Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3445 E. 2023/652 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3445 Esas
KARAR NO: 2023/652
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2016/917 Esas, 2019/610 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. ATM 2016/918 E. SAYILI DAVA
DAVA: TAZMİNAT (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında 11/02/2011 başlangıç tarihli ve … nolu İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, sigorta güvencesinin devam ettiği 14/09/2011 tarihinde müvekkili şirkette işçi olarak çalışan …’ın geçirdiği iş kazası neticesinde sol elinin 4 parmağının kesildiğini, iş kazasının SGK’ya ve davalı sigorta şirketine ihbar edildiğini, davalı sigorta şirketi nezdinde … nolu hasar dosyasının açıldığını, bu iş kazasından dolayı … tarafından müvekkili şirket aleyhine Gebze 1. İş Mahkemesinin 2011/353 Esas sayılı dosyası üzerinden maddi ve manevi tazminat istemli dava açıldığını, yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 2011/353 Esas 2016/417 Karar sayılı ilamı ile, 107.966,83 TL maddi ve 23.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi ile birlikte müvekkili şirketten tahsiline karar verildiğini, bu kararın İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamlı icraya konulması üzerine müvekkili şirket tarafından icra dosyasına toplamda 230.627,01 TL ödemek zorunda kaldığını, yapılan bu ödemenin tazmini talebiyle 20/06/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine müracaat edildiğini, ancak bu tutarın sadece 107.966,83 TL’sinin ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalı sigorta şirketince ödemenin yapılabilmesi için imzalanması istenen ibraname/mutabakatnamenin bakiye alacakları ve SGK tarafından rücu edilecek olan tazminat tutarı başta olmak üzere fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla imzalandığını ve tutarın tahsil edildiğini belirterek poliçe kapsamında olup haksız ve mesnetsiz olarak ödenmeyen 122.660,17 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işlemiş ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket tarafından tanzim edilen İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesinde şahıs başına bedeni teminat limitinin 100.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, 07/04/2011 tarihinde düzenlenen zeyilname ile poliçeye olay başı ve poliçe süresince azami 100.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere manevi tazminat klozu eklendiğini, davacının işçisi … tarafından açılan davada verilen karar üzerine ödeme yapıldığından bahisle ödenen tazminatın poliçe kapsamında tazmini talep edilmiş ise de, bu dava dosyasından müvekkili şirketin haberdar edilmediğini, ancak karar kesinleştikten ve ödeme yapıldıktan sonra talepte bulunulduğunu, davacının meydana gelen kazayı genel şartların ve yasanın aradığı şekilde ihbar etmediği gibi kendisi aleyhine çalışanı tarafından açılan davayı da genel şartların belirttiği süre ve şekilde müvekkili şirkete ihbar etmediğini, verilen karar ve yapılan ödemeden sonra bilgi verilmesi sebebiyle müvekkili şirketin zararı inceleme, şartları değerlendirerek gereği halinde tazminat ödeme, davaya müdahale etme, genel ve özel şartlar gereği savunma yapma hakkının ortadan kaldırıldığını, kendi yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının bu nedenle doğan faiz, masraf, harç, vekalet ücreti ve sair fer’ileri müvekkili şerketten talep etme hakkının bulunmadığını, davacının, müvekkili şirketten rücuen talepte bulunulması üzerine yapılan değerlendirme neticesinde 26/07/2016 tarihinde maddi ve manevi tazminat olarak toplam 107.966,83 TL ödendiğini ve poliçeden kaynaklanan sorumluluklarını tam olarak yerine getirdiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında 11/02/2011 başlangıç tarihli ve … nolu İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, sigorta güvencesinin devam ettiği 20/07/2011 tarihinde müvekkili şirkette işçi olarak çalışan …’ın geçirdiği iş kazası neticesinde sol el işaret parmağının tırnak altından kesilmesi ile sonuçlanan iş kazası meydana geldiğini, iş kazasının SGK’ya ve davalı sigorta şirketine ihbar edildiğini, davalı sigorta şirketi nezdinde … nolu hasar dosyasının açıldığını, bu iş kazasından dolayı … tarafından müvekkili şirket aleyhine Gebze 3. İş Mahkemesinin 2011/1336 Esas sayılı dosyası üzerinden maddi ve manevi tazminat istemli dava açıldığını, davanın yargılaması sırasında davalı sigorta şirketinin de oluru ile taraflar arasında davanın sulh