Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3613 E. 2020/1844 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3613 Esas
KARAR NO : 2020/1844
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 25/06/2019
NUMARASI : 2017/958 Esas, 2019/809 Karar
DAVANIN KONUSU: Tespit
KARAR TARİHİ: 08/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA Davacı vekili 24/08/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kooperatifin kurucu üyesi olduğunu, 20/06/2017 tarihli genel kurul toplantısına zorlama ile alındığını, bazı ortakların toplantıya alınmadığını, 20/06/2017 tarihli genel kurul kararlarının iptali için müvekkili ve bir kısım ortakların dava açtığını, 15/09/2017 tarihinde yapılacağı duyurusu yapılan toplantıya da muhtemelen müvekkili ve bazı ortakların alınmayacağını, bunu önlemek için davalı kooperatiften 07/08/2017 tarihli ihtarla müvekkilinin pay adedi ve ödenmiş sermayesinin sorulduğunu, davalı kooperatifin ihtara cevabında, genel kurul kararının iptali için açılan davada cevap verileceğini bildirdiğini, müvekkilinin muhtemelen genel kurul toplantısına alınmayacağını ve toplantılara katılma hakkının elinden alınacağını, bunun önlenmesi için müvekkilinin ortaklık numarası ile pay adedi ve değerinin tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevabında; davacının 20/06/2017 tarihli genel kurul toplantısına zorlukla karşılamaksızın katıldığını, bu hususun hazirun cetveli ile sabit olduğunu, cetvelde davacının ortaklık numarasının da kayıtlı olduğunu, davacının 20/06/2017 tarihli genel kurul kararlarına karşı herhangi bir muhalefet şerhi olmamasına rağmen kötüniyetli olarak iptal davası açtığını, davacının ortak sıfatına haiz olmasına ve genel kurullara katılmasına rağmen açılan tespit davasında hukuki yararı olmadığını, Yargıtay kararları gereği tespit davasında davacının, kendisi için sözkonusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın, ancak tespit davası ile giderilebileceğini yani tespit davasını açmakta hukuki yararı olduğunu kanıtlaması gerektiğini, davacının ortaklık numarası ile güncel pay adedini ve ödenmiş sermaye miktarının tespit ettirmemesi halinde karşılaşacağı tehlikeli veya tereddütlü halin bulunmadığını, zira en son gerçekleşen toplantıya zorluk yaşamadan katıldığını, davacının talep ettiği ortak nosu:87, pay adedi:1.144 ve ödediği sermayesinin ise 114.401 TL olduğunu, davacının amacının kooperatiften anonim şirkete amacında olan müvekkilini baskı altına almak olduğunu belirterek hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, davacının tespitini istediği bilgilerin davalının cevap dilekçesinde bildirildiği, bu bilgilerin hazirun cetvelinde de yer aldığı, davacının bir hakkı veya hukuki durumunun güncel bir tehlike altında olmadığı ve dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece, tespiti istenen hususlar ile ilgili, 20/06/2017 tarihli genel kurul kararının iptali için açılan davada bilgi verileceğini dair davalı tarafın beyanını da gerekçe göstererek davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verildiğini, davalının mahkeme huzurunda dahi müvekkilinin payı ile ilgili açıklama yapmaktan kaçındığını ve başka bir davada açıklama yapılacağını beyanla yetindiğini, bu durumun dahi davada hukuki yararının bulunduğunu gösterdiğini, 20/06/2017 tarihli toplantıda davalının tür değiştirme kararı aldığını ve anonim şirkete dönüştüğünü, kooperatifin üyelik sayısı ve paylarının değiştiğini, işbu davayı müvekilinin payında değişiklik olma ihtimali bulunması nedeniyle de açtıklarını, yargılama sırasında müvekkilinin ve diğer üyelerin (dönüşüm sonrası paydaşların) payı açıkça belli olsa da, dava tarihinde ortaklık numarası, payın adedi ile sermaye değerinin tespitinde hukuki yarar bulunduğunu, yargılama sırasında tespiti gerektirecek bir durum kalmaması halinde konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve dava açılmasına neden olan davalının yargılama giderine mahkum edilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılması ve davanın kabulünü, davanın konusuz kaldığına karar verilecek ise davalının yargılama gideri ve vekalet ücretine mahkum edilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf talebine cevabında, davadan önce davacının ihtarına cevabi ihtarlarında, tespiti istenen hususlar ile ilgili, 20/06/2017 tarihli genel kurul kararının iptali için açılan davada bilgi verileceğini bildirdiklerini, ancak cevap dilekçesinde ve gerekçeli kararda, genel kurul kararının iptali için açılan davada bilgi verileceği ifadesi yer almamasına rağmen davacının varmış gibi istinaf dilekçesi hazırladığını, müvekkilinin tür değişikliğinin 27/11/2017 tarihli genel kurul kararı ile alındığını ve anonim şirkete dönüştüğünü, davacının sonradan yapılan bir kısım genel kurul toplantılarına vekili aracılığı ile katıldığını, mevzuat gereği vekaletnamede pay değerinin yazılması gerektiğini, aksi halde vekaletnamenin düzenlenemeyeceğini, davacının tespite konu ettiği hususları bildiğini ve bilecek durumda olduğunu, davaya cevapta da tespiti istenen bilgileri bildirdiklerini, davacının bu bilgilere itirazı da olmadığını, kötüniyetli istinaf yoluna başvuran davacının HMK’nın 329 maddesi uyarınca disiplin para cezası ile cezalandırılması gerektiğini belirterek istinaf başvurusunun reddini ve davacının disiplin para cezasına mahkum edilmesini istemişir
