Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3493 E. 2020/1496 K. 07.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3493 Esas
KARAR NO: 2020/1496
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/465
KARAR NO: 2019/947
KARAR TARİHİ: 18/09/2019
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)
KARAR TARİHİ: 07/07/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle, İİK 285 ve TTK 286 maddeleri hükümleri gereği müvekkilleri hakkında alacaklarıyla konkordato akdetmesini sağlamak amacı ile konkordato mühleti verilmesini ve konkordatonun tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, komiser heyeti raporu ile konkordatonun başarıya ulaşamayacağı, borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği ve borçlunun malvarlığının korunması için iflasın açılmasının gerektiği anlaşılmakla açılan davanın reddine, kesin mühletin kaldırılmasına ve davacı borçlu şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkiller hakkında kesin mühlet söz konusu olmamasına rağmen mahkeme müvekkiller hakkında kesin olduğu yanılgısına düşerek müvekkil şirketin iflasına karar verdiğini, mahkeme tarafından … Şirketi’yle ilişkileri şüpheli ve iyi niyete aykırı olduğu gerekçesine dayanarak iflas kararı verilmiş ise de bu işlemler içeriği hakkında hiçbir araştırma yapmadan sadece var sayıma dayalı bir şüpheye istinaden iflas kararı verildiğini, müvekkil şirket projede öngörülen aylık satış hasılatının üzerinde satış yaptığını, projeye uygun olarak borçlarını ödeyebilecek güce kavuşmak üzere olduğunu, müvekkil şirketin borca batık durumda olmadığını, …’dan olan şirket alacağı şüpheli alacak olmadığını, söz konusu alacak hakkında henüz takibe geçilmemiş olması bu alacağın mevcut olmadığı anlamına gelmediğini, esasen borçlu defaatle bu borcun varlığını ikrar ettiğini, satılan malın maliyetinin net satışlara oranının yüksek olması ekonomideki gelişmelerle ilgili olup brüt karlılığı yetersizliğine ilişkin tespitler doğru olmadığı gibi konkordatonun ilk döneminde böyle bir sonucun ortaya çıkması kaçınılmaz olduğunu, bu nedenle 3 aylık veriler dikkate alınarak, tüm yıl için hedefe ulaşılamadığı sonucuna varılması mümkün olmadığını, mahkemeye banka dekontlarını ibraz etmelerine rağmen satışı yapılan 7 adet taşıt ile ilgili olarak özellikle …’ya satılan 3 adet araçla ilgili ödemeler dikkate alınmadığını ve bu işlemler dahil şüpheli kabul edildiğini, ancak bunun kabulü olanaksız olduğunu, zira bu araçların bedelleri tahsil edilerek müvekkil şirketin banka hesabına yatırdığını, … Şirketi ile yapılan tüm işlemler hukuka uygun olarak gerçekleştirildiğini, yine kamu borçlarını kısmen yerine getirildiği tespiti doğru olmadığını, müvekkil şirket, şimdiye kadar tüm borçlarını zamanında ödediğini, müvekkile tek bir protesto dahi keşide edilmediğini, müvekkilinin büyük bir marka değeri olduğunu ve değer şirketin aktiflerinin önemli bir unsur olmasına rağmen heyet tarafından göz ardı edildiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılarak müvekkillerine 2 ay geçici mühlet verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE Dava, İİK.nun 285 ve devamı maddelerince açılan konkordato talebine ilişkindir. Davacı şirket, dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na kayıtlı olduğu, ticari merkezinin Zeytinburnu/İstanbul adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 285/3 ve 154/1.maddesinde öngörülen yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacı vekilinin vekaletnamesinde eldeki davayı açmak üzere özel yetkisine istinaden konkordato