ile bitirilmesi hususunda anlaşma sağlandığını, 27/03/2014 tarihli sulh ve ibra protokolü gereğince maddi manevi tazminat alacağı, faiz, masraf, yargılama gideri, vekalet ücreti ve tüm ferileri ile birlikte toplam 35.000,00 TL’nin banka hesabına ödendiğini, Gebze 3. İş Mahkemesinin 2011/1336 Esas sayılı dosyasının ise feragatle sonlandırıldığını, yapılan bu ödemenin tazmini talebiyle 20/06/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine müracaat edildiğini, ancak bu tutarın sadece 9.880,91 TL’sinin müvekkili şirketin banka hesabına ödendiğini, eksik ödeme yapılması sebebiyle Gebze … Noterliğinin 07/09/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihbarname keşide edilerek bakiye alacakları ve SGK tarafından rücu edilecek olan tazminat tutarı başta olmak üzere fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla kabul edildiğinin bildirildiğini, işbu ihbarnamenin davalı şirket tarafından tebellüğ edilmesine rağmen bakiye alacağın ödenmediğini belirterek poliçe kapsamında olup haksız ve mesnetsiz olarak ödenmeyen 25.119,09 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işlemiş ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacının rizikoyu davalı sigorta şirketine daha önce ihbar edip rücu suretiyle tahsilini talep ettiği tazminat bakımından davalı sigorta şirketini temerrüte düşürdüğü sabit olmadığından davalı sigorta şirketinin, zarar gören …’a yapılan ödemeye mahsuben davacıya 26/07/2016 tarihinde 107.966,83 TL’yi ödediği tarihte, zarar gören …’a yapılan ödemeye mahsuben 28/07/2016 tarihinde 9.880,91 TL’yi ödediği tarihte temerrüte düştüğü, bu nedenle her iki çalışana ödenmiş olan tazminat miktarından dolayı davalı sigorta şirketinin, temerrüt tarihinden itibaren işleyen faiz ve mahkeme kararı ile hüküm altına alınan fer’ilerden sorumlu olduğu, her iki iş kazası döneminde yürürlükte bulunan 6768 sayılı e.TTK m.1292 ve 1377 gereği sigortalı, kazayı öğrenir öğrenmez sigortacıya bildirmekle mükellef olup zamanında bildirmediği takdirde daha önce haber verilmiş olsaydı tazminattan azalması gereken miktarı rücu suretiyle ödemesi gereken miktardan tenzili mümkün ise de dosya kapsamıyla davalı tarafın TTK m.1292 ve 1377 kapsamında riziko kendisine daha önce ihbar edilmiş olsaydı ödemek zorunda kalacağı tazminatı ne miktarda indireceği konusunda herhangi bir ispat faaliyeti söz konusu olmadığı gibi her iki dosya bakımından yapılan ödemenin davalı sigorta şirketine ihbar edildiği 26/06/2016 tarihinden önce özellikle esas davaya konu tazminatın icra dosyası üzerinden ödenmesinden önce davacı tarafından davalı sigorta şirketine ihbar edilmiş olsa idi hükmün icra edilmesine gerek kalmaksızın davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi mümkün olabileceğinden davalı sigorta şirketi yönünden icra dosyasının fer’isi olarak ve rizikonun ihbar edildiği 26/06/2016 tarihinden itibaren işlemiş faiz yönünden davanın reddi gerektiği gerekçeleri ile, asıl dava bakımından 47.187,90 TL’nin 26/07/2016 tarihinden itibaren; birleşen dava bakımından ise, 25.119,09 TL’nin 28/07/2016 tarihinden itibaren alacak sözleşmeden kaynaklandığı için avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Ayrıca Mahkemece tesis edilen kısa kararda asıl dava bakımından 52.698,70 TL’ye hükmedilmiş olup gerekçeli kararda, asıl dava yönünden kısa kararda 52.698,70 TL hüküm altına alınmış ise de, bu durumun maddi toplama hatasından kaynaklandığından bahisle hüküm altına alınan 52.698,70 TL’nin 47.187,90 TL olarak düzeltilmesine karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde asıl ve birleşen dosya davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, asıl dava yönünden; poliçede, teminat kapsamında kalmak kaydı ile kişi başına 100.000,00 TL maddi teminat verildiğini, daha sonra 07.04.2011 tarihli zeyilname ile getirilen manevi tazminat klozunun da poliçede belirlenen 100.000,00 TL teminatın içine dahil edildiğini, müvekkili şirket tarafından 26.07.2016 tarihinde 107.966,83 TL ödendiğini, hatta hata ile fazla ödeme de yapıldığını, bu nedenle müvekkili şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, davacının ihbar yükümlülüğüne uymadığını, dava açılmasına ve hatta davadan sonra icra takibi başlatılmasına sebebiyet verdiğini, davacı tarafından tazminat dışında ödenen tutarların tahakkuk etmesinde müvekkili şirketin hiçbir bilgisi, kusuru, ihmali yada eyleminin neden olmadığını, bu tutarlardan sorumlu tutulmalarının mevzuat ve uygulamalara aykırı olduğunu, birleşen dava