Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3704 E. 2023/832 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3704 Esas
KARAR NO: 2023/832
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2019
NUMARASI: 2018/392 Esas, 2019/573 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili …’a ait … … Caddesi No:…’te bulunan iş yerinde giyim ve konfeksiyon üzerine ticari faaliyet sürdürüldüğünü, işyerinin 05/11/2016 tarihinde işyeri sigorta poliçesi ile davalı … şirketine sigorta ettirildiğini, 14/03/2016-14/11/2016 tarihleri arasında sokağa çıkma yasağıyla birlikte meydana gelen terör olaylarında işyerinin ve eşyaların tamamen zarar gördüğünü, zararın tazmini içine davalıya başvuruda bulunulmasına karşın ödeme yapılmadığını belirterek HMK’nun 107. maddesi uyarınca artırılmak kaydıyla terör saldırıları sebebiyle oluşan zararın 4.000,00 TL’lik kısmının 07.02.2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 02/07/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 4.000,00 TL olan tazminat talebini 11.384,10 TL daha artırarak harcını da ikmal etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, müvekkili şirket nezdinde … numaralı 05.11.2015/2016 vadeli Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, hasar başvurusu üzerine eksper atandığını, ancak eksperin olay yerine gittiğinde fiili tespit yapacak hiçbir kalıntı dahi bulamadığını, bu nedenle herhangi bir rapor tanzim edilemediğini, sigortalının daha sonrasında alış faturaları, vergi beyannamesi, işletme hesabı defteri sunduğu, alış faturalarına göre 1 yıl içinde (01.01.2015-31.12.2016) satın aldığı emtianın 15 katı kadar bir emtiayı terör olaylarının en üst seviyede olduğu 2,5 aylık dönem içinde (01.01.2016-14.03.2016) satın almasının hiçbir şekilde ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığını ve hiçbir geçerli bir gerekçesinin bulunmadığını, bir önceki yıla bakıldığında ve kıyaslandığında fahiş bir miktarda mal alımının söz konusu olduğunu, kaldı ki, dönem itibari ile de bakıldığında bölgede ticari hayat durma noktasına geldiğini, ayrıca alım faturaları olmasına rağmen satış faturası olmamasının da olağan bir durum olmadığını, bu nedenle davacıya herhangi tazminat ödemesi yapılmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere gerçek zararın miktarının ispat külfetinin zarar görene ait olduğunu ve talep edilen bedelin de fahiş olduğunu, sigortalı tarafından zarar tespit komisyonu raporu ve zararın devlet tarafından karşılanıp/karşılanmayacağına ilişkin resmi yazının temin edilmediğini, sigorta hukuku genel hükümleri gereği dava konusu hasar ani ve beklenmedik nitelikte olmadığından teminat kapsamına alınmasının mümkün olmadığını, ilde silahlı çatışmaların ve dolayısıyla fiziki hasarların meydan geleceğinin önceden bilindiği, bu sebeple hasarın ani ve beklenmedik niteliğini kaybederek risk tanımı dışına çıktığı tespitleri yapılmış olduğundan zararın teminat kapsamı dışında olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini ve dava konusu olaya uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:İlk derece mahkemesince; taraflar arasında 05/11/20015-08/11/2016 tarihlerini kapsayan Kapsamlı İş Yeri Sigorta Poliçesi düzenlendiği, yetkili kamu birimleri tarafından Terörle Mücadele Kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle davacının iş yerinin 14/03/2016 tarihinde başlayan ve devam eden süreçte meydana gelen olaylarda zarar gördüğü, bu zararın meydana geldiği tarihte davaya konu sigorta poliçesinin yürürlükte olduğu, 27/03/2019 tarihli Ek raporda belirtildiği üzere davacının işyerindeki demirbaş ve emtia zararları için toplam 344.843,10 TL tazminat hesaplandığı, davacı sigortalının Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına başvurduğu ve davacıya idare tarafından dava konusu demirbaş ve emtia zararları için toplam 329.459,00 TL tazminat ödendiği, her ne kadar davacı tafından gerçek zararının idarece ödenen