Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3374 E. 2023/554 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3374 Esas
KARAR NO: 2023/554
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2019
NUMARASI: 2017/600 Esas, 2019/496 Karar
DAVA: ALACAK (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Rekabet Kurulu tarafından Türkiye’de faaliyet gösteren 12 bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı RKHK’nun 4. maddesini ihlal edip etmediğinin tespiti amacıyla yürütülen soruşturma sonucunda vermiş olduğu 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı nihai kararı ile, aralarında davalı bankanın da olduğu 12 bankanın kanunun 4. maddesini ihlal ettiklerine karar verildiğini, Rekabet Kurulu kararına göre, bu bankaların 21/08/2007 ile 22/09/2011 tarihleri arasında kartel oluşturarak faiz oranlarını birlikte belirlemesi sebebiyle serbest piyasanın bozulduğunu, faiz oranlarının suni olarak arttığını, bu artma neticesinde de kartel oluşturulan dönemde çekilen krediler ve kredi kartlarına olağandan yüksek faiz, mevduatlara ise olağandan düşük faiz uygulandığını, böylelikle 12 banka fazladan ve haksız kazanç elde ederken, banka müşterilerinin de zarara uğradığını, davacı müvekkilinin, söz konusu rekabete aykırı anlaşmalar nedeniyle ödeyeceği faizlerden daha yüksek faiz oranları ile kredi ödemesi yapmak zorunda bırakıldığını, müvekkilince 16/03/2009 tarihinde davalı bankadan kredi kullanıldığını ve fazla faiz ödemesi yapıldığını, bu nedenle müvekkilinin zararın 3 katı kadar tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL’nin kredi tarihinden başlayacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede … sayılı ticari kredinin 24/11/2009 açılış tarihli 311.500,00 TL tutarlı ticari kredi olduğunun tespit edildiğini, davanın, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve reddine karar verilmesi gerektiğini, Rekabet Kurulu kararının iptali için müvekkili banka tarafından açılan davanın karar düzeltme aşamasında olduğunu, söz konusu davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, davacının, müvekkili bankadan kullandığı ticari nitelikli kredinin işbu davanın konusu olamayacağını, davaya dayanak teşkil eden Rekabet Kurulu kararında ticari nitelikli kredilere ilişkin yer verilen tespitler ve değerlendirmeler incelendiğinde, müvekkili banka hakkında hiçbir belge ve tespit bulunmadığının açıkça görüleceğini, müvekkili banka hakkında ticari krediler yönünden ortada bir ihlal kararı bulunmadığını, davacının tazminat istemine ilişkin taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın işbu davadaki iddialarının hukuki sebebinin haksız fiil sorumluluğu olduğunu, bu nedenle haksız fiilin unsurlarının somut olayda bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerektiğini, ortada bir zararın mevcut olmadığını, Rekabet Kurulu kararının başka hiçbir husus araştırılmaksızın banka müşterilerine tazminat talep etme hakkı yarattığını söylemenin mümkün olmadığını, Rekabet Kurulu kararı ile davada iddia edilen fazla faiz ödemesinden kaynaklanan zarar arasında herhangi bir illiyet bağı olmadığını, davacının 3 katı tazminat talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını belirterek Ankara 2. İdare Mahkemesinin 2014/313 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına, davanın zamanaşımı nedeniyle aksi halde esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece Mahkemesince, talep edilen tazminatın haksız fiil temeline dayandığı, davacının zararını ancak bilirkişi raporu ile öğrenebileceği ve ayrıca Rekabet Kurulu kararı da kesinleşmediğinden söz konusu kredilerin kullanıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun 60/1 maddesi uyarınca henüz zamanaşımı süresinin dolmadığı, Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarihli, 13-13/198-100 sayılı kararının Mahkeme açısından bağlayıcı olmamakla birlikte, davacının hukuka aykırı fiil iddiasını bu karara dayandırdığı, kararın kesinleşmesi halinde kesin delil teşkil etmesi söz konusu olup karara ilişkin Ankara 2. İdare Mahkemesinin vermiş olduğu kararın Danıştay tarafından bankalar lehine bozulması nedeniyle kesin delil niteliği bulunmadığı, bununla birlikte alınan bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, davacının kullanmış olduğu kredi, türü itibariyle Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarihli, … sayılı kararına konu edilmemiş olduğundan İdare Mahkemesi kararının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılmadığı, davacının davasını söz konusu Rekabet Kurulu kararına dayandırdığı, davalının RKHK’nın 4. maddesine aykırı rekabeti bozucu başkaca bir fiiline vakıa olarak dayanmadığı ve bu konuda bir delil de sunmadığı, kaldı ki bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davalı