yönünden; davacının sulh olup ödeme yaptıktan sonra müvekkili şirkete bilgi vererek poliçe genel ve özel şartlarına aykırı davrandığını, sulh protokolüne göre sadece 10.000,00 TL’nin maddi tazminat ve tüm fer’ileri için ödendiğinin anlaşıldığını, ancak bedeni hasarlarda tazminatın aktüeryal hesaplama ile belirlenmesi lazım geldiğinden müvekkili şirkete yapılan ihbara istinaden açılan hasar dosyası kapsamında alınan bilirkişi raponu ile tespit edilen 9.880,91 TL’nin davacı tarafa ödendiğini, bu husus hukuki bir konu olup itirazlarının kabulü ile davanın reddi; aksi halde rücu ve sigorta hukuku uzmanlarından yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini, ayrıca toplam ödemenin içindeki tutarların tek tek belgeleri ile tespit edilerek esas sorumluluğun belirlenmesi gerektiğini, fer’ilerden ise sorumluluklarının bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini ve dava konusu olaya uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, iş kazası nedeniyle dava dışı işçilere yapılan ödemelerin işveren sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında tahsili istemine ilişkindir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/918 Esas sayılı dosyasında açılan davanın Mahkemenin 29/09/2016 tarih ve 2016/654 Karar sayılı kararı ile yine aynı Mahkemenin 2016/917 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 11/02/2011-11/02/2012 tarihleri arasında geçerli İşveren Sorumluluk Sigorta Poliçesine göre, şahıs başına bedeni 100.000,00 TL ve kaza başına bedeni 100.000,00 TL teminat verildiği, 07/04/2011 tarihli zeyilname ile, manevi tazminat klozu başlığı altında manevi tazminat ek teminatının iş bu poliçeye, olay başı ve poliçe süresince azami 100.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere dahil edildiği, bedel artışına ilişkin 14.09.2011 tarihli zeyiliname ile poliçede yer alan teminatların arttırılarak şahıs başına bedeni 200.000,00 TL ve kaza başına bedeni 400.000,00 TL olarak belirlendiği görülmüştür. Uyuşmazlık ile ilgili Mahkemece bilirkişi heyetinden raporlar alındığı görülmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ikinci bölümünde “Yargılamaya Hakim Olan İlkeler” üst başlığı altında 26. maddede “Taleple bağlılık ilkesi” düzenlenmiştir. 26/1. fıkrada, hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceğine yer verilmiş olup yasal düzenleme emredici niteliktedir. Somut olayda birleşen davanın değerinin 25.119,09 TL olarak gösterilmesine rağmen Mahkemece taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde 25.701,59 TL’nin 28/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmiştir. Her ne kadar bu husus istinaf dilekçesine konu edilmemiş ise de bu ilkenin ihlali kamu düzenini ilgilendirdiğinden HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırı bu hususun Dairemizce resen gözetilmesi gerekmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup HMK’nın 297/2. ve 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da imkansız kılmaktadır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022/3006 Esas 2022/5241 Karar Sayılı ilamı). Somut olayda, Mahkemece 26/06/2019 tarihli celsede tesis edilen kısa kararda, asıl dava bakımından 52.698,70 TL’nin 26/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmiş olup gerekçeli karar içeriğinde ise, söz konusu tutara maddi toplama hatasından kaynaklı olarak hükmedildiği belirtilerek hüküm altına alınan 52.698,70 TL’nin 47.187,90 TL olarak düzeltilmesine karar verildiği görülmüş olup buna göre gerekçeli karar ve buna göre oluşturulan hüküm sonucu ile tefhim edilen kısa karar arasında HMK’nun 298/2 fıkrasına aykırı şekilde çelişki yaratılmış olup bu şekilde tesis edilen karar usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan sebeplerle, hükmün kaldırılma nedeni gözetildiğinde, istinaf incelemesine tabi usulüne uygun kurulmuş bir hükmün varlığından söz edilemeyeceğinden davalı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Asıl ve birleşen dosyada davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/917 Esas, 2019/610 Karar ve 26/06/2019 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince asıl ve birleşen davada alınması gereken 359,80 TL harcın davalı sigorta şirketi tarafından peşin olarak yatırılan 1.245,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 885,20 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı sigorta şirketine İADESİNE,5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.6 fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.01/06/2023