Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3776 E. 2020/1001 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3776 Esas
KARAR NO: 2020/1001
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/10/2019
NUMARASI: 2019/21 Esas, 2019/1098 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 10/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ekonomik durgunluktan etkilendiğini belirterek İİK’nun 285 ve TTK’nun 286 maddeleri hükümleri gereği konkordato geçici mühleti verilmesini ve konkordatonunu tasdikini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, tüm dosya kapsamına göre; Komiser heyeti tarafından ibraz olunan 23/09/2019 tarihli raporda, şirketin rayiç değer bilançosuna göre (-) 2.921.102,61 TL borca batık olduğu, sermaye taahhüt borcu 3.000,000,00 TL olup sadece 73.600,00 TL’sini ödediği, ödenmemiş 2.926.400,00 TL sermaye taahhüt borcu bulunduğu, 11 çalışanından 6’sı işten çıkarılmak suretiyle çalışan sayısının 5’e düştüğü, şirketin vergi/sigorta borçlarını ve komiser ücretlerini ödemediği, çalışma kabiliyetini yitirdiği, projenin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı kanaatine varılmakla davacının konkordato talebinin reddine, İİK 292/1-b bendi uyarınca iflâsına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; eksik inceleme ve hatalı kanaat ile borca batıklık tespitinin yapıldığını, bir şirketin borca batık olup olmadığına ancak bilirkişi incelemesi ile karar verilebileceğini, dosyada borca batıklık hususunda bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını, Komiser Heyetinin, iflasın ertelenmesi müessesesinde olduğu gibi bir denetim heyeti olduğunu, bilirkişi yetkilerine haiz bulunmadığını, İflas gibi ciddi bir kararın verilebilmesi için, şirketin borca batık olup olmadığının konusunda uzman bilirkişi marifetiyle değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin borca batık olmadığını, Konkordato Komiser Heyeti’nin raporunda şirketin bilançosundaki borç azalmasını nazara almadığını, ortağın 2.926.400,00 TL sermaye taahhütü ile ilgili olarak müvekkilinin yasal takip başlattığını, Komiser Heyeti’nin raporundaki değerler ile borca batık hesaplansa dahi; şirket sermaye borcunun pasife yazılamayacağını, davacı şirketin rayiç bilançosunun (-) 2.921.102,61 TL + 2.926.400,00 TL= 5.297,39 TL aktif verdiğini, Konkordato Komiser Heyeti raporunun kendi içinde çelişkili olduğunu, iflasın alacaklıların zararına olduğunu, davacı şirketin bazı ödemelerini yapamamasının tamamen sezonsal bir iş sıkıntısından ve bir teslimatının alıcı tarafından reddedilmesinden kaynaklandığını, müvekkilinin fason üretim yaptırdığını, işçi sayısının azaltılması yoluyla tasarrufa gittiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını ile konkordato mühletinin devamını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. Davacı şirketin, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Yenibosna/Bahçelievler/İstanbul adresinde bulunduğu, davanın İİK’nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine mahkemece 10/01/2019 tarihli tensip zaptı ile eksikliklerin ikmaline karar vermiş, 11/01/2019 tarihinde de 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilerek 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 03/04/2019 tarihli celsede, 11/04/2019 tarihinden itibaren geçici mühletin 2 ay süre ile uzatılmasına, 31/05/2019 tarihli celsede 31/05/2019 tarihinden başlamak üzere 1 yıllık kesin mühlet verilmesine, 16/10/2019 tarihli celsede de davacının konkordato talebinin reddine, davacı şirketlerin iflasına karar verilmiştir. Davacı şirketin 28/03/2016 tarihinde kurulduğu, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 05/04/2016 tarih ve 9047 sayılı nüshasında ilan edildiği, 13/11/2018 tarihinde alınan karar ile davacı şirketin, 3.000,000,00 TL sermaye artırımında bulunarak, 250.000,00 TL olan sermayesini 3.250.000,00 TL’ye çıkarttığı, ancak sermaye taahhüdünün tamamını ödemediği, ön projede konkordatonun tasdiki