tutarın üzerinde olduğu iddiasıyla raporda belirlenen tazminat miktarından daha fazla tazminat talep edilmiş olunsa da, davacının dosyaya bu talebini ispatlar yazılı delil sunmadığı için bu konuda hesaplama yapılamayacağından bu talebinin reddi gerektiği, davacının iş yeri ve içerisindeki malların zarar görmesi nedeniyle dava dışı idareden aldığı tazminat düşüldüğünde karşılanmayan 15.384,10 TL tutarında zararının bulunduğunun sabit olduğu, davacının, davalı şirkete 05/09/2016 tarihindeki ihbarından itibaren TTK 1427. maddeye göre 45 gün sonra 20/10/2016 tarihinde temerrüdün gerçekleştiği gerekçelerine istinaden davanın kabulü ile, 15.384,10 TL tazminatın 20.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ilde silahlı çatışmaların ve dolayısıyla fiziki hasarların meydan geleceğinin önceden bilindiği, bu sebeple hasarın ani ve beklenmedik niteliğini kaybederek risk tanımı dışına çıktığı tespitleri yapılmış olduğundan zararın teminat kapsamı dışında olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bilirkişi raporuna karşı beyanlarının dikkate alınmadığını, zarar miktarının ne şekilde hesaplandığına ilişkin bir açıklama yapılmadan eksper raporunda belirtilen miktarın esas alındığını, sigortalının sunduğu alış faturalarına göre 1 yıl içinde (01.01.2015-31.12.2016) satın aldığı emtianın 15 katı kadar bir emtiayı terör olaylarının en üst seviyede olduğu 2,5 aylık dönem içinde (01.01.2016-14.03.2016) satın almasının hiçbir şekilde ticari hayatın olağan akışına uygun olmadığını ve hiçbir geçerli bir gerekçesinin bulunmadığını, bir önceki yıla bakıldığında ve kıyaslandığında fahiş bir miktarda mal alımının söz konusu olduğunu, kaldı ki, dönem itibari ile de bakıldığında bölgede ticari hayat durma noktasına geldiğini, ayrıca alım faturaları olmasına rağmen satış faturası olmamasının da olağan bir durum olmadığını, bu nedenle davacıya herhangi tazminat ödemesi yapılmadığını, bilirkişi raporunda gerçek zarar miktarını net bir şekilde belirlemenin de mümkün olmadığına yönelik tespitler yapıldığını, zarar komisyonu tarafından hesaplanan zarar miktarından fazla bir zararın söz konusu olmadığını, zira öyle olmuş olsa idi bakiye zararın da komisyon tarafından ödeneceğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi kapsamında zarar gördüğü iddia edilen emtia ve demirbaş bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Davacı sigortalı ile davalı … şirketi arasında akdedilen Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi ile … Cad. No:… Merkez/Şırnak adresinde bulunan işyerindeki emtia ve demirbaşların 05/11/2015-05/11/2016 tarihleri arasında geçerli olmak üzere sigortalandığı, poliçede emtia için 500.000,00 TL ve demirbaşlar için ise 150.000,00 TL olmak üzere toplam 650.000,00 TL teminat limiti öngörüldüğü, terörden kaynaklanan zararların da teminat kapsamında olduğu, bölgedeki terör eylemleri nedeniyle işyeri ve içerisindeki eşyalarda hasar meydana geldiği, davalı … şirketince yaptırılan inceleme neticesinde sunulan 19/12/2016 tarihli Yangın Hasar Ekspertiz raporuna göre hasarın yakın nedeninin terör olarak belirlendiği, rizikonun poliçede teminat altına alındığı, emtia zararının 229.623,10 TL ve demirbaş hasarının ise 115.220,00 TL olmak üzere toplam zararın 344.843,10 TL olarak tespit edildiği, yapılan müracaata rağmen davalı tarafından davacıya herhangi bir ödemenin yapılmaması sebebiyle işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.Davacı sigortalının 5233 sayılı Kanun kapsamında meydana gelen zararlarının tespiti ve karşılanması için Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna başvurduğu, davacının Şırnak Vergi Dairesindeki tarh dosyaları, envanter defteri, vermiş olduğu beyannameler ile zarar keşif tutanağı, ilgili kişinin durumu piyasa araştırması yapılarak karşılaştırılmış ve zarar görenin taşınır mallardan faydalanma imkanının bulunup bulunmadığı hususları bir bütün olarak değerlendirilerek