Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/3223 E. 2020/1117 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/3223 Esas
KARAR NO: 2020/1117
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2018/1081 Esas, 2019/470 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takipten Doğan İflas (İİK 173))
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının ticari ilişki gereğince müvekkiline 23/02/2018 tanzim ve 30/09/2018 vade tarihli 4.090.034,00 TL tutarlı bonoyu keşide ederek verdiğini, bedelin vadesinde ödenmediğini, borçlu davalıya karşı iflas yolu ile takibe başlandığını, bedelin ödenmediğini belirterek davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle takibe konu senet üzerindeki imzanın şirket yetkilisi tarafından düzenlenip düzenlenmediğinin irdelenmesi gerektiğini, takibe konu borcun ipotek ile teminat altına alındığının resmi belge niteliğine haiz ipotek akit belgesi ile sabit olduğunu, borcu da yapılandıran davacının davada hukuki yararının bulunmadığını, davacının öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçmesi gerektiğini, davacının kötü niyetle hareket ettiğini belirterek davanın reddi ile, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; borçlunun beş gün içinde ödeme emrine yönelik olarak itiraz ve şikayet yoluna gitmediği, ödeme emrinin kesinleştiği, usulüne uygun olarak ve tüm kalemleri içeren alacak miktarının depo emrine konu edildiği, hem davalı asil hem davalı vekiline depo emrinin usulüne uygun olarak ayrı ayrı tebliğ edildiği, iflas takibinin kesinleşmesi sonrası yukarıda anılan İİK m.173 hükmü çerçevesinde borcun ödendiğine dair resmi bir belgenin gösterilmediğinden bahisle davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde, takibe karşı itiraz ve şikayet haklarını kullandıklarını, İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi 2018/1323 Esas sayılı dosyasında her türlü itiraz ve şikayetlerin icra dairesine yapılması gerektiğinden bahisle itirazların reddine karar verildiğini, mahkemece söz konusu taleplerin değerlendirilmesi ya da dilekçenin muhabere yolu ile İcra Müdürlüğüne gönderilmesi gerekirken bunun yapılmadığını, Anayasal nitelikteki savunma haklarının ihlal edildiğini, İflas isteminde bulunan davacı ile müvekkil arasındaki ticari ilişki sebebi ile, davacının müvekkilinden 18.576.000 TL alacaklı konuma geçtiğini, davacı ile yapılan mutabakat çerçevesinde, şirketin 1/2 hissesine sahip olduğu İstanbul İli … İlçesi … Mah. … Ada … Parselde bulunan taşınmazın davacı lehine 23/02/2018 tarihinde 4110 Yevmiye no ile ipotek tesis edildiğini, davacının alacağını teminat altına aldığını, ipoteğin yanında davacıya ayrıca 23/02/2018 tarihinde,15/06/2018 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli, 31/07/2018 vade tarihli 100.000,00 TL bedelli, 30/08/2018 vade tarihli 100.000,00 TL bedelli, 30/09/2018 vade tarihli 4.090.034,00 TL bedelli, 31/10/2018 vade tarihli 4.090.034,00 TL bedelli, 30/11/2018 vade tarihli 4.090.034,00 TL bedelli, 31/12/2018 vade tarihli 4.090.034,00 TL bedelli bonoların verildiğini, 15/06/2018 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli senedin ödendiğini, davacının daha önce yine müvekkili tarafından davacıya verilen 23/02/2018 vade tarihli 16.592.209,00 TL’lik senedi müvekkile iade ettiğini, ayrıca müvekkili tarafından toplam bedeli 14.359.808,00 TL olan vade tarihi 25/12/2017 ile 31/10/2018 arası olan senetlerin davacıya teslim edildiğini, davacının daha sonra bu senetleri müvekkile iade ettiğini, bu senetlerin yukarıda belirtilen senetlerin teslimi sonrası Mayıs 2018 tarihinde müvekkiline iade edildiğini bu iddiaların mahkemece irdelenmediğini, neticeden alacağını ipotek ile teminat altına alan ve senetleri iade edip borcu yapılandıran davacı tarafından, diğer yandan kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takip başlatılarak müvekkilin iflasının talep edilmesinde hukuki yarar bulunmadığını, davacının Bakırköy … Noterliğinin 10 Ocak 2019 tarihli ihtarnamesinde müvekkili şirketden 17.103.614,66 TL alacaklı olduğunu, bedelin ödenmemesi halinde İstanbul İli, … İlçesi, … Mah. … Ada … parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin paraya çevrileceğinin bildirildiğini, alacakla ilgi belge bulunmadığından karşı ihtarla duruma itiraz edildiğini, ancak davacının alelacele İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında müvekkil aleyhine İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yolu ile İcra Takibi başlattığını, oysa davacı lehine tesis edilen ipotek ve huzurdaki dava konusu takibin dayanağı kambiyo senedinin aynı borç ilişkisinden kaynaklanarak düzenlendiğini, öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibin infaz edilmesinin gerektiğini, aksi takdirde davacının aynı alacağa ilişkin hem iflas masasından hem de ipotek alacağından kaynaklı mükerrer şekilde alacaklı konuma geçeceğini, takibe konu borcun ipotek ile temin edildiğini ve ipotek akit belgesinin resmi belge niteliğine haiz olduğunu, müvekkilinin iyiniyetle elinde bulundurduğu tekstil mallarını borcuna mahsuben davacıya teklif ettiğini, teklifin kabul görmediğini, takibe konu senet üzerindeki imzanın şirket yetkilisi tarafından düzenlenip düzenlenmediğinin irdelenmediğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nun 171 vd maddelerinde düzenlenmiş olan, kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takip sonucu, borçluluların borcu ödememesi, itiraz veya şikayette bulunmaması sonucu açılan iflas davasıdır. Öncelikle davalı vekili, kısa kararın kurulduğu 23/05/2019 tarihinden 4 gün sonra UYAP sistemi üzerinden 27/05/2019 tarihinde kararın usul ve yasaya uygun olmadığını belirterek istinaf süre tutum