halinde borçların, 2020 yılı başından itibaren 36 ay (3 yıl) vadede eşit taksitler halinde tamamen ödemeyi teklif ettiği anlaşılmıştır. Komiser heyeti kesin mühlet içerisinde ibraz ettiği 28 Haziran 2019 tarihli raporlarında; davacı Şirketin 30/04/2019 tarihi ile 31/05/2019 tarihli karşılaştırmalı Gelir Tabloları incelendiğinde, şirketin 30/04/2019-31/05/2019 tarihleri arasında bir aylık süreçte 488.712,00 TL tutarında net satış gerçekleştirdiğini, şirketin Konkordato ön projesinde bu süreçte hedeflenen ciro rakamlarına %33 oranında yaklaştığını, şirketin net karlılığının 31/12/2018 öncesi dönemde ortalama %1,5 oranında gerçekleştiğini, 2019 Ocak/Şubat/Mart/Nisan/Mayıs döneminde ise bu oranın korunduğunu ciro rakamları ve net karlılık hedeflerini %33 oranında yakaladığını şirketin 3.000,000,00 TL sermaye artışı öngördüğünü ancak bu artışın 73.600,00 TL sını sermaye taahhüt borcuna karşılık ödediğini, ayrıca ortağın şirketten alacağı olan 1.006.841,60 TL nin bir kısmının ileriki aylarda alınacak kararla sermaye hesabına ilave edeceğinin, kalan tutarın ise en geç iki yıl içerisinde ödeneceğinin şirket yetkilisi tarafından beyan edildiğini, davacı şirketin çalışma kabiliyetinı kaybetmediğini, demirbaş, tesis makine cihanları ile mevcut çalışma düzenini koruduğunu, şirketin 31/05/2019 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre özvarlığının (+)597.704,15 TL olarak tespit edildiğini, şirketin rayiç değer tespitinin yapılmasının da değerlendirildiğini, şirketin Ön Projesinde yer alan satış ve karlılık hedeflerine kısmen ulaştığını, geçici mühlet içerisinde komiser onayıyla doğan borçlarını ödeyebildiğini, şirketin olası bir iflas halinde bu durumda borçlarının %44’ünün ödenebileceğini, ancak süreç içerisinde konkordatonun başarıya ulaşarak tasdik edilmesi halinde borçlarının %100 oranında ödenebileceğini, bununda alacaklıların iflasa nazaran durumunun daha iyi olacağı anlamına geldiğini, davacı Şirketin hali hazırda alacaklı sayının 250’yi aşmadığını imtiyazlı borçlar dahil toplam borcunun ise 6.434.102,36 TL olduğunu bildirmişlerdir. Komiser Heyeti 31 Temmuz 2019 tarihli raporlarında; davacı şirketin çalışma kabiliyetini kaybetmediğini, 3.000.000,00 TL sermaye artışının %25’ı olan 750.000,00 TL’nin şimdiye kadar 73.600,00 TL’sinin ödendiğini geriye kalan (asgari ödenmemiş) 676.400,00 TL’nin en geç 30 Eylül 2019 tarihine kadar ödenmesi gerektiğini, ön projede yer alan satış ve karlılık hedeflerine kısmen ulaşıldığını, raporun düzenlendiği tarih itibariyle (kesin mühlet içerisinde) revize bir projeye ihtiyaç duyulduğunu, ancak henüz herhangi bir Rcvize Projenin sunulmadığını bildirmişler, 29/08/2019 tarihli raporlarında da benzer ifadeler kullanmışlardır. Komiser Heyeti 31 Temmuz 2019 tarihli raporlarında; 10 Eylül 2019 tarihinden itibaren şirket yetkilileriyle irtibatın kesildiğini, defalarca telefon açılmasına, mail atılmasına ve şirket adresine gidilmesine rağmen kimseye ulaşılamadığını, bu süre zarfında şirket alacaklılarından iki olumsuz mail alındığını, sermaye taabbüt borcu olan 3.000.000,00 TL’nin sadece 73.600.00 TL’sinin ödendiğini, komiserlik ücretlerinin de iki aydır ödenmediğini, davacı şirketin. … firmasına yaptıkları son üretim ürünlerin bozuk çıkması ve firmanın alımdan vazgeçmesi sonucu ciddi bir mali krize girdiği yönünde duyumlar aldıklarını, konkordato sürecinde doğmuş bütün borçların 31/08/2019 tarihine kadar komiser onayıyla yapıldığını, ancak 31/08/2019 tarihinden itibaren hiçbir ödemenin komiser onayına sunulmadığını, son iki aylık mali verilerine de ulaşılmadığını, davacı Şirketin, Temmuz sonu kaydı değerlere göre özvarlığının (+)616.406,87 TL olduğunu ve borca batık olmadığını buna karşılık, rayiç değer tespiti sonrası rayiç bilançoya göre ise, (-)2.921.102.60 TL borca batık olduğunu, Şirketin, 2019 Temmuz ayından Ağustos ayına (11) onbir çalışan devrettiğini, Ağustos ayı ortasında (6) altı kişinin isten çıkarılması sonucu çalışan sayısının beş (5) kişiye düştüğünü, Şirketin, 2019 Ağustos ve Eylül ayında ödenmesi gereken bazı piyasa borçlarını, vergi/sigorta borçlarını ve komiser ücretlerini ödeyemediğini, şirketin çalışma kabiliyetini kaybettiği, projenin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını bildirmişlerdir. İİK’nun 287. maddesinde borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “konkordatonun başarı şansı“ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İsv.