davacının 329.459,00 TL zarar gördüğünün belirlendiği, davacı sigortalı tarafından 27/03/2017 tarihinde olaya ilişkin uğradığı zararının tamamının karşılanmış olduğunun kabul ve taahhüt edilerek sulhnamenin imzalandığı ve belirtilen miktarın davacı sigortalıya ödendiği anlaşılmıştır.2’li bilirkişi heyeti tarafından sunulan 01/11/2018 tarihli raporda netice olarak, davacının zararını tereddütsüz olarak ispata yarar Şırnak İl Özel İdaresi Zarar Tespit Komisyon Başkanlığı tarafından tutulan tutanak dışında bir belgenin mevcut olmadığını, söz konusu komisyon tarafından da davacının işyeri ile ilgili taşınır ve taşınmaz mallar nedeniyle uğradığı zararının 329.459,00 TL olarak belirlendiğini, bu durumda da davacının bu olaya bağlı olarak oluşan zararının 329.459,00 TL olarak kabulü gerekeceğini, terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu meydana gelen zararın tamamının dava dışı Şırnak İl Özel İdaresi tarafından karşılanmış olması nedeniyle davacının karşılanmayan başkaca maddi zararının belirlenemediği bildirilmiştir. Bir bilirkişinin değiştirilerek yine 2’li bilirkişi heyetinden alınan 27/03/2019 tarihli raporda özetle, kapsamlı işyeri sigorta poliçesinde terör sonucu oluşacak zararlara ilişkin 650.000,00 TL teminat limitinin öngörüldüğü, 19/12/2016 tarihli Yangın Ekspertiz Raporunda, terör kaynaklı zararın teminat kapsamında olduğu ve davacı sigortalının demirbaş ve emtialar için toplam 344.843,10 TL hasar tazminatı hesaplandığı, işbu ekspertiz raporunda davacının zararı olarak hesaplanan bu miktarın davalı … şirketince ödenmesi gerektiği, Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığına yapılan başvuru sonucunda davacının, dava konusu demirbaş ve emtia zararları için 329,459,00 TL tazminat aldığı, bu durumda bu miktarın tenzili ile ödenmesi gereken miktarın 15.384,10 TL olduğu, her ne kadar davacı gerçek zararının Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığınca tespit edilen ve ödenen tutarın üstünde olduğunu ve bu konuda idareye dava açtığını belirtse de, davacının gerçek zararının ne kadar olduğunun dosya kapsamından hesaplanmasının mümkün gözükmediğini, davacının 2016 yılı için 650.000,00 TL limitli sigorta poliçesi düzenlettiği, sigorta bedeli kadar emtianın işletmesinde bulunduğunu ve yine zarar tarihide de 650.000,00 TL tutarında emtiasının zarar gördüğünü ileri sürmesine rağmen tacir/birinci sınıf tüccar olarak ticari defter tutmadığını, davacının gerçek zararının ancak düzgün bir şekilde ticari defterlerini tutması, özellikle yevmiye ve stok defteri gibi defterlerini sunması halinde hesaplanabileceği, yine davacının yaptığı satışlar için fiş ve fatura da kesmemesi sebebiyle de sadece alış faturalarından ve tek taraflı beyanlardan yola çıkılarak, tamamı zarar görmüş ve ekspertiz raporundan önce moloz olarak kaldırılmış mallar için tartışmayı engelleyecek kesin net bir zarar belirlemenin mümkün olmadığı, davacı sigortalının 20/10/2016 tarihinden itibaren işleyen ticari avans faizi talep edebileceği bildirilmiştir.”…Somut olayda; taraflar arasında güven ilişkisine dayalı olarak, terör rizikosunu da kapsayacak biçimde, davacının Şırnak il merkezinde bulunan konutu davalı tarafından sigortalanmış; poliçe vadesi içinde (poliçe düzenlenmesinden yaklaşık 2 ay sonra), konutun bulunduğu bölgede terör olaylarının önlenmesi amacıyla devlet güçlerinin müdahalesi suretiyle, poliçe kapsamındaki riziko gerçekleşmiştir. 