Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3640 E. 2023/767 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3640 Esas
KARAR NO: 2023/767
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/06/2019
NUMARASI: 2017/32 Esas, 2019/554 Karar
DAVA: ALACAK (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ile müvekkili şirket arasında 17/12/2015 tarihli Grup Konaklama ve Etkinlik Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile davalının, Almanya’da yerleşik … şirketi adına hareketle bu şirketin, müvekkiline ait … Otelinde 16/10/2016-21/10/2016 tarihleri arasında gerçekleştireceği konaklama ve organizasyonuna ilişkin hükümlerin düzenlendiği, sözleşme uyarınca 16/10/2016-21/10/2016 tarihlerinde gerçekleşecek konaklama ve organizasyonlara yönelik davalı yanca yapılan 540 oda ve ziyafet organizasyon rezervasyonunun, sözleşmede kararlaştırılan opsiyon sürelerine riayet edilmeksizin davalı tarafından haksız ve ani şekilde iptal edilmesi sebebiyle müvekkilinin zarara uğradığını, sözleşmeye göre ödenmesi gereken depozitoların, müvekkili şirkete zamanında ödenmediğini, müvekkilinin ısrarlı ödeme talepleri üzerine gerçek olmayan banka makbuzlarının, davalı tarafından mail yazıları ekinde gönderilerek bir kısım ödemelerin yapıldığı, kalan borcunda en yakın zamanda ödeneceğine dair asılsız bir algı oluşturulduğunu, 28/07/2016 tarihinde davalı şirket yetkililerinin, müvekkiline bir mektup yazarak imzaladıkları sözleşmenin içeriğinden haberdar olmadıklarını, elemanları …’ın kendilerini yanılttığını beyan etsede bu iddiaların doğru olmadığını, rezervasyonların konfirme edilmesinden ve opsiyon süreleri geçtikten sonra davalının usulsüz ve sözleşmeye aykırı gerçekleşen rezervasyon iptalleri nedeniyle davalıdan, oda tahsisi karşılığı en az 64.800 Euro ve Banquet hizmetleri karşılığı en az 31.885 Euro olmak üzere toplamda 96.685 Euro’dan aşağı olmamak üzere ödenmesi gereken no show bedeli alacaklarının bulunduğunu, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla- şimdilik 10.355 Euro kısmi alacağın tahsilinin talep edildiğini, müvekkilinin no show bedeli alacağına karşılık davalıya kestiği 28/09/2016 tarihli 322.937,56 TL’lik faturanın davalı yanca içeriğine itiraz ile iade edildiğini, davalıya Beyoğlu … Noterliğinin 24/08/2016 tarihli .. sayılı ihtarnamesi gönderilerek no show ücreti alacaklarının bulunduğu ve ödenmesi hususunun ihtar edildiğini, davalının ise faturaya itiraz ederek müvekkiline 29/09/2016 tarihli, 322.937,56 TL tutarlı iade faturasını kestiğini, bu faturaya da Beyoğlu … Noterliğinin 03/10/2016 tarihli … sayılı ihtarnamesi ile taraflarınca itiraz edildiğini, davalının Beyoğlu … Noterliğinin 05/10/2016 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile sözlemenin “Force Major” başlıklı 24. maddesine dayanılarak ve 15 Temmuz 2016 darbesi gerekçe gösterilerek sözleşmenin bedelsiz iptal şartının gerçekleştiği ve kendilerinden iptal nedeniyle “no show bedeli” talep edilemyeceğinin öne sürüldüğünü, oysa hükümetçe turizm sektörüne ilişkin nedenlerle ilan edilen bir mücbir sebep hali olmadığını, hangi olayların mücbir sebep teşkil edeceği ve bunların sonuçlarının ne olacağının sözleşmede belli olmadığını, mücbir sebebin, sözleşmeden beklenen ekonomik menfaatin azalması halinde ileri sürülebilecek bir neden olmadığını veya borçlunun borcunu ifa etmek istememesi objektif imkânsızlık kapsamına girmediğini, davalının opsiyon sürelerini aşarak, usulsüz ve haksız iptal bildiriminde bulunması sebebiyle sözleşmeye göre tazminat ödemesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.355 Euro sözleşmeye dayalı no show ücret