Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3653 E. 2023/729 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3653 Esas
KARAR NO: 2023/729
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21/06/2019
NUMARASI: 2017/398 Esas, 2019/576 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile … AŞ arasında 16.02.2016 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme ile adı geçen şirketin grup şirketlerinden olan davalı şirkete temizlik hizmeti verildiğini, faturadan kaynaklı alacaklarının ödenmesi amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki sözleşme kapsamında verilen hizmetler bakımından her ay düzenli olarak müvekkili şirket tarafından davacıya ödeme yapıldığını, ancak davacının sözleşmeye aykırı olarak zaten sözleşme içerisinde belirlenmiş hizmete dahil olan işleri ekstra işlermiş gibi gösterip hak ediş iddiasında bulunarak müvekkilinden fazladan para tahsil ettiğinin tespit edilmesi üzerine 26.01.2017 tarihinde Beşiktaş .. Noterliğinin … yevmiye nosu ile gönderilen ihtarname ile fazla yapılan ödemenin iadesi ve sözleşmenin feshinin ihtar edilerek davacının haksız surette düzenlediği 31.01.2017 ve 17.02.2017 tarihli faturaların ödenmediğini, akabinde fiyat farkı faturası düzenlenerek davacıya gönderildiğini, bu nedenle davacının değil müvekkilinin alacaklı olduğunu, müvekkilinin, aylık ödemelerini sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirdiğini, müvekkilinin, sözleşmenin 2. maddesi ile belirlenen işler haricinde davacıdan ayrı bir hizmet almadığını, davacı ile olan ticari ilişkinin başından itibaren sadece müvekkili şirket bakımından yapılan fazla ödemenin 23.644,00 TL’yi bulduğunu, müvekkilinin, kendisinden fazla ödeme alındığını farkettikten sonra ödeme yapmayı durdurduğunu belirterek davanın reddi ile icra takibinin iptaline ve kötüniyetli davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacının, davalı tarafın e-posta yoluyla bildirdiği, grup şirketleri arasındaki paylaşım ve dağılım oranı ile tutarına göre düzenlendiği faturalarda mükerrer olarak faturalandırılan giderlerin toplamının KDV dahil 13.782.52 TL olduğu, bu durumda davacının, davalıdan talep edebileceği bir alacağının bulunmadığı hususu gözönüne alındığında davacının mükerrer tahsilat yapması nedeniyle talepte bulunamayacağı, takip ve dava tarihi itibariyle davacının alacaklı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı ile müvekkilinin 8 yıl boyunca hizmet sözleşmesi çerçevesinde çalıştığını ve süregelen uygulama gereği yapılan ekstra işlerin davalının da bilgisi dahilinde yapıldığı ayın faturasına yansıtıldığını, davalının 8 yıl boyunca bu duruma herhangi bir itirazda bulunmayıp sözleşmenin bitimine 2 ay kala itirazda bulunduğunu, davalının kesmiş olduğu fiyat farkı faturalarına süresinde itiraz edildiğini, her iki tarafın defterlerine göre müvekkili şirketin alacaklı olmasına rağmen soyut iddiaların mahkemece kabul görerek davanın reddedilmesinin hayatın olağan akışına ve hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafından 2017 Ocak ayında taraflarına gönderilen ihtarname ile fazla fatura kesildiğinden bahsedilmesine rağmen bu tarihten sonra kesilen faturalara yine de itiraz etmediklerini, sözleşmede, davalı yanda çalıştırılacak işçilerin beher ücretleri dışında herhangi bir hizmet bedeline yer verilmese de sözleşmede belirtilen ücretin yalnızca sabit çalıştırılan işçi ücretleri olduğunu ve yapılan ekstra işlerin ücretlerinin belirlenmediğini, beher işçi ücretleri ile bu işin yapılmasının imkansız olduğunu, bu işçilerin sözleşmede ücretsiz yapılması gereken işleri (özellikle dış cephe temizliği) herhangi bir eğitimi olmadan yapmasının imkansız olduğunu, kaldı ki dış cephe temizliğinin özel eğitimli yüksekte çalışma sertifikasına sahip kişilerce yapıldığını, bu işin ücretsiz yapılmasının gerek taraflar arasında ticari teamül haline gelen uygulamalar gerekse de hayatın ve ticaretin olağan akışına aykırı olduğunu, raporda taraflar arasındaki mutabakatlar, mailler ve faturalandırmaların tamamının davalı şirketin bilgisi dahilinde yapıldığından ve bunlara süresinde itirazda bulunulmadığından bahsedildiğini, aynı raporda davalı şirket yetkilisinin mailler yoluyla faturalar için onay verdiği ve hatta mutabakat için taraflarından onay istediğinin belirtilmesi sebebiyle bu yetkilinin yaptığı işlemlerin davalı şirketi bağlayacağına Yargıtay kararlarında yer