Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3356 E. 2020/1115 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3356 Esas
KARAR NO: 2020/1115
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2019
NUMARASI: 2019/155 Esas, 2019/476 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Adi Takipten Doğan İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketler aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 26/02/2019 tarihinde iflas yolu ile takibe geçildiğini, takibin kesinleştiğini, borçlu davalılar tarafından müvekkili şirketin alacağının ödenmediğini belirterek borçluların İİK’nun 158. maddesine istinaden iflaslarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar cevap dilekçesi sunmamış, duruşmaya katılan davalılar vekili 13/06/2019 tarihli duruşmada “Müvekkil şirketler ekonomik sorunları nedeni ile takibe konu borcu ödeyememişlerdir. Ayrıca müvekkil şirketler hakkında devam eden bir çok takip vardır. Müvekkil şirketler faaliyette bulunamamaktadır. Bu durumda mahkemenizce depo kararı verilmesi halinde de takibe konu borç ödenemeyecektir. Depo kararı uyarınca verilecek ödeme süresinden biz feragat ediyoruz, davayı kabul ediyoruz, müvekkil şirketlerin iflasına karar verilsin…” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına nazaran; davacı tarafça davalılar aleyhinde başlatılan Kambiyo Senetlerine Özgü İflas Yolu ile Takibin kesinleştiği, borcun ödenmediği, davalılar vekilinin duruşmadaki beyanı doğrultusunda depo emrinin çıkartılmasına gerek görülmediğinden bahisle davalı şirketlerin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Müdahil … ve Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde; Davacı taraf ile davalı şirketlerin muvazaalı işlemleri sebebiyle Yerel Mahkemeyi de yanıltarak haklarında iflas kararı verilmesini talep ettiklerini, davalı şirketlerin müvekkili şirket gibi birçok şirketi ve vatandaşı muvazaalı işlemlerle mağdur ettiklerini, davalı şirketlerin yıllardır Eskişehir İlinde faaliyet göstermekte iken bir anda ticaret merkezlerini Eskişehir’den İstanbul’a ve aynı adrese taşıdıklarını, davacı şirketinde Eskişehir merkezli şirket olduğunu, davalıların açılan davaya hiç cevap vermedikleri gibi davalılar tarafından 13/06/2019 tarihli ilk duruşmada davanın kabul edildiğini, dosyada hiçbir bilirkişi incelemesi ve araştırma yapılmadığını, gerekçeli kararın davalılara usulüne uygun tebliğ edilmediğini, müvekkili şirket gibi birçok alacaklı şirket ve vatandaş davalıların adresini bir anda Eskişehir’den İstanbul’a taşıması ve haklarında iflas kararı verilmesi sürecini davacı ve davalıların muvazaalı işlemleri sebebiyle maalesef çok geç öğrendiklerini, Yerel Mahkeme tarafından düzenlenen tensip tutanağının 6. bendinde ilanın yurt genelinde yayınlanan tirajı en yüksek 5 büyük gazeteden birinde ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmesine karar verildiğini, ancak Yerel Mahkeme tarafından Basın ilan Kurumuna yazılan yazıda Türkiye Genelinde 100.000 Üstü gazetelerin birinde bir defaya mahsus olmak üzere yayınlattırılmasının istendiğini, ilanın yayınlandığı Takvim gazetesinın tirajı en yüksek 5 gazete içerisinde yer almadığını, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yapılmış bir ilana rastlanılmadığını, iflas davasını 28/06/2019 tarihinde öğrendiklerini, yasal 15 günlük süre içerisinde müdahalede bulunduklarını, davacı şirketin sermayesinin 580.000,00 TL davalı şirketlerin toplam sermayesinin ise 38.681.000,00 TL olup davacı sermayesinin yaklaşık 66 katı olduğunu, iflas takibine konu olan bononun bedelinin ise 532.951,09 TL olup davacının sermayesinin neredeyse tamamına denk geldiğini, dosyada davalı şirketlerin ticari durumları incelenmeksızin, ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yapılmaksızın ticari hayatta son çare olan iflas kararı verilmesinin hukuka uygun bulunmadığını, bononun tek başına alacağın varlığına kanıt olmadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nun 171 vd maddelerinde düzenlenmiş olan, kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takip sonucu, borçluluların borcu ödememesi, itiraz veya şikayette bulunmaması sonucu açılan iflas davasıdır. 