geçici mühleti verilmesi talebi üzerine davacı şirket hakkında 25/06/2019 tarihinde 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilmiş ve 3 kişilik bir komiser heyeti oluşturulmuş, 18/09/2019 tarihli celsede konkordato talebinin reddine davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. Davacı şirketin aktifinde bulunan malvarlığının rayiç değerlerinin tespiti noktasında teknik bilirkişilerden rapor alınmıştır. Mahkemece atanan geçici konkordato komiserinden alınan 12/09/2019 tarihli nihai raporunda; yedi aylık faaliyet sonucunda konkordato projesinde öngörülenin iki katı tutarında satış gerçekleşti ancak satılan malın maliyetinin net satışlara oranı hedeflerden çok uzak olarak gerçekleştiğinden 3 aylık dönem zararının (-) 2.148.620,29 TL olduğu, rayiç değerlere göre 31/07/2019 tarihi itibariyle şirketin öz varlığının (+) 10.071.809,96 TL olarak hesaplandığı ancak muhasebe kayıtları incelendiğinde stoklar grubunda verilen sipariş avansları hesabında … adlı yardımcı hesapta bulunan 12.177.783,19 TL ile ilgili açıklama yapılması istendiği, ilk toplantıda bu tutarın verilen sipariş avansı olduğunu, ilgili şahıstan mal alımı yapılacağı sözlü olarak beyan edildiği, akabinde 05/09/2019 tarihinde yapılan toplantıda tekrar gündeme getirildiğinde, bu tutarın bir sipariş avansı olmadığı, ileriye dönük Güneydoğu Anadolu’da bir yapılanma ve satış ağı kurulması karşılığında verilen bir para olduğunu, ancak projenin hayata geçirilemediği ve bu tutarın tahsil edilmesi konusunda görüşmelere başlanıldığı, yakın zamanda tahsilatın gerçekleştirileceği, bu tutara ilişkin yasal takip başlatılmadığı bilgisi verildiği, bu bilgilerin toplantıda tutanağa aktarıldığı, tahsil edilmemiş bu tutar şirketin toplam borçlarının yaklaşık yüzde 25’ine karşılık geldiği buna göre şirketin verilen sipariş avansları hesabında bulunan ancak tahsili için yasal takip başlatılmamış ve dolayısıyla da karşılık ayrılmamış olan 12.177.783,19 TL’lik alacak tutarı rayiç değerlere göre öz kaynak tutarı olan 10.071.809,96 TL’den düşüldüğünde şirketin öz kaynakları (-) 2.105.973,23 TL olarak hesaplandığı, şirketin revize projesinde yer alan faaliyet gelirlerin (satışların) her ne kadar hedeflerin üzerinde gerçekleştiği görülse de 13.423.087,80 TL tutarındaki satışların ilişkili kişilere yapıldığı, henüz nakden tahsil edilmediği, ilişkili … Ltd. Şti. ile olan cari hesabının heyetin dikkatini çektiği, bahse konu … Ltd.Şti’ne Mayıs-Haziran-Temmuz 2019 dönemi olmak üzere toplam 13.423.087,80 TL tutarında satış yapıldığı ve karşılığında 10.400.000.-TL tutarında 101 adet senet aldığının tespit edildiği, heyetin derinlemesine yaptığı inceleme ve bilgi istemesi sonucunda alacak senetleri hesabına bu senetlerin tek tek değil de 8 adet senet giriş bordrosuyla işlendiği, toplam tutarları ile kayıt edilen ve fotokopileri gönderilen senetlerin vadelerinin 31.10.2019 tarihinden başlamak üzere 16.02.2024 tarihine kadar uzadığının görüldüğü, senetlerin üzerinde yer alan düzenleme tarihlerinin de Mayıs 2019 vc Haziran 2019 olduğunun tespit edildiği, …’dan alınan senetlerin vadelerinin çoğunlukla 2020, 2021, 2022 ve 2023 olduğu; 2024 vadeli toplam 300.000,00 TL tutarlı 3 adet senedin de olduğunun belirlendiği, …’nın cari hesap hareketlerinde de görüldüğü gibi, tedbir tarihi olan 25.06.2019’a kadar …’dan borçlu şirket … AŞ’ne yüksek tutarlı ve süreklilik gösteren nakit akışları gerçekleşmesine rağmen bu tarihten 09.09.2019 tarihine kadar cari hesaba mahsuben sadece 194.000,00 TL’lik nakit tahsilat yapıldığı bu durumda şirketin