verildiğini, sadece dış cephe temizliğinin her defasında 2.200,00 TL teklif ve talebin kabulü halinde yapıldığını, bu işin sabit çalışan işçiler tarafından yapılmadığı ve zaten yapılamayacağının da (teknik beceri ve alet gerektirdiğinden) gün gibi ortada olduğunu, bu nedenle bu işlerin, ayrı işçiler temin edilerek yaptırıldığını, sözleşmede açıkça bu işin ücretsiz yapılacağının da yazmadığını, davalının, faturanın kesileceği aya ilişkin faturaların ne şekilde kesileceğini müvekkiline bildirmesinden sonra faturaların bu bildirime göre müvekkili şirketçe kesilmesi sebebiyle davalının yanlışlıkla ödeme yapıldığı iddiasının hukuken geçersiz olduğunu, zira bu işlerin ücretsiz yapılmadığının ve hatta ticari teamül haline geldiğinin izaha gerek duyulmayacak şekilde aşikar olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacının, davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 11.022,95 TL’nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Bilirkişi tarafından sunulan 10/05/2018 tarihli raporda; taraflara ait incelemeye sunulan ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacıya ait ticari defterlere göre; taraflar arsında akdi ilişkinin başladığı 02/2016 tarihinden itibaren davalı tarafa her ay düzenli olarak ve değişen oranlarda faturalar tanzim edildiği ve davalının ise bu faturalar sebebiyle düzenli ödemeler yaptığının tespit edildiği, davacının, davalıya 2016 yılı içerisinde toplam 102.038,86 TL bedelli 11 adet fatura kestiği, davalının ise 2016 yılında davacıya 86.366,50 TL ödeme yaptığı, bakiye 15.672,36 TL davacı alacağının 2017 yılına devir ettiği, davacının 31.12.2016 tarihli kapanış fişinde kayıtlı olduğu, davacının 2017 yılında davalıya 2 adet fatura kestiği, davalı tarafından 2016 yılından gelen borç/alacağın davacıya EFT yolu ile ödendiği ve davacı alacağının 11.022,95 TL olarak devam ettiği, davacının ticari defterlerinde, davalı şirketten 11.022,95 TL alacağının işli olduğu, davacının, kesilen her dönem faturası için davalı şirketi bilgilendirdiği ve ortalama maliyeti davalılara ait 7 şirkete m2 oranlarında böldüğü, davalı tarafından davacıya herhangi bir itirazda bulunulmadığı, dava konusunu oluşturan ve davacı tarafından davalıya kesilen tüm faturaların ve davalı tarafından yapılan tüm ödemelerin her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve ticari defterlerin birbirlerini teyit eder nitelikte olduğu, bu anlamda tek farklılığın davalı tarafından davacıya kesilen, fazladan kesilen fiyat farkı faturasına ilişkin 23.644,00 TL bedelli fatura olduğunu, davalı kendi ticari defterlerinde davacıya 11.022,95 TL borçlu olarak kayıtlı iken davacıya kesilen işbu 23.644,00 TL bedelli fatura ile bu kez davalı tarafın kendi ticari defterlerinde davacıdan 12.621,18 TL alacaklı olarak görüldüğü bildirilmiştir. İki kişilik bilirkişi heyeti (birisi ilk raporu düzenleyen) tarafından sunulan 20/03/2019 tarihli ek raporda; sözleşmenin 2. maddesinde davacı tarafından halı yıkama hizmeti verileceğine ilişkin bir bilgi yer almadığından davacının, halı yıkama bedelini davalıdan talep edebileceği, dosya kapsamında yer alan e-posta yazışmalarından davacının aylık hizmet faturasını düzenlemeden detaylı işçilik ve malzeme fiyatı içeren bilgilendirmeyi (Sinpaş Full Hakediş çizelgesini) davalıya gönderdiği, davalının da … şirketleri arasındaki dağılım oranı ve buna göre firmalara düzenlenecek fatura tutarını davacıya bildirdiği, davacının da davalı tarafın e-posta yoluyla bildirdiği dağılım oran ve tutarına göre fatura düzenlediği, davacının e-posta ile gönderip davalının da grup şirketler arasında paylaşım yapıp davacıya e-posta ile göndermiş olduğu dağılım tablosuna göre davacı şirketin sözleşmede yer aldığı halde mükerrer faturaladığı giderlerin 2016 yılı Şubat-Aralık ayları arasında davalıya düşecek pay bakımından 11.680,10 TL + 2.102,48 TL (KDV) olmak üzere 13.782,52 TL olduğu bildirilmiştir. “…Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise davalı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın m.222 (TTK’nın 84. ve 85.) madde hükümleri uyarınca ispatlamış olur….” (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/5678 Esas 2015/5377 Karar sayılı ilamı). “…Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır. Ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir…” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2017/1445 E, 2018/1438 K. sayılı ilamı) Somut olayda, davacı tarafından davalıya temizlik hizmeti verildiği hususunda uyuşmazlık yoktur. Davacı söz konusu hizmet sebebiyle düzenlediği 31/01/2017 tarihli, 7.284,07 TL ve 17/02/2017 tarihli, 3.738,79 TL bedelli faturaları ödenmediğini ileri sürerek takibe konu etmiş olup davalı ise, davacının sözleşme kapsamında olmayan işlerin yapıldığından bahisle kendisinden fazladan tahsilat yapması sebebiyle borçlu değil bilakis alacaklı olduğunu iddia etmiştir. Takip konusu olan faturalar da dahil olmak üzere davacı tarafından davalıya kesilen tüm faturaların ve davalı tarafından yapılan tüm ödemelerin her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, bu anlamda ticari defterlerin birbirleri örtüştüğü, tek farkın, davacının fazladan tahsilat yaptığı iddiası ile davalı tarafından davacıya kesilen fiyat farkı faturasına ilişkin 11/04/2017 tarihli 23.644,00 TL bedelli faturadan kaynaklandığı anlaşılmıştır. İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. O halde takibe konu edilen faturaları yasal süresinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine borç kaydeden davalı, fatura münderecatını aynen kabul etmiş olduğundan bu faturalar nedeniyle hizmet almadığını, dolayısıyla borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerektiği, dosya kapsamı itibariyle bu anlamda davalının ispat yükümlülüğünü yerine getirdiğinin söylenemeyeceği, bilirkişiler tarafından davacının fazladan tahsilat yaptığına yönelik tespitlerin 2016 yılı Şubat-Aralık ayları arasında tanzim edilen faturalardan kaynaklandığı, oysa takip konusu faturaların 2017 yılı Ocak ve Şubat aylarına ilişkin olduğu, bu faturalara yönelik bir tespit bulunmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca karşılıklı alacaklardan küçüğü büyüğünden çıkarmak suretiyle daha az olan alacağı sona erdiren bir hukuki işlem olan takas için karşılık dava açılması zorunlu olmayıp sadece takas def’inde bulunulması yeterli ise de davalının cevap dilekçesinde, bir def’i niteliğinde olan takas savunmasını ileri sürmemesi sebebiyle hakimin, bu hususu resen nazara alarak davalı tarafından fazladan yapıldığına kanaat getirdiği ödemelere göre davacının talep edebileceği bir alacağının bulunmadığına hükmetmesi doğru değildir. Bu durumda davacının, dava ve takip konusu faturalara dayalı alacağının varlığını ispatladığının kabulü gerektiği, davalının aksi yönde bir delil sunamadığı, öte yandan, icra takibine konu edilen faturalar sebebiyle davalının, borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün olduğundan dava ve takip konusu alacağın likit olduğu da anlaşıldığından davanın ve icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken Mahkemece davanın reddine karar verilmesi isabetli olmadığından davacı istinaf başvurusunda haklıdır. Açıklanan nedenler ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında davanın ve icra inkar tazminatı talebinin kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen nedenler ile KABULÜ ile, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/398 Esas, 2019/576 Karar ve 21/06/2019 tarihli kararının HMK 353/1b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden esas hakkında HÜKÜM TESİSİNE, a)Davanın KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının İPTALİ ile, takibin DEVAMINA, b)Asıl alacağın % 20’si oranında hesaplanan 2.204,59 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE, c)Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 752,97 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 133,14 TL harcın mahsubu ile bakiye 619,83 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, d)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, e)Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 133,14 TL peşin harç ve yapılan 1.358,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 1.527,14 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, f)Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, İstinaf Başvurusu Yönünden; 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından karşılanan 47,83 TL istinaf yargılama giderleri ile 165,70 TL istinaf başvuru ve karar harcı olmak üzere toplam 213,53 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından sarf edilmeyen miktarın kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa İADESİNE, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-2 ve 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.22/06/2023