dilekçesi sunmuş, gerekçeli karar davalı tarafa 23/06/2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili yasal 10 günlük süreden sonra 13/09/2019 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesini ibraz etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ‘Ön İnceleme’ başlığını taşıyan 352. maddesinin 1. fıkrasına göre bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonucunda, bu fıkrada sayılan beş halden birinin mevcut olması halinde öncelikle gerekli karar verilir. İstinaf yoluna başvuran tarafından başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi bu hallerden bir tanesidir (HMK. m. 352/1- d). Kanunun 355. maddesinde ise, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” hükmü yer almaktadır. Somut olayda davalının gerekçeli istinaf dilekçesini süresinde verilmemesi nedeni sadece süresinde verilen (süre tutum) istinaf dilekçesi ve kamu düzenine aykırılık halleri ile sınırlı olarak inceleme yapılmasının gerektiği anlaşılmıştır. 2004 sayılı İİK’nun 154. maddenin üst başlığı ise, “ İflas Yolu İle Takip“ olup ilk maddede yetki düzenlenmiştir. Maddede, İflas yolu ile takipte yetkili merciinin, borçlunun muamele merkezinde bulunan icra dairesi olduğu, 154/3.fıkrada ise, borçlu ile alacaklının yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmişlerse, o yerin icra dairesinin dahi iflas takibi için yetkili sayılacağı, iflas davaları için yetki sözleşmesinin yapılamayacağı, iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağına yer verilmiştir. Maddedeki iflas davasının açılacağı yetkili yer mahkemesinin yetkisi, mutlak yetki olup, kamu düzenine ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-ç bendinde, yetkinin kesin olduğu hallerde, mahkemenin yetkili bulunması dava şartları arasında sayılmıştır. Yani aynı yasanın 115. maddesinde belirtildiği gibi, mahkemece, davanın her aşamasında ve kendiliğinden araştırılması gerekir. Bu açıklamalar sonrasında somut olay değerlendirildiğinde, dava, davalı borçlunun sicil adresinin yetki çevresinde bulunan Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmıştır. Dosya kapsamından, davacı alacaklının, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında, davalı borçlu şirket hakkında 23/02/2018 tanzim ve 30/09/2018 vade tarihli 4.090.034,00 TL tutarlı bononun alacağın tahsili amacı ile kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile icra takibi başlattığı, ödeme emri davalı şirkete 30/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalının İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi 2018/1323 Esas sayılı dosyası nezdinde itiraz ve şikayet hakkını kullandığı, İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi 13/11/2018 tarih, 2018/1323 E, 2018/1180 Karar sayılı kararı ile İİK’un 172. maddesi gereğince her türlü şikayetlerin İcra dairesine yapılması gerektiğinden bahisle talebin reddine karar verdiği, süresinde İcra Müdürlüğüne bir müracaatın olmaması nedeniyle takibin kesinleştiği anlaşılmıştır. Öncelikle, 2004 sayılı İİK‘nun 176. maddesindeki yasal düzenleme kapsamında atıf yapılan İİK’nun 156/son fıkrası uyarınca, iflas isteminin, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir sene içerisinde, yani hak düşürücü süre içerisinde yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi gerekmiştir. Kambiyo senetlerine özgü iflas yolu ile takipte, iflas davasının ödeme emrine itiraz edilsin edilmesin bir sene içinde açılması gerekir. (İİK 176, 156/son) Söz konusu yasada, iflas istemenin, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir sene sonra düşeceği belirtilmiştir. Somut olayda, iflaslı takibe ilişkin ödeme emri borçluya 30/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise, 15/11/2018 tarihinde yani bir senelik hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır. İİK’nun 45. maddesinde; rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, poliçe ve emre muharrer senetlerle çekler hakkındaki İİK’nun 167. madde hükmünün mahfuz olduğu, aynı kanunun 167. maddesinde ise; alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte bulunabileceği düzenlenmiştir. Davacı alacaklının aynı alacakla ilgili olarak davalı şirket aleyhine 25/10/2018 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takip başlattığı, 16/01/2019 tarihinde de ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatmıştır. Yukarıda anılan kanun hükümleri uyarınca borç ipotek ile temin edilmiş olsa bile elinde kambiyo senedi bulunan alacaklı, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapabilir. Somut olayda da, öncelikle bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile 25/10/2018 tarihinde takibe geçildiğinden, alacaklı tercih hakkını bu takip türünden yana kullanmıştır. Daha sonra ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapıp yapamayacağı ayrı bir şikayet ve de konusu olduğundan bu konuda da kamu düzenine aykırılık görülmemiştir. Kambiyo senetlerine özgü iflas ödeme emrini alan borçlu öngörülen sürede takip konusu borcu ödemez, itiraz ve şikayette bulunmazsa alacaklı ticaret mahkemesine dava açarak takip borçlusunun iflasını isteyebilir. (İİK 173. M.) Mahkemece, İİK 173. madde düzenlemesi kapsamında aynı yasanın 166. maddesi gereğince gerekli ilanlar yaptırılmış, 173/3. maddesinde belirtildiği şekilde, depo kararına Esas 5.101.081,62 TL alacağın ödenmesi konusunda meşruhatlı davetiyeye çıkarılmıştır. Usulüne uygun tebligata rağmen bedel depo edilmemiştir. Mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 232,10 TL harcın, davalılar tarafından peşin yatırılan 165,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 66,40 TL harcın davalılardan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/06/2020