2004 sayılı İİK’nun 154. maddenin üst başlığı ise, “İflas Yolu İle Takip“ olup ilk maddede yetki düzenlenmiştir. Maddede, İflas yolu ile takipte yetkili merciinin, borçlunun muamele merkezinde bulunan icra dairesi olduğu, 154/3. fıkrada ise, borçlu ile alacaklının yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesinin dahi iflas takibi için yetkili sayılacağı, iflas davaları için yetki sözleşmesinin yapılamayacağı, iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağına yer verilmiştir. Maddedeki iflas davasının açılacağı yetkili yer mahkemesinin yetkisi, mutlak yetki olup, kamu düzenine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-ç bendinde, yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartları arasında sayılmıştır. Yani aynı yasanın 115. maddesinde belirtildiği gibi, mahkemece, davanın her aşamasında ve kendiliğinden araştırılması gerekir. Bu açıklamalar sonrasında somut olay değerlendirildiğinde, dava, davalı borçluların sicil adresinin yetki çevresinde bulunan Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış, iflas avansı yatırılmıştır. İİK’nun madde 166/2′ e göre Daire, kararı kendiliğinden ve derhal tapuya, ticaret sicil memurluğuna, gümrük ve posta idarelerine, Türkiye Bankalar Birliğine, mahalli ticaret odalarına, sanayi odalarına, taşınır kıymet borsalarına, Sermaye Piyasası Kuruluna ve diğer lazım gelenlere bildirir. Daire, ayrıca kararı, karar tarihinde, tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biri ile birlikte iflas edenin muamele merkezinin bulunduğu yerdeki bir gazetede ve Ticaret Sicili Gazetesinde ilan eder. Tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetenin yayınlandığı yer aynı zamanda muamele merkezi ise mahalli gazetede ilan yapılmaz. Dosya kapsamına göre, İflas ile ilgili ilanların 04/05/2019 tarihli Takvim Gazetesinde ve 30/04/2019 tarih ve 9819 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde usulüne uygun olarak ilan edildiği, kararı istinaf eden 3. kişinin 28/06/2019 tarihli dilekçesinde vekaletnamesini sunarak dosyadan suret istediği, 16/07/2019 tarihinde müdahale dilekçesi sunduğu, dosyanın 13/06/2019 tarihinde karara bağlandığı anlaşılmıştır. Müdahale talebi ancak yargılama aşamasında yapılabilir. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt 4, 2001, sh: 3508) Hükmün bozulmasından sonra yapılacak yargılama sırasında müdahale mümkün ise de, 6100 sayılı HMK’nun 65. maddesi uyarınca müdahale istemi hüküm tarihine kadar yapılabileceğinden, istinaf/temyiz aşamasında müdahale talep edilemeyeceği gibi asıl karara yönelik istinaf/temyiz isteminde de bulunulamaz. İİK’nun 173/2. maddesinde de kambiyo senedine dayalı iflas yolu ile takibin itirazsız kesinleşmesi üzerine açılan bu davada, iflas talebinin ilanından itibaren 15 gün içinde diğer alacaklıların davaya müdahale veya itiraz edebilecekleri öngörülmüş olup, mahkemece de, İİK’nun 166. maddesi uyarınca gerekli ilanlar yaptırılmıştır. İlandan itibaren 15 gün içinde 3. kişiler iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek müdahale veya itirazda bulunabileceklerinden, mahkemece iflasa karar verilmesi halinde, daha önce süresinde müdahale veya itirazda bulunan alacaklılar hükmü istinaf/temyiz edebilirler. Hükmü istinaf/temyiz eden bir alacaklının yargılama sırasında süresinde müdahale veya itirazda bulunmaması halinde istinaf/temyiz hakkının doğabilmesi için iflas talebinin İİK’nun 166/2. maddesinde öngörülen usule uygun olarak ilanının yapılmamış olması gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 26/03/2009 tarih ve 2008/11673 E, 2009/2282 K; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 04/12/2013 tarih ve 8081 E., 7716 K. sayılı ilamı bu yöndedir. Somut olayda, ilanlar anılan 166. madde hükmüne uygun olarak yapıldığından, müdahale talebinde bulunan 3. kişiler vekili, karar tarihinden sonraki aşamada müdahale talep edemeyeceği gibi, kararı da temyiz hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda, 3. kişi müdahil vekilinin karar tarihinden sonra müdahale isteminde bulunup hükmü istinaf edemeyeceği anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İİK’nun 166. maddesi gereğince yapılan ilandan itibaren İİK’nun 158. maddesi uyarınca 15 günlük süre geçirildikten sonra müdahale isteminde bulunduğu anlaşıldığından, Müdahil … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352/1-c bendi uyarınca usulden REDDİNE , 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan asli müdahil vekili tarafından peşin olarak yatırılan 165,70 TL nin mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın … San. ve Tic. Ltd. Şti.’den tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Asli Müdahil tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İcra İflas Kanunun 164/2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.23/06/2020