net satış ve karlılık hedeflerine ulasip-ulasamayacağının şüpheli hale geldiği, ayrıca A… tarafından şirket aktifine kayıtlı 3 adet taşıtın toplam 186.000,00-TL bedelle tedbir tarihinin hemen öncesinde 10.06.2019 tarihinde … şirketine satıldığı, bu firma hakkında yapılan incelemede şirketin 2010 yılında … ve … tarafından kurulduğu, şirket ortaklarının hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığını şirketin şu an tek pay sahibininin … olduğu, sonuç olarak davacı şirketin bir yandan borcu artarken diğer yandan ilişkili olduğu değerlendirilen bir şirkete konkordato başvurusuna esas bilanço tarihi olan 02.05.2019 tarihinden 09.09.2019 tarihine kadar toplam 16.870.530,99 TL tutarında satış yaptığı, bu satışların 10.400.000,00-TL tutarındaki kısmının 5 yıl gibi sektöre aykırı, olağan dışı bir vadeyle ve toplam 101 adet senetle gerçekleştirildiği, 01,01.2019 – 02.05.2019 tarihlerini kapsayan yaklaşık 4 aylık dönemde aynı şirkete yapılan satışların toplam tutarının ise 3.999.405,14 TL olduğu, bu durumda tedbir başvurusuna esas bilanço tarihinden sonraki 4 aylık dönemde bu satışların 4 katına çıktığı, gerçekleştirilmiş ve henüz tahsil edilmemiş olan 16.870.530,99 TL tutarındaki satışların şirketin toplam satışları içerisinde de önemli bir tutarı oluşturduğu, tedbir tarihinin hemen öncesinde 3 adet taşıtının aynı şirkete satıldığı, … Ltd.Şti ile … A.Ş. ile ilişkili olduğu ve iki şirket arasındaki ticari ilişkinin şüpheli bir ticari ilişki olarak addedildiği, bu nedenle şirketin …dan almış olduğu 101 adet senet toplamı olan 10.400.000,00 TL ‘nin de şüpheli alacak olarak değerlendirilebileceği, diğer davacı …’nın ise toplam (kefalet borçlan da dahil) borcu 24.363.894,02 TL olup davacının bu borcunu … AŞ’dcn bağımsız olarak ödeyebilecek bir malvarlığının bulunmadığı, projedeki öngörüler ve oluşan finansal veriler kapsamında şirketin konkordato ön projesinin başarıya ulaşma ihtimali olmadığı, diğer davacı …’nın konkordato ön projesi, şirketin konkordato ön projesinin başarısına bağlı olduğundan davacı gerçek şahsın da konkordato ön projesinin başarıya uluşma ihtimali olmadığı tespit edildiği şeklinde görüş ve kanaat bildirdikleri görülmüştür. İİK 287. Maddesinde, borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimalinin “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edildiğine yer verilmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme şansına sahip görülmesidir. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir. (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku -Av.Sümer Altay, sayfa 112, 1. Cilt). İsv.İİK ‘da da konkordato mühletinin amaçlarından biri olarak açıkça, “ borçlunun iyileşmesi “ kavramına yer verildiği, buna göre, geçici mühletin, açıkça iyileşme ümidi görülmüyorsa, yani konkordatonun tasdikine gerek kalmaksızın iyileşme yahut konkordato ihtimali yoksa kaldırılacağı ifade edilmiştir. Ancak burada iyileşmeden söz edebilmesi için bilançosal bir iyileşme yeterli olmayıp başarılı bir iyileşme için yapısal (gerçek) bir iyileşmenin varlığı aranmalıdır. Bu sebeple konkordato talebi, sadece zaman kazanmaya yönelik bir talep olmayıp sürekli ve kalıcı bir iyileşme olasılığını konkordato projesi yardımıyla inanılır kılmalıdır. Bu nedenle ön proje sadece dilek ve temenniler içeren soyut bir belge olarak anlaşılmamalı, mahkeme tarafından kesin mühlet verilebilmesi için ön projenin nasıl başarılı olacağı açıklanmalıdır. ( Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 187 ) İİK’nın 286/1-a maddesinde ” borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı ki projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olayı değerlendirmek gerekecektir. Tüzel kişi ve kefilin konkordato taleplerini aynı dilekçede birleştirilmesi mümkün olmakla birlikte, konkordatonun tasdiki için gerekli koşulların her bir borçlunun şahsında gerçekleşmesi gerekir (Yargıtay 19 HD’nin 2006/7121 Esas, 2006/10981 Karar sayılı kararı). Ancak davacı gerçek şahıs … yönünden ayrıca konkordato ön projesi hazırlanmamış, davacı gerçek şahsın konkordato talep eden şirketin borçlarına kefil olması nedeniyle konkordatoya başvurulmuş olup …’nın konkordato ön projesi, şirketin konkordato ön projesinin başarısına bağlı olduğu görülmüştür. Davacı …’nın toplam (kefalet borçlan da dahil) borcu 24.363.894,02 TL olup davacının bu borcunu … AŞ’dcn bağımsız olarak ödeyebilecek bir malvarlığının bulunmadığı gibi dikkate alındığında sırf alacaklıların icra takibine maruz kalmamak için konkordato talep edilmesi de müessesenin amacına uygun düşmeyecektir. Buna göre ilk derece mahkemesince davacı gerçek kişi yönünden geçici mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair verilen karar yerindedir. Davacı şirket tarafından sunulan ön proje incelendiğinde; konkordato başvurusu yapılan toplam 44.547.018,42 TL tutarındaki borcun, 2019 yılı 8 ay, 2020, 2021. 2022, 2013 dönemlerinde elde edilecek kar ile tahmini konkordato tasdik kararının verileceği 2020 yılı aralık ayından itibaren aylık eşit taksitlerle 3 yıl içinde borcun tamamı faizi ile birlikte ödeneceği hedeflemiş olup gerekli mali kaynağın, ticari faaliyetin devam ile elde edilecek gelire bağlanmıştır. Ancak mahkeme kararında belirtildiği gibi davacı şirketin, konkordato sürecinde borçların tasfiyesi için mali kaynaklarını net ve somut olarak ortaya koyması gerekir. Bu kapsamda sermaye artışı mı yapacak, kredi temini mi sağlayacak veya başka bir yönteme mi başvuracak bu hususlarda somut bir plan ve mahkemece denetlenebilir, izlenebilir bir ödeme takvim ortaya koyması gerekir. Dosya kapsamına göre, 02/05/2019 tarihli bilançoda kısa ve uzun vadeli borçlarının toplamı 44.475.605,01 TL olarak görülmüş, bunun yanı sıra bu dönemde 10.364.753,11 TL faiz ödemesi yapılacağı öngörülmüştür. Ancak davacı şirketin gelir tablosu rakamları ile konkordato projesinde hedeflediği proforma gelir tablosu rakamları birlikte ele alındığında şirket 2023 dönem sonuna kadar faaliyetlerinden 10.136.292,57 TL kar hedeflemiş ise de konkordato komiser heyeti raporunda izah edildiği üzere faaliyet gelirlerin (satışların) her ne kadar hedeflerin üzerinde gerçekleştiği görülse de 13.423.087,80 TL tutarındaki satışların ilişkili kişilere yapıldığı, satış maliyetlerin çok yüksek gerçekleşmesi nedeniyle şirketin revize ön projede 2019 yılı 8 aylık dönem karanın 1.399.670,24 TL olacağı öngörülürken 3 aylık dönem zararının (-) 2.148.620,29 TL olarak gerçekleştiği bu nedenle satış hasılatının yüksek gerçekleşmesi gelir tablosu kalemlerinde hiç bir olumlu etki oluşturmadığı, şirketin zarar etmeye devam ettiği, mali borçlarda 2 milyon TL azalış olmasına rağmen ticari borçlarda 7,9 milyon TL artış olmasından dolayı kısa vadeli yabancı kaynaklarda, yaklaşık 6 milyon TL artış gerçekleştiği, nazara alındığında hedeflenen satış ve karlılık rakamlarına ulaşmasının mümkün gözükmediği görülmüştür. Bu itibarla ibraz edilen ön ve revize projenin, yasada tanımlanan şekilden uzak olup ve somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimali bulunmadığından konkordato talebinin reddine karar verilmesi hukuka uygun bulunmuştur. İİK’nın 