Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3562 E. 2020/1937 K. 26.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3562 Esas
KARAR NO : 2020/1937
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 02/10/2019
NUMARASI : 2015/1210 Esas, 2019/955 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketlerin davet ve organizasyon alanında faaliyet gösterdiğini, gerek ülke ekonomisindeki dalgalanmalar, gerek Dünya genelinde yaşanan likidite sıkıntısının müvekkili şirketleri olumsuz etkilediğini, davacıların aktiflerinin borçları karşılayamadığını ve davacıların borca batık olduğunu, sundukları iyileştirme projesi kapsamında iyileşmelerinin mükmün bulunduğunu belirterek iflasın ertelenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, 30/06/2019 tarihli bilançoya göre davacı … AŞ’nin -3.598.423,23 TL borca batık olduğu, süreç içerisinde borca batıklığın arttığı, davacı … Ltd. Şti’nin – 732.179,29 TL borca batık olduğu, sunulan projelerin somut verilere dayalı, ciddi ve inandırıcı olmadığı gerekçesiyle iflasın ertelenmesi talebinin reddi ile davacı şirketlerin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; duruşmaya en yakın tarih olan 31/08/2019 tarihi itibarıyla davacıların borca batıklık hesabı yapılması gerekirken 31/06/2019 tarihi itibarıyla hesaplama yapıldığını, 2016 yılında tespit edilen değerlerin 2019 yılı bilançosunda kullanıldığını, şirketin varlıklarının güncel değerlerinin tespit edilmediğini, kamunun zararı bulunmayıp şirkete ait teknenin rehin olarak verildiğini, 2018 yılı sonu ve 2019 yılı Haziran dönemi karının bilançoya işlenmediğini, banka borçlarının fazla yazıldığını, ticari alacakların yanlış hesaplandığını, şirketin çalışanlarına borcu olmayıp işletme giderlerini finanse ettiğini, 27/02/2018 tarihli raporda şirketin iflasın ertelenmesine layık görülmesine rağmen sonraki raporda aksinin belirtilmesinin çelişkili olduğunu, kayyım raporları da olumlu olup, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini, alacakların, ticari borçların, ticari alacakların, kamu borçlarının ticari faaliyet gereği artması ya da azalmasının normal olduğunu, önemli olanın şirketin rayiç değerlere göre özvarlığının artması ve iyileşme ihtimalinin olması olduğunu, kararın gerekçesinin de hukuka uygun olmadığını belirterek kararının kaldırılarak iflasın ertelenmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, aynı yasanın179/b maddesinde ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, davada uygulanacak olan, 160. maddesinde, iflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacılar vekilinin vekaletnamesinde, iflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirketler yönetim kurulunun 23.12.2015 tarihli kararı ile şirketler hakkında iflas erteleme talebinde bulunulmaya karar verildiği, mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı, davanın, davacı şirketlerin muamele merkezinin bulunduğu, mutlak yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmıştır. Davacı şirketin mal varlığının tespiti amacı ile keşfen mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Ayrıca şirketin borca batık olup olmadığı, borca batık ise iyileştirme projesine göre davacı şirketin iflas erteleme koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda üçlü bilirkişi kurulundan 02/05/2016 tarihli rapor alınmış, kayyım tarafından düzenli ve belirli aralıklarla dosyaya 11 adet kayyım raporu ibraz edilmiştir. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb, bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, iflas erteleme kararının alacaklıların haklarını iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, iflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. Kısacası, iflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında iflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın m. 377, İİK’nın m.179 vd.).İyileştirme projesi ise, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı, TTK’nın 376/2. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK’nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır. Sunulan iyileştirme projesinin uygulaması ve erteleme sürecinin başarı ile yönetimi bakımından ciddi, inandırıcı, somut ve uygulanabilir nitelikte bulunmalıdır.Kayyım raporlarında; davacıların faaliyetlerini sürdürdüğü, banka ve finans kurumlarından sağlanacak fonlarla finansman ihtiyacının ve işletme sermayesinin oluşumunun mümkün hale gelebileciği belirtilmiştir. Bilirkişi heyeti 02/05/2016 tarihli raporunda; davacı … AŞ’nin 30/09/2015 tarihi itibarıyla – 2.934.433,81 TL borca batık olduğunu, projesinde öngördüğü sermaye artırımı ve kar hedefi ile 31/12/2017 tarihi itibarıyla borca batıklıktan çıkamayacağını, sermaye artırımına ilişkin somut bilgi sunulmadığını, bu nedenle projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığını; davacı … Ltd. Şti’nin 30/09/2015 tarihi itibarıyla – 962.323,14 TL borca batık olduğunu, iyileşmesinin davacı … AŞ’nin iyileşmesi şartına bağlandığını, davacı … AŞ’nin projesinin ciddi ve inandırıcı olmaması karşısında bu şirketin projesinin de ciddi ve inandırıcı olmadığını belirtmişlerdir.Bilirkişi heyeti 21/09/2017 tarihli ek raporunda; davacı … AŞ’nin 30/06/2017 tarihi itibarıyla – 1.215.287,22 TL borca batık olduğu, 1.100.000,00 TL sermaye artırımı taahhüt edilmesine rağmen, yalnızca 137.500,00 TL ödendiğini, sermaye artırımının hangi kaynaklarla finanse edileceğine dair ciddi ve ikna edici veri bulunmadığını, bir kısım alacaklılar ile protokol yapılarak borç ödenmesi olumlu olmakla birlikte, protokol yapılmayan alacaklılara ödeme yapıldığına ilişkin veri olmadığını, bu durumda alacaklılar arasındaki menfaat dengesinin gözetilmediğini, bu nedenle sunulan revize projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını; davacı … Ltd. Şti’nin 30/07/2017 tarihi itibarıyla – 200.770,23 TL borca batık olduğunu, iyileşmesinin davacı … AŞ’nin iyileşmesi şartına bağlandığını, davacı … AŞ’nin projesinin ciddi ve inandırıcı olmaması karşısında bu şirketin projesinin de ciddi ve inandırıcı olmadığını, davacıların sermaye artırımını gerçekleştirmesi ve projede belirtilen hisse satışı ile nakit sağlaması halinde borca batıklığa olumlu katkı sağlanacağını belirtmişlerdir. Bilirkişi heyeti 27/02/2019 tarihli ek raporunda; her iki şirketin 31/12/2017 tarihi itibarıyla borca batık olduğunu, davacı … AŞ’nin yapılan ödemeler, sermaye artırımı ve şirketin faaliyetinden elde ettiği kar dikkate alındığında 12 – 18 ay arası bir sürede borca batıklıktan çıkabileceğini; davacı … Ltd. Şti’nin borca batıklığının diğer davacı şirketi kefaletinden kaynaklandığını, davacı … AŞ’nin borca batıklıktan çıkması halinde davacı … Ltd. Şti’nin de borca batıklıktan çıkacağını belirtmişlerdir.Bilirkişi heyeti 03/05/2019 tarihli ek raporunda; davacı … AŞ’nin 31/12/2018 tarihli rayiç bilançoya göre -2.360.080,97 TL borca batık olduğunu, iyileştirme projesinde 2017 yılı sonu itibarıyla boca batıklıktan çıkılacağı belirtilmesine rağmen halen borca batık olmasının projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını ortaya koyduğunu, süreç içerisinde davacının kamu borçlarının 10 kat ticari borçların 65 kat arttığını, mali borçların azalması beklenirken bu borçlarında arttığını, şirketin yapısal iyileşmeyi sağlamasının mümkün olmadığını; davacı … Ltd. Şti’nin 31/12/2018 tarihli rayiç bilançoya göre borca batık olmadığını, davacının borca batıklığı hesaplanırken … AŞ’nin borçlarına kefaletinin hesaba katılmasının mümkün olmadığını belirtmişlerdir. Bilirkişi heyeti 09/09/2019 tarihli ek raporunda; davacı …AŞ’nin 30/06/2019 tarihli rayiç bilançoya göre – 3.598.423,23 TL borca batık durumda olduğunu, davacının revize projede belirttiği borca batıklık tutarı ile fiili durumun örtüşmediğini, borca batıklığın 2.185.352,00 TL eksik hesaplandığını, bu durumun revize projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını gösterdiğini, davacı şirketin bilançoda Gelecek Aylara Ait Gelirler ve Giderler hesap grubunun alt grubunda yer alan Gider tahakkukları hesabında gösterilen 3.809.444,18 TL’yi, üst başlğa alması gerekirken Gelecek Aylara Ait Gelirler hesabının 0,00 TL gösterdiğini, bu durumda bizzat davacı tarafından hazırlanan bilançoya