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME Dava, kooperatif ortaklık numarası ile, pay adedi ve sermaye miktarının tespitine ilişkindir.Mahkemece, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, davacı taraf, karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur.Kooperatif ile ortakları arasında görülen davalarda yetkili mahkeme, HMK 14/2. m. maddesi uyarınca kooperatifin ikametgahı sayılan yer mahkemesi olup, anılan yetki kuralı kamu düzenine ilişkin ve kesindir. Eldeki davanın da kooperatifin ikametgahı mahkemesinde açıldığı anlaşılmaktadır.Davacı taraf, müvekkilinin 20/06/2017 tarihli genel kurul toplantısına zorlama ile alındığını, bir kısım üyelerin ise anılan toplantıya alınmadığı, müvekkilinin muhtemelen sonraki toplantıya alınmayacağını ileri sürerek bunun önlenmesi için ortaklık numarası ile, pay adedi ve sermaye miktarının tespitini talep etmiştir. Yargıtay HGK’nın 2011/10-642 Esas, 2012/38 Karar sayılı kararında “Tespit davasında davacı, kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini kanıtlamalıdır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum ya da hak henüz inkar ya da ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.İşte davacının hukuki ilişkinin derhal tespitinde menfaatinin (hukuki yararının) varlığı için öncelikle, davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit edilmelidir. Bu tehdit çoğunlukla davalının davranışları ile ortaya çıkar. Söz konusu bu tehdidin davacı için bir tehlike oluşturabilmesi, bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olmasına ve bu hususun, davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmasına bağlıdır (Hanağası, Emel: a.g.e., s.133 vd).” denilerek tespit davasında hukuki yararın varlığı açıklanmıştır.Somut uyuşmazlıkta, davacı, 20/06/2017 tarihli genel kurul toplantısına bir kısım ortakların alınmadığını, kendisinin ise zorlukla alındığını, muhtemelen sonraki toplantıya alınmama tehlikesi olduğunu ileri sürerek bunun önlenmesi için ortaklık nosu ile payının adedi ve değerinin tespiti istemişse de, davacının 20/06/2017 tarihli toplantıda hazır bulunup, hazirun cetvelinde adının ve tespite konu ortak numarasının yer aldığı, davacının bir hakkı veya hukuki durumunun güncel (halihazır) ve ciddi bir tehlike ile tehdit altında olmadığı, davacının kendisi için söz konusu olan tehlikeli veya tereddütlü durumun bulunduğunu kanıtlayamadığı, bu nedenle tespit davası açılmasında hukuki yarar olmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi yerindedir.Hernekadar davacı istinaf talebinde; davalı kooperatifin 20/06/2017 tarihli toplantıda tür değiştirme kararı aldığını ve anonim şirkete dönüştüğünü, kooperatifin üyelik sayısı ve paylarının değiştiğini, gündemde olmamasına rağmen dönüşüm hususunda yönetim kuruluna yetki verildiğini, müvekilinin payında değişiklik olma ihtimali bulunması nedeniyle de eldeki davayı açtıklarını belirtmişse de, sözkonusu hususun yargılama sırasında ileri sürülmeyip, ilk kez istinaf dilekçesinde ileri sürüldüğü görülmektedir. HMK’nın 357/1 maddesi uyarınca istinaf mahkemesinde, istinaf mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceğinden sözkonusu iddiaya değer verilmemiştir. Kaldı ki dava 24/08/2017 tarihinde açılmış olup, tür değiştirme kararının ise 20/06/2017 tarihli genel kurulda değil, davadan sonraki 27/11/2017 tarihli genel kurulda kararlaştırıldığı gözetildiğinde, dava tarihinde henüz tür değişikliği gerçekleşmediğine göre, tür değişikliği nedeniyle payın tespiti için de eldeki tespit davasının açıldığı iddiası, somut olayla da bağdaşmamaktadır.Diğer taraftan davalı vekili; davacının, cevap dilekçesinde ve gerekçeli kararda yer almayan hususları varmış gibi göstererek, istinaf talebinde bulunduğunu, tür değiştirme kararının alındığı genel kurul tarihini gerçek dışı bildirdiğini, tespiti istenen hususları bildiği halde eldeki davayı açtığını ve yargılamayı uzatmak amacıyla kötüniyetle istinaf yoluna başvurduğunu belirterek davalının HMK’nın 329 maddesi uyarınca disiplin cezasına da mahkum edilmesini istemiştir.HMK’nın 351 maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığı anlaşılırsa, bölge adliye mahkemesince, 329. madde hükümleri uygulanır. HMK’nın 329/2 maddesi uyarınca kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadan dava açan taraf, disiplin para cezası ile mahkum edilebilir. Somut olayda, mahkemece davacı aleyhine karar verildiğine göre davacının istinaf yoluna başvurusunda hukuki yararı olduğundan kötüniyetli kabul edilemez.Açıklanan nedenlerle mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL harcın davacı taraftan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/10/2020