Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3473 E. 2020/1504 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3473 Esas
KARAR NO: 2020/1504
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/07/2019
NUMARASI: 2019/200 Esas, 2019/806 Karar
DAVA: SIRA CETVELİNE İTİRAZ (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 17.04.2019 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili işçinin müflis şirkette, 11 yıl 9 ay 21 gün süre ile çalıştığını, davalı şirketin İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/907 Esas sayılı dosyasında ,19.09.2018 tarihinde iflasına karar verildiğini, kayıt talebinde bulunduklarını ve talebin ekine İİK 235 ve 223/3. madde kapsamında kararın tebliğ için posta puluda eklendiğini, kararın 06.03.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, sürenin tebliğ tarihi ile başladığını, hak düşürücü süre içerisinde ,19.03.2019 tarihinde arabuluculuğa başvurulduğunu, Arabuluculuk Kanunun 16/f.2 .maddesi uyarınca arabuluculuk süreci boyunca hak düşürücü sürenin durduğunu, davanın sürecin sona erdiği tarih olan 16.04.2017 tarihinde açıldığını, davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı düşünülse dahi 6325 sayılı Kanunun 16/f.2 bendi gereğince hak düşürücü sürenin süreç boyu durduğunun resen gözetilmesi gerektiğini, son tutanak aslının kargoda olduğunu, verilecek süre içinde sunulacağını belirterek, İflasın açıldığı 19.09.2018 tarihinden önceki bir yıl içinde tahakkuk eden kısımların İİK 206. madde uyarınca birinci sıraya, bu kapsamda kalmayan kısımların ise ilgili sırada kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacı tarafın alacak kayıt talebinin 28 kayıt numarasına kayıt edildiğini, müflis şirket hakkında Antalya 6. İş Mahkemesinin 2018/404 nolu dosyasında derdest dava bulunması, İflas idaresinin yargılama konusu hakkında mahkemenin hüküm ve tasarrufunu etkileyecek şekilde karar verme hak ve yetkisinin bulunmaması, kesin belge ibraz edilmemesi ve alacağın yargılamayı gerektirmesi nedenleri ile talebin reddine karar verildiğini, idarenin red kararının usul ve esas yönünden uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, masa red kararının tebliğ için davacının İİK 223. madde gereğince tebliğ gideri vermediğinin bildirildiği, bu durumda davacının davayı son ilan tarihi olan 06.03.2019 tarihinden itibaren 15 günlük sürenin son günü olan, 21.03.2019 tarihinde mesai bitimine kadar açması gerektiği, İflas müdürlüğünce yapılan tebligatın bilgi mahiyetinde olduğu, bu bildirimin sürenin başlangıcı yönünden önem taşımadığı, Yargıtay kararlarında da benimsendiği gibi kayıt kabul davaları eda davası niteliğinde olmadığından bu tür davalarda dava şartı arabuluculuğun hak düşürücü süreyi durdurmayacağı gerekçesiyle, süresinde açılmayan davanın usülden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kayıt kabul davasının özünde bir alacak davası olduğunu, TTK 4/A gereğince görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğundan davanın ticari bir dava olduğunu, Arabuluculuk Kanunu gereğince arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen sürenin zamanaşımı ve hak düşürücü süreden sayılmayacağını, son tutanağa göre arabuluculuk sürecinin 19.03.2019 ‘da başlayıp 16.04.2019’da sona erdiğini, eldeki davanın ise 17.04.2019 tarihinde açıldığını, açık yasa hükmüne karşın müvekkilinin arabuluculuğa başvurduğu için adeta cezalandırılmış olduğunu, kabulün aksine ayrıca masraf verildiğini, İflas idaresinin cevabının gerçeği yansıtmadığını iddia ederek, davanın süresinde açıldığının tespiti ile hukuka aykırı kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul) davasıdır. İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223’üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar.İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223. M). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü 235. maddede açıkça 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar.İİK 223/3 . fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere, sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar. Somut olayda, İflas Dairesinin 16.07.2019 tarihli cevabı yazılarında, sıra cetvelinin 27.02.2019 tarihinde … Gazetesinde, 06.03.2019 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı, masa kararı ve sıra cetvelinin davacı vekiline 06.03.2019 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiştir. Aynı cevapta, davacı tarafın dosyaya tebliğ gideri yatırmadığı ifade edilmiştir. Kayıt kabul davası 17.04.2019 tarihinde son ilan tarihi olan 06.03.2019 tarihinden itibaren yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açılmamıştır. Mahkemenin tespiti bu yönde doğru olmakla birlikte ,arabuluculuk kapsamına girmediği ve bu nedenle arabuluculuğa başvurunun süreyi durdurmayacağı kabulü isabetli olmamıştır. Dairemizin 2019/3348 Esas sayılı kararında da açıklandığı üzere, kayıt kabul davasında, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilemeyeceği açıklanmıştır. Ne var ki ,bir çok mahkeme tarafından yasanın farklı yorumlanması neticesinde bu konuda farklı kararlar çıktığı ve buna dair çelişkilerin giderilmediği de bir gerçektir. 