alacaklarının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacağın toplam 96.685 Euro olduğu iddia edilmesine rağmen davanın 10.355 Euro üzerinden açılması sebebiyle davanın reddi gerektiğini, Almanya’da mukim … Şirketinin, 12-17 Ekim 2015 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşmesi planlanan toplantı grupları ile ilgili olarak 2014 yılında davacının işletmekte olduğu otelle temasa geçtiğini, ancak davacının, bu şirkete, yer hizmetleri için müvekkili şirketi tavsiye etmesi sonucunda davacı ile müvekkili arasında görüşmeler başladığını, görüşmeler sürerken 23/07/2015 tarihinde, … Şirketinin güvenlik nedeniyle grubun gerçekleşemeyeceğini bildirdiğini, bu durumun aynı gün çalışanları … tarafından, davacı çalışanı …’a e-mail ile bildirildiğini, davacı çalışanı …’un, müvekkili ile imzalanmış bir sözleşme bulunmamasına rağmen …’a, e-mail göndererek, grubun iptal edilmesi nedeniyle, 165.545 Euro + KDV’yi veya 15 gün içinde tarihleri belli olan yeni bir rezervasyon önerdiğini, …’ın ise, 25.07.2015 tarihinde, gerçekte var olmayan grup için hazırlanan sözleşmeyi imzalamadığını, adı geçenin temsil yetkisinin olmamasına rağmen sözleşmeyi imzalaması sebebiyle geri gönderilen sözleşmenin… tarafından diğer belgelerin imzalanması esnasında davalı şirket yetkilisi …’a imzalatılarak 24/12/2015 tarihinde davacı şirkete gönderildiğini, şirket çalışanı …’ın, bu tarihten sonra müvekkili şirket yetkililerine haber vermeden davacı şirket çalışanı … ile sanki konaklayacak bir grup varmış gibi davranarak yazışmalar yaptığını, bu durumun 18/07/2016 tarihinde müvekkili şirket yetkilisi …’i arayan …’un, dekont olmasına rağmen paranın gelmediğini bildirmesi üzerine öğrenildiğini, bir an için, 17/12/2015 tarihli sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilse dahi müvekkilinin, davacıya, talep edilen miktarda borcunun olmadığını, davaya konu sözleşmenin konaklama ve toplantı olmak üzere 2 hususu düzenlediğini, sözleşme gereği konaklama ücretinin, konaklayacak misafirler tarafından otele direk ödeneceğini, müvekkili şirketin bu konuda bir garantörlüğünün bulunmadığını, sözleşmenin 2. sayfasının 3. maddesinde belirtildiği üzere, belli tarihler içinde teyit edilmeyen odaların otel tarafından otomatik iptal edilmekte olduğunu, olayın ortaya çıkmasından sonra grubun gerçekleşmeyeceği Temmuz 2015 tarihinden beri ve hatta 2016 yılı içinde, devamlı olarak otele bildirildiğinden, otelin konaklamanın tümünü ücretsiz iptal etmiş olması gerektiğini, dolayısıyla da konaklama konusunda rezervasyon iptal bedeli talep etmesinin mümkün olmadığını, toplantı ücretinin ise, sözleşme gereği müvekkili şirket tarafından otele ödeneceğini, sözleşmenin 4. sayfasındaki 5. maddede belirtilen iptal şartları gereği, grubun iptal olması durumunda toplam bedelin %5’inin iptal ücreti olarak davacı tarafından müvekkiline fatura edilebileceğini, toplam toplantı bedeli 54.044 Euro olduğundan davacının, müvekkilinden ancak bu bedelin 2.702,20 Euro’luk kısmını talep edebileceğini, taraflar arasında yapıldığı kabul edilen 17/12/2015 tarihli sözleşmenin, ülkemiz sınırlarında devam eden savaş, ülkemizde yaşanan bombalama, intihar saldırıları ve 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan menfur kalkışma ve sonrası ilan edilen Ohal nedeni ile ülkemize turist geliminin durduğunu, bütün otellerin doluluk oranının %20’ler civarına düştüğünü, bütün bu olumsuz faktörler nedeniyle turizm sektörü için force majör haline geldiğini, bu durum TÜROB (türkiye otelciler birliği) ve TÜRSAB’a (türkiye seyahat acentaları birliği) sorulduğunda alınacak cevabın bu durumu net bir şekilde ortaya çıkaracağını, bu nedenle