banka tarafından uygulanan faiz oranları, Rekabet Kurulu kararı kapsamında olmayan beş bankanın uyguladığı faiz oranlarının da altında olup davalının, tahsis ettiği kredide, davacıyı zarara sokma kastı ile haksız olarak yüksek faiz uygulamak suretiyle davacının zararına sebep olduğu hususları ispat edilemediğinden bahisle davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli olmadığını, Rekabet Kurulunun 13-13/198-100 sayılı kararına ilişkin idari yargı sürecinin kesinleşmesinin beklenmesi ve buna göre karar verilmesi gerekirken davanın reddi kararının isabetli olmadığını, davalı bankanın kredi hizmetleri yönünden RKHK’nın 4. maddesini ihlal ettiğinin açık olduğunu, ticari kredinin kapsam dışında olduğu ve rekabet ihlalinden bahsedilemeyeceğine dair tespitin yerinde olmadığını, kredi pazarının bir bütün olarak etkilendiğini, arz ikamesinin daraldığını ve ticari faizlerin de yüksek kaldığını, kurul kararındaki bankaların faiz oranları bilirkişi raporunda kıyaslansa idi, davalı bankanın diğer bankalar ile anlaşmalı olarak faizleri yüksekte tuttuğunun görülebilecek olduğunu, yine bilirkişice basiretli tacirin araştırma külfeti ve farklı bankalardan daha düşük maliyetle kredi kullanabileceği belirtilse de, bu tespitin de yerinde olmadığını, bilirkişi raporuna göre zararın varlığının tespit edildiğini, bilirkişiden ek rapor alınarak, aksi halde Rekabet Kurulu kararı da incelenerek değerlendirilmesine yönelik itirazları dikkate alınmadan ihlalin olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin isabetli olmadığını belirterek ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, Rekabetin Korunması Hakkında Kanun uyarınca tazminat talebine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacının, davalı bankadan kullanmış olduğu kredi nedeniyle herhangi bir zararının olup olmadığı ve mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.Bilirkişi 14/01/2019 tarihli raporunda; davacı ile davalı bankanın Bayrampaşa Şubesi arasında 16/03/2009 tarihli, 270.000,00 TL limitli Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme limitinin 24/11/2009 tarihinde 315.000,00 TL’ye çıkarıldığını, davacıya bu sözleşme kapsamında 24/11/2009 tarihinde, yıllık %19,08, aylık %1,59 faiz oranı üzerinden 32 ay vadeli, 311.500,00 TL bedelli ticari kredinin kullandırıldığını, Rekabet Kurulu Kararında konut, ihtiyaç ve taşıt kredisi faiz oranlarının incelendiğini, kararda geçen bankaların 2008 yılı faiz oranlarının %1,89 ile %2,24 aralığında olduğunu, kararda yer almayan bankaların çoğunluğu tarafından bu tarihlerde uygulanan faiz oranlarının davalının uyguladığı oranların üstünde, bir kısmının ise altında olduğunu, kararda ticari nitelikteki kredilerin yer almadığını, aksi halde de davalı banka tarafından uygulanan faiz oranının emsal 5 banka tarafından uygulanan faiz oranlarının altında olduğunu, tazminat talep edebileceği kanaatine varılması halinde, davacının rekabet ihlali nedeniyle talep edebileceği tazminat miktarının 50.262,34 TL olduğunu bildirmiştir. Davacı vekili 14/06/2019 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporunda zararın 16.754,11 TL olarak belirlendiği belirtilerek HMK’nun 107 maddesine göre taleplerini 11.754,11 TL daha artırarak 16.754,11 TL üzerinden davanın kabulü ile kredi tarihinden (24/11/2009) itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, harcını tamamladığı anlaşılmıştır.Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin, davalı bankanın Bayrampaşa Şubesi arasında 20-2 numaralı Genel Nakdi ve Gayri Nakdi Kredi Sözleşmesi ile 1057-124705 sayılı ticari kredi kullandığını beyan etmiş olup dosya kapsamına göre davacı şirket ile davalı bankanın Bayrampaşa Şubesi arasında 16/03/2009 tarihli ve 270.000 TL limitli bir Genel Nakdi ve Gayrinakdi Kredi Sözleşmesi akdedildikten sonra kredinin limiti 24/11/2009 tarihinde 315.000 TL’ye çıkartılmıştır. Davanın dayanağı olan Rekabet Kurulunun kararında, bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, oysa somut uyuşmazlığa konu edilen kredinin ticari kredi mahiyetinde olması sebebiyle bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/1496 Esas 2020/163 Karar, 2021/4091 Esas 2022/8008 Karar sayılı ilamlarının da bu yönde olduğu, kaldı ki bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere davalı bankanın dava konusu kredi kullandırım faiz oranının, Rekabet Kurulu kararı kapsamında yer almayan beş bankanın faiz oranlarının da altında olduğu anlaşılmaklaMahkemece verilen karar isabetli olup davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/600 Esas, 2019/496 Karar ve 19/06/2019 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 353/1b-1 bendi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.18/05/2023