Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/36 E. 2022/315 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/36 Esas
KARAR NO: 2022/315
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/05/2018
NUMARASI: 2016/1062 Esas, 2018/578 Karar
DAVA: ALACAK (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında düzenlenen 24/05/2012 tarihli … Sağlık Hizmetleri Sözleşmesi ile müvekkilinin davalı hastaneye Bulgaristan’dan hasta yönlendirmesi ve bunun karşılığında müvekkiline hizmet bedeli ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin imzalanmasından sonra müvekkil şirket yetkilileri tarafından defalarca Bulgaristan’a gidilerek orada sağlık turizmi için ilişkiler kurulduğunu ve davalıya düzenli bir hasta akışının sağlandığını, davalı şirketin yeni kurulmuş ve ekonomik zorlukta olması nedeniyle müvekkilin de muvafakati ile ödemelerin sürekli olarak ertelendiğini, ancak anlaşma şartlarının sürdüğünü, 2016 yılına gelindiğinde taraflar arasında anlaşmazlık çıktığını ve davalı tarafın keşide ettiği 29/04/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini, müvekkil şirketin 24/05/2012 – 29/05/2016 tarihleri arasında vermiş olduğu hizmet nedeniyle Bulgaristan’dan gelen tüm hastalar için alacaklı durumunda olduğunu belirterek şimdilik 10.000,00 TL’nin her bir hastanın hastaneye ödeme yaptığı tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; müvekkilinin ödemeleri ertelemesinin sözkonusu olmadığını, sözleşme kapsamında gönderilen ve tedavi ücretleri ödenmiş hastalardan dolayı davacının hakediş tutarları 2.651,72 TL’nin ödendiğini, davacının başkaca bir hakediş alacağı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davalının hizmete ilişkin faturaları ödediği, davalı şirket yetkilisinin yeminli beyanında davacı şirketin yönlendirdiği hastalara ilişkin ödenmemiş ücret bulunmadığını beyan ettiği, davacının ödenen faturalara konu hasta dışında davalı hastaneye daha fazla hasta yönlendirdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının hasta kayıt sisteminde ödenen fatura konusu hasta haricinde davacının yönlendirdiği hasta girişine rastlanmadığının ifade edildiğini, ancak bu sistem üzerinde sonradan hastanın uyruğunun değiştirilebileceğini, bu nedenle muhasebe kayıtlarının da incelenmesi gerektiğini, davalının kestiği faturaların, yabancı hastalar için doldurulması zorunlu olan geçici gelir vergisi beyannamelerinin incelenmesi gerektiğini, ayrıca 2015/8 Sayılı Döviz Kazandırıcı Hizmet Ticaretinin Desteklenmesi Hakkında Karar uyarınca özel hastahanelerin yabancı hastalardan teşvik alabilmeleri için yabacı hastaları bildirmesi gerektiğini, bu nedenle davalı hastanenin yabancı hastalar için teşvik talebi olup olmadığı ve bildirilmiş yabancı hasta listesinin incelenmesi gerektiğini, rapora bu husustaki itirazların reddedildiğini ve eksik araştırma ile hüküm verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME Dava, sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında düzenlenen 24/05/2012 tarihli … Sağlık Hizmetleri Sözleşmesi ile davacı şirketin davalı hastaneye Bulgaristan’dan hasta yönlendirmesi işini yapması ve bunun karşılığında davacı şirkete hizmet bedeli ödenmesinin kararlaştırıldığı, davalı tarafın keşide ettiği 29/04/2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmenin feshedildiği, davacının hizmet bedelinin ödenmesi talebi ile eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacıya ödenen hizmet bedeli dışında, davacının başka hastaları da davalı hastaneye yönlendirerek hizmet verdiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı taraf hükmü istinaf etmiştir. Taraflar arasında davacı şirketin, Bulgaristan’dan davalı hastaneye hasta yönlendirmesi işi hususunda hizmet sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık; davacı şirketin ödenmemiş hizmet alacağının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda; 24/05/2012-29/05/2016 tarihleri arasında davacı tarafından keşide edilen …, …, … sayılı faturalara konu hastalardan daha fazla hasta girişi ve veya protokol kaydına rastlanılmadığını, anılan fatura bedellerinin ödendiğini, davacının bu faturalarda yazılı bedeller dşında komisyon alacağına rastlanılmadığını beyan ve rapor etmiştir. Davacı taraf, davalı hastanenin hasta kayıt sistemindeki bilgilerde sonradan değişiklik yapılabileceğini ve hastaların uyruğunun değiştirilebileceğini, bu nedenle davalının faturalarının ve yabancı hastalar için doldurulması zorunlu olan geçici gelir vergisi beyannamelerinin incelenmesi gerektiğini, ayrıca davalının yabancı hastalar ile ilgili aldığı teşvike ilişkin hasta listelerinin incelenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-597 E. 2020/501 K. Sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta, davacının iddia ettiği alacağa ilişkin kendisi tarafından düzenlenmiş herhangi bir belge bulunmayıp, davacının kendi defterlerinde de iddia edilen alacağa dair kayıt yer almamaktadır. Oysa sözleşmenin faturalandırma ve ödeme başlıklı 3. bölümün 4. maddesinde; davalı hastanenin hastanın ödeyeceği faturadan KDV’yi düşerek hizmet bedeli bazı hesaplayacağı ve hizmet bedeli bazı üzerinden davacının % 15 hizmet bedelini hak edeceği hükmü düzenlemiş, 6 maddesinde ise; davacıya hizmet bedeli ödemesi, mahsuplaşılmış ve davacının düzenlediği faturanın davalıya ulaşması koşuluna bağlanmıştır. Davacı şirketin iddia konusu alacağa ilişkin sözleşmenin 3. bölüm 6. maddesi uyarınca mahsuplaşılmış ve davalıya göndermiş olduğu fatura bulunmadığı gibi, davacı tarafın, davalı şirketin yeni kurulmuş ve ekonomik zorlukta olması nedeniyle kendilerinin de muvafakati ile ödemelerin sürekli olarak ertelendiğine dair beyanı, 6102 sayılı TTK ‘nın 18/2. fıkrasında yer verilen, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekir düzenlemesine uygun olmayıp, tacir olan davacıdan alacağını tevsik etmesi beklenir. Öte yandan davacı taraf ilk kez bilirkişi raporuna itirazında davalının kestiği faturalar ile, yabancı hastalar için doldurulması zorunlu olan geçici gelir vergisi beyannamelerinin incelenmesi ve davalının teşvik aldığı yabancı hastaların listesinin ilgili kurumdan getirtilmesini talep etmişse de, davacının dilekçelerin teatisi aşamasında bildirmediği anılan belgelerin kanunda belirtilen süreden sonra delil olarak gösterilmesi de doğru olmayıp, mahkemece bu talebin reddedilmesinde de isabetsizlik görülmemiştir. Bu durumda davacının ödenen faturalar dışında davalı hastaneye yabancı hasta yönledirerek hizmet verdiğini ispatlayamadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1062 Esas, 2018/578 Karar ve 17/05/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafça peşin olarak karşılanan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/03/2022