sözleşmenin uygulanabilmesinin de artık hukuken mümkün olmadığını, davacının sözleşme gereği yalnızca 2.702,01 Euro talep edebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; taraflar arasında 15.10.2015 tarihli Grup Konaklaması ve Etkinlik Sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca toplantı/ziyafet etkinliğinin iptali halinde, maddede bulunan tablodaki sürelere göre rezervasyon iptalinin yapılabileceği ve yine bu sürelere göre iptal halinde müşteriye, yani davalı şirkete faturalandırma yapılacağı,17.08.2016 tarihi itibariyle iptal kabul edilmeyeceği, 16. maddeye göre toplam konaklama bedelinin 146.772 Euro, toplam toplantı bedelinin 54.044 Euro olduğu, davalı yanın davacı yan ile geçerli bir sözleşme ilişkisi kurduğu, sözleşmenin 3. ve 16. maddeleri uyarınca, 07.09.2015 tarihi sonrasında satılamayan tüm odaların, davalı şirketin teminatı olan 60.000 Euro (%8 oran üzerinden) KDV dahil 64.800 Euro üzerinden tahsil edileceği, ancak davalı yanın bu teminat bedelini yatırmadığı görüldüğünden davacının bu miktarı davalıdan talep edebileceği, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca ise toplantı/ziyafet odaları için 07.08.2016 tarihinden sonra rezervasyon iptali kabul edilmeyeceği, bu sebeple 16. maddede yer alan toplam 27.022 Euro (%18 oran üzerinden) KDV dahil 31.885,96 Euro’nun davalı şirketin taahhüt ettiği depozitodan tahsil edilmesi gerekmekte iken davalının bu yönde bir bedel yatırmadığı görüldüğünden davacının bu miktarı davalıdan talep edebileceği, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin, her iki tarafın da tüzel kişi tacir olması sebebiyle tacirler arası bir sözleşme olduğu, davalı yanın sözleşmeyi fesih iddialarının TTK 18/3. maddede öngörülen şekillerden biri ile gerçekleşmediği, davacı yan, noter ihtarnamesi tarihinden itibaren işleyecek döviz faizi işletilmesini talep etmiş olsa da 96.685 Euro tutarındaki alacağa, 24.08.2016 tarihli ihtarnamede tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içerisinde ödeme talep edildiğinden ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 25.08.2016 tarihini takip eden 3. günün 28.08.2016 tarihi olduğu, ancak bu günün Pazar gününe denk gelmesi sebebiyle temerrüdün 29.08.2016 tarihi itibariyle gerçekleştiği hususunun tespit ve rapor edildiği denetlemeye ve hükme dayanak etmeye elverişli bilirkişi raporuna göre davanın kabulü ile, 10.355 EURO alacağın 29/08/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca 1 yıllık Euro mevduatına kamu bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranında faiz işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili tarafından sunulan 21/01/2019 tarihli akademik mütalaanın incelemeye alınmadığı gibi gerekçeli kararda bahsinin bile geçmediğini, müvekkili şirketin, davacı şirket ile aralarında imzalanan 17.12.2015 tarihli grup konaklama ve etkinlik sözleşmesinin hem konaklamaya ilişkin iptal hükmü olan 3. maddesinde yer alan opsiyon/release date sürelerine hem de toplantı-ziyafete ilişkin iptal hükmü olan 5. maddesindeki “no-show” düzenlemesine uygun şekilde iptal bildirimini gerçekleştirdiğini, söz konusu sözleşmenin hem konaklama hem de toplantı hizmetlerini barındırması sebebiyle karma yapılı bir sözleşme olduğunu ve bu iki farklı edimden birinin ortadan kalkması halinde diğerinin de ortadan kalkacağını, sözleşme uyarınca konaklama edimine ilişkin ücret bakımından müvekkili şirketin bir garantörlüğünün bulunmadığını, sunulan hukuki mütalaada belirtildiği üzere 0709/2016 tarihine kadar iptalin bildirilmemesi durumunda sözleşmenin garantili tahsise dönüşeceğinin düzenlendiğini, iptal bildiriminin ise en geç 20.07.2016 