Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3787 E. 2020/1425 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3787 Esas
KARAR NO: 2020/1425
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30/10/2019
NUMARASI: 2019/637 Esas, 2019/1060 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacılar vekili dava dilekçesi ile; davacı gerçek kişilerin ortağı ve kefili oldukları … Makine, … Ticaret, … Gıda, … Yapı İnşaat şirketleri ile birlikte borçları için vadelerin uzatılması ve taksitlendirilmesi için vade konkordatosu talep ettiklerini beyanla müvekkilleri hakkında konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemenin 2019/325 Esas sırasına kaydedilmiş talepte, tüm davacılar hakkında geçici mühlet kararı verilmiş, sonrasında dosyanın davacı gerçek kişiler yönünden tefrikine karar verilerek 2019/637 Esas, 2019/1034 Karar sayılı incelenen karar ile; davacı gerçek kişilerin gelirleri ile kefalet miktarları arasında orantısızlık olduğu, elde edilen gelirle borcun ödenmesinin mümkün olmayacağı, icra takiplerinden korunmak için konkordato istenemeyeceği gerekçesiyle davacıların kesin mühlet talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacılar vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; davacı gerçek kişilerin ortağı olduğu şirketlerin grup firması ve aile şirketleri olup, müvekkillerinin şirketlerin banka borçlarına kefil olduklarını, kefaletten kaynaklı borçların toplam 81.115.606,24 TL olup, kefillerden birinin borcu ödemesi ile diğerlerinin de borcunun kalmayacağını, müvekkillerinin özellikle hisse devri ile şirket kaynağı dışında ek kaynak sağladıklarını, kefillerin sunduğu ön projelerin şirketlerin konkordato projesinin başarısına bağlanmayıp, her birinin ayrı ayrı kendine özgü tedbirler içerdiğini, aynı borç için kefillerin ayrı ayrı kefalet riski toplamları 323.959.180,00 TL olsa da, toplam 81.115.606,24 TL kefalet borcu için, kefillerin her birinin, ayrı ayrı, borcun tamamen ödenmesi için kaynak yaratmasının mümkün olmadığını, zira aynı borcun tekerrüren ödenmesi sözkonusu olmayacağına göre her bir kefilin tüm borcun ödenmesi için ayrı ayrı kaynak yaratmasına gerek bulunmadığını, ayrıca şirketlerin borcu ödemesi halinde de kefillerin sorumluluğu kalmayacağını, kaldı ki müvekkillerinin toplam 52.500.000,00 TL banka kefaletini de yapılandırdığını, bu nedenle kefillerin revize projesinde belirttiği borç ödeme kaynaklarının toplam 29.000.000,00 TL kefalet riski açısından dikkate alınması gerektiğini, müvekkillerinin konkordato taleplerinin reddi halinde, borç ödeme için oluşturdukları kaynakların kullanılamayacağını ve alacaklıların zararına neden olunacağını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 285 ve devamı maddeleri gereğince geçici mühlet ve akabinde kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikine ilişkindir.Mahkemece, davacı gerçek kişilerin kesin mühlet ve konkordato taleplerinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili istinaf yoluna başvurmuştur. 2004 sayılı İİK’nın 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada iflasa tabi olan borçlu için, İİK’nın 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkradaki yazılı yerlerdeki, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, iflasa tabi olmayan davacı gerçek kişilerin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinde açıldığı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde davacılar vekilinin konkordato ile ilgili özel yetkinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, gerçek kişi davacıların, ortağı oldukları şirketlerin borçlarına kefil oldukları, davacıların konkordato tasdiki davasının, şirketler ile birlikte aynı dava dilekçesinde açıldığı, mahkemece İİK’nın 286. maddesinde sayılan belgelerin eksiksiz olarak sunulduğu belirtilerek davacı gerçek kişiler ve şirketler lehine 30/05/2019 tarihinden geçerli olmak üzere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği, 29/08/2019 tarihli duruşmada 30/08/2019 tarihinden geçerli olmak üzere geçici mühletin süresinin 2 ay daha uzatıldığı, 30/10/2019 tarihli duruşmada borçlu şirketler için 1 yıllık kesin süre verildiği, davacı gerçek kişiler yönünden ise dosyanın tefrik edilerek davacıların kesin mühlet ve konkordato taleplerinin reddine karar verildiği görülmektedir.İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt) Konkordato komiserleri tarafından sunulan ilk raporda, davacı gerçek kişilerin, şirketlerin banka borçlarına kefil olmaları sebebiyle konkordato talebinde bulundukları, sunulan ön projelerde, gerçek kişilerin gelirleri ile kefalet miktarı arasındaki çelişkinin olduğu, tacir olmadıkları halde bilanço esasına göre ön proje düzenlendiği, bu nedenle şahsi varlıkların, hem format proje ve hemde son durumuna göre revize edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Konkordato komiser heyeti son sunulan raporda ise; davacı gerçek kişilerin 30.09.2019 tarihi itibariyle, bankalara olan kefalet miktarının ödenmesine yönelik düzenledikleri revize proje incelendiğinde, kefillerin birlikte 81.115.606,24 TL kefalet borcunun ödenmesine dair bütçe düzenlenmesinin yeterli olmayacağı, aksinin (yani 81.115.606,24 TL şeklinde bütçe düzenlenmesinin) kabulü halinde, kefillerin, sorumluluklarına başvurulduğu taktirde bölme def’i kullanılabileceği ve bu taktirde, alacaklı bankanın başvurduğu her bir kefilin, kendi payına düşen miktardan fazlasını ödemekten kurtulabileceği ancak kefaletin esasına ilişkin böylesi bir değişikliğin alacaklı bankaların kabulü ile gerçekleşebileceği, her bir kefilin sorumlu olduğu kefalet borcu kadar bütçe düzenlemesi gerektiği, buna göre kefillerin toplam 323.959.180,91 TL üzerinden bütçe düzenlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Davacı gerçek kişilerin sunduğu konkordato projesi ve dosya kapsamına göre, davacıların konkordato teklifi, ortağı oldukları şirketlerin borçlarına kefil olmalarından kaynaklanmaktadır. Tüzel kişi ve kefillerinin konkordato taleplerini aynı dilekçede birleştirilmesi mümkün olmakla birlikte, konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir. Kefil, mahkemeye sunacağı konkordato ön projesinde kefalet borcunu hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, ödemelerin yapılması için mevcut mallarını satıp satmayacağını, kefalet borcu ödemesini yapabilmek için gerekli mali kaynağı nasıl sağlayacağını açıkça belirtmelidir. (Yeni Konkordato Hukuku, Editör Selçuk Öztek, 2. Baskı, sh. 148) Somut olayda, davacıların 30/09/2019 tarihi itibarıyla toplam 81.115.606,24 TL banka borcuna ayrı miktarlarla kefil oldukları, sundukları revize projede, kefalet riskinden doğan borcu ödeme kaynakları olarak, sermaye artırımı, taşınmaz satışı ve özellikle hisse devri nedeniyle aldıkları senetlerin kaynak olarak gösterildiği görülmektedir. Davacı gerçek kişilerce sunulan proje, asıl borlu şirketlerin konkordato projesinden ayrı olup, şirketlerin projesinin başarısına bağlanmış değildir. Ancak bankalara olan toplam 81.115.606,24 TL kefalet riski için ayrı miktarlarla sorumlu alan davacıların konkordato projelerinin, kefalet borcunun tamamını, belirli paylarda ve birlikte ödenmesine dayandığı görülmektedir. Ancak tüm kefillerin birlikte ve belirli paylarla 81.115.606,24 TL borcun ödenmesine ilişkin bütçe öngörmesi yeterli olmayıp, kefillerin her birinin ayrı ayrı kefalet riski nedeniyle ödemesi gereken miktar için bütçe oluşturması gerekir. Zira konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir. Kefalet borcu için davacıların birlikte kısmi ödeme ile kefalet riskinin tamamen ödenmesine dair teklifi, konkordato tasdiki için gerekli şartların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi ilkesi ile bağdaşmayacağından mahkemece davacıların kesin mühlet talebinin reddine karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL’şer harcın davacıların herbirinden ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile 2004 sayılı İİK’nun 293/2.fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/07/2020