14/03/2016 tarihinde Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, terör örgütü üyeleri tarafından yapılan eylemlere karşılık güvenlik güçlerince operasyonlar gerçekleştirildiği, operasyonlar sırasında sivil vatandaşların zarar görmemesi için sokağa çıkma yasağı ilan edildiği, bu sırada güvenlik güçleri ile terör örgütü üyeleri arasındaki çatışma sırasında zararın meydana geldiği, dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Olay tarihlerinde güvenlik güçlerinin terör örgütü üyelerine yönelik operasyonlar yaptığı ulusal basında yer almıştır. Anılan bölgede uzun yıllardır terör örgütüne karşı güvenlik güçlerinin operasyonlarının devam ettiği ve bunun tüm kamuoyu tarafından bilindiği dikkate alındığında, davalının TTK’nın 18/2. maddesine göre basiretli bir tacir gibi hareket etmesi ve riziko analizi konusunda gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerekeceğinden, dava konusu olayda TTK’nın 1435. maddesi anlamında sigortalının beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği kabulü yerinde değildir. Diğer taraftan, sözleşmenin yapıldığı sırada davacının evi hasar görmediğinden, riskin muhtemel olmaktan çıkıp kesin hal aldığından da bahsedilemez. Sözleşmenin yapılması sırasında, riskin gerçekleşeceği, diğer bir ifade ile evin hasar göreceği de mutlak değildir. Nasıl ki deprem bölgesi olan yerler için deprem teminatı verilebiliyorsa, terör bölgesi olan yerde de teröre karşı teminat verilebilir. Zaten, sigorta, gerçekleşebilme ihtimali olan riskler için yapılır ve riskin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olması ise riskin mutlak surette gerçekleşeceği anlamına gelmez. Ayrıca, risk ölçümünde ve değerlendirmesinde uzman olan sigortacı, bölgeyi bilmesine rağmen, teröre karşı teminat verip bu riski üstlenmiştir…” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/10405 Esas 2022/5345 Karar sayılı ilamı).Sigorta sözleşmesi 6102 sayılı TTK’nun 1401. maddesinde, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun meydana gelmesi halinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Tüm sigorta sözleşmelerinin gerçekleştirilmesinin ana amacı, kişinin can veya mal varlığına gelebilecek tehlikelere yani rizikolara karşı güvence sağlayabilmektir.Somut olayda, sigorta poliçesinin yapılmasından sonraki bir tarihte Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi ile terör örgütü üyelerine yönelik güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyonlar sırasında davacı sigortalının zararının meydana geldiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Olay tarihlerinde güvenlik güçlerinin terör örgütü üyelerine yönelik operasyonlar yaptığı yerel ve ulusal basında yer aldığı gibi bu bölgede uzun yıllardır terör örgütüne karşı güvenlik güçlerinin operasyonlarının devam ettiğinin tüm kamuoyu tarafından bilindiği gözetildiğinde tacir konumunda olan davalı … şirketinin TTK’nın 18/2. maddesine göre basiretli bir tacir gibi hareket etmesi ve riziko analizi konusunda gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerekmektedir. Diğer taraftan sigorta sözleşmesinin yapıldığı sırada henüz zarar gerçekleşmemiş olup zararın gerçekleşeceği kesin ve mutlak bir husus olmadığı gibi riskin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olması da riskin mutlak surette gerçekleşeceği anlamına gelmez. Ayrıca, risk ölçümünde ve değerlendirmesinde uzman olan sigortacı, bölgeyi bilmesine rağmen, teröre karşı teminat verip bu riski üstlenmiştir. Açıklanan sebeplerle davalı … şirketinin, hasarın meydana geleceğinin önceden bilinmesi sebebiyle zararın teminat kapsamı dışında olduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde değildir.Davacı sigortalıya ait işyerinin olduğu binanın terör olayları sebebiyle gerçekleşen operasyonlar sonucu ağır hasar alıp yıkıldığı ve enkazının da kaldırılması sebebiyle işyerinde bulunan davalı tarafından sigortalanan emtia ve demirbaşların tamamen zayi olduğu anlaşılmış olup bu sebeple gerçek zararın tam olarak tespiti mümkün değildir. Bu noktada alınan ilk bilirkişi heyeti raporunda, Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı tarafından tespit edilen ve davacıya ödenen miktar da dikkate alınarak davacının talep edebileceği bir miktarın bulunmadığı tespit edilmiş iken, ek bilirkişi heyeti raporunda ise, 19/12/2016 tarihli Yangın Hasar Ekspertiz raporunda hesaplanan bedelden, komisyon tarafından ödenen miktarın tenzili ile kalan tutarın davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. Esasen ek bilirkişi heyeti raporunda bir hesaplama yapılmamış olup eksper raporundaki miktar baz alınmıştır. Eksper raporu incelendiğinde, alış faturalarına göre 01/01/2016-14/03/2016 tarihleri arasında davacı tarafından 308.591,34 TL emtianın satın alındığı, 2016 yılı dönem başı mal mevcudiyetinin 21.440,75 TL olduğu, buna göre işletmede toplamda 330.032,09 TL miktarında emtianın olduğunun belirlendiği, alım faturalarına rağmen satım faturalarının ibraz edilmemesi ve davacı sigortalının sattıkları her ürün için fatura kesilmediğini bildirmesi sebebiyle Ocak, Şubat ve Mart 2016 aylarında ortalama %10 satış yapıldığı değerlendirmesi ile hasar tarihi itibari ile işletmede 297.028,88 TL miktarlı emtia olduğu kanaatine varılmıştır. O halde davacı tarafından satım faturaları ibraz edilmediğinden gerçek satış miktarının dolayısıyla hasar tarihinde işyerinde gerçekte bulunan emtianın bedelinin ne olduğu tam olarak ortaya konup ispatlanamamıştır. %10 oranında satış yapıldığı hususu eksper tarafından takdir edilen bir durumdur. Dolayısıyla eksper raporunda yapılan değerlendirme ve varılan sonuç esas alınamaz. Kaldı ki ek bilirkişi heyeti raporunda davacının talep edebileceği miktarın bulunduğunun belirtilmesi karşısında aynı zamanda davacının tacir/birinci sınıf tüccar olarak ticari defter tutmadığı, davacının gerçek zararının ancak düzgün bir şekilde ticari defterlerini tutması, özellikle yevmiye ve stok defteri gibi defterlerini sunması halinde hesaplanabileceği, yine davacının yaptığı satışlar için fiş ve fatura da kesmemesi sebebiyle de sadece alış faturalarından ve tek taraflı beyanlardan yola çıkılarak tamamı zarar görmüş ve ekspertiz raporundan önce moloz olarak kaldırılmış mallar için tartışmayı engelleyecek kesin net bir zarar belirlemenin mümkün olmadığı tespiti de yapılmıştır. Bu hale göre davacının Şırnak Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı tarafından tespit edilen ve kendisine ödenen miktardan daha yüksek bir zararı olduğunu usulünce ispatlayamadığından talep edebileceği bir miktarın bulunduğundan söz edilemez. Kaldı ki davacı sigortalı, dosya kapsamında yer alan sulhnameye göre başka bir alacağının kalmadığını da beyan etmiştir. Bu nedenle Mahkemece tesis edilen karar isabetli olmamıştır.Sonuç olarak, mevcut delil durumu ve dosya kapsamı dikkate alındığında açıklanan sebeplerle Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından davalının istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından, HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen nedenler ile KABULÜ ile, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/392 Esas, 2019/573 Karar ve 02/07/2019 tarihli kararının HMK 353/1b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden esas hakkında HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın REDDİNE,3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 68,31 TL harcın mahsubu ile bakiye 201,54 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,4)Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,5)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,6)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AÜTT gereğince davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE, İstinaf Başvurusu Yönünden;7-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak yatırılan 262,72 TL harcın mahsubu ile bakiye 7,13 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 8-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,9-Davalı tarafından karşılanan 35,25 TL istinaf yargılama gideri ile 384,02 TL istinaf başvuru ve karar harcı olmak üzere toplam 419,27 TL’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,10)Taraflarca yatırılan gider avansından sarf edilmeyen miktarın kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.2 bendi ile aynı yasanın 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/09/2023