tarihinde yazı ile davacı şirkete yapılması sebebiyle herhangi bir konaklama bedelinin talep edilebilmesinin mümkün olmadığını, “no-show” olarak toplantı- ziyafet edimlerine ilişkin hükümler ile tahsis hükümlerinin açıkça birbiri ile çeliştiğini, konaklama edimi gerçekleşmeyecek ise ziyafet/toplantı hizmetleri ediminin de gerçekleşemeyeceğinin açık olduğunu, dolayısıyla, davacı şirketin sözleşmenin 16. maddesi uyarınca depozito ödenmesini müvekkili şirketten talep etmesinin kabul edilemez olduğunu, davacı şirket ile müvekkili şirket arasındaki 17.12.2015 tarihli sözleşmede birbiri ile çelişen, aynı anda uygulanması imkânsız düzenlemeler yer almakta olup borçlar hukuku kuralları uyarınca sözleşmedeki davacı şirket (hazırlayan) aleyhine olan iptal hükümlerinin esas alınması gerektiğini, taraflar arasındaki 17.12.2015 tarihli sözleşme bakımından “force major” halinin gerçekleşmesi sebebiyle sözleşmenin uygulanmasının ve bu sözleşmeye göre müvekkili şirketten herhangi bir alacak talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, 04.06.2018 tarihli rapor ve 23.01.2019 tarihli ek raporunun hükme dayanak teşkil etmesinin kabul edilemez olduğunu, turizm ve otelcilik alanlarında uzman olan bilirkişi heyetince rapor alınması taleplerinin Mahkemece dikkate alınmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, sözleşmeye aykırılık sebebiyle uğranılan zararın yine sözleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 04/06/2018 tarihli raporda; taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisinin kurulduğu, davalı her ne kadar konaklama ücretlerinden sorumlu olmadığını, zira Temmuz 2015 tarihinden itibaren rezervasyonların iptali yönünde davacı şirkete bildirimde bulunulduğunu iddia etse de dosya münderecatında bu yönde bir bildirime rastlanmadığı, bununla birlikte rezervasyonların iptaline ilişkin bildirim, taraflar arasındaki sözleşmenin eylemli biçimde sona ermesi anlamına geldiğinden ve her iki taraf da tacir olduğundan davalının, TTK’nun 18/3 maddesinde yer alan şekil şartına uygun bildiriminin bulunmadığı, bu sebeplerle davalının sözleşmeyi usulünce feshetmediğinin kabulü gerektiğinin düşünüldüğü, davalının, toplantı ücretinin %5’inin talep edilebileceği yönündeki iddiası değerlendirildiğinde ise, davalının, sözleşmenin 5. maddesinde yer alan “15.12.2015-15.08.2016 tarihleri arasında bir iptal yapılması halinde %5 oranında bir ücret ödeneceği” yönündeki usule uymadığı, bu sebeple toplantı ücretinin de ödenmesi gerektiğinin kanaatine varıldığı, sözleşmenin 3. ve 16. maddeleri uyarınca, 07.09.2015 tarihi sonrasında satılamayan tüm odaların, davalı şirketin teminatı olan 60.000 Euro (%8 oran üzerinden) KDV dahil 64.800 Euro üzerinden tahsil edileceği, ancak davalı, bu teminat bedelini yatırmadığından, davacının bu miktarı davalıdan talep edebileceğinin düşünüldüğü, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca ise, toplantı/ziyafet odaları için 07.08.2016 tarihinden sonra rezervasyon iptali kabul edilmeyeceği, bu sebeple 16. maddede yer alan toplam 27.022 Euro (%18 oran üzerinden) KDV dahil 31.885,96 Euro’nun davalı şirketin taahhüt ettiği depozitodan tahsil edilmesi gerekmekte iken; davalının bu yönde bir bedel yatırmadığı görüldüğünden davacının bu miktarı davalıdan talep edebileceğinin düşünüldüğü, davacı, noter ihtarnamesi tarihinden itibaren işleyecek döviz faizi işletilmesini talep etmiş olsa da, 96.685 Euro tutarındaki alacağa, 24.08.2016 tarihli ihtarnamede yer alan “tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içerisinde ödeme” talep edildiğinden, ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 25.08.2016 