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesinde düzenlenen “ Dava şartı olarak arabuluculuk “, ” 7155 sayılı “ Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun” nun 20. maddesi ile düzenlenmiş ve aynı yasanın 26/1-a bendi gereğince 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava ise, yaklaşık beş ay sonra yani uygulamanın henüz yeni başladığı bir dönemde açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde “ Hak arama hürriyeti “ ne yer verilmiştir. Maddede, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin birçok emsal kararında ,36.maddenin ihlali, mahkemeye erişim hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere, farklı uygulamar neticesinde, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvuranlar yönünden, mahkemeye erişim hakkının ihlali gibi bir sonuçla karşılaşmamak ve hak kaybının önüne geçilmesi açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında sürelerin değerlendirilmesi isabetli ve hakkaniyetli olacaktır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun, dördüncü bölümünde, “ Arabuluculuk Faaliyeti “ üst başlığı ile 13. maddede, arabuluculuğa başvurma vd maddelere yer verilmiştir.16. maddesi “ Arabuluculuk sürecinin başlaması ve sürelere etkisi “ dir. 16/2. fıkrada “ Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz “ dır. Arabuluculuk sürecinin başlamasıda 16/1. fıkrada düzenlenmiş ve arabuluculuk sürecinin, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru halinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı ,devamında ise dava açılmasından sonraki süreç belirtilmiştir. 6325 sayılı yasanın beşinci bölümünde ise “ Dava Şartı Olarak Arabuluculuk “ başlığı ile 18/A maddesinde, “1” .fıkrada ifade edildiği üzere, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise sürecinde hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde ifade edilmiştir. 18/A -15. fıkrada, 16/2. fıkraya benzer şekilde “ Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez “ düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda, dava şartı olarak arabuluculuğa dair 18/A -15. fıkranın uygulanması isabetli olacaktır. 6098 sayılı TBK ‘nın 158. maddesinde ise, davanın reddinde ek süre düzenlenmiştir. Maddede, dava veya def’i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa alacaklının altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabileceği belirtilmiştir.Adalet Komisyonu değişiklik gerekçesinde, düzeltilmesi mümkün bir hata sebebiyle davanın usülden reddinde zamanaşımı için tanınan fırsatın hak düşürücü süre için dahi tanınmasının hem hakkın doğası ve hemde adil yargılama hakkının doğal gereği olması, ayrıca maddedeki ifade bütünlüğünün sağlanması amacıyla 158. maddenin kabul edildiği belirtilmiştir. Diğer yandan, hak kaybının önüne geçmek ve mahkemeye erişim hakkının ihlalinin önlenmesi bakımından, TBK 158. madde kapsamında, davadan önce dava şartı olarak arabuluculuğa gidilmesinin, düzeltilecek bir yanlışlık olarak değerlendirilmesi ve 60 günlük ek süreninde tartışılmasında da bir isabetsizlik olmayacaktır. Somut olayın niteliği gereği 6325 sayılı yasanın öncelikle uygulanması uygun görülmüştür. İstinaf dilekçesine ekli, fotokopiden ibaret olan( 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin 2.fıkrası gereğince, davacı tarafından, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur ) Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağının incelenmesinden, davacının işçi ve işveren uyuşmazlığından kaynaklı tazminat alacağına dair, müflis şirkete karşı arabuluculuğa başvurduğu, arabuluculuk sürecinin başlama tarihinin, 19.03.2019, arabuluculuk sürecinin bittiği tarihin, 16.04.2019 olduğu anlaşılmıştır. Sıra cetvelinin son ilan tarihi, 06.03.2019 tarihidir. Davacının 18/A -15 .fıkra uyarınca, arabuluculuğa başvuru tarihi belirli olmamakla birlikte, 19.03.2019 tarihinde arabulucuk süreci başlamıştır. Yasa gereğince son tutanağın düzenlendiği 16.04.2019 tarihine kadar hak düşürücü süre işlemeyecektir. Davacı kayıt kabul davasını, 17.04.2019 tarihinde açmış olmasına göre davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğunun kabulü uygun düşecektir. Mahkemece, 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesi, 6102 sayılı TTK ‘nın 5/A maddesi ile ilgili kanunun uygulamasındaki farklılıklar ile diğer yasal düzenlemeler kapsamında, davacının dava şartı olarak arabuluculuğa gitmiş olduğu göz önünde bulundurarak, arabuluculuğa ait son tutanağın aslı veya onaylanmış bir örneğinin 18/A -2. fıkrası gereğince davacı tarafça dosyaya ibrazı için bir haftalık kesin süre verilerek ve ibraz halinde ise işin esasının incelenerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçeye binaen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddinde isabet görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair takdiren aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/200 Esas, 2019/806 Karar ve 17.07.2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı İle istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 165,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın şimdilik davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine, 6 -İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/4. bent gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 09/07/2020