İİK‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “borçlunun iyileşmesi“ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 İİK’nun 286/1-a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1-a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Somut uyuşmazlıkta, davacı şirketin sermaye taahhüdünü yerine getirmediği, komiser heyetinin talep ettiği revize iyileştirme projesinin ibraz edilmediği, istinaf dilekçesinde belirtilen bazı ürünlerin alıcı tarafından kabul edilmemesinin şirketi sıkıntıya soktuğu yönündeki davacı vekilinin beyanı ile komiser heyetinin raporda bahsettiği … olayının birbiri ile örtüştüğü, 31/08/2019 tarihinden sonra komiser heyetinin şirket yetkililerine ulaşamadığı, şirketin borçlarını ödemediği,şirketin çalışma kabiliyetini kaybettiği, projenin başarıya ulaşmasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. İflas kararlarının isabetli olup olmadığının ise ayrıca değerlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Mahkemece, borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir. Şirketin malvarlığı rayiç değerleri komiser heyeti tarafından yöntemine uygun olarak başka bir bilirkişi marifetiyle hesaplanmış ve bu hesap üzerinden şirketin borca batık olduğu raporda açıkça ifade edilmiştir. İİK’nun 292. maddede, kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması düzenlenmiştir. Yasada, iflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra belirtilen durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine, mahkemenin kesin müddeti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına resen karar vereceği düzenlenmiştir. Bu durumda, komiserin, mühletin kaldırılması veya borçlunun iflasına karar verilmesi görüşünü belirtmesine gerek yoktur. Ancak, devam eden fıkrada, hangi hallerde iflasa karar verileceği bentler halinde belirtilmiştir. İlk bentte, borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılması gerekiyorsa, sonraki bentte yani mahkemenin iflas verdiği ”b)“ bendinde, “Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa“ ifadelerine yer verilmiştir. Yasal düzenlemenin, konkordato müessesinin amacı ile birlikte, bir bent veya bir madde ile sınırlı olarak değil bir bütün halinde değerlendirilerek sonuca gidilmesi isabetli olacaktır. Aksinin kabulü halinde, borçlu ile birlikte alacaklıların lehine olan konkordato uygulanamaz hale gelecektir. İflas gibi, ağır bir sonuçla karşılaşma riski olan borçlu şirketlerin, böyle bir başvuruda bulunduğunda, iflas kararı verilirken, hangi hususların gözönünde bulundurulması gerektiği mahkemece titizlikle belirlenmelidir. Bu husus, “ Yeni Konkordato Hukuku“ kitabının 317. sayfasında, komiserin raporunda, borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, komiserin konkordatoyu reddedeceğini açık ve kesin şekilde ortaya koyan, alacaklıların sayısından ve öneminden hareketle konkordatonun tasdiki için gerekli çoğunluklarının hiç birinin sağlamayacağı sonucuna varırsa, konkordatonun başarıya ulaşamayacağının önceden anlaşılmış olacağı bu durumda mahkemenin kesin mühleti kaldırarak iflasa tabi olan borçlunun iflasına karar vereceği örneği ile açıklanmıştır. Somut olayda, davacı şirket borca batık durumdadır. İİK’nun 292. madde anlamında İflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Tüm dosya kapsamına nazaran, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden istinaf başvurusunun reddine dair dosya heyetin taktirlerine sunulur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/06/2020