tarihini takip eden 3. günün 28.08.2016 tarihi olduğu, ancak bugünün Pazar gününe denk gelmesi sebebiyle temerrüdün 29.08.2016 tarihi itibariyle gerçekleştiği kanaatine varıldığı, davacının 96.685 Euro bedel için 29.08.2016 tarihi itibariyle döviz faizi talep edebileceği, kalan 0,85 Euro için ise dava tarihinden itibarerı döviz faizi talep edebileceği bildirilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 23/01/22019 tarihli raporda, kök rapordaki görüşlerin korunduğu görülmüştür. Davalı tarafından, Boğaziçi Üniversitesi UBYO Turizm İşletmeciliği Bölümü Turizm Hukuku Öğretim Görevlisi … tarafından hazırlanan 21/01/2019 tarihli hukuki mütalaa sunulmuştur. Somut olayda, davacı, usulsüz ve sözleşmeye aykırı olarak gerçekleştiğini ileri sürdüğü rezervasyon iptalleri sebebiyle oda tahsisi karşılığı en az 64.800 Euro ve banquet hizmetleri karşılığı en az 31.885 Euro olmak üzere toplamda en az 96.685 Euro no show bedeli alacaklarının bulunduğunu belirterek fazlaya ait talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.355 Euro’nun tahsilini talep etmiştir. Davalı ise, davacı tarafından, konaklama ücretinin talep edilemeyeceğini; toplantı ücreti bakımından ise, sözleşmenin 5. maddesi gereği, toplam 54.044,00 Euro toplantı bedelinin %5’i olan 2.702,20 TL’nin iptal ücreti olarak davacı tarafından müvekkiline fatura edilebileceğini savunmaktadır. Davalı, sözleşmenin, güvenlik gerekçesiyle, hizmeti alacak olan … şirketi tarafından iptal edildiğini ve sözleşmeye göre “force major” halinin oluşması sebebiyle herhangi bir alacak talep edilemeyeceğini ileri sürmüştür. Oysa adı geçen yabancı şirketin bu sebeple sözleşmeyi iptal ettiğine yönelik bir bilgi ve belge dosya kapsamında mevcut değildir. Ayrıca davalı bu yöndeki iddialarını ilk olarak, davacıya keşide ettiği Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye numaralı ve 05/10/2016 tarihli cevabi ihtarnamesi ile, 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve akabinde ilan edilen OHAL nedeniyle sözleşmenin 24. maddesi uyarınca talepte bulunulamayacağı şeklinde ileri sürmüş ise de, rezervasyon çok daha önceki tarihlerde iptal edilmiş olup davalının, rezervasyonları bu sebeple iptal ettiğini davacıya bildirdiği de dosya kapsamı ile sabit değildir. Bu nedenle davalının bu hususa yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında yapıldığı ihtilaf konusu olmayan 17/12/2015 tarihli Grup Konaklama ve Etkinlik Sözleşmesinin “Depozitolar” başlıklı 16. maddesine göre, toplam konaklama bedeli 146.772,00 Euro ve toplam toplantı bedeli 54.044,00 Euro olmak üzere toplam tutar 200.816,00 Euro olarak kararlaştırılmıştır. Anılan maddenin devamında, toplantı bedeli olan KDV dahil 54.044,00 Euro’nun davalı tarafından ne şekilde ödeneceği belirlenmiş olup buna göre, 27.022,00 Euro’nun, fatura sonrası 21 gün içinde ödeneceği; 27.022,00 Euro’nun ise, 10/12/2015 tarihinde 10.355,00 Euro (geri ödenmez ibaresi bulunmakta), 11/01/2016 tarihinde 7.522,00 Euro ve 01/04/2016 tarihinde ise 9.145,00 Euro olarak ödeneceği görülmektedir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, sözleşmenin “Depozitolar” başlıklı 16. maddesinde toplantı (ziyafet/ banguet) için 10/12/2015 tarihinde ödenmesi gereken 1. depozitonun 10.355 Euro olduğunun görüldüğünü ve davanın değerinin de, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, bu bedel olduğunu belirtmiştir. Buna göre, davalı, bir önceki paragrafta bahsedildiği üzere rezervasyon iptalinin sözleşme hükümlerine uygun olduğunu ispat edememiş olup davacı, “geri ödenmez” nitelikte olarak kararlaştırılan dava konusu edildiği anlaşılan bedeli sözleşme hükümlerine göre