerinden … Ltd.Şti’nin 27.12.2018 tarihinde şirkete ait borcunu hataen şirketin … Bankasındaki eski hesap numarasına gönderdiğini , bankanın tedbir kararına rağmen müvekkili şirketin hesabına gelen parayı bloke ettiğini, ödemeyeceğini, kredi risklerine karşılık aldığını bildirdiğini, davacı şirketin hesaplarına yatan paralara bankalarca bloke işlemlerinin uygulanmasının önlenmesini, tedbir kararından sonra bankalarca bloke konulan paraların davacıya iadesine / ödenmesine karar verilmesini istemiştir.Bloke etmek, kullanılmasını önlemek amacıyla el koymak, kapatmak, durdurmak, ödeme yapabilmek için banka tarafından müşteri hesabında belirli bir tutarı güvence altına almak vb (Türk Dil Kurumu – Türkçe Sözlük ) anlamlarına gelmektedir. Uygulamada, borçlunun hesaplarındaki mevcut paralar ile daha sonra hesaplara gelen paralar bankanın henüz vadesi gelmemiş alacaklarına takas ve mahsup etmek için bloke konularak hesap sahibine ödeme yapılmamaktadır. Kredi kuruluşları, kredi sözleşmelerinde yer alan hükümlere dayanarak müşterinin gerek havale, gerekse de kendisine ciro edilen senetlerin tahsili suretiyle hesabına gelen paralara bloke koyarak kredi müşterisine ödeme yapmaktan kaçınmaktadır. Müşterinin hesabına yatırılan, hesabında bulunan veya hesabına gelen para üzerindeki hakkı alacak hakkıdır. Alacak hakkının hapis hakkına konu olmayacağı kabul edilmektedir (Çetiner, Bigehan : Hapis Hakkı, İstanbul 2010).Bankanın müşterisinden olan alacağı ile müşterinin bankadan olan alacağı aynı hukuki ilişkiden kaynaklanmadığından, banka, TBK’nın 97. maddesi gereğince ödemezlik defi yoluyla ifadan kaçamaz. Bankanın müşterisinden olan borcu ile bankanın müşteriye olan borcu para borcu olduğundan, şartları varsa banka takas hakkından yararlanabilir ( TBK 139). Ancak bu durumda her iki borcun muaccel olması gerekir. Bankanın hapis hakkına dayanarak müşterinin hesabında bulunan para üzerinde hapis hakkı uygulaması İİK 295. madde hükmüne aykırıdır. Hapis hakkı da (23. HD 17.06.2016,2015- 8717/1691 ) bir tür rehin hakkı olup, (İİK 23) rehinli alacaklının rehin konusu şeyi muhafaza altına almasının İİK 295. maddesinde yer alan, muhafaza altına alınmama hükmüne aykırılık oluşturur. Bunun neticesinde, bankanın müşterinin hesabında bulunan paraya hapis hakkı kapsamında bloke koyması, muaccel olmayan alacağı ile takas etmesi tedbiren önlenebilir. Somut olay bu anlamda değerlendirilmeli ve konkordato talep eden borçlunun ticari faaliyetini sürdürmek için kullandığı hesaplarına bloke uygulanması halinde, konkordatonun amacına ulaşmaması ihtimali ortaya çıkarsa bankanın işlemlerinin önlenmesi için İhtiyati tedbir kararı verilebilmelidir. Diğer yandan, konkordato teklif eden borçlunun teklifinin başarıya ulaşmaması halinde İflas tehdidi ile karşı karşıya kalma ihtimali bulunmaktadır. Teklifin amacına ulaşmasını engelleyen işlemlerin, İhtiyati tedbir ile önlenmesi konkordato kurumunun özüne uygun düşmektedir.Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Konkordato talebi üzerine, kanunda öngörülmeyen ancak mahkemece verilebilecek ihtiyati tedbirlerin amacı, yukarıda ifade edildiği üzere,konkordato talep eden borçlunun malvarlığını veya işletmenin bütünlüğünün korunması ve konkordatonun amacına ulaşmasının sağlanmasıdır.Diğer yandan, İİK ‘nun 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. İlk derece mahkemesi tarafından, yukarıda ayrıntılı şekilde belirtilen şekilde geçici mühlet kararı ile birlikte doğru olarak yasada yer alan tedbirlere karar verilmiştir. Öte yandan, davacı borçlu şirketin talebinin maddi hukuka ilişkin oluğunun kabulü ile ve daha önceden aynı istemle ilgili karar verilmiş bulunduğu , ara kararı değiştirir bir durum bulunmadığı gerekçesiyle yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına ilişkin verilen ara karar, gerek içerik gerekse de, yukarıda açıklanan gerekçelere istinaden yerinde değildir. Öncelikle, mahkemenin, davacının aynı istemi içeren talepleri olarak atıf yaptığı dilekçe tarihi 10.09.2018 tarihli olup, davacı vekilinin istinaf konusu ara karara İlişkin dilekçede, bloke konulan hesaba paranın 27.12.2018 tarihinde gönderildiği belirtilmiştir. Gerekçe açık olmamakla birlikte, taleplerin somut olayı kapsaması tarihsel süreç yönünden mümkün olamayacağından, maddi hukuka dair istemin kast edildiği ve gerekçede HMK 297. ve 391. madde içeriklerini taşımamakla birlikte, iş bu gerekçenin de somut olaya uygun düşmediği kanaatine varılmıştır.Davacı borçlu şirketin talebi olan, şirketin