292 maddesinde kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflasın açılması ve aynı kanunun 287/5 maddesinde aynı hükümlerin geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanabileceği hususları düzenlenmiştir. Mahkemece, İİK’nın 292. Maddesi uyarınca konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılması nedeniyle davacı şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK.nun Geçici Mühlet başlıklı 287/5.maddesi “291 inci ve 292 nci maddeler, geçici mühlet hakkında kıyasen uygulanır.” hükmünü içermektedir. Yine aynı yasanın Kesin Mühlet İçinde Konkordato Talebinin Reddi ile İflâsın Açılması başlıklı 292.maddesi gereğince: “İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir: a)Borçlunun malvarlığının korunması için iflâsın açılması gerekiyorsa b)-Konkordatonun başarıya ulaşamayacağı anlaşılıyorsa c)-Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa yada borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa d)-Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu sebeplerden ilki borçlunun mal varlığının koruması için iflasına açılmasının gerekli olmasıdır. Özellikle borçlunun işletmesinin devamı, önemli ve hissedilir ölçüde, aktiflerin azalmasına ve pasiflerin artmasına yol açmaktaysa ve bu durum konkordato süreci içinde geri dönüşü olmayana bir aktif pasif dengesizliğine yol açacağı öngörülüyorsa; iflasın derhal açılması ile borçlunun mal varlığının tasfiye sağlanmak suretiyle daha iyi bir tatmin elde edileceği tahmin ediliyorsa, işletmenin devamı mümkün gözükmüyor yahut çok düşük bir ihtimal ise, malvarlığının korunması için kesin mühlet kaldırılarak iflasın açılması zorunludur. ( Selçuk Öztek/ Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 315 – 316 ). İkinci olarak kesin mühletin verildikten sonra konkordatonun başarıya ulaşmayacağının anlaşılması halinde konkordato talebinin reddi ile borçlunun iflasına resen karar verileceği düzenlenmiştir. Bu durumda borçlu şirketin iflasına karar verilebilmesi için mahkemenin konkordatoyu tasdik etmeyeceğinin aşikar olması, yani tasdik şartlarının mevcut olmadığının önceden anlaşılması gerekmektedir. Örneğin, komiser raporunda borçlunun mali ve finansal verilerinin iyileşmeyi imkansız hale getirdiği anlaşılıyorsa, borçlunun iflasına karar verilebilecektir. Dosyaya sunulan raporlarda anlaşıldığı üzere davacı şirketin rayiç değerlere göre 31/07/2019 tarihi itibariyle öz varlığı (+) 10.071.809,96 TL olarak hesaplanmış ancak muhasebe kayıtları incelendiğinde stoklar grubunda verilen sipariş avansları hesabında … adlı yardımcı hesapta bulunan 12.177.783,19 TL ile ilgili açıklama yapılması istendiği, ilk toplantıda bu tutarın verilen sipariş avansı olduğu, ilgili şahıstan mal alımı yapılacağı sözlü olarak beyan edildiği, akabinde 05/09/2019 tarihinde yapılan toplantıda tekrar gündeme getirildiğinde, bu tutarın bir sipariş avansı olmadığı, ileriye dönük Güneydoğu Anadolu’da bir yapılanma ve satış ağı kurulması karşılığında verilen bir para olduğunu, ancak projenin hayata geçirilemediği ve bu tutarın tahsil edilmesi konusunda görüşmelere başlanıldığı, yakın zamanda tahsilatın gerçekleştirileceği, bu tutara ilişkin yasal takip başlatılmadığı bilgisi verildiği, bu bilgilerin toplantıda tutanağa aktarıldığı anlaşılmıştır. Görüldüğü üzere davacı şirket yetkilisi ilk etapta sipariş avansı hesapları altında yer alan 12.177.783 TL tutarın sipariş avansı olduğunu beyan etmiş daha sonra ileriye dönük Güneydoğu Anadolu’da bir yapılanma ve satış ağı kurulması karşılığında verilen bir para olduğunu