talep etmekte haklıdır. Mahkeme ise, 07.09.2015 tarihi sonrasında satılamayan tüm odalar ile sözleşmenin 5. maddesi uyarınca toplantı/ziyafet odalar sebebiyle, davacının, davalıdan talepte bulunabileceğinden bahisle davayı kabul etmiştir. Ancak az önce de belirtildiği üzere davacının cevaba cevap dilekçesindeki beyanları uyarınca, dava dilekçesi ile “şimdilik” talep edilen bedel, toplantı bedeli olarak davalı tarafından 1. depozito bedeli olarak ödenmesi kararlaştırılan 10.355,00 Euro olduğundan Mahkemece bu yönde değerlendirme yapılıp netice olarak davanın kabulü ile buna uygun gerekçe tesis edilmesi gerekirken, dava konusu talep ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı taraf istinaf talebinde ayrıca, Mahkeme tarafından, dosyaya sundukları hukuki mütalaaya neden itibar edilmediğinin gerekçede belirtilmediğini ileri sürmüştür. 6100 sayılı HMK’nun 293. maddesinde uzman görüşü düzenlenmiştir. Düzenlemede, tarafların dava konusu olayla ilgili olarak uzmandan bilimsel mütalaa alabileceği, hakimin talep üzerine veya re’sen kendisinden rapor alınan uzman kişinin davet edilerek dinlenmesine karar verebileceği, uzman kişinin çağrıldığı duruşmaya geçerli bir özrü olmadan gelmezse hazırlamış olan raporun mahkemece değerlendirmeye tabi tutulamayacağı belirtilmiştir. Buna göre somut davada, 21/01/2019 tarihli mütalaanın alındığı uzman duruşmaya davet edilmemiş olup bu durumda HMK’nun 293/3 fıkrasındaki emredici düzenleme kapsamında sunulan mütalaa mahkemece değerlendirilemeyecektir. Kaldı ki sunulan mütalaa, davaya konu edilen uyuşmazlığa yönelik sözleşmenin ne şekilde yorumlanıp anlaşılacağına dair hukuki tespitler içermekte olup esasen hukuki bir nitelik arzeden ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan bu gibi hallerde Mahkemenin değerlendirme yapmasının asıl olduğu dikkate alındığında davalı tarafın bu hususa yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen nedenle kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında farklı gerekçe ile davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen nedenler ile KABULÜ ile, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/32 Esas, 2019/554 Karar ve 14/06/2019 tarihli kararının HMK 353/1b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden esas hakkında HÜKÜM TESİSİNE, a)Davanın KABULÜ ile, Dava konusu edilen 10.355,00 EURO’nun, 29/08/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca 1 yıllık EURO mevduatına kamu bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranında faiz işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, b)Alınması gereken 2.709,15 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 677,29 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.031,86 TL’nin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, c)Davacı tarafından başlangıçta yatırılan 31,40 TL başvurma harcı ve 677,29 TL peşin harç ile yargılama gideri olarak yapılan 1.200,00 TL bilirkişi ücreti ve102,50 TL davetiye giderinden oluşan toplam 2.011,19 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, d)Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 6.345,54 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, İstinaf Başvurusu Yönünden; 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 677,28 TL harçtan mahsubu ile bakiye 407,43 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-Hükmün kaldırılma nedeni de göz önüne alındığında, davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 5-Davalı tarafından yatırılan gider avansından sarf edilmeyen miktarın, kararın kesinleşmesinden sonra İADESİNE, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/07/2023