Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3293 E. 2023/414 K. 07.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3293 Esas
KARAR NO: 2023/414
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/03/2019
NUMARASI: 2016/744 Esas, 2019/278 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 07/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan teklif hizmet formu kapsamında müvekkili tarafından davalı şirkete hizmet verildiğini, cari hesap ekstresinin tahsil edilemediğini, müvekkili alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı şirketin, müvekkili adına ürünlerin kalite kontrol ve dokümantasyonun hazırlanması işini üstlendiğini, davacı şirketin üzerine düşen edimini yerine getirmediğini, davacı delillerinin taraflarına tebliğ edilmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; ön inceleme duruşmasında tarafların delilleri toplandığı, davacının dayandığı ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına yönelik ara karar oluşturulduğu, 11/05/2017 tarihli tutanakla davacının kesin süreye rağmen bilirkişi ücreti yatırmadığından ticari defterlerin incelenmesinin yapılamadığı, bu şekilde davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; 13/04/2017 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile bilirkişi ücretinin yatırılması için taraflarına iki haftalık kesin süre verilmesine rağmen sonuçlarının hatırlatılmadığını ve ihtarat yapılmadığını, bu sebeple ara kararın usule uygun olmadığını, 07/03/2019 tarihli duruşmada bilirkişi incelemesi yapılması taleplerini tekrar ettiklerini belirterek Hukuk Genel Kurulunun 2013/1319 Esas, 2014/927 Karar sayılı ilamı da göz önüne alınarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen sözleşmeye istinaden davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı borçlunun itirazı üzerine davacı tarafından açılan itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık, 13/04/2017 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile bilirkişi ücretinin yatırılması için davacıya verilen kesin sürenin usulüne uygun olup olmadığı, kesin süre ihtaratının usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 13/04/2017 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile; tarafların ticari defter ve dayanakları üzerinde bilirkişi incelemesinin yapılmasına karar verildiği, bilirkişi için 600,00 TL ücret taktir edildiği, bilirkişi ücreti ile bilirkişi raporunun tebliğ giderinin avanstan karşılanmasına, avansın yetersiz olması halinde iki haftalık kesin süre içerisinde davacı vekilince tamamlanmasına, incelemenin 12/05/2017 tarihinde yapılmasına karar verildiği, 12/05/2017 tarihinde inceleme gününde bilirkişi ücreti yatırılmadığından ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılamadığına dair tutanak tutulduğu ve tutanak çerçevesinde verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatırılmadığından davanın reddine karar verildiği görülmüştür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 266.maddesinde, bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasında, mahkemenin çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiştir. Devamında ise ancak genel bilgi veya tecrübeyle yada hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı ifadelerine yer verilmiştir. Aynı yasanın 283. maddesinde, bilirkişinin sarf etmiş olduğu emek ve mesaiyle orantılı bir ücret ile inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderlerinin ödeneceği, bu konuda Adalet Bakanlığınca çıkarılacak ve her yıl güncellenecek olan tarifenin esas alınacağı belirtilmiştir. Taraflarca getirilme ( hazırlama ) ilkesinin ( m.25) uygulandığı davalarda taraflardan her biri, gösterilmesini talep ettiği ( veya hakimin resen karar verdiği ) delil için mahkemece belirlenen avansı (delil avansını) verilen kesin süre ( m.94/2) içinde yatırmak zorundadır. Yasal süreler ( kanunun belirlediği ) kural olarak kesindir ( m.94/1). Kanun bazı hallerde kendisi bir süre öngörmemiş, sürenin tespitini hakime bırakmıştır. Bundan başka, hakim de bir işlemin belli bir süre içinde yapılması ( mesela delil gösterilmesi ) için bir tarafa veya taraflara süre verebilir. Hakim süre tespit ederken, tarafların özel durumlarını dikkate alması gerekir. Bundan başka hakimin verdiği sürenin olayın özelliklerine uygun olması gerekir. Hakim ilk defa tespit ettiği sürenin kesin olduğuna karar vermişse, bunu ( sürenin kesin olduğunu ) hiçbir tereddüte yer vermeyecek derecede ( kararında ) açık bir biçimde belirtilmelidir. Hakim, bu sürenin kesin olduğunu ve bu süreye uyulmamasının sonuçlarını anlatması gerekir. Yukarıdaki açıklamalar kapsamında somut olayın değerlendirilmesinde; kesin süreye rağmen bilirkişi ücreti yatırılmadığı, akabinde bilirkişi incelemesi yapılamadığı ve davacınında davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 13/04/2017 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile davacı tarafa verilen kesin sürede, kesin süreye uymamanın sonuçlarının ne olduğu ve kesin süre uyulmaması halinde nasıl kara verileceği usulüne uygun şekilde ihtar edilmemiş ve kesin süreye uymamanın sonuçları hatırlatılmamış, verilen kesin sürede, davacının ne kadar gider avansını nereye yatıracağı açıkça belirtilmemiştir. Bu sebeple davacıya verilen kesin sürenin usulüne uygun olduğundan söz edilemeyeceğinden mahkemece, davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, öncelikle davacıya, yukarıda belirtilen şekilde ne miktar bilirkişi ücretini hangi sürede nereye yatırması gerektiği, bu sürede bilirkişi ücreti yatırılmadığı taktirde sonuçlarının ne olacağı ihtaratını içerir usulüne uygun süre verildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken usulüne uygun olmayan kesin süreye istinaden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a /6. bendi gereğince kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2- İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/744 Esas, 2019/278 Karar ve 07/03/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf incelemesi sırasında yapılan yargılama giderlerinin yeniden verilecek hükümde mahkemece değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/6. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.07/04/2023