Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3593 E. 2023/752 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3593 Esas
KARAR NO: 2023/752
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2019
NUMARASI: 2016/940 Esas, 2019/754 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Danışmanlık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında düzenlenen 10/07/2015 tarihli danışmanlık sözleşmesi ile halka açık davalı şirketin sermaye kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla, müvekkilinin davalıya finansal yapılandırma hizmetleri sunmasının kararlaştırıldığını, sunulan hizmetler kapsamında davalı şirkete girişi sağlanan sermaye, kaynak, sermaye benzeri finansman ve borç finansmanı paketlerinin toplam bedelinin KDV hariç %2’si tutarında müvekkiline başarı pirimi ödeneceğini, verdikleri danışmanlık hizmetleri neticesinde, …A.Ş.’ ye yapılan tahsisli satış işlemi akabinde davalı şirkete toplam 26.400.000,00 TL’lik yatırım girişinin sağlandığını, bu nedenle müvekkiline başarı primi ödenmesi gerektiğini, ancak başarı pirimi için düzenledikleri 623.040,00 TL’lik faturanın iade edildiğini, alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlattıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek davalının takibe itirazının iptali ile takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; taraflar arasındaki 10/07/2015 tarihli sözleşmenin 3 ay süreli yapıldığını ve 10/10/2015 tarihinde kendiliğinden sona erdiğini, müvekkili ile dava dışı … A.Ş arasındaki anlaşmanın ise 25/11/2015 tarihli olduğunu, bu anlaşma taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra yapıldığından, davacının başarı primi isteyemeyeceğini, davacının sözleşmede kararlaştırılan hizmetleri vermediği gibi bunun neticesinde müvekkiline sağlanan bir finansman girişi de olmadığını, dava dışı şirketten sağlanan yatırım girişinin davacı ile ilgisinin olmadığını, davacının, müvekkiline sağlanan finansman girişine doğrudan ve dolaylı katkı sağladığına dair somut delili bulunmadığını belirterek davanın reddine ve davacının % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; taraflar arasındaki Danışmanlık Sözleşmesinin 10/07/2015 tarihinde SPK’ya Özel Durum Açıklaması olarak bildirildiği ve …’ta ilan edildiği, sözleşmenin süresi içerisinde 06/08/2015 tarihinde SPK’ya “Tahsisli Sermaye Arttırımı Başvurusu” yapıldığı, başvuru belgelerinin davacı tarafından hazırlandığı ve başvuru sürecinin davacı gözetiminde yapıldığı, SPK’ya yapılan ve geri çevrilen ilk başvurunun 06/08/2015 tarihinde, SPK’nın istediği türde başvurunun 28/08/2015 tarihinde yapıldığı ve başvurunun 18/09/2015 tarihinde yenilenmiş olduğu, bu işlemlerin sözleşmenin bitim tarihi olan 10/10/2015 tarihinden önce yapılmış olduğu, davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme kapsamında davalı şirkete 26,400,000,00 TL finansman girişi sağlandığı, davacı tarafın bu bedelin % 2’si tutarında başarı primi ile KDV dahil talep edebileceği miktarın 623.040,00 TL olduğu, alacağa takip tarihine kadar uygulanacak işlemiş ticari temerrüt faizi tutarının 3.226,15 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile takibin 623.040,00 TL asıl alacak ve 3.226,15 TL işlemiş faiz yönünden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacağın % 20’si tutarında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı istinaf nedenleri olarak; sundukları uzman görüşünün dikkate alınmadığını, hükme esas alınan raporda davacının tahsisli sermaye artırımı için başvuru yapmasının sözleşmenin uzaması için yeterli görüldüğünü, davacının tahsisli sermaye başvurusu yapıp yapmadığının ve sadece başvuru yapmasının sözleşmenin uzaması için yeterli olup olmadığının tartışılması gerektiğini, tahsisli sermaye artışı başvurusu yapıldığı kabul edilse dahi SPK’nın bu başvuruyu geri çevirdiğini ve … AŞ tarafından alınan hizmet ile 28/08/2015 tarihinde ikinci başvuru yapıldığını, bu başvurunun davacının önerdiği tahsisli sermaye artışı şeklinde olmayıp, nitelikli yatırımcıya satış yöntemi ile yapıldığını ve 18/09/2015 tarihinde SPK tarafından kabul edildiğini, ancak buna ilişkin belgelerin görmezden gelindiğini, müvekkiline sermaye sağlayan Verusatürk’ün müvekkili şirketin ortağı olduğunu ve daha önce de müvekkili ile bir çok sermaye artırımı işlemi yaptığını, şirket ortağının sermaye sağlamasının uzmanlık veya çalışma gerektirmediğini, davacının hiçbir işlemde bulunmadığını, alacağın likit olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, Danışmanlık Sözleşmesi kapsamında başarı prim bedelinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davacının 623.040,00 TL başarı primi ve 3.270,96 TL işlemiş faizin tahsili için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlattığı, davalı borçlunun takibe itirazı üzerine takibe itirazın iptali ve takibin devamı için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının edimini yerine getirdiği ve sözleşme kapsamında davalıya sermaye girişinin sağlandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 623.040,00 TL başarı primi ve 3.226,15 TL işlemiş faiz yönünden takibin devamına, fazlaya ilişkin işlemiş faiz talebinin reddine karar verilmiş, davalı vekili hükmü istinaf etmiştir. Taraflar arasında 10/07/2015 tarihli Danışmanlık Sözleşmesi imzalandığı uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşmenin 1.2 maddesinde, davalının sermaye kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla davacının finansal hizmetler ile ilgili süreçleri organize edeceği, sözleşmenin 2.1 maddesinde ise, davacının vereceği hizmetler kapsamında davacıya başarı primi ödeneceği kararlaştırılmıştır. 2.1.a maddesinde başarı primi. “Yukarıda tanımlanan hizmetler kapsamında …’a girişi sağlanan sermaye, kaynak , sermaye benzeri finansman ve borç finansmanı paketlerinin toplam bedelinin (KDV Hariç) yüzde ikisi (% 2) dir.” şeklinde tanımlanmıştır.İlk derece mahkemesinde hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda; 06/08/2015 tarihinde davalının SPK’ya tahsisli sermaye artırımı başvurusu yaptığı, başvuru belgelerinin davacı tarafından hazırlandığı, başvuru sürecinin davacı gözetiminde yapıldığı, 20/11/2015 tarihinde SPK’ya gönderilen özel durum açıklamasında toplam 10.000.000,00 TL nominal değerli payların tamamının Verasaturk’e satılmasına karar verildiğinin belirtildiği ve hisse senetlerin bedeli olan 26.400.000,00 TL’nin davalının hesabına aktarıldığı, davacının finansman girişinin % 2’si oranında başarı primine hak kazandığı belirtilmiştir. Buna göre taraflar arasındaki Danışmanlık Sözleşmesinin 10/07/2015 tarihinde SPK’ya Özel Durum Açıklaması olarak bildirildiği, 06/08/2015 tarihinde SPK’ya “Tahsisli Sermaye Arttırımı Başvurusu” yapıldığı, başvuru belgelerinin davacı tarafından hazırlandığı ve başvuru sürecinin davacı gözetiminde yapıldığı, SPK’ya yapılan ve geri çevrilen ilk başvurunun 06/08/2015 tarihinde, SPK’nın istediği türde başvurunun 28/08/2015 tarihinde yapıldığı ve başvurunun 18/09/2015 tarihinde yenilendiği, bu işlemlerin sözleşmenin bitim tarihi olan 10/10/2015 tarihinden önce yapılmış olduğu, davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme kapsamında davalı şirkete 26,400,000,00 TL finansman girişi sağlandığı anlaşıldığından, mahkemece davacının başarı primine hak kazandığının kabul edilmesi yerindedir. Kaldı ki davalı, finansman girişinin dava dışı bir şirket tarafından verilen hizmetle sağlandığını ispat edememiş, buna ilişkin her hangi bir delil de ibraz etmemiştir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 3535/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/940 Esas, 2019/754 Karar ve 12/09/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 10.695,06 TL harçtan mahsubu ile bakiye 10.425,21 TL harcın hüküm kesinleşiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE,3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere hakim …’ın karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verildi.13/07/2023
MUHALEFET ŞERHİ Davalı şirkete sermaye girişi sağlanması için, davacının davalıya danışmanlık hizmeti vermesine dair, taraflar arasında sözleşme bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, davalı şirkete sağlanan sermaye girişinin, davacının verdiği danışmanlık hizmetinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı noktasında toplanmaktadır. Hükme esas alınan rapor, davalıya sağlanan sermaye girişinin, taraflar arasındaki sözleşmede belirtilen hizmetler kapsamında davacı tarafından sağlanıp sağlanmadığı hususunda açık olmadığından, ek rapor denetime elverişli değildir. Bu durumda mahkemece, davalı tarafın bilirkişi raporuna ilişkin itirazları da nazara alınarak, aralarında Sermaye Piyasası ve Finansal Hizmetler konusunda uzman bir bilirkişinin de yer aldığı, yeni bir bilirkişi heyetinden, raporlar arasında çelişki oluşması halinde üçüncü bir heyetten, gerekçeli, açıklayıcı ve denetime elverişli rapor alınanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz rapora dayanılarak hüküm kurulması doğru olmadığından karara muhalif kaldığımı bildiririm.