belirtmiş ise de şirketin toplam borcunun yaklaşık yüzde 25’ine tekabül eden bu denli yüksek meblağlı bir projenin konkordato ön projede gösterilmesi, projenin detayları ve ne şekilde kar elde edileceği ve yapılan ödemeye ilişkin somut bilgi ve verilerle paylaşılması gerekir. İçeriği hakkında hiç bir somut veri ve bilgi paylaşılmaksızın Güneydoğu Anadolu’da yapılacak bir yapılanma ve satış ağı kurulması projesi kapsamında 12.177.783,00 TL’lik ödemeye ilişkin ve bu projenin içeriği ile ilgili bilgi ve belgelerin ön projede ve şirketin ticari kayıtlarında gösterilmemesi konkordato müessesenin amacına aykırı olduğu gibi iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Öte yandan, davacı şirket bir yandan ödeme güçlüğüne düştüğünden bahisle konkordato müessesine başvurup 4 yıl 8 aylık dönem içinde faaliyetlerinden 10.136.292,57 TL kar elde etmeyi hedefleyip 2020 aralık aralık ayından itibaren 3 sene içinde bütün borçlarını ödemeyi hedeflerken … Ltd.Şti’ne Mayıs-Haziran-Temmuz 2019 dönemi olmak üzere toplam 13.423.087,80 TL tutarında yapılan satış karşılığında 101 adet toplam 10.400.000,00 TL tutarında senet alındığı, senetlerin vadelerinin çoğunlukla 2020, 2021, 2022 ve 2023 olduğu, 2024 vadeli toplam 300.000,00 TL tutarlı 3 adet senedin de olduğunun belirlendiği, …’nın cari hesap hareketlerinde de görüldüğü gibi, tedbir tarihi olan 25.06.2019’a kadar …’dan borçlu şirket … AŞ’ne yüksek tutarlı ve süreklilik gösteren nakit akışları gerçekleşmesine rağmen bu tarihten 09.09.2019 tarihine kadar cari hesaba mahsuben sadece 194.000,00 TL’lik nakit tahsilat yapıldığı, … şirketin 2010 yılanda … ve … tarafından kurulup akabinde, şirket ortaklarının hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılmış ise de ilişkili olduğu değerlendirilen şirketle yapılan işlemlerin davacı şirketin ticari hacmi bakımından çok büyük bir tutar oluşturduğu, konkordatoya esas bilanço tarihinden sonra geçekleştirilen 16.870.530,99 TL’lik satışlardan senede bağlanmış olan 10.400.000,00 TL’lik kısmın sektör bakımından mutad olmayan çok uzun vadelerle gerçekleştirildiği, ekonomideki genel durgunluk ve tahsilat sürelerinin uzaması bile sektördeki vadeyi 4-5 yıla uzatması ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğu dikkate alınarak verilen sipariş avansları altında yer alan 12.177.783,19 TL tutarın ve …dan alınan 101 adet senet toplamı olan 10.400.000,00 TL ‘nin de şüpheli alacak olarak değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, mevcut durum itibariyle birikmiş borcun ileride kapanması mümkün gözükmediği bu haliyle daha fazla aktif-pasif dengesizliğine yol açacağı anlaşılmıştır. Bu durumda İİK 292/1-a,b bendleri gereğince borçlunun mal varlığının korunması gerektiği ve bu haliyle konkordatonun başarıya ulaşmayacağı sübut bulduğundan borçlu şirket hakkında iflas kararı verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle, yasal düzenlemeler ve özellikle konkordato kurumun niteliğide göz önünde bulundurarak mahkemece konkordato talebinin reddine davacı şirketin iflasına ilişkin verilen karar usul ve yasaya uygun kabul edildiğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacıların istinaf başvurularının esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davacılarca ayrı ayrı peşin olarak yatırılmış olan toplam 165,70 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 66,40 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 3-Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nın 293/3 ve 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/07/2020