banka hesabına, dava dışı bayi tarafından gönderilen bedelin, kredi borcunun bulunduğu banka tarafından kredi risklerine karşılık bloke edilmesi hali, yasanın 287. maddesinde düzenlenen borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli görülen bütün tedbirler kapsamında olup olmadığı ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmemiştir. Borçlunun konkordato mühleti içinde bazı istisnai alacaklar dışında, alacaklıların takiplerinden ve malvarlığının korunmasına dair diğer bütün tedbirlerin, konkordatonun amacının öngördüğü zorunlu bir sonuç olduğunu kabul etmek kaçınılmazdır. Zira, konkordato talep eden borçlunun, konkordato işlemlerini gerçektireceği bu süreç içinde, icra ve iflas takiplerine muhatap kılınması ve bir kısım tedbirlerin alınmaması malvarlığının tümüyle elinden çıkmasına yol açabilir. Oysa konkordatoda temel ilke borçlunun malvarlığının başında bulunması ve işletmesini yeniden sağlam bir yapıya kavuşturmasıdır. Bu dönemde, borçlunun tedbirlerin alınmaması sonucunda malvarlığının tasfiye edilmesi durumu ile karşılaşması hali, konkordato kurumunun amacı ile bağdaşmayacaktır. Zira konkordato, borçlunun mallarının başında kalarak alacaklıların gerekli çoğunluğu tarafından kabul edilen ve mahkemece tasdik edilen konkordato projesine göre, alacaklıları daha iyi bir şekilde ve eşit koşullar altında tatmin etmeyi amaçlamaktadır. Buna karşılık, gerekli görülen tedbirlere karar verilmemesi durumunda konkordato ile ulaşılması gereken hedefe ulaşılması imkansız duruma gelebilecektir. Diğer yandan, her talepte somut olayın ve başvuran borçlunun durumu ve tedbir talepleri de dikkate alınarak, ihtiyati tedbir şartlarının oluşup oluşmadığı, talebin özelliklerine göre değerlendirilerek karar verilmesi isabetli olacaktır.Çeşitli nedenlerle, nakit döngüsünde ciddi sıkıntılar yaşayan, mali yönden ödeme güçlüğü içinde olan ve bu sebeple konkordato talebinde bulunan borçlu şirketin, bayilerinden elde ettiği gelirleri, faaliyetleri arasında önemli yer tutan ve tüm nakitlerini borç ödemesinde kullanacağını belirten borçlu şirket hesabına gelen paraya bloke konulması, yukarıda ifade edildiği üzere ,proje kapsamında borçlarını ödemek suretiyle alacaklıların İflas tasfiyesine göre daha iyi bir şekilde ve eşit koşullar altında tatmin etmeye yönelik konkordato ile ulaşılması öngörülen hedefe uygun düşmeyeceğinden, buna dair İhtiyati tedbir talebinin reddi isabetli görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İİK 287. maddedeki mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak ,konkordatonun amacı ile aykırı düşmeyecek olan, borçlu şirketin kendi hesaplarına, geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelen paralara bankalarca bloke işleminin uygulanmasının önlenmesi, tedbir kararından sonra gerçekleştirilen bloke işlemlerinin kaldırılmasına ve davacı borçlu şirket tarafından kendisine ödenmesinin talebi halinde, konkordato projesi çerçevesinde ve konkordato komiseri denetiminde kullanımının sağlanması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken, buna ilişkin talebin gerekçe belirtilmeksizin reddi doğru kabul edilmemiştir. Ancak, borçlu şirketin bir önceki İhtiyati tedbire konu talepleri, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında inceleme dışında tutulmuştur.Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak, borçlu davacı şirket vekilinin ek tedbir talebinin kabulüne dair hüküm tesis edilmesi uygun düşeceğinden, istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilerek, mahkeme ara kararının gerekçesiz olması da dikkate alınarak, ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Konkordato talep eden davacı borçlu şirket vekilinin ihtiyati tedbire dair verilen ara karara ilişkin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/904 Esas sayılı derdest dosyada verilen ,07.01.2019 tarihli ara kararının KALDIRILMASINA,3-Davacı borçlu şirketin, 02.01.2019 tarihli tedbire dair dilekçesinde ileri sürmediği ve buna dair taleplerinin değerlendirildiği ancak istinaf kanun yoluna başvurmadığı 10.09.2018 tarihli ara karara dair taleplerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341, 357/1 ve 391/3. fıkraları gereğince reddine, 4-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,80 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,6-Davacı talep eden borçlu şirketin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 7-Talebin niteliği ve istinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/05/2019