göre borca batıklığın 5.222.515,41 TL olması gerektiğini, ancak projenin 1.413.071,23 TL borca batıklığın giderilmesi için öngörüde bulunulması nedeniyle temelinden çöktüğünü, davacının iflasın ertelenmesi kurumundan tedbir tarihinden itibaren 5 yıl yararlanabileceği ve sürenin 25/12/2020 tarihinde dolacağını, ancak 2021 yılı içinde iflasın ertelenmesi kurumundan faydanılabileceğinden hareketle projeksiyon hazırlandığını, kaldı ki şirketin 2021 yılında iflasın ertelenmesi kurumundan faydalansa dahi, yukarıda açıklandığı üzere borca batıklığın bertaraf edilemeyeceğini, şirketin süreç içerisinde borca batıklığının arttığını, kamu borçlarının 11 kat arttığını, bu tabloda projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını; davacı … Ltd. Şti’nin 30/06/2019 tarihi itibarıyla rayiç özvarlığının – 732.179,29 TL olduğunu ve borca batık bulunduğunu, dava sürecinde ticari borçların ve kredi borçlarının arttığını, yine süreçte kamu borçlarının 11 kat arttığını, bu şirketin de 2021 yılı içinde iflasın ertelenmesi kurumundan faydalanabileceğinden hareketle projeksiyon hazırlandığını, şirketin 7.208.000,00 TL banka kredi borcu bulunmasına rağmen 2019 yılı için 50.000,00 TL, 2020 yılı için 75.000,00 TL finansman gideri öngörülmesinin sembolik kaldığını ve projenin gerçeklikten uzak olduğunu gösterdiğini, bu durumda revize projenin ciddi ve inandırıcı olmadığını belirtmişlerdir.Buna göre davacı … AŞ’nin 30/06/2019 tarihli rayiç bilançoya göre – 3.598.423,23 TL borca batık durumda olduğu, davacının revize projede belirttiği borca batıklık tutarı ile fiili durumdaki borca batıklık tutarının örtüşmediği, borca batıklığın 2.185.352,00 TL eksik hesaplandığı, diğer taraftan davacı şirketin bilançoda Gelecek Aylara Ait Gelirler ve Giderler hesap grubunun alt grubunda yer alan Gider tahakkukları hesabında gösterilen 3.809.444,18 TL’yi, üst gruba alması gerekirken Gelecek Aylara Ait Gelirler hesabının 0,00 TL gösterdiği, bu durumda bizzat davacı tarafından hazırlanan bilançoya göre borca batıklığın 5.222.515,41 TL olması gerektiği, ancak projenin 1.413.071,23 TL borca batıklığın giderilmesi için öngörüde bulunulması nedeniyle gerçeklikten uzak olduğu, şirketin süreç içerisinde borca batıklığının arttığı; davacı Kubbe Ltd. Şti’nin 30/06/2019 tarihi itibarıyla rayiç özvarlığının – 732.179,29 TL olduğu, şirketin süreç içerisinde ticari ve kredi borçları ile kamu borçlarının arttığı, şirketin öngördüğü işletme sermayesinin ticari borçlar dikkate alındığından gerçeklikten uzak olduğu; her iki şirketin de iflas erteleme kurumundan tedbir tarihinden itibaren 5 yıl yararlanabileceği ve sürenin 25/12/2020 tarihinde dolacağı, ancak 2021 yılı içinde iflasın ertelenmesi kurumundan faydanılabileceğinden hareketle projeksiyon hazırlandığı; tüm bu veriler karşısında şirketlerin projelerinin ciddi ve inandırıcı olmadığı anlaşıldığından mahkemece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.Davacı taraf, davacıların varlıklıklarının güncel değerlerinin dikkate alınması gerekirken, 2016 yılı değerlerinin dikkate alındığını ileri sürmüşse de, 2019 yılı Haziran ayı itibarıyla rayiç bilançonun tespit edildiği gözetildiğinde, bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Bilirkişi heyetinin hükme esas alınan son raporunda belirtilen ve yukarıda değinilen veriler dikkate alındığında, davacıların projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı, ayrıca şirketlerin son durum itibarıyla borca batık oldukları anlaşıldığından davacıların iflas erteleme taleplerinin reddi ile iflaslarına karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığından davacıların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 83,50 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubuna, bakiye 39,10 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 148,60 TL harçtan peşin olarak yatırılan 121,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 27,30 TL olmak üzere toplam 66,40 TL’